Hikaye: Zipoetes'in İntikamı | İskit Hikayesi
#1
s.png

Giriş Bölümü

İskit kralı Zipoetes, krallığı babasından barışçıl bir şekilde almamıştı. Küçük-büyük onlarca savaş vererek krallığı elde etmiş ve savaşlardan savaşlara koştuğu bir gençlik yaşamıştı. Yaşı ilerledikçe ölümünün yaklaştığını hissediyordu fakat öldükten sonra oğlu Parpatua'nın da aynı kanlı yollardan geçmesini istemiyordu. Bu sebeple son yıllarda tüm yakındaki halklarla iyi ilişkiler yürütme siyaseti gütmekteydi.

Her geçen yıl dünya daha da küçülürken Batı'da büyüyen bir Cumhuriyetin haberi de Zipoetes'in kulağına çalınmaya başladı. Yükselen bir güç olması sebebiyle Roma'yla da ilişkiler kurmanın gerekli olduğunu ve ticaret yoluyla ilişkileri başlatmanın hem ekonomik hem diplomatik açıdan iyi olacağını düşünüyordu. Ancak basit bir elçi göndermek yerine zaten birçok halkla ilişkiler kurmada elçilik vazifesi yapan sevgili kızı Devnet'i Roma'ya göndermeye karar verdi.

Koruma olarak yanına kralın korumalarından 10 kişi verilmiş ve Romalılara hediye olarak verilmesi üzere işlenmiş altın İskit tarağı ile birlikte yola çıkmıştı. Halihazırda iyi ilişkilere sahip olunan Daçyalılar'ın topraklarından güvenli bir şekilde geçtikten sonra İlirya'dan Adriyatik denizine inerek İtalya'ya geçmişler ve Daçya'lı bir tercüman aracılığıyla vardıkları deniz kenarındaki bir kasabanın liderine kendilerini tanıttıktan sonra kasabanın garnizonundan olan Roma'lı bir askerin eskortluğunda Roma'ya varmışlardı. Senatörlerden birinin yaveri bu delegeyi karşıladı ve 3 gün sonra Senato karşısına çıkacağına dair haber verildi. Kendilerini yabancı topraklarda kalabalık bir şehrin ortasında bulan Devnet ve mahiyeti tercüman aracılığıyla bir handa oda bularak geceyi geçirmeye karar verdiler.

Geceleyin odalarında dinlenirken handan gürültüler gelmeye başladı. Roma'nın sokak çetelerinden biri hana girmiş oda oda gezerek para etmesi muhtemel her eşyayı çalıyor, direnenleri bıçaklıyor ya da sopalarla etkisiz hale getiriyorlardı. Devnet hemen kalkarak korumalarının kaldığı odaya yöneldi. Koridorda kısa boylu göbekli bir çete üyesi elindeki sopayla kucağındaki altın kesesine sımsıkı sarılmış yaşlı adama vuruyordu. Yaşlı adam kanlar içinde herhangi bir yaşam belirtisi göstermez halde yatıyordu. Çete üyesi adamdan keseyi alabileceğine ikna olduktan sonra artık vurmayı bıraktı ve keseyi bilinç dışı olduğu halde sıkıca tutmakta olan bedenden söküp aldı. O sırada gözüne ilişen iyi giyimli olması sebebiyle zengin olduğunu düşündüğü Devnet'e doğru yöneldi. Devnet koridorun öbür tarafına doğru hızlıca yöneldi. Arkasında çete üyesi bir hazine görmüşçesine heyecanla koşmaya başladı. Devnet, arkasına bakarak koşarken sert bir şeye çarparak sendeledi. Karşısında kocaman sakallı bir adam duruyordu. Hemen adamdan uzaklaşarak bıçağını çekti. Bıçağı gören adam da uzunca olan bıçağını çıkartarak kadının üzerine atıldı. Sol omzundan aşağı doğru giren bıçağa karşılık Devnet'in sağ eliyle savurduğu bıçak adamın karnının derisini boydan boya sıyırdı. Adam ürkerek geri çekilip yarasına bakarken Devnet yere yığıldı. Koridorun öbür tarafından olanları izleyen göbekli çete üyesi kadının yere yıkıldığını görünce hemen kadına doğru yaklaştı. Onun yaklaştığını gören Devnet elinde hala sımsıkı tuttuğu bıçağıyla yerden doğrularak oturur vaziyete gelerek sırtını duvara dayadı ve bıçağı kolu titrer halde adama doğru doğrulttu. Göbekli adam kadının kötü halde yaralanmış olduğunu görünce bıçağın menzilinden uzak duracak şekilde sopasıyla kadının kafasına acımasızca bir darbe indirdi. Devnet'in kafası sopa ile koridor duvarı arasında birkaç darbe daha aldıktan sonra artık kafatasındaki kemikler paramparça ve suratı kandan tanınmaz hale gelince adam hiçbir şey olmamışçasına Devnet'in ölü bedenini aramaya koyuldu. Üzerinde odasının anahtarından başka bir şey bulamayan çete üyesi yöneldiği kapının birinde anahtarın o odaya ait olup olmadığını kontrol ederken kafasından yediği okla yere yığıldı. Devnet'in korumalarından biri gelmişti. İri kıyım sakallı çete üyesi hala kenarda karnındaki kesiği kontrol ederken arkadaşının yere yığıldığını görünce kaçarak uzaklaştı. Devnet'in diğer korumaları da bir bir olay yerine geldiler, panikle hemen Devnet'in ölü bedenini ve yanlarında getirdikleri erzak stoklarından İtalya topraklarından çıkmaya yetecek kadar erzak alarak hanın ahırındaki atlarına binerek yola koyuldular. Cesedin İskit topraklarına kadar olan yola dayanmayacağını bildikleri için İlirya'da Devnet'i geleneklerine göre defnettikten sonra İskit topraklarına geri döndüler...

Kralın huzuruna sevgili kızının Roma'da vahşice öldürüldüğü bilgisiyle çıkan ve bildikleri kadarıyla olayı nasıl yaşandığını anlatan korumalar karşısında kral Zipoetes donakaldı. Şaşkın ve donuk bakışını hiddetten olduğu belli olan titremeler aldı. Kenarda en az babası kadar hiddetle dolan kralın oğlu Parpatua kınında duran kılıcını çekerek saniyeler içerisinde yerde dizlerinin üzerinde oturan 10 korumadan 6'sının boğazını keserken Zipoetes'in "dur" diye gürlemesiyle duraksadı. Babasının kendisini bu adamlara merhamet ettiği için durdurduğunu sanan Parpatua babasına şaşkınca bir bakış atarken Zipoetes oğlunun elindeki kılıcı çekiştirerek aldı ve yaşanan tüm vahşete rağmen teslim olmuş bir şekilde duruşlarını bozmayan diğer 4 korumanın 3'ünün boğazını kesti. Kılıcı kenara fırlatarak son kalan korumanın iki eliyle yakasından tutarak ayağa kaldırdı. "Kızım nerede?" diye sordu. Bunu sorarken gözlerinde birikmiş yaşlar yanaklarından aşağı doğru akmaya başladı. Yanındaki ölen adamlara ve ortamın gerginliğine rağmen kederli fakat sakince cevap verdi: "Efendim kızınızın cesedini İlirya topraklarında geleneklerimizce onurlandırarak defnettik, kızınız bir İskit kadınına yakışır bir şekilde savaşarak öldü..." Zipoetes bunları duyduktan sonra arkasını dönüp tahtına doğru yavaş adımlarla yürürken Parpatua yeniden yerdeki kılıcı alarak son kalan korumanın karnına sapladı. Adam yerde kanında boğulur halde yatarken Parpatua adamın bedeninin üstüne çıkarak kafasına darbe indirerek kafatasını ortadan ikiye yardı.

Zipoetes derhal ülkesinde savaşmayı bilen her erkeğin başkent yakınlarındaki askeri kampta toplanmasını emretti. Zipoetes kızının ölümünün acısıyla ömrü boyunca mücadele vererek kurduğu barış içindeki ülkeyi yeniden savaşa sokma konusunda içinde hiç şüphe dahi duymuyordu. Bir tek hedefi vardı: Romalı öldürmek...

1.jpg
[+] 5 üye Aytaç nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#2
s.png

1. Bölüm

Kısa süre içinde bozkırın her yanından savaşçılar akın akın kampa gelmeye başladılar. Halkın çoğunluğu arasında "Barış ve refah getiren kral" olarak anılan Zipoetes'in kızının acısı sebebiyle bu yola girişmesi halkının çoğunluğu tarafından kutsal bir dava olarak kabul görmüştü ve ölümü göze alarak bu yola çıkmaya hazırlardı. Tabi Zipoetes'in gençlik yıllarında kılıç zoruyla bastırdığı ailelerden bu ayrılığı iktidarı ele geçirmek üzere fırsat olarak görenler de vardı. Fakat tüm bunlar kızı Devnet'in acısıyla yanıp tutuşan Zipoetes'in umrunda değildi.

2.jpg

Muazzam büyüklükteki süvari ordusu kısa sürede belirtilen kampta toplanmıştı. "Dünya üzerinde şimdiye kadar bu kadar büyük bir süvari ordusu görülmemiştir diye düşünüyordu" herkes, öyle olmalıydı. Zipoetes ailesinden hiçbir üyeyi de geride bırakmayarak ordusuyla birlikte sefere çıktı...

3.jpg

Yıllardır dostluk içerisinde yaşadıkları Daçyalılar bu ordunun haberini alınca tedirgin olmuşlardı. Fakat Zipoetes onlarla hiçbir derdi olmadığını barışçıl bir geçiş karşılığında ücret ödemeye de hazır olduklarını bildirmişti. Fakat Daçyalılar bu ordunun büyüklüğü karşısında ücret düşünüyor değillerdi. Sadece bu ordunun topraklarından bir an evvel çıkmalarını istiyorlardı.

4.jpg?width=1440&height=629

Daçya sınırından çıktıklarında karşılarında daha önceden sadece hakkında 3-5 bilgi duydukları Galyalılar'a ait olduğunu düşündükleri bir ordunun kampına rastladılar. Zipoetes yakındaki 3-5 kasabaya haberciler göndererek bunların dilini konuşan bir tercüman aramayı düşünürken oğlu Parpatua bu durumun onlarını çok yavaşlatacağını ve bulmalarının da çok zor olduğunu belirterek sayılarının az olması sebebiyle kolaylıkla bu ordunun hakkından gelebileceklerini babasına bildirdi. Her ne kadar hiddetine yenik düşmeden doğru kararlar vermeye çalışsa da bu fikir Zipoetes'in de aklına yatmıştı.

5.jpg?width=1430&height=676

Devasa İskit ordusu ilk defa savaş alanında test edilecekti...

6.jpg?width=1440&height=636

Neye uğradıklarını şaşıran Galyalılar atlı okçuların okları arasında ordan oraya koşuşturarak bir bir ölürken İskit ordusundan yalnızca 1 kişi hızla sürdüğü atından düşerek ölmüştü.

7.jpg?width=1145&height=676

Bu ordunun haberini alan Galyalılar şehirlerine sığınmıştı. Zaten Zipoetes'in onlarla bir derdi yoktu. Sadece hedefine ulaşmak için aşması gereken küçük bir engeldi. Sonunda bir Roma şehri önüne gelmişlerdi. Julia ailesine mensup Romalılar'dan küçük bir grup Arretium şehrinin dışına kamp kurmuşlardı ve olacaklardan habersizlerdi...

8.jpg?width=1324&height=676

Zipoetes derhal bu küçük askeri kampa akın başlattı. Şehirden İskit ordusunun geldiğini gören vali Vibius saldıranların kim olduğundan dahi habersiz şehrin dışındaki askeri kampa yardım etmek üzere tüm garnizonu surların dışına çıkardı. Oğlu Parpatua'nın emrine de daha küçük bir grup ordu vererek Roma ordusunu her yönden saran Zipoetes'in karşısında Roma ordusu çaresizce okların arasında oradan oraya savrulurken İskit ordusuna yalnızca 40-50 kişilik bir zaiyat verdirebilmişti.

9.jpg?width=1202&height=676

Savaştan kaçmayı başarabilen Amulius şehrin surlarını ve yerli halkı kullanarak şehri tutabileceğini ve gelebilecek yardımları bekleyeceğini sanarken içeri sızıp şehrin kapılarını açan bir İskit casusu sayesinde Arretium şehri ilk düşen ve yağmalanarak halkı katledilen şehir olmuştu. Zipoetes her bir Romalının ölümünü intikamın zevkini tadarak izliyor fakat kızını hatırlayarak göz yaşlarına boğuluyordu.

10.jpg
11.jpg?width=860&height=676

Arretium'u yerle bir ettikten sonra Zipoetes doğrudan Roma şehrine yöneldi. Senato yaklaşan ordunun haberini almış etraftaki bütün lejyonları toplayarak bu nereden geldiği belli olmayan barbar ordusunu karşılamak üzere Roma'nın kuzeyine gelerek İskitlerin karşısına çıkmıştı. İskit ordusu bu kez tem teşkil bir profesyonel Roma ordusuyla savaşmak zorunda kalacaktı...

12.jpg

1. Bölümün Sonu
[+] 4 üye Aytaç nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#3
Roma 1 hikayesi demek takipçinim.
[+] 1 üye Takeda Akane nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#4
Yav bu zamanda Rome 1 oynayan mi kaldi. Bari Rome Remaster olaydi hic olmazsa rome 2 olaydi:)
Ara
Cevapla
#5
Nostalji kazanacak.
[+] 1 üye Takeda Akane nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#6
(26-01-2022, 22:57)Sezar : Yav bu zamanda Rome 1 oynayan mi kaldi.

[+] 1 üye Aytaç nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#7
250 kişiyle 28 kişiye saldırmak da biraz şov bence.
5bac4e30d414a7eda8d137af0b1b33d4_2.jpg
Ara
Cevapla
#8
s.png

2. Bölüm

Zipoetes yaklaşan dev Roma ordusunu duyunca her ne kadar kendinden emin olsa da içi içini yiyordu. Tüm ailesini ve halkından birçok savaşçıyı bu uzak topraklara getirmişti ve tüm sorumluluk üzerindeydi. Uzun süren yolculuktan yorulmuş fakat intikam ateşi hala dinmiş değildi.

Ordu generalleri ile çadırında toplanmış ve Zipoetes yola çıkmak üzere son emirlerini vermiş ve toplanan generaller çadırdan son hazırlıkları yapmak üzere çıkmak üzere iken sol tarafında ani bir ağrı hissetti ve sendeledi. Bunu sadece oğlu Parpatua fark etmişti, kısa süreliğine göz göze geldiklerinde Parpatua babasına sorgulayan bir bakış attı. Babası hayır manasına gelen bir şekilde kafasını salladı. Zipoetes bu ağrının geçici olacağını düşünüyor ve savaş arefesinde en son gerekli olan şeyin hasta bir kral olduğunu biliyordu. Fakat aradan henüz birkaç saniye geçmişti ki Zipoetes sağ eliyle göğsünün sol tarafını tutarak suratında acı içinde olduğu belli olan bir ifade ile sol eliyle yanındaki bir masaya tutunmaya çalıştı fakat gücü yetmeyerek yere yığıldı. Yaşlı kral, kimse neler olduğunu anlamadan oracıkta saniyeler içinde can verdi.

Parpatua şaşkınlık içinde babasına bakakalmıştı. O sırada tüm gözlerin kendisine çevrildiğini fark etti. On saniye boyunca öylece kalmaya devam etti. Bu süre zarfında hızlı bir iç muhasebe yapmıştı. İçinden hiçbir şeyi umursamadan babasının yerde yatan cesedine sarılmak ve orada öylece ölmeyi beklemek geliyordu ama güçlü kalmalıydı. Babası onu bunun için yetiştirmişti: "Güçlü olmak". "Neyi bekliyorsunuz, babamı duydunuz." diye şaşkınlık içerisinde kendisine bakan adamları kendine getirdi Parpatua. Hemen ardından "Babamın öldüğü savaş bitene kadar bu çadırdan çıkmayacak" dedi ve ordu hazırlanarak yaklaşan Roma ordusunun karşısına çıktı.

İskit ordusu planlandığı gibi hiç beklemeden Roma'nın ağır zırhlı, eğitimli piyadelerinin üstüne giderek ok yağmuruna tutmaya başladı.

14.jpg?width=1396&height=676

Roma ordusu daha önce böyle bir orduya karşı savaş vermemişti. Atlıların peşinden çaresizce oradan oraya koşturuyor kimseye ulaşamıyorlardı. Arkalarını dönüp kaçmaya çalıştıklarında ise İskit süvarileri hareketleniyor ve arkalarından kovalamaya başlıyorlardı. Bu çaresizliği gören Roma askerleri tamamen dağılıp kaçışmaya başlamışlardı. Fakat tamamı süvarilerden oluşan İskit ordusu az miktarda kaçan Roma askerleri dışında ordunun neredeyse tamamını katletmişti.

13.jpg?width=1202&height=676

Roma'ya kaçmayı başaran Gaius Maxentius şehrin içinde yeni bir savunma kurmaya çalışmayı planlıyordu fakat İskit ordusunun oyalanmaya niyeti yoktu. Savaştan sonra hiç dinlenmeden Roma önüne gelmiş ve şehre girerek birçok şehirliyi katledip erzakları yağmalamışlardı.

15.jpg?width=1259&height=676

16.jpg?width=1071&height=676

Roma'nın alınması ile senato dağılmış, Roma başsız kalmıştı. Artık diğer ordular ile başa çıkmak daha kolay olmalıydı.

17.jpg?width=863&height=676

Bir sonraki hedef Capua idi. Artık Parpatua Roma'nın ordusuna ve savaşma tarzına aşina hale gelmişti. Capua yakınlarındaki askeri kampa saldırıp tıpkı Arretium'da yaptıkları gibi kayıp vermeden şehre girmişlerdi ve her aldıkları yerde olduğu gibi birçok insanı öldürerek şehri yağmalamışlardı.

18.jpg?width=1440&height=586

19.jpg?width=1001&height=676

İskit ordusu güneye inmeye devam ediyordu. Yakınlarda Tarentum adında bir şehir olduğunun haberini yağmaladıkları bir köyde yaşayan köylüden almışlardı. Köylüyü yanlarına alarak şehre doğru yola koyuldular. Parpatua'nın kardeşi Palacus'un yönettiği küçük bir birliği aradan çıkartabileceğini düşünerek şehirden çıkan küçük çaplı Roma ordusu Parpatua'nın da savaşa yetişmesiyle Romalılar için yine bir katliama dönüşmüştü.

20.jpg?width=1261&height=676

Her zaman olduğu gibi şehri yağmalayarak yine haberini aldıkları İtalya'nın en güneyinde olduğu söylenen Croton şehrine doğru yola çıkmışlardı.

21.jpg?width=1002&height=676

Croton şehri kuşatılırken geride bıraktıkları Tarentum şehrinde Augustus adlı eski bir Roma askeri şehirde küçük çaplı bir milis ordusu oluşturmuş ve Croton şehrini kuşatan İskit ordusunu hazırlıksız yakalamıştı. Şehir ile Kaptan Augustus'un ordusu arasında sıkışan İskit ordusunu yine muazzam bir savaş bekliyordu...

22.jpg?width=1266&height=676

2. Bölümün Sonu
[+] 1 üye Aytaç nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#9
Keşke devamı gelseymiş
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.