18-02-2019, 16:20
(Son Düzenleme: 28-02-2024, 14:39, Düzenleyen: Elefsar. Toplamda 1 kere düzenlenmiş.)
Antik Mezopotamya'da Gündelik Yaşam
Antik Mezopotamya'da gündelik yaşamdan bahsederken antik Roma ve antik Yunan örneklerinden daha farklı bir durumla karşı karşıya kalıyoruz çünkü Mezopotamya Büyük Sargon'un Akad İmparatorluğunda dahi hiçbir zaman tek bir sancak altında birleşmedi. Genel olarak baktığımızda milattan önce 4500 senesinde şehirlerin yükselişinden 1750 senesinde Sümerlerin düşüşüne kadar Mezopotamya'da insanlar birbirlerine büyük oranda benzer şekilde bir hayat sürdüler. Milattan önce 3500 ila 3000 yılları arasında yazının keşfiyle birlikte gündelik hayata dair çok sayıda unsur kayıt altına alınmaya başlandı, böylelikle arkeologların ve tarihçilerin çalışmaları neticesinde sadece kralların ismi ve köle satışına dair değil, o dönem insanlarının nasıl yaşadığına ve çalıştığına dair de bilgiler edinmeye başladık.
Nüfus ve Sosyal Tabakalar
Milattan önce 2300 senesinde Uruk şehrinde 50 bin kişi yaşıyorken, kuzeydeki Mari kentinde 10 bin, Akad şehrinde 36 bin kişi yaşıyordu. Bu şehirlerdeki nüfus tarihin her noktasında benzerleri görülebilen bir şekilde hiyerarşiye sahip bir biçimde çeşitli sosyal tabakalardan meydana geliyordu.
Antik Mezopotamya'nın Sosyal Tabakaları:
- Kral ve Soylular
- Rahipler ve Rahibeler
- Üst Tabaka
- Alt Tabaka
- Köleler
Rahip ve rahibeler okuma yazma bilirlerdi ve çeşitli göstergeleri yorumlama yetisine sahip olduklarına inanılırdı. Aynı zamanda şifacı olarak da görev görürlerdi. Mezopotamya'nın ilk doktorları ve diş hekimleri rahibelerdir. En meşhur rahibeler arasında Sargon'un kızı Enheduanna, Ur Rahibesi olarak görev almıştır ve kendisi tarihte ismi bilinen ilk yazardır.
Üst Tabakada kendi işini yürüten tüccarlar, yazarlar, öğretmenler, mimarlar, muhasebeciler ve üst kademe askeri figürler yer alıyordu. Kendi işini yürüten tüccarların mallarını satmaları için seyahat etmesi gerekmezdi, yazarlar saray ahalisi tarafından saygı görürdü, her öğretmenin aynı zamanda bir yazar olması gerekirdi. Sadece erkek çocukları okula giderdi. Kadınlar büyük oranda erkeklerle eşit haklara sahipti. Özel öğretmenler varlıklı aileler tarafından işe alınırdı.
Alt Tabakada çiftçiler, sanatçılar, inşaat işçileri, kanal işçileri, aşçılar, kasaplar, balıkçılar, meyhaneciler, hayat kadınları, halıcılar, parfümcüler, kuyumcular, bir başka tüccar adına ticaret yapan tüccarlar ve sıradan askerler yer alırdı. Bu listelenen meslek gruplarından hayat kadınları, parfümcüler ve kuyumcular doğru şartlar altında üst tabaka sayılabilirlerdi. Toplumun yapısı itibariyle alt tabakada olan biri marifetlerini göstermesi durumunda toplumun daha üst tabakalarına çıkabilirdi, örneğin Jean Bottero Kish kentinin eskiden bir meyhaneci olan Ku-baba isminde enerjik bir kraliçe tarafından yönetildiğini belirtmektedir.
Sosyal tabakaların en altında köleler yer alıyordu. Bir kişinin köle olmasıyla sonuçlanabilecek birden fazla olaylar silsilesi mevcuttu, birincisi savaşta esir alınmak, ikincisi borç ödemek adına özgürlüğünü satması, üçüncüsü bir suç üzerine kölelikle cezalandırılması, kaçırılıp bir başka bölgede köle olarak satılması veya bir ailenin borcunu kapatması üzerine köle haline getirilmesi. Köleler ev işleriyle ilgilenir, küçük çocukları eğitir, atlarla ilgilenir, eğer hizmetinde olduğu kişi örneğin bir kuyumcuysa muhasebe işleriyle ilgilenirdi. Sahibi için güzel hizmet gösteren köleler ileride bağımsızlıklarını satın alabilirlerdi.
Ev Yaşamı
Şehirlerde evler merkezde yer alan ziggurat'ın etrafına inşa ediliyordu. En zengin ve varlıklı kesim merkeze en yakın yerde yaşayan kişilerdi. Zenginler tuğladan yapılan evlere sahipken, daha fakir kesim kamıştan yapılan evlerde yaşıyordu. Bu evlerin çadır şeklinde değil gerçek anlamda "ev" şeklinde olduğunu not etmek gerekir. Gelin tarihçi Bertman ile antik Mezopotamya'da ev nasıl yapılırdı bir yolculuğa çıkalım:
Stephen Bertman :Basit bir ev yapmak için ilk olarak bataklık bitkileri toplanır, bir araya getirilir ve birbirine bağlanır. Yere delikler açıldıktan sonra kamışlar bu deliklere yerleştirilir, birbirine bakan kamışlar eğilerek en yukarıda birbirine bağlanırlar ve kapı haline getirilirler. Kamış hasırlarla evin üst cephesi kapatılır.
Tuğladan ev yaparken nehir yatağından toplanan kil ahşap kalıplarla desteklenerek güneşin altında kurumaya bırakılır. Bir diğer alternatif killeri fırında ısıtmaktır ancak bu herkesin karşılayabileceği bir yol değildi ve halkın yaşadığı evlerden ziyade kralların saraylarında kullanılırdı.
Evlerde ışıklandırma susam çekirdeği yağı ile çalışan lambalar aracılığıyla yapılırdı, daha lüks evlerde pencereler bulunabilirdi. Pencereler odundan ızgara şeklinde yapılırdı. Tuğladan evlerde badana yapılırdı, evlerin tek bir kapısı bulunurdu ve bu kapı kötü ruhları uzak tutmak adına kırmızı renge boyanırdı. Sümer bölgesindeki tüm evlerin Kabta ve Mushdamma tanrıları tarafından kutsanması gerektiğine inanılırdı ve bu sebepten ev inşasından önce bu tanrılara kurban verilirdi. Ev tamamlandıktan sonra da bir diğer tanrı olan Arazu'ya kurban verilirdi ve evi bu tanrıların koruyacağına inanılırdı. Tarihçi Karen Rhea Nemet-Nejat şu şekilde yazar:
Karen Rhea Nemet-Nejat :Antik evler, özellikle güneş altında kurutulmuş tuğladan yapılan evler sıklıkla çökerdi. Hammurabi yasalarına baktığımızda bu probleme yönelik 5 maddenin yer aldığını görüyoruz ve bu maddelerde evi inşa edenin sorumluluğuna atıfta bulunulduğunu görüyoruz:
Eğer bir inşaatçı biri için ev inşa ederse, ancak işini eksik yaparsa ve o ev çökerek o kişinin ölümüne sebep olursa, o inşaatçı öldürülür. Eğer o çöken ev evi yaptıranın oğlunun ölümüne sebep olursa, inşaatçının oğlu öldürülür.
Evlerin içi günümüz evlerini andırır bir yapıdaydı, sandalyeler, masalar, yataklar ve mutfak. Daha varlıklı ailelerin evlerinde yataklar ahşap kasa içinde yün veya keçi tüyünden doldurulan bir yatak ve o yatağın üstünde ip veya kamıştan çapraz hatlar bulunurdu. Alt tabakada yer alan insanlar yere serdikleri dokuma hasırların veya kamışların üstünde yatardı. Aileler akşam yemeği için masanın etrafında toplanır, birlikte yemek yerdi.
Aile Yapısı, Yemek ve Giyim Alışkanlıkları
Antik Mezopotamya'da aile yapısı günümüzde olduğu üzere baba, anne ve çocuklar şeklindeydi. Hem anne hem de baba çalışır, çocukların hayatı ise cinsiyetlerine ve bulunulan sosyal tabakaya göre şekillenirdi. Üst tabakadan gelen erkek çocuklar okula giderken, kız kardeşleri gitmezdi. Alt tabakadan gelen çocuklar babalarına alanlarında yardım ederdi.
Aileler birlikte Parcheesi'yi andıran masa oyunları oynardı. Erkekler başta güreş olmak üzere sporla ilgilenirdi. Akşam yemeklerinde hikaye anlatımının ve müziklerin büyük önemi vardı. Fakir ailelerde bir aile üyesi şarkı söylerken, varlıklı ailelerde bu boşluğu köleler veya profesyonel müzisyenler doldururdu. Müzik antik Mezopotamya yaşamında önemli bir yere sahipti.
Antik Mezopotamya mutfağının ana maddesi arpaydı. Sırf bu bilgiden birayı keşfeden coğrafyanın bu coğrafya olduğunu çıkartabilirsiniz. Mezopotamyalılar elma, kavun, şeftali, armut ve hurma gibi meyvelere önem verir, nehirlerde balıkçılık yapar, besicilikle ilgilenirdi. İnekler eti için kesilmeyecek kadar değerli olduğu için o yönde tercih edilmezdi. Aynı zamanda yumurtaları için kaz ve ördek beslerlerdi.
Mezopotamyalılar akşam yemeği için giysilerini yıkarlardı. Herhangi bir şey yenmeden önce bu yemek için tanrılara dua edilirdi. Mezopotamya inanç sisteminde tanrılar olmadan yaşam imkansızdı ve gündelik hayat her yönüyle bir şekilde tanrının ödüllendirmesine veya cezalandırmasına bağlanırdı. Antik Mezopotamya'da giyim alışkanlıkları insanların hayatlarının diğer yönlerinde de olduğu üzere bağlı oldukları sosyal tabakaya bağlıydı.
Erkekler keçi veya koyun derisinden uzun giysiler giyerken kadınlar keten veya yünden yapılan tek parça giysiler giyerdi. Askerler üniformalarında her zaman başlığa sahip olmalarıyla öne çıkarlardı. Kadınların giysilerinde daha fazla farklılık görünürken, krallar ve askerler hariç erkeklerin giysilerine tek ton hakim olurdu. Hem kadınlar hem de erkekler çeşitli takılar takabilirdi. Tıpkı Mısırlılar gibi Mezopotamya'da hem erkekler hem de kadınlar sürme sürebilir, yıkandıktan sonra parfüm sıkılırdı. Bu parfümlerden bazıları o kadar beğenilirdi ki parfüm yapan kişinin neredeyse soylu tabakasından biriymiş gibi değer görmesini sağlayabilirdi.
Antik Mezopotamya halklarının gündelik yaşamına baktığımızda aslında günümüz insanlarıyla çok da farklı olmadıklarını görüyoruz. Ailelerini seviyorlardı, çeşitli meslek gruplarında çalışıyorlardı ve boş zamanlarında çeşitli eğlence aktivitelerine sahiplerdi. Teknolojideki ilerlememiz her ne kadar bize "daha ilerideymişiz" gibi hissettirse de, aslında antik çağlara baktığımızda hem iyi yönleriyle hem de kötü yönleriyle aslında çok da değişmediğimizi görüyoruz.