Ordum ile başkentimize doğru yola çıksak da, hem hain düşman bütün orduları ile Couronne'me yürümüş hem de yeşilderililer ordumun yokluğunu bilerek bir baskın planı içerisine girmiş. Ne olursa olsun, bu iki kahpe düşmanı da cezasız bırakmayacağım.
Benim kazandığım zaferler ile ilgili anlattığım hikayelerim bazı iç ve dış mihrakları öylesine sinirlendirmiş olacak ki, arkamdan ahmak gibi sıfatları bana yakıştırdıkları söylentisi ordum ile yeni bir savaşa doğru yürürken kulağıma çalındı. Tabi ki bunu söyleyen yaverime verdiğim cevabım ise onların saçmalıklarını yeni kazanacağım zaferlerle ağızlarına tıkacağım.
Gemiler ile uğraşıp zaman kaybedemeyeceğime karar verdim ve komşum İmparatorluk'un topraklarından izinsiz geçmek anlamına gelse bile düşmanın başkentine yürüdüm. Umudum düşmanın ordularını şehri savunmak için geri çekmesi yönünde.
Güvenilir kulak ve gözlerimizin anlattığı kadarı ile düşmanın "aşırtma atışları" yapabilen kadın işi toplara sahip olduğu. Tabi bu tür kız işi oyuncaklar şanlı Bretonnia Kadın ve Erkeklerini yıldırmaya yetmeyecektir.
Chilfroy düklüğü ile pazarlarımızı birbirimize açıyor, insanlığın ve krallığımızın gelişimi için üstümüze düşen şeyi yapıyoruz.
Kahpe yeşilderililer bir sürü halini alıp topraklarımızı yağmalarken, düşman küçük birliğini başkentine doğru çekiyor ve şehrimizi kuşatma altına alıyor. Couronne kahpe düşmana karşı koyabilecek kadar çok asker ve erzağa sahip olsa da, bizi asıl endişelendiren şey yeşildirililerin büyük bir savaş sonrasında doğalarına uygun bir şekilde yeş yiyici gibi şehri tekrar kuşatmaya alması. Bu yüzden hiç vakit kaybetmem lazım.
Marienburg'u kuşatıyorum. Kuşatma silahlarım sayesinde kule veya koçbaşı yaparak vakit kaybetmeden hemen şehre saldırıyorum. Zira Leydi'nin bizi koruyacağından ve Bretonnialı askerlerin cesaretinden zerre şüphem yok.
Askerlerim surlara tırmanacak, kapıya taşlar fırlatacak ve düşmanı ok yağmuru altına tutacak. Zira her bir adamım bu savaşın krallığın geleceğini belirleyeceğini çok iyi biliyor.
Bütün ordumla surlara hücum ediyorum. Amacım piyadelerim surların üstünde korkakça bekleyen düşmanı ezerken, kapıyı kırıp şövalyelerimle şehrin içine girmek.
Kapının tahmin ettiğimden bile daha sağlam olduğunu fark ediyorum. Onca kayaya rağmen doğru dürüst çizik atamadığımız için bizzat kendim kapıyı kırmaya karar veriyorum.
Asil askerlerimize kahpece ok atan düşmanların üstüne pegasus şövalyelerimi yolluyorum.
Okçularımız en sonunda yerlerini alıyor ve düşmanı ok yağmuruna tutmaya başlıyor.
İki taraf da birbirlerine ok atmayı sürdürürken, iki taraf da ilk ciddi kayıplarını vermeye başlıyor.
Ben daha varamasam da kapı en sonunda çatırdamaya başlıyor. Kahpe düşman ise okçularının yönünü asil pegasus şövalyelerimize çeviriyor.
Pagasuslarımız düşman okçularını tarumar ediyor.
En sonunda ilk askerlerimiz surları çıkmaya başlıyor.
Düşman okçuları en sonunda şanlı pegasuslarımız karşısında kaçışmaya başlıyor.
Kapıları iyice zorlamaya devam ediyoruz, şanlı askerlerimiz surları ele geçirmeye devam ediyor ama düşman lordu bir korkak gibi surların arkasında oturmaya devam ediyor!
Surlarda direnişle karşılaşmaya askerlerimiz düşman kargıcılarına karşı hücum edip kardeşlerini korumaya çalışıyor. Okçularımız ise surda öylece bekleyen düşman piyadesini delik deşik ediyor.
Kapı git gide kırılmaya yaklaşırken, kahpe düşman mertçe savaşan pegasuslarımıza ok atmaya devam ediyor, pegasuslarımız ise onurlarına yediremedikleri için oklara göğüslerini gererek savaşmaya devam ediyor.
Tirebüşelerimiz içeride saklanan düşmanları dışarı çıkmaya zorlamak için koskoca kayalarını fırlatmalı. Bu yüzden onlara da yakınlaşmaları emrini veriyorum.
Surlardaki durumumuz hiç de tatmin edici değil.
Pegasuslarımız manyak gibi kargılı düşmanların üstüne saldırıyor. Hem aldığı ok atışları hem de düşmanın uzun çubukları yüzünden pek dayanabileceklerini sanmıyorum.
Düşmanı kendi surlarında kıstırmaya devam ederken, sahiremiz askerlerimizi efsunlamaya devam ediyor. Kuleleri ele geçirmemize rağmen cephe gerisindeki süvarilerimizin ok atışlarına maruz kalmasına ise hala akıl sır erdiremiyorum.
Pegasuslarımız en sonunda o kadar emrimin ardından şimdilik geri çekiliyor. Ben ise düşman kapısını zorlamaya devam ediyorum.
Kapıyı hala kıramadığım için Tirebüşlere kapıya kaya atmaya devam etmelerini emrediyorum.
Düşman kapısı hem benim kararlı kılıcım hem de büyük kaya parçaları sayesinde kırılmak üzere.
Verdiğimiz yüksek kayıplara rağmen düşmanı surlardan atmaya başlıyoruz.
Kapı en sonunda kırılıyor ve bütün şövalyelerimi savaşa katılmaya çağırıyorum.
Okçularımız aşırtma atışları ile içeride saklanan düşmanı yıpratırken, tarafımızdaki hainler kendilerini belli etmeye başlıyor.
Tirebüşelerimiz en sonunda saklanan düşman birliklerine atış yapmaya başlıyor. İçerideki kahpeler kafalarına yağan kayalar sonunda fazla dayanamayacaklar.
Şövalyelerimiz en sonunda varıyorlar ve şehrin içine hücum etmek için hazırlar. Kanlarının son damlalarına kadar savaşacaklarına dair en ufak bir şüphem bile yok.
Surlarda zor duruma düşen askerlerimiz yardımına pegasuslarımız koşuyor.
Yakın muharebede pegasuslarımız sur muharebesinin kaderini değiştiriyor.
Karadaki şövalyelerimiz düşman kargılılarını bütün kahpeliklere rağmen kılıçtan geçiriyor, sahiremiz ise kılıcını kuşanmış düşmanla tek etek savaşıyor.
Sur muharebesinin kaderi artık kesinleşmiş durumda.
Düşmanın üstüne kaya yağmaya devam ediyor.Okçularımız ise azalan mühimmatları yüzünden düşmana daha da yakınlaşmaya çalışıyor.
Pegasuslarımız savaşın seyrini değiştirdikten sonra yine taktiksel bir şekilde geri çekiliyor.
Düşmanın hala savşa sokmadığı atlıları kafalarına düşen kaya parçaları yüzünden ezilmeye devam ederken, bizimle savaşmış düşman birlikleri korkakça kaçmaya başlıyor.
Bizi taciz etmeye devam eden yarım düşman okçusuna son oklarını atmaları için okçularımı gere çekiyorum. Pegasuslarımı ise riske atmak istemediğim için kullanmıyorum.
Israrla direnmeye devam eden kargıcılara arkadan saldırıp çevrelemeleri için gazi birliklerimi yolluyorum.
Süvarilerimiz dirençleri kırılan kargılıların arasından geçip kahpece bize ok atan okçuları kılıçtan geçirmeye gidiyor.
Daha savaşmamalarına rağmen kaçmak için yer arayan düşman süvarileri ve lordcukları ile aramızda kimse kalmadı.
Neredeyse yenilgileri kesinleşmesine rağmen düşman kargıcıları kendilerinden beklemediğim bir mertlik ile savaşmaya devam ediyor.
Savaşın sonunun başlangıcı başlarken, düşman atlılarının ilki kaçmaya başlamıştı bile.
Savaşın sonuna gayet iyi başladık ve ben de tirebüşelerime atışlarını durdurmalarını emrettim.
Surlardaki kargıcılar da atlılar da kaçışmaya başlamış ve savaş artık kesin olarak bizim zaferimiz ile mühürlenmişti.
Lordları bütün savaşta oturup dursa da, atlılarına kıyasla daha fazla savaşıyor.
Geri dönmeye çalışacak kadar aptal olan atlıları şövalyelerimiz karşılıyor.
En sonunda lordları da kaçışmaya başlıyor ve zafer kesin olarak bizim oluyor.
Mertçe verdiğimiz savaşı kazanıyoruz. Askerlerimizinden özellikle pegasus şövalyelerimiz 150 düşmanı öldürerek kendi onurlu savaşçılıklarının haklılığını bir kez daha kanıtlıyor.
Yerleşim yerine tek bir haneyi bile talan etmeden bir fatih gibi giriyorum.
Düşmanın korkak lordu savaş sonunda onursuz bir şekilde kaçmıştı ama kulağıma çalındığına göre şehirden kaçarken devriyelerim tarafından fark edilmiş ve ne yazık ki bana sorulmadan idam edilmiş. Normalde onurlu bir insanın başına gelirse kızacağım bu olayda hiçbir şey hissetmedim.
Savaş alanındaki mertliğim bütün diyara yayılmaya başladı. Artık yanımdan kaçacak olan hainler iki kez düşünecek.
Düşmanın sürgün ordusundaki adamlar zerre bir onur ve haysiyete sahip olmadığı için artık ana vatanlarının olmadığını duyduklarında yavaş yavaş ordudan kaçmaya başlayacak.
Kuzeyli barbarlar ne zaman bize savaş ilan etti hala bilmesek de, barış teklifimize hiç de sıcak yaklaşmıyor.
Yeşilderililer barış için para teklif etsek dahi kendi vahşi iç güdüleri yüzünden olacak ki anlaşmaya yanaşmıyor.
Yeni komşumuz olan İmparatorluk ile hem saldırmazlık anlaşması hem ticari ilişkilerimizi geliştirmek için başka bir anlaşma yapıyoruz.
Dini kullanarak yeni ele geçirdiğimiz Çorak Topraklarda düzeni sağlamaya çalışıyorum.
Köylerden genç delikanlıları şanlı ordum için savaşmaya çağırıyorum. Bir yandan ise savaşta ölen askerlerimizin yerlerine yenilerini koymaya çalışıyorum. Bu şanlı savaşta ölen bütürn asker ve yoldaşlarımı asla unutmayacağım.
Akıncı barbarlar kuşatmadan faydalanarak köylerimizi yağmalıyor ve hastalıklı üreme şekillerine devam ediyorlar.
Sahiremiz Marienburg'un kadim kütüphanesinde bulduğu efsun kitaplarını okumayı bitirmiş ve Rüzgar Patlaması adındaki efsun yöntemini yapabilir hale gelmişti. Bu efsunun savaş alanında bize oldukça yardımcı olacağı şüphesiz.
Uzun süren istişare ve düşünce sürecinin ardından Marienburg'u istemeden yeşilderililerin insafına bırakmak zorunda kaldım ve başkentimi kurtarmaya gittim. Bir yandan ise L'Anguille köyünün belediye başkanına köyü artık bir şehre dönüştürmesi için yüklü bir hibe verdim.
Ordumun onları yok etmek için geldiğini duyan kahpe düşman hazırlıklarını tamamlamadan başkentimize saldırıyor. Trinstran Letard'a olan güvenim ise tam. Couronne'nin duvarlarında ne devler, cüceler ve barbarlar can verdi. Sürgün ordunun da kaderinin farklı olmayacağını biliyorum.