Strategyturk Forumları

Orjinalini görmek için tıklayınız: Teşkilat Son Osmanlı Gecesi
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
İLKSÖZ

"Bu teşkilatın gayesi, bir taraftan bütün İslamları bir bayrak altında toplamak, bu suretle Panislamizme vasıl olmaktır. Diğer taraftan da Türk ırkını siyasi bir birlik içinde bulundurmak, bu bakımdan da Pantürkizmi hakikat sahasına sokmaktır."

Diyerek notlarını tamamladı eski Yarbay Hüsamettin Bey.Cebindeki mendilini alarak birkaç kez içine öksürüp tekrar yerine koyuverdi.Yıl 1935,Yer ise İstanbul idi.Yarım asırlık çınar olmuş Yarbay Hüsamettin,yeni yeşermiş Cumhuriyetin ilk adımlarına şahit olmuş bir kişiydi.Ellerini masaya doğru vererek kendini yukarıya doğru kaldırdı ve masasının sol gözünü açtı,eskimiş ve biraz yırtılmış bir defter ve bir revolver.Gözleri eski yılları arar gibi camdan dışarıya doğru süzüldü sonra da eski defterini alarak tozlarını elleriyle sildi.Osmanlıca ''İki devrin perde arkası'' yazıyordu kitabın kapağında.Yavaşça defteri açtı ve içindeki notlarına göz gezdirmeye başladı.İlk zayıf gözlerine ilişen kıvrılmış kağıt parçasındaki içiçe geçmiş üç hilal ve osmanlıca harflerle yazılmış bir not idi.


5 Ağustos 1914 - Harbiye Nezareti 

Muhafız kıtası Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın önünden bütün neferlerinin ihtişamını göstererek geçiyordu.Sadece askerlerin üniformalarında kalan bu ihtişam kadim imparatorluğun ihtiyacıydı.Devlet artık gücünü yitirmiş,yorgun düşmüştü.Sadece iki yıl önce girilen Balkan Harbi faturası ağır olmuş,eski başkent Edirne elimizden kayıvermişti bir hiç uğruna.Enver Paşa bir iç geçirdi ''Ah salak biz ah ! Emanuel Karasu denen yahudiye güvendik,başımıza ne çoraplar örüp kaçtı...''


Kendisi bir Hürriyet Kahramanı idi.1908 yılında dostu Resneli Niyazi ile Sultan II.Abdulhamit'e ilk başkaldıranlardan olmuştu.Nereden bilebilirdi salak hürriyetin açacağı yarayı.Dönülmez yola girilmişti birkere ya.O yıllar öncesini hatırlayıp kendisine birkaç lanet okumaktan başka birşey gelemezdi.
''Asker ! Rahat ! Dağılabilirsiniz'' sözleri Harbiye Nezareti'nin bahçesinde yankılanırken askerler de onu selamlayarak kışlalarına çekilmişlerdi.Atından inen bu genç Harbiye nazırı ve Başkumandan Vekili,ağır adımlarla Nezarethane'deki odasının yolunu tuttu.Yüzündeki üzgün ifade Süleyman Askeri Bey'i Görünce yerini biraz sevince bıraktı.Süleyman Askeri bey merdivenlerin başında onu beklemşti sabahtan beri.
''Enver Paşam,zamanı geldi mi ?'' dedi yüzündeki sıcak gülümsemeyle.
Enver Paşa elindeki imzalanmış belgeyi Askeri Bey'e uzatırken kafasını bir kaç kere salladı ''Zamanı geldi Askeri Beyim ..''
Bu sözler 4 yıllık bir vatanseverlik macerasının küçük bir alameti idi sadece .
Not: Okuduktan sonra yorum yaparsanız makbule geçer  :smile:

Bölüm 1: Yemin-i Billah Önce Vatan
İstanbul....yada meşhur ismiyle Dersaadet 
Bir başka güzeldi Kasımda Dersaadet,kış biraz erkenden etkisini göstermiş,kendi beyazlığını örtmese de soğuğunu kardeşi olan yağmur ile beraber göndermişti önceden.Enver Paşa kollarını elleriyle sıvazlayarak kapıdaki nöbetçiye kazanlara biraz daha odun atılmasını tembihledi.Ceketini askılığa asan Enver Paşa koyu mavi askeri elbisesini ve fesini başına geçirdikten sonra arkasındaki yaverini farketti ''Önemli birşey mi vardı evladım ?'' diyerek yaverini merkalı gözlerle süzdü. 

''Konuklarınız buradalar efendim'' yaver cevap vedi.Enver Paşa kafasındaki fesi birkaç kere sağa sola hizaladıktan sonra onları içeriye almasını istedi.Biraz sonra odaya siyah ceket ve kırmızı fesleriyle genç ve dinç görünen kişiler doldurmuştu.İçlerinden pos kabarık bıyıklı olanı Enver Bey'in elini sıktı ve baş ucuna oturdu.Diğerleri de bu pos bıyıklı adamın arkasından feslerini uzun masaya koyarak salondaki yerlerini aldılar.


Enver Paşa ''Hakkın var Kemal Bey,biz bunu yapmakta geç bile kalmışız.Biz Fatih oğlu Bayezid Han dan beri ekonomimizi ihmal ediverdik.Tabi boş durur mu gavur,elin yahudisi ile ermenisi doldurdu koca sermayeyi,bu devletin parasını onlar yer oldu.'' diyerek Kara Kemal'e hak vermek zorunda kaldı.
''Sağır sultan bile duydu biz duyamadık olayı budur herhalde paşam'' Kara kemal bıyık altından bir gülüş attı.
''Çağrının sebebi nedir Paşam ?'' odanın öbür tarafındaki uzun boylu kartal bakışlı Çerkes sorar.Bu Arabistan'ın Uçan Şeyh'i namıdiğer Kuşçubaşı Eşref'tir.
Abdülhamid döneminde Cemiyet ile bağlantısı yüzünden Yemen civarına atanmış ve burada İngiliz emellerine balta vuran çalışmalarıyla namı yürümüştü.Enver Paşa birkaç kere öksürüp boğazını temizledikten sonra,ayağa kalkıp çalışma masasından bir evrakı etrafındakilere gösterir.
''Bundan sonra'' der ''Bundan sonra Teşkilat-ı Mahsusa bütün varlığıyla Harbiye Nezareti'ne bağlı resmiyet kazanmış bir teşkilattır.Allah hayırlı eylesin''

Odadakiler bu habere biraz şaşırmışlık ve sevinç karışımı bir tepki verdiler.Kuşçubaşı Eşref Bey Enver Paşa'ya ''Paşam,hatırlarmısın Teşkilat'ın temelini attığımız yeri... ?'' Enver Bey iç çekerek camdan gökyüzüne bakar ''Nasıl hatırlamam...Trablus'un o çöl sıcağı ve İtalyan İşgali herşeyin başlangıcı olmuştu bizim için.


Libya-Derne Civarı,1912

İtalyan General Kaneva elindeki haritayı  yaverine uzattı.Aylardır bu küçük köyde sıkışıp kalmışlardı.Eğer sahildeki donanmaları olmasaydı değil karada kalmak,ayak basmak bile onlar için hayalden öteye geçmezdi.
Keşif kolu köye dönmüş ve cephenin güney kanadında Osmanlı subaylarının olduğu bir kervanın Derne'ye doğru hareket halinde olduğunun istihbaratı ellerine ulaşmıştı.Osmanlı subaylarının bir kısmını yakalamak onların kolunu Libya'da kesmek demekti.
''Atımı hazırlayın,hasta adamın çocuklarını avlayacağız'' emretti General.Yarım saate kalmadan üçbine yakın adam hazırlanmış ve güneye doğru hareket başlamıştı.Günlerden beri bozulmuş olan morali bu haber ile bir nebze olsun yerine gelmiş idi Generalin,O subayları esir edip idam veya teşhir etmek şüphesiz onun İtalya Kralı ve hükümetin yanında değerini arttıracaktı.
Kervanın en son Derne'nin güneyinde bir köy yakınlarında konakladığı ve buradan da çöldeki bir geçiti kullanarak Derne merkezine ulaşacağı haberi generali eline geçince yüzünde sinsi gülüş belirdi.Sadece bir saatlik mesafede olan bu köye bir baskın vererek Osmanlı subaylarını yakalamayı tasarladı.Hızlı hareket maksadıyla yanındaki ağır topları ve bazı piyadeleri arkada bırakan General üç bin kişilik ordusu ile Derne geçidindeki köye doğru harekete geçti.
Yaklaşık kırk dakikalık yolculuk sonrası köye giren işgalci İtalyanlar,generalin emriyle bütün evlerin içine bakılmasını emretti.
''Efendim burada onlardan hiçbir iz yok.Köy terkedilmiş'' dedi bir asker ''NASIL OLUR !? ama istihbarat yanlış olamazdı !'' daha sözünü bitiremeden bir kaç metre ötesinde top mermisi kulağı sağır edici bir sesle patlayıverdi.General hemen şaha kalkan atını sakinleştirmişti.Sakinleştirmişti sakinleştirmesine şimdi şok olma sırası ondaydı.Tıpkı fareler gibi kapana kısılmışlardı.General ilk şoku atlattıktan sonra piyade taburuna köyün dışındaki odunluklarda mevzilenmelerini istedi.Askerler emiri aldıklarında köyün dışındaki odunlukların olduğu yere doğru koşmaya başlamışlardı.General ikinci şoku,askerlerinin teker teker yere düşmesiyle yaşıyordu.Görünürde bir adam görünmediği halde yarım metre ötesindeki adamı göğsünden yediği kurşunla yere kapaklanmıştı.


''Lanet olsun !,Askerler ! Doğu tarafına hemen !...yeniden pozisyon alın'' atından atlayan general,yaverinin yardımıyla evlerden birinin içine girdi.Doğuya yönelen askerler buradaki yoldan kuşatmayı yarmaya çalışacaklardı.



'Lanet olsun !,Askerler ! Doğu tarafına hemen !...yeniden pozisyon alın'' atından atlayan general,yaverinin yardımıyla evlerden birinin içine girdi.Doğuya yönelen askerler buradaki yoldan kuşatmayı yarmaya çalışacaklardı.
''Tuzağa düştüler Beyim..! Kuvvetlerini bölmek zorunda kaldılar.'' dedi Yakup Cemil elindeki dürbünü Askeri Bey'e uzatarak.Süleyman Askeri Bey başından beri elinde tuttuğu fişeği Yakup Cemal'in eline tutuşturdu ''Al bunu'' dedi ''Genel Hucum emri versinler,vur kaç taktiği ile iyice hırpalayın gavuru'' emrini verdi.
Generalin başı pencereden yukarıya doğru baktı.Kırmızı bir fişek gökyüzüne bir duman bırakarak hızlıca yükseliyordu.Bunun hayra alamet olmadığını şimdi anlayacaktı.Çölün kumları aniden hareket etmeye başladı.Birkaç kapak açılıp içinden çölün ölümcül dervişleri Sunusiler silahlarıya doğu yoluna çıkan italyan gavurlarına ölüm kusmaya başlamışlardı bile.Askerleri teker teker yere düşüyordu General Kaneva'nın.


Diğer birliğinin develi bedevilerin saldırısına uğradığını görmesi de onu yıkan ikinci şey oldu onun için.Yumruğunu şiddetle masaya vurduktan sonra yaverine geldikleri yol olan güney yoluna doğru çekilmelerini,bütün ağırlıklarını bırakmalarını emretti.

Akşama doğru Sunusiler ve Teşkilat'ın adamları büyük zaferi kazanmış,önemli miktarda cephane ve mühimmatı elde etmişlerdi.General Kaneva'nın kaldığı evin çatısında subaylar,Askeri bey,Yakup Cemil ve Eşref Bey'ler sunusi dervişlerinin çaldığı anzad ile sofradaki şerbetlerini yudumluyorlardı.Çatıda genç ve zengin bir aile çocuğu olan subaylardan Mahmut kendi arkadaşıyla biraz sohbete dalmış,halinden şikayet eder olmuştu ''Niye elinin körü uzak çöllerdeyiz ki ? Sanki burası Anadolu..sadece kupkuru bir çölü kaybetsek ne olur ki?'' 

Bu sözler Süleyman Askeri Bey'i beyninden vurulmuşa çevirdi.Tevfik Fikret kafalı bu gencin sözlerine çok içerlenen Askeri ayağa kalkıp ''Mahmut !'' diye çağırdı.Mahmut selam çakıp ''Emret komutanım'' emrine karşılık verdi.

''Evlat...'' dedi sırtını dönmeden ''Kanımızın döküldüğü her toprak parçası bizim vatanımızdır.Ha Anadolu Ha Libya..Yemin-i Billah Önce Vatan''


Takip, okuyacağım.
Te_kilat_kapak.jpg
GECE ÖRTER ÖRTÜSÜNÜ TOPRAĞIN ÜSTÜNE 
30 Ekim 1914

Savaş çanları artık Osmanlı Devleti için çalmaya başlıyordu.Almanya'nın diretmesine karşılık Enver Paşa'da kendi planını yürürlüğe koymuştu.Daha önce üzerlerine Osmanlı bayrağı çekilen iki savaş gemisi Geoben ve Breslau,çok gizli bir emirle boğazdan gizlice sızmış ve Sivastopol şehrindeki Rus mevzilerini top yağmuruna tutmuştu.
Enver Paşa,Bab-ı Ali toplantısında duyurmuştu savaş kararını.Hükümet azaları bu savaşa girişi protesto ederek Enver Paşa'ya tepki göstermiş,ondan bir an önce bir Rus Çarı'na telgraf çekilip özür dilenmesi konusunda baskı yapmıştı.
Enver Paşa adımlarını hızlı atan hırslı bir gençti.Bir an önce savaşa girilmesini ve Almanlara verdiği sözü yerine getirmeyi bir amaç edinmişti kendine.Çektiği telgrafta Rus gemilerinin tacizine karşılık verildiği ibaresi Rus Çarı'nı kızdıran son damla olmuştu.
Çar elindeki telgrafı yırtarak kurmay generallerini yanına çağırdı.Bütün sadık ve yaşlı generalleri odasında birkaç saat içinde hazır vaziyette durmakta idiler.Çar derin bir iç çekerek olan vaziyeti kurmaylarına bir çırpıda anlatıverdi.
''Artık Ayasofya'ya haçımızı dikme ve İstanbul'u alığ sıcak denizlere inmemizin vakti gelmiştir.Osmanlı kendi ayağıyla ateşin içine düştüğünün farkında değil'' sözleriyle oturuma başladı.


İngiltere Avam Kamarası'nda ise oldukça büyük bir telaş vardı.Osmanlı topraklarındaki ingiliz sefir ve casusların gönderdiği yağmur gibi telgraflar,Avam arasında büyük bir telaş meydana getirmişti.
Devlet-i Ali Osmaniye'nin savaşa girmesi beklenmedik bir karar olmuştu onlar için.Savaşın içine Osmanlı'nın katılması demek savaşın daha büyük bir coğrafyaya yayılması anlamına geliyordu.
Bütün Düvel-i Muazzama güçleri Osmanlı gibi zayıf bir devletin böyle bir savaşta tarafsız kalmasını beklerken tıpkı ateşe atlayan sinekler gibi kendini Harp ateşine atmasını büyük bir hayret ile karşıladı.
Kimse bilmese de odada soğukkanlılığını tek koruyan Lord Rotschild,içinden tasarladığı planın mükemmelliğini takdir ediyor,yeniden Enver Paşa'yı Almanlar aracılığıyla kandırmanın keyfini çıkarıyordu.Alman nüfuzunu kullanan Lord Baron Rostchild Osmanlı'yı Almanya ile gizli bir antlaşmaya sonra da alınan iki geminin Rus limanlarını bombalamasıyla savaşa sokmayı başarmıştı.

-----------------------------------------------------------------
İstanbul, Kasım 1914
Avrupa'da genel durum bu iken Enver Paşa,Teşkilat yapısında önemli değişikliğe gidilmesine karar vermişti,buna göre Teşkilat;

  • Umur-i Şarkiye adı ile resmi kimliğine bürünmesi.
  • Umur-i Takibiyye,Muhasebe,Evrak ve Umum Dosya ile Tercüme Telif adıyla ana şubeler kurulması.
  • Buna bağlı coğrafi olarak Rumeli,Garbi Afrika,Şarki Afrika,Arabistan,İran,Afganistan,Hindistan,Rus Müslümanları olarak alt şubelerin açılması.
  • Ve bu iki şube grubunun Genel Müdür olan kendisine bağlaması ile Teşkilat son halini alacaktı.
  • Teşkilat'ın parolası ve sloganı ''Yemin-i Billah önce Vatan'' idi.


Bu Süleyman Askeri Bey'in Teşkilat'ın yegane gayesini özetleyen cevher niteliğinde bir cümlesiydi.O'da Teşkilat'ın ilk başkanı olmak şerefine nail olmuş,Bulgarların Edirne'den kovluması ve Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'nin kurulması gibi büyük başarılara imza atmış önemli bir şahsiyetti.Ancak İttihat ve Terakki'nin küçük efendisi Nazır Kara Kemal ile barışmayan yıldızlar Enver Paşa'yı endişeye sevketmişti.Süleyman Askeri'yi Bağdat Komutanlığı ve İran Şubesi görevine atayarak Enver Paşa,bu sorunu çözüme kavuşturmuş gözükmekteydi.
Bu küçük değişiklikten sonra Dersaadet Umur-i Şarkiye Heyeti başına Enver Paşa'nın yeğeni ve daha sonra Kut Kahramanı olarak anılacak olan yetenekli ve gözüpek Halil Paşa atandı.Yine de Süleyman Askeri,Teşkilat'ta nüfuzunu Bağdat'ta olsa bile bir gölge gibi sürdürmeye devam edecek,yapacağı operasyonlar onu Teşkilat tarihine altın harflerle yazdıracaktır.
--------------------------------------------

2 Kasım 1914- Kars 
Moskof Generali Georgy Berhmann,Çar'dan aldığı emir telgrafı ile gizlice hazırlanıp harekete geçmişti bile.Sınırdaki küçük Osmanlı devriyelerini ve başıbozuk aşiret kuvvetlerini küçük çatışmalar da olsa hemen dağıtarak ilerliyordu.Berhmann atının üzerinde karda yürüyen ordusunu süzdü.
Tam teçhizatlı 25 piyade taburu, 37 süvari birimi ve 120 topçudan oluşan bir kuvvet kendi emrine verilmişti.Ordusunu gözden geçiren General,cebinden haritasını çıkardı ve geçtikleri yeri küçük kalemiyle zikzak bazen düz hatlar çizerek belirginleştirdi.
Sonra da kalemini sol tarafa doğru getirip Doğu bayazıt ve Köprüköy isimlerini daire içine aldı.Yanındaki ermeni kılavuza,daire içine aldığı yerleri göstererek; ''yakında burada büyük Ermenistan'ın temellerini atacaksınız'' diye bir sönük ümit verdi.Ermeni kılavuz gülümseyerek generali başıyla selamladı.Halinden generalin bu sözlerinden zevk duyduğu belli idi.Berhmaan elindeki haritayı bir kaç dakika inceledikten sonra yerine tekrar koydu ve gözlerini karlı dağların ardından batmak üzere olan kıpkırmızı olmuş güneşe çevirdi.

Artık son gecenin karanlığı Osmanlı topraklarını sarmaya başlamaktaydı....
Te_kilat_kapak.jpg
Okuduktan sonra yorumları esirgemeyiniz

3 Kasım 1914

Rus kuvvetleri,2 Kasım günü Osmanlı Devleti'nin sınırları içerisine girmiş ve resmen savaş ilan etmişti.Rus birlikleri kollar halinde yıldırım hareketleri yaparak içeri doğru biraz daha ilerlemişler,General Bergman'ın önderliğinde Rus kuvvetleri Karaurgan,Oltu ve Kağızman civarlarından harekete geçerek Zivin,Doğubeyazıt ve Diyadin'i ellerine geçirmişlerdi.


Üçüncü Ordu Karargahı-Erzurum
Osmanlı tarafında ise Üçüncü Ordu kumandanı İzzet Paşa,Rusların sınırı geçtiğini öğrenince elindeki kuvvetleri Erzurum'a konuşlandırmıştı.Çadırında kurmaylarıya görüşen İzzet Paşa,yaverinden bölgenin bir haritasını getirtmesini istedi.Bir kaç dakika sonra yaver elindeki rulo halindeki haritayı masaya sermiş,elindeki kalemle Rusların geçtikleri güzergahları ve ele geçirdikleri bölgeleri işaretlemek ile meşguldu.İzzet Paşa yaverinin işaretleme işinden sonra elini haritanın solundaki mavi kalemle işaretlenmiş kuvvetlere getirerek ''istihbarat ve benim tahminimce,Ruslar bütün güçleriyle saldırıp Anadolu içlerine ilerlemeyi düşünüyorlar.Bunun için genel taaruz durumuna geçmeleri kuvvetli bir ihtimal gözükmekte'' komutanlar İzzet Paşa'ya hak verir gözüktüler çünkü vaziyet vahim gözüküyordu.Subaylardan biri İzzet Paşa'ya planlarını sordu.Paşa haritada Erzurum'u göstererek ''Şehirde kalıp burada bir savunma hattı kurmaya bakacağız.'' dedi.Kalemiyle kağıtlardan birine emrini yazdıktan sonra emir erini çağırdı.Buna göre İzzet Paşa'nın emriyle ''Üçüncü Ordu'nun bütün kuvvetleri Erzurum'da toplanarak buranın bir savunma hattına dönüştürülmesine'' karar verilmiştı.Birkaç subay buna karşı çıkıp saldırı emrinin verilmesinin daha makbul olduğundan bahsetsede İzzet Paşa ''Bu kışta askerlerin uzun yola gitmesi intihardır.Köprüköy hattının tutulması daha önemli'' diyerek saldırı teklifine şiddetle karşı çıktı.Ertesi gün gelen haberler,Rus ordusunun sağ cenahının Köprüköy'e ulaştığı yönündeydi.İzzet Paşa beklenildiği gibi savunmaya hazırlanmakta,gelecek Rus ordusuna karşı önlemlerini almakta idi.İzzet Paşa emrindeki askerleri gerekli yerlere konuşlandırmışken yaveri koşarak postahaneden getirdiği telgrafı İzzet Paşa'nın eline tutuşturdu.Zarfı açıp okuyan Paşa Başkomutan Vekili Enver'in emri ile bir an önce saldırıya geçilmesini ve savunmanın boş bir iş olduğunu şiddetle emrediyordu.İzzet Bey telgrafı elinde buruşturdu.Bir zamanlar öğrencisi olan bu gencin hırsla,sadece bir mülazımlık iken birkaç yılda Başkumandan Vekili olduğunu hatırladı,öyle ki sanki Sadrazam bir korkuluk gibiydi,asıl güç Enver Paşa'nın elinde idi.Öyle ki Almanlar Türkiye'ye Enveristan demeye başlamışlardı.Derin bir iç çeken Paşa,emir erine yeni emrinin bir an önce bütün kuvvetlere ulaştırılması,ona göre pozisyon alınması konusunda tembihledi.Emir eri komutan sözünü bitirir bitirmez koşarak Erzurum Kalesi içindeki telsiz telgraftan bütün kuvvetlere yeni emir bildirildi.Bu arada İzzet Paşa bizzat kendisi de Onbirinci kolorduya, Dokuz ve Onüçüncü kolordularla beraber saldırı emrini verdi.



Saldırı Osmanlı topçusunun ateşiyle başladı.Allah Allah nidalarıyla yeri göğü inleten askerimiz,tepeye doğru çıkmaya başlamış,rusların tüfek ateşi altında ilerlemeye çalışıyorlardı.Taaruz için fazla hazırlık yapılamamıştı,beklenmedik şekilde gelen topyekün hucum emri askerlere gereken vakit sağlanmasını engellemiş,hemen saldırıya geçilmişti.Arazinin yapısı göze alınmamış,kayıp sayısı bine yaklaşır olmuştu.Bir ara 28.Tümen ana hattı erimiş,tümene destek alaylardan adam alınarak sağlanmıştı.Kanat çarpışmaları askerlerin kuvvetini iyice eritmiş ancak morallerin yüksek olması ve süvari birliklerinin manevraları sayesinde gereken üstünlük sağlanmıştı.Ruslar kıyasıya muharebe ederler ancak süngü savaşında Türklerin dövüş kabiliyeti karşısında çekilmek zorunda kalırlar.Sonuçta iki tarafın zayiatları ağırdır ancak Köprüköy hattı tutulmuş ve Ruslar bir adım geriletimiştir

3.BÖLÜM SONU
Yazılar niye siyah crtl+a yaparak okuyorum?
(09-12-2017, 15:10)Lothebork : [ -> ]Yazılar niye siyah crtl+a yaparak okuyorum?

degistirdim