Bavyere krallığına haraç veren Carantania Büyük Şefliği.
11 yaşında bir oğlum vardı lakin zor zamanlar yakındı. Soyumu riske atmamak için biricik aileme yani oğluma ve karıma daha yakın ilgi alaka göstermeye başladım. Ayrıca vaktimi oğlumu iyi bir varis olarak yetiştirmek gibi ailevi meselere harcıyordum.
Soyumun tarihe geçecek bir soy olması gerekiyordu. Her şey küçük adımlarla başlayacaktı.
Öncelikle kabileleri organize etmekle işe başladım.
Konseyde beni desteklemeyecek, sıkıntı çıkaracak isimleri uzaklaştırıp yerlerine dostlarımı getiriyordum. Kabileleri feodal düzene geçirirken dostlarım çok fayda sağlayacaklardır diye umuyorum.
Slav dinine inanan bir kabilede doğmuş olsam da hanem gerçek bir katolik olmalıydı. Soyuma örnek olmak için Benediktin Tarikatı'na katıldım.
Sarayımdaki kafir ve vasıfsız insanlar yerine sarayıma hristiyan dünyasından yetenekli katolikler davet ettim. Bunlardan bazıları ileride konseyimde yer alacak, bazıları da ordumu komuta edecekti.
Konseyin desteğini arkama almaya başlamışken kabileleri organize etmeye devam ediyordum. Adım adım modern bir ulus olacağız.
Gerçek bir katolik olarak soyuma örnek bir davranış sergilemem gerekiyordu. Papadan endülüjans alarak tanrıya inancımı papa hazretlerine de ispat etmiştim.
Konseyimde bir kafir vardı ve papa hazretleri bunu onaylamıyordu. Gerçek bir katolik olarak konseyimi ve ülkemi kafirlerden temizlemeye karar verdim.
Bu kafiri derhal hapse tıktım. Fakat beş parasız olan bu kafiri hapiste tutmak bana bir şey kazandırmıyordu.
Hak dine inanması karşılığında ona özgürlük vaad ettim. Onun için kadar çoktan yazılmıştı bile. Daha sonra kafirlere karşı ordumu komuta ederken şehit düşecekti Bodigoj.
Büyük bir hanedan olacaksak kimseye haraç vermek gibi bir zayıflık gösteremezdik. Kimseye verecek bir altınımız yoktu. Bavyera kralına artık haraç vermeyeceğimizi ilan eden bir savaş açtık.
Önceleri sıcak temastan kaçınarak savunmasız şehirlerini muhasara etsek de savaş kapımıza geldiğinde kaçmadık.
Yiğit Carantania askerleri o gün Bavyeralıları perişan etmişti.
Savaş ganimeti olan bu esirlerden alınan fidyeler tanrının yolunda harcanacaktı şüphesiz.
Bozguna uğrayan düşman yenilgi nedir bilmiyordu. Yine bir muharebede karşı karşıya gelmiştik.
Özgürlük için nice yiğitler canlarını feda etmişti. Carantania kılıçları Bavyeralıların kanıyla boyanıyordu.
Bavyeralı lordlar bu sefer de kabilelerimizin öfkesinden kaçamamıştı.
Esirleri fırsat buldukça fidye karşılığında satıyorduk. Din kardeşlerimize böyle davranmak istemezdik lakin tanrının bizim için seçtiği yol acımasızdı.
Nihayet ebedi bağımsızlığa uzanan yolda ilk adımı attık. Bundan sonra geri dönüş yoktu. Hiçbir krala bağlılık yemini etmeyecek, hiçbir lorda haraç vermeyecektik.
Kranj Şefliği bize krallık yolunu açacaktı. Lombardlardan Istria'yı aldığımızda Carantania kralı olarak taç giyebilecektik.
Kabilelerimizi feodal yaşama alıştırmak için köylerimizi modernize ediyorduk. Bu masraflıydı lakin bir o kadar da elzemdi.
Gerçek bir katolik olarak böyle ahlaksız tekliflere karşı kapımız kapalıydı. Tanrı bize yeter.
Aileme ve dinime vakit ayırmaya devam ediyordum. Oğlum ve karımla aramı her zaman iyi tutmuşumdur.
Hristiyanlığın yedi erdemine sahip olmak ve kilisenin öğretilerini takip etmek gerçek bir katoliğin hayatını adayacağı yegane şey olmalıdır.
Carantania'da hayat huzur içinde devam ederken oğlum artık evlenme çağına gelmiş ve kabilede sorumluluk almaya hazırdı.
Ayrıca oğlum İrlandalı bir eş ile evlenerek soyumu devam ettirecekti. Bunu kutlamalıydık.
Oğlumun erişkinliğe basması ve düğününü kutlamak için Ulu Kabile Festivali düzenlemeye karar verdim. Diğer kabileleleri ve halkımızı bu festivale davet ettik.
Festivale daha fazla kaynak harcamamak için ava çıkmaya karar verdim.
Nihayet festival günü gelip çatmıştı. Carantania'nın dört bir yanından kabile reisleri ve halkımız festivale katıldı.
Carantania'nın en iyi savaşçılarının boy gösterdiği turnuvada kendim de kabilemin reisi olarak katılmam gerekiyordu.
Turnuvada kimse bileğimizi bükememişti. Yenilmez Valhun unvanını haketmiştik.
Bütün bu yorucu işlerden sonra asıl hedefime yani Carinthia krallık tacına gözümü dikmiştim.
Kabileleri organize etmeye devam ettim. Konsey tamamen arkamdaydı.
Aynı şekilde kafirleri hapse tıkarken de konseyden çatlak ses çıkmıyordu. İç politikada rakipsizdim.
Tarikatın istekleri bitmek bilmiyordu lakin gerçek bir katolik olarak bunları yapmak benim birincil vazifemdi.
Bu isteklerin karşılığını da kısa zamanda almaya başladım.
Kilisenin öğretilerini takip ederek dürüst biri olmaya karar verdim.
Hayatımı artık aileme değil, tamamen dinime adamıştım. Bunun için de ilk işim hacca gitmek olacaktı.
Gitmeden önce oğluma ülkedeki önemli vazifeleri emanet ettim. Geleceğin kralının böyle işlerde pişmesi gerekiyordu.
Tabi ki Roma'ya gidip havarilerin mezarlarını ziyaret etmeyi seçmiştim. Aynı zamanda eski papanın cenaze törenine katılıp ve yeni papayla ilişkilerimi sağlamlaştırabilirdim.
Dindar ve hacı olarak katolik dininde bir aziz olma adaylığında yükselmeye başlamıştım.
Hacdan döndüğümde beni bir sürpriz bekliyordu. Soyumun devamı olacak bir erkek torun.
Kendimi dine adamışken ailemi ihmal etmiştim. Oğlum ve torunum benim kadar dindar olmazsa ya? Ailemize, katolik dinine ve kiliseye layık bir evlat yetiştirebiliyor muydum? Bu düşünceler bende depresyon yaratmaya başlamıştı.
Torunumun doğumundan bir süre sonra eşimin dünyalar güzeli bir kıza hamile olduğunu öğrendim.
Tarikatta ve hristiyan dünyasında adım adım yükseliyordum.
Bu yükselişimi görev kilise tarafından kutsal emanetlerden biriyle ödüllendirildim.
Konseyi son kez kabile olarak topluyordum. Artık tamamen feodalize olmak için organizasyonu tamamlayacaktık.
Eski kabile günlerimizi özleyeceğimizi pek sanmıyorum.
İkinci bir erkek torunum dünyaya gelmişken dine kendimi fazla kaptırdığımı ve ailemle ilgilenmem gerektiğini düşünmeye başladım.
Kiliseyle aramı iyice sağlamlaştırdıktan sonra aileme döndüm tekrardan.
Karım yine hamileydi lakin ben bu aralar biraz paranoyaktım.
Sevgili karımı beni aldattığı için suçlayamazdım. Elimde buna dair bir kanıt yoktu. Ben de bir daha böyle bir şüphe yaşamamak için kendimi dünyevi zevklere kapattım.
Konseyimdeki rahip çıldırmıştı. Sapkın inançlarla karşıma geliyordu. Derhal onun malvarlığına el koyup ülkeden sürdüm.
Dünyalar güzeli bir kızım daha olmuştu. Ailemle huzur içinde yaşıyordum.
Kızımın dünyaya gelmesi bana yeniden hayat aşılamıştı. Depresyonumdan kurtuldum.
Kilisenin öğretilerini takip etmeye devam ediyordum.
Uzun zamandır ülke içindeki kafirleri görmezden geliyordum ama artık onlardan kurtulma vakti gelmişti.
Kafir lordlar topraklarından kolay kolay vazgeçmeyeceklerdi.
Yeni feodalize olmuş ordumuz kafir kabilelere karşı sayıca azdı. Meydanda ilk yenilgimizi tatmıştık.
Ne bu kafir isyancılara ne de dinlerine karşı herhangi bir sempati besleyemezdim. Dinime bağlı kalmaya devam ettim.
Tarikat bana çok şey öğretmişti.
Yedi erdemin çoğuna da sahiptim artık.
Hayatımı adadığım din hakkında o kadar çok vakit harcamıştım ki artık gerçek bir din alimi olmuştum.
Çok geçmeden en büyük erdeme de sahip oldum.
Belki ileride tarih kitapları beni aziz olarak anacaktı ancak şu an sadece tarikat lideriyim.
İsyancı kafirlerle savaşımız bitmemişti. Yeni bir sıcak çatışmaya daha giriyorduk.
Tanrı yine bizi yalnız bırakmıştı. Neyi yanlış yapıyorduk?
Bu savaşın galibi de kafirler oldu ne yazık ki.
İsyanı bastıramadığımız için lordlarımızın bize olan güveni kırılmıştı. Artık onlara yeni bir önder gerekiyordu. İsyancıların eliyle zorla tahttan çekilmek zorunda kaldım.
53 yaşımda yaşlı bir rahip olarak hayatıma devam ediyordum ama bir daha artık o tahtta oturmayacaktım.
Oğlum Domitian genç sayılabilecek bir yaşta tahta geçtiği için mutluydum.
Henüz ölmediğim için bir vasiyet bırakmıyorum lakin öğütlerim ve söz vermeni istediğim şeyler olacak oğlum. Öncelikle beni tahttan indiren bu hainin icabına baktıktan sonra ülkemizdeki diğer kafirlerle de ilgilenmeni istiyorum. Benim kadar dindar olman konusunda seni zorlayamam lakin bir konuda da söz vermelisin. Bu ülke bir daha kimsenin emri altına girmeyecek. Kimseye bağlılık yemini etmeyecek ve zor şartlarda kazandığımız bağımsızlığımızı yerlerde süründürmeyeceksin. Bir de unutmadan beni konsey rahibi yapıp Roma'ya ilişki geliştirme görevine gönderirsen hayatımın geri kalanını papa hazretlerinin yanında huzur içinde geçirebilirim. Kılıcın keskin, ömrün uzun olsun.