02-05-2023, 19:10
Partimizi yenen tavşanlar bizi yerel cadalozun evine götürmüş. Üçümüz de kafeslerin içinde uyandık. Ama parti üyelerimizden ikisi ışınlanabilirken biri de kafeslerden geçebilecek kadar esnek olduğu için bu olaya gülüp geçtik. En talihsiz kısım herhalde kafeslerin olduğu balkondan mutfağa mutfaktan da direkt cadının oturduğu odaya geçmemiz oldu. Cadının yanındaki küçükleri ve misafiri öldürmeyi başarsak da cadı bond villian'ı gibi camdan atladı ve uçan yaprağı ile bizden kaçtı. Cadıyı kaçırdıktan sonra evi gezdik, yaşayan kutular kestik ve partimizden iki kişinin kaybettikleri o çok önemli şeyleri bulduk. Diğer parti üyeleri kaybettikleri şeylerin sevincini yaşarken hem cadıyı kaybetmenin hem de aradığım şey bulamamın siniri ile camdan üç kat aşağıya atladım. Üç saat kadar nehirde yüzüp bizi yenen atkılı tavşan haydutun yerini buldum. Sis sayesinde haydut kral ve iki dalkavuğuna kısa mesafeli ışınlanacak kadar yaklaşabildim.
Onlar beni fark etmemişken atkılı tavşanın önüne ışınlandım ve önceki savaşta bize vurduğunda görünmez olmasını sağlayan maşasını yere düşürttüm. Ardından da maşayı yerden alıp kafasına bir kez vurdum ve atkılı tepki veremeden aynı bir karnavaldaymış gibi maşayı yutup mideme indirdim. Şaşakalan tavşanlar bana saldırmayı denedi. Ama Atkılının belinden çıkardığı hançeri beni ancak gıdıklıyordu ve diğer ikisinin saldırıları da kalın zırhımdan sekip gitti. Asıl sıra bana geldiğinde atkılıyı adalet adına lanetledim ve çift elli kılıcımla çok kötü sakatladım. Ben saldırılarımı yaparken tavşanların karşı saldırıları da dayanıklı bedenimi yormaya başlamıştı. Derimde çıkan yaraları anın heyecanı ile hissetmesem de sonradan görmüştüm.
Savaş devam ederken ve ben iyice yaralanmışken kılıcımı hayava kaldırdım ve son bir kuvvetle atkılıyı karnından ikiye böldüm. Diğer iki tavşan efendilerinin ölümünü görünce kaçmaya yelteniyorlardı ama sarsılmaz adalete olan inancım ve feylere karşı beslediğim nefretim sayesinde onlar zıplayamadan ikisini de birer hamlede öldürdüm.
Savaştan muzaffer bir şekilde ayrıldıktan sonra tavşanların yeniden esir ettiği biricik Salyangoz'umu özgür bıraktım, atkılı haydut kralın atkısını -atkı bedenden çıkmadığı için boyun derisinin birazıyla beraber- çift elli kılıcıma sardım ve atkısını kaybeden atkısızın ayağını da iyi şans getirir diye kesip kemerime taktım. Muzaffer bir şekilde gün batımına doğru Salyangoz'umu sürerken geleceğin neler getireceğini merak etmeden edemiyorum.
Onlar beni fark etmemişken atkılı tavşanın önüne ışınlandım ve önceki savaşta bize vurduğunda görünmez olmasını sağlayan maşasını yere düşürttüm. Ardından da maşayı yerden alıp kafasına bir kez vurdum ve atkılı tepki veremeden aynı bir karnavaldaymış gibi maşayı yutup mideme indirdim. Şaşakalan tavşanlar bana saldırmayı denedi. Ama Atkılının belinden çıkardığı hançeri beni ancak gıdıklıyordu ve diğer ikisinin saldırıları da kalın zırhımdan sekip gitti. Asıl sıra bana geldiğinde atkılıyı adalet adına lanetledim ve çift elli kılıcımla çok kötü sakatladım. Ben saldırılarımı yaparken tavşanların karşı saldırıları da dayanıklı bedenimi yormaya başlamıştı. Derimde çıkan yaraları anın heyecanı ile hissetmesem de sonradan görmüştüm.
Savaş devam ederken ve ben iyice yaralanmışken kılıcımı hayava kaldırdım ve son bir kuvvetle atkılıyı karnından ikiye böldüm. Diğer iki tavşan efendilerinin ölümünü görünce kaçmaya yelteniyorlardı ama sarsılmaz adalete olan inancım ve feylere karşı beslediğim nefretim sayesinde onlar zıplayamadan ikisini de birer hamlede öldürdüm.
Savaştan muzaffer bir şekilde ayrıldıktan sonra tavşanların yeniden esir ettiği biricik Salyangoz'umu özgür bıraktım, atkılı haydut kralın atkısını -atkı bedenden çıkmadığı için boyun derisinin birazıyla beraber- çift elli kılıcıma sardım ve atkısını kaybeden atkısızın ayağını da iyi şans getirir diye kesip kemerime taktım. Muzaffer bir şekilde gün batımına doğru Salyangoz'umu sürerken geleceğin neler getireceğini merak etmeden edemiyorum.