25-07-2017, 03:46
16 yaşında tahta geçen I. Philippe annesini Düşes Hedwig'in ardından gelmişti. Düşes Hedwig zorlu bir yönetim dönemi geçirmişti. Tahta geldiği ilk andan son ana kadar savaşmak zorunda kalmıştı. Ancak ülkede ki karışıklıkların sonucu olarak ülke direk olarak genişlemeyip vasallar aracalığı ile genişlemişti. Hedwig bunca olayla uğraşmasına rağmen aldığından daha güçlü ve de daha ihtişamlı bir devleti Philippe'e bırakmıştı. Ülkenin yönetimine destekte bulunması için her türlü danışman hizmet vermekteydi. 40 bin kişilik bir ordu ise savaşa hazır ve nazırdı. Ekonomimiz ise bunların hepsini bir arada ucu ucuna kaldırıyordu.
Ancak her devletin olduğu gibi Hesse'nin de dertleri vardı. Hesse ordusu yüzyıllardır savaşlar sırasında Hesse ekonomisinin kaldırabileceğinden çok daha fazla masrafa sahiptiler. Bu durum uzayan savaşlarda ülkeyi yüksek borçların altına sokmuştu defalarca ve bunun sonucunda hayat pahalılaşmıştı. Ülke insanları bir çok hayatı dünyada ki diğer ulusların insanlarından daha pahalıya yaşıyorlardı. Buna danışmanlarımızdan bir tanesi enflasyon diyordu ve bunun bitmesi için elinden geleni yapacağını iddia ediyordu. Ki bu danışman Düşes Hedwig döneminde de çalışıyordu ve çalışmaları hayatı Hesse sınırlarında bir miktar ucuzlaştırmıştı ancak Philippe'in gözünde bu yeterli değildi. Hayatının sonuna gelmeden Hesse insanlarının dünya insanlarıyla aynı standartlar da yaşayacağından emin olmadan ölmeyecekti.
Düşes Hedwig yaşamının büyük bir bölümünde kendisine karşı bir halkı yöneterek geçirdi ve bu yüzden hiçbir zaman ülkesini ilk elden genişletemedi. Her ele geçirdiği bölgede onu kontrol altında tutması gereken bir ikinci el bırakmak zorunda kalmıştı. Bu durum Hedwig'i çok fazla zorlamıştı sürekli geride bıraktığı ikinci ellerin onu hançerlemesini engellemekle halkını idare etmekle ve de dünyanın gerisinde kalmamakla uğraşıyordu. Ancak herkesin bir sınırı vardı ve bu durum Hedwig'in çabalarında da ortaya çıktı. Onca uğraş ikinci elleri ve halkı idare etmekte işe yaramıştı ancak ülke ticarette kullandığı yöntemlerde ve araçlarda ve kullandığı gemilerde de teknolojik olarak dünyanın gerisinde kalmıştı. Philippe'in tahta geçtiğinde iyi bir lider olması için eğitim aldığı dönemler de Hedwig İngiltere tahtının ele geçirilme şansının olduğunu ve bu yaşanırsa Hesse'nin gelişiminde bu durumun büyük bir devrim olacağına inanmıştı. Hedwig elinden gelen her şeyi hazırlamıştı eğer İngiltere kralı bir veliahtı olmadan ölürse tahtında iddiaya sahip olacaktı Hesse halkı. Tabi ki bu o kadar kolay bir şey değildi bunun gerçekleşmesi için farklı bir devletle savaşmak gerekilebilirdi. Hedwig hayatının son yıllarında buna hazırlanmakla meşguldü. Sürekli kendisini destekleyecek ülkeler arıyor ve bir yandan da İngiltere tahtıyla ilgileniyordu. Ancak bu çabaların cabası yine teknolojik gelişmeye patlamıştı. Bu durumun düzeltilmesi gerekilirdi. Ve Philippe bunu da yapacaktı!
Philippe annesinin oluşturduğu ikinci ellerin yönetimin zorluğunu farketmişti ve ilk fırsatta bunların sayısını eksiltme kararını almıştı ancak bunu yapabilene kadar teknolojik gelişme de darbe yiyecekti.
İngiltere hanedanı ülkenin kaybedilmesi korkusuyla çok niteliksizde olsa bir veliaht bulmuştu krallıklarına. Bu durumun haberi ile Philippe üstüne uğraşılması zor olan ve sadece İngiltere'nin ihlakı için oluşturulmuş dostlukların yavaş yavaş koparılması gerekildiğini farkettirmişti. Ancak bunlardan bir kaçını koruyabileceğine inanan Philippe kararını zamana bıraktı. Zaman her şeyin göstergesiydi hocaları ona böyle öğretmişti.
Ve hocalarının sözü doğruluğunu kanıtlamıştı. İngiltere tahtının ihlakı için müttefik olunmuş Bohemya ve de Töton Krallıkları birbirlerine karşı savaşa girmişlerdi. Philippe savaşı yakından takip etti ve de savaşı kaybetmekte olanın Bohemya olduğunu gördü. Philippe hocalarından şunu da öğrenmişti zayıf olana dünyada yer yoktu bu yüzden de Bohemya ile olan müttefikliğini sonlandırdı. Töton Şövalyeleri bir süre daha müttefiğimiz kalacaklar gibi duruyordu şimdilik.
Philippe küçüklüğü boyunca Berlin adlı bir şehirde geçen hikayeler dinleyerek büyümüştü. Hocalarının eğitimine verildiği güne kadar Berlin'de yaşamanın hayalleri ile büyümüştü. O günden sonrada bir gün Berlin şehrinin yöneticisi olacağından emindi. Tahta geçtiği ilk dönemde bu bölgede hak iddiasında bulundu ve de bunun için savaşa bile hazırlandı. Ve sonunda hayallerinin şehri Berlin için savaşabilecekti. Savaş başarılar ile geçmiş ve de çok zorlanılmamıştı tam barış masasına oturulmuştu. Tam Philippe hayallerinin şehrine kavuşacaktı ki danışmanları ve de hocaları tarafından Philippe'in annesinin yönetimi sırasında yokedilmiş bir krallık olan Polonya Krallığından ve de bulunduğu coğrafyanın genişliği ve bu bölgelerde hala Polonya Krallığı adına hak iddia edilebileceği Philippe'in kulağına üflenilmişti. Anlatılanlardan hoşlanan Philippe danışmanlarını ve hocalarını dinleyere Polonya Krallığının hakkının olduğu ve Brandenburg'un elinde olan Posen ve ona yol bağlantısı anlamında ki Neumark şehirlerini alarak savaşı bitirmişti.
Kısa sürede Philippe'in emirleri altında Polonya Krallığı kurulmuştu. Ve Polon halkı bu haber ile mutlu olmuş büyük bir coğrafyada ki insanlar Polonya'nın toprak hakkı iddialarına destek vermişti. Bunun üzerine İngiltere'nin ihlakı amacıyla müttefik edinilmiş olan Töton Şövalyeleri ile de müttefikliğimiz sona erdirilmişti. Bunların hepsi hızlı bir şekilde Polon coğrafyasının ele geçirilmesi içindi. Philippe Polonya'da ki yönetimin de uzaktan idare edilmesi üzerine artan yüklerini azaltmak için Lüneburg Düklüğünün ihlakını yaptı.
Bunlar yaşanırken Holy Roman Empire'da ise dini ayrılıklar daha da ateşlenmiş en sonunda İmparatorluk Lider Avusturya'ya Katoliklerin hükümünü sağlamlaştırmak adına bir koalisyon toplama kararı almıştı. Tabi bunu yapmasıyla birlikte Protestan devletler de karşı bir koalisyon hazırlığına başladılar. Sonuç olarak artık yaşanabilecek bir Din savaşı vardı. Bu noktada şekillenen haritayı izlemek ve de kendi politikalarını izlemek için Philippe bu durumu görmezden gelmişti.
Yönetimimiz altında ki Polonya devleti bu durumda olmalarına rağmen bir altın çağ yaşadıklarını dile getirmekten gurur duyuyorlardı.
Yavaş yavaş şekillenen ligler Protestan halkı yüzüstü bırakmıştı. Dünyanın en güçlü devletlerinin büyük bir kısmı Katolikleri destekliyorlardı. Bu durum üstüne Philippe üzülmüş bir şekilde bu savaşta tarafsız kalmak zorunda olduğunun kararına vardı.
Philippe'in yönetiminin ortalarına denk gelen dönemde sonunda Hesse Krallığı teknolojide dünyayı yakalamış, sonunda halkı dünya ile aynı standartlarda yaşayan, ve de daha iyi bir ekonomiye sahip bir medeniyetti. Philippe tüm bu gelişmelerden dolayı memnun ve de gururluydu. Ülkesinin elde ettiği yeni güç ile daha nitelikli ordulara sahip olmak için atılımlar yapmaya başladı. Hesse yavaş yavaş gelişmeye devam ediyordu.
Bu gelişmeler karşısında sınırımızda yaşayan Ansbach Krallığı ve de halkı bize diplomatik yollardan bağlanmayı kabul ettiler. Ülkemiz için küçük bir genişleme daha!
Philippe'in yönetimi altına giren Ansbach'ın ardından uzun zamandır sefer yapılamayan ve de genişletilemeyen sadece yönetilmesi ile uğraşılması gerekildiğinden sorun teşkil etmeye başlayan Köln Krallığının ihlakı için çalışmalara başladı Philppe. Bu durumu en iyi anlatan metin sonradan bir kısmı kayıp olarak bulunan Philippe'in günlükleridir. '' Ülke sonunda en güzel dönemlerine sayemde kavuşmuştu. En son Polonya Krallığının canlandırılması ile yaptığım fetihlerin sonucu olarak büyük bir coğrafyanın egemliğine sahip bir medeniyet oluşturmuştum. Ve bu durum tüm dünya tarafından da farkedilmekteydi sonuçta ortada yükselmekte olan bir Krallık vardı. Bunca gelişmenin cabası olarak uzun zamandır sınır olduğumuz ve de halklarımızın yakın ilişkiler kurduğu Ansbach Krallığı benim hakimiyetim altına girmeyi kabul etmişti. Bunların hepsi güzel haberlerdi ancak ortada yeni bir problem vardı. Devlet yönetmek ve her işe yetişmek zor bir durumdu. Yıllardı Hollanda ve Belçika eyaletlerinde fetihe çıkılamamıştı burada yaptığımız en ufak hamlede bize karşı bir koalisyon tehditi oluşuyordu. Bu durumda o bölgede genişlemek için annem Büyük Hedwig'in kullandığı Köln Krallığı gereksiz hale gelmişti. Ve yetmezmiş gibi o Krallığın kontrol altında tutulması yeni kurduğum ve daha büyük olan Polonya'dan daha zor oluyordu. Artık çaresizdim bu devlet ihlak edilmek zorundaydı ve bunun hazırlıklarını elimden geldiğince sessiz bir şekilde yaptım. Tüm Beetzen ve de gelecek de yönetime geçecek Supplingenburg hanedanları üyelerini benim bulaştığıma dair tek bir kanıt bırakmayacak şekilde yönetecek bir plan oluşturdum. Planlama ve her şeyin hazırlanması derken yıllar bunu hazırlamakla geçmişti. En sonunda bir sonbahar gecesi kimsenin haberi bile olmadan tüm Supplingenburg ve Beetzen aileleri artık tarihte bir not haline gelmişti.Tabi ki de doğal bir şekilde buranın insanlarını yönetme ve koruma hakkı bana aitti.'' O gece iki hanedanın yaşamını sürdürdüğü malikaneler küçük birer askeri grup tarafından basılmış ve de yaşayan tek bir insan kalmayana kadarda kan dökmüşlerdi bu durum tarihe Philippe'nin günlükleri bulunana kadar soylu bir insanın intikamı olarak geçmişti. Her ne olursa olsun tarihte kanlı bir senaryoydu.
edildi ve bu andan sonra uzun bir süre önemli bir direnişle karşılaşmadan savaş devam etti. Ancak Bohemya Krallığı ülkesini korumak için bir paralı ordu kurdu ve dolusuyla kale düşürmüş olan Philippe'e savaşı bitirmek dışında bir çare bırakmadı. Ama Philippe almaya geldiğini almıştı. Polonya'nın hakkı olan toprakları hatta ve hatta fazlasını bile. Bohemya krallığı ise oluşturduğu paralı ordudan dolayı yüksek bir borcun altına girmişti.
Holy Roman İmparatorunun baskılarına yenik düşen Philippe'in vasalı Polonya Krallığı Hre içinde ki Ratibor şehrini sahibi Silesia'ya vermişti. Bu hamle ile Silesia tekrar kurulmuştu tabi ki Philippe bu durumu kabullenmedi kan dökülerek alınan toprağı geri istiyordu. Ne güzeldi ki Silesia'da Philippe'nin liderliğini kabul ediyordu ve kısa bir sürede iki devlet arasında diplomatik bir anlaşma yapılmıştı bile. Bu durumda gösterdiği zayıflıktan dolayı da Polonya Krallığı ömrünü doldurmuştu Philippe'nin gözünde daha önce kullandığı taktikleri yine burada da kullanmıştı Philippe.
İhlak planları yapılırken küçük bir göz boyama.
Uzun zamandır Hollanda eyaletinde genişlememiş olan Philippe askerlerini alıp basit bir sefere çıktı bu sefer 2 yıl kadar kısa bir sürede bitti ve de sonucu olarak Holland şehri Hesse topraklarına katıldı.
Holland şehrinin alınmasının ardından Fransa Krallığı aramızda olan müttefiklik ilişkilerini bozmuş bununla da yetinmemiş bizi düşman bellemişlerdi. Philippe bu hatayı Fransa'nın bir gün ödeyeceğini bilmekteydi.
Protestan Krallıkların oluşan güçlü lige karşı savaş açamaması üzerine ligler dağıtılmış ve de Holy Roman Empire Avusturya yönetiminde ve sadece 2 adet elektör ile hayatına devam edeceği bir Katolik lige geçmişti. İlk defa sayı üstünlüğü çözüm olmamıştı dünya Protestan bir Hre'ye hazır değildi.
Philippe yıllar sonra ikinci kez Brandenburg Krallığının kapılarına dayanmıştı. Çocukluğunun hayali olan Berlin şehrini yönetme düşüncesini gerçeğe dönüştürme vakti gelmişti. Çok da uzun sürmeyen bir savaşın sonucu olarak Phillippe Berlin şehrini ve yanında bir kaç şehri ele geçirmişti. Bu onun hayatında ki son seferlerdi. 70 li yaşlarında ki Philippe artık hayatının sonuna yaklaştığını farketmişti ve de hayatnının son bir kaç yılında Berlin şehrinde hayatını sürdürmüştü. Fetihler diplomatik ilişkiler ve Hesse'nin gelişimine kendini atamış olan lider I. Philippe hayatını Berlin şehrinde 17 Ocak 1607 yılında kaybetti.
Dünyadan alabildiği son haber ise tüccarların bir araya gelip yaptıkları bir çalışma sonucunda dünyanın en zengin ticaret bölgesinin İtalya'da olduğuydu. Bu onun ilgisini çekmişti geleceğin ticaret üssünü Hesse'nin kontrolünde ki bir Hollanda'ya taşımak istemişti ama o da biliyordu ömrü buna yetmeyecekti...
Philippe'nin ardında bıraktığı Hesse Krallığına ait ulaşılabilir son bilgiler.
''Evladım Ludwig benim ardımdan yerimi kapatman gerekecek. Ne kadar devletimizi büyütmüş halkımızı refaha kavuşturmuş bir dükte olsam çok fazla konuda eksiğim vardı. Ülkenin başına geçtiğim dönemden bu yana atalarımızın da üstüne çok düşemediği donanmamız sahipsiz kaldı. Maalesef ki ekonomimiz uzun bir süredir büyük bir atılımı bekliyorlar ancak bu hamleyi yapamadım. Hesse şehirlerinin her birinin geliştirilmesi gerekilmekte bunun yapabilecek kadar yetenekli olduğunu biliyorum. Ve de Orta Avrupa'da elinden geldiğince genişlemeye devam et. Ülkemizin geleceğini tehlikeye atacak devletlerle sınır olmaktan elinden geldiğince uzak dur evladım. Eminim ki bunları başarabilecek niteliklere sahipsin.'' idi Philippe'nin vasiyetinde bir sonraki lidere ilettikleri metinin büyük bir kısmı ise ülke halkına özür ve teşekkür niteliğindeydi ve son dileği hayallerinin şehri Berlin'de sonsuza dek yatmaktı bu amaçla da halkı tarafından Berlin'de defnedildi.
(Bazı noktalarda ss almayı unutmuşum bunları elimden geldiğince metinle kapatmaya çalıştım bazı noktalarda stresli bir oyundu arada unutmuşum bir dahakine daha dikkatli olacağımı dile getirerek okurken iyi eğlenceler dilerim.)