Strategyturk Forumları

1066 yılında 39 yaşıma bastığımda Bizans imparatoru tarafından Epir dükü olarak atandım. Öncesinde tek topraklı bir kontken emrime 2 topraklı bir kont vassal olarak verilmişti. Beni dükü olarak kabul etmeyeceğini tahmin ediyordum.



İlk fırsatta isyan eden bu konta karşı yahudi lobisinden aldığımız borç ve paralı askerlerle tez vakitte müdahale ederek zindana attırdık.



Son zamanlarda kendimi dine adayıp Aziz Basil tarikatında takılmaya başlamıştım. Burada geçirdiğim süre zarfında tarikatın çok kıymetli bir esere ev sahipliği yaptığı dedikodularını işittim. Bunu bizzat kendim araştırdım ve gölgelerin ardında Efsanevi Dikenli Tacı gördüm. Bu benim olmalıydı. Ne pahasına olursa olsun Dikenli Tacı almalıydım. Bir an önce planımı yaptım ve bu nadide eseri bulunduğu yerden çaldım. Ne yazık ki o sırada yanlış zamanda yanlış yerde olan bir rahip de canından oldu. Beni uyarmaya çalışmıştı fakat tanık bırakamazdım. Kafamın üstünde Dikenli Taç ile meydanlara çıktığımda tarikat bunu duymuş ve bu nadide eseri geri istemişti. Aksi takdirde tarikattan atılacaktım. Tabiki de tacı onlara vermedim.



Gerekli bürokratik işleri tamamlayıp düklüğümde bazı kanunlar geçirdikten sonra sıra hain konta gelmişti. Toprakları ve hazinesi dahil tüm malvarlığını aldığım kontu derhal diyardan sürdüm.



Bu esnada Hermetik tarikatına girmiş ve yavaş yavaş teolojik yaşam tarzımı daha çok para kazanmaya yöneltmiştim. Boş vakitlerimde de bir kitap yazmıştım. Yine bu dönemde yahudi lobisinden aldığım borcu da faiziyle ödedim.



Güzeller güzeli gelinim Kazimiera'nın bir gece yatak odama gelmesinin ardından oğlumla aram bir daha hiç düzelmeyecek şekilde açılmıştı. Bir de o gecenin meyvesi olan Sulislaw vardı.



Sarayda işler böyleyken dışarıda da Magistros'umdan Lychnidos düklüğünde hakkım olduğuna dair bir haber aldım. Derhal sefer hazırlıklarına başladım. İlk çarpışmada ordumuz bozguna uğramıştı. Paralı askerlerle görüşmeler devam ederken düşman lordun ölüm haberiyle birlikte savaş sonra erdi. Düklüğün yeni sahibi bir çocuktu ve hala büyük bir orduya sahipti. Fakat askerler bir çocuğun peşinden gitmekten hoşnut değildi. Dört bin asker birkaç ayda dağıldı ve kalan dokuz yüz askerli çocuğa savaş açarak düklüğünü aldım. 



Aslında bu iki düklük de Bizans imparatoruna aitti ve valilik olarak verilmişti. Öldüğümde varisime bırakabileceğim şeyler değillerdi. Ben de varisime bırakabileceğim bir ünvan edinmeye karar verdim ve kendimi Epir Kralı ilan ettim.



Önce Great Pox ardından da Gout olan Epir Kralı Nikephoros hekimlerin kötü tedavileri sonucu daha fazla dayanamadı ve 63 yaşında hayatını kaybetti. Tarihe Dikenli Tacı ve dindar yaşam tarzıyla ismini yazdıran kral 24 yıllık taht serüveninin sonunda hayattayken hiç iyi anlaşamadığı oğlu ve aynı zamanda mareşali olan Georgios'a güçlü bir krallık miras bırakmıştı. Ayrıca torunu Gabriel'i de ölmeden önce Bizans prensesiyle nişanlamıştı. Ne yazık ki krallık için gerekli yasaları geçirmeye ömrü yetmemişti. Huzur içinde yat Nikephoros.