Hanedan Oyunu: Warhammer Hanedan Oyunu - Baskı Önizleme +- Strategyturk Forumları (https://forum.strategyturk.com) +-- Forum: Total War Forumları (https://forum.strategyturk.com/forum-total-war-forumlari) +--- Forum: Total War: Warhammer Üçlemesi (https://forum.strategyturk.com/forum-total-war-warhammer-uclemesi) +--- Konu Başlığı: Hanedan Oyunu: Warhammer Hanedan Oyunu (/konu-hanedan-oyunu-warhammer-hanedan-oyunu) Sayfalar:
1
2
|
RE: Warhammer Hanedan Oyunu - Gurt - 21-07-2018 İlk sıradan sen başlayabilirsin istersen. Ben iki gün içinde başlayabilirim anca. RE: Warhammer Hanedan Oyunu - Onur34 - 22-07-2018 Başkentimiz, ve aynı zamanda Sevgili Babam Mehrum İmparatorun ölmesi üzerine yok olmanın eşiğine gelen İmparatorluğumuzun tek sığınağı Altdrof Yeşil derili yaratıklar tarafından kuşatıldı. Bu kuşatmayı kaldırmak ise İmparator olarak yapacağım ilk şey olacak! Lord Rikker'in komutasındaki ana ordumuz Yeşil Derililerin ana gücünü oyalarken ben de komutam altındaki askerler ile düşmanın arkasını kollaması için bıraktığı birkaç birime karşı saldırıya geçtim. Tüfekli birimlerimiz ve benim muhteşem savaş becerilerim sayesinde düşman fazla dayanamadı. Neredeyse bütün düşman paçavraları sağa sola kaçışmaya başladığında Lord Rikker'e yardıma gitmeye karar verdim. Tam gelen havan topu atışları ve insan kılıçlarıyla kendi kanlarında boğulan Yeşil Derililerin hırıltısını duymaya başlamışken düşman Başkent surlarına yolladığı askerlerin bir kısmını benim üstüme yolladı! Havan topları ve tüfekli askerlerimiz sağ olsun düşmanların askerlerini bir bir gebertirken arkada bıraktığım mızraklı ve kılıçlı birliklerin sonunda Yeşil Dereliler ile yaptıkları küçük muharebeyi kazandıklarını duyuyor ve onları da yardıma çağırıyorum. Düşman karşımızda hızlıca diz çöküyor. Tüfeklilerimiz konumlarını alana kadar bu küçük muharebe de bitmiş oluyor. Tam yine düşman ordusuna arkadan saldıracak iken Düşman generalinin yanında birkaç fazla besili örümcekle muharebeye girdiğini duyuyor ve tüfekli askerlerimle generali bizzat karşılamaya gidiyorum. Tüfeklilerimle ben generali bizzat karşılarken, seksen kişilik kalkanlı mızraklı birliğim ana düşman ordusuna arkadan saldıracak ve geri kalan birliklerim de örümcekleri tutacaktı. Plan eksiksiz bir şekilde çalıştı ve tüfekli askerlerimin yardımıyla tek sıyrık almadan generali bineğinden düşürüp, savaş çekicimle kafasını eziyor ve bu uğursuz kuşatmayı da kaldırıyorum. Altdrof kuşatmasından sonra ilk hedefim tahtıma göz koyan ayrılıkçı aç köpek sürüsü oluyor. Ve bu değer bilmez şerefsizleri de yenmek için danışmanımın zorlamasıyla ayak üstü orduma birlik takviye etmeye başlıyorum. Başkentimizde geleceğe dönük askeri yatırımlar yapıyorum. Ordumu takviye ettikten sonra Ayrılıkçı ordusunu tek başına yakalıyorum. Savaşta o kadar üstünüz ki orduya kendi kendilerini yönetmelerini ve savaş sonunda yakaladıkları esirleri idam etmelerini söyleyip, savaş boyunca çadırımda güzellik uykumu uyuyorum. Grunburg'a kaçan düşman ordusunu takip ediyorum ve bir İmparator için yeterince iyi göründüğümden savaşı bizzat kendim yönetiyorum. Savaş alanı tepelik. Düşmanın elindeki sınırlı güçle tepede savunma yapacağını tahmin edip ordumu saldırı için konuşlandırıyorum. Kılıçlı birlikler merkezde, mızraklılar kanatlarda, sol kanatın arkasında tüfeklileriimiz ile sağ kanatın arkasında arbelestilerimiz, ben merkezin gerisinden orduya komuta ederken süvarilerimiz düşmana arkadan saldırmak için ana ordudan biraz ayrı bir yerde bekliyor. Düşman az sayıda birliği ile tahmin ettiğim gibi tepenin zirvesinde öldürülmeyi bekliyor. Tabi ki İmparatorları olarak, kalleş köpekler olsalar da tebamın beklentilerini karşılamak biricik vazifem. Orduyu yorulmamaları için koşturmadan, sakin sakin yürütürken düşman halen menzilli birimlerimiz atış mesafesinde giremedi. Önceki savaşta yıprattığım düşman birimleri ana düşman ordusuna desteğe gelince düşman sanki kahvaltıda aslan kalbi yemiş gibi BENİM orduma doğru saldırıya geçiyor. Tüfeklilerimiz ve Arbilestilerimiz düşmana ateş etmeye başlamışken ben de ilerleyişimi durdurmuyor, bir yandan da süvarilere de dağa doğru çıkmalarını emrediyorum. Düşmanla yakın temasa geçtiğimizde süvarilerime düşmanın acınacak haldeki tek menzilli birimine saldırmasını emrediyorum. Süvari birimlerimiz yedikleri ok atışlarına rağmen oldukça az bir kayıpla düşman arbilestileri ile kılıca kılıç muharebeye giriyor, arbilesti birimler gibi arkadan aşırtmalı atışlar yapamayan tüfekli birimlerimi sol cepheden düşman cephesinin arkasına yolluyorum. Bunları bir yaparken bir yandan da savaş çekicimle düşman piyadelerini ezerken bir yandan da nasıl oluyorda mızraklı ve kılıçlı birliklerimin yakın dövüşte bu aptallara karşı kaybettiğini şaşkınlık içerisinde izliyorum. Düşman arbilestilileri ile işi biten süvarilerimi sağ kanata doğru düşmanı arkadan vurması için yollarken, tüfeklilerim sol kanattaki yerlerini alıyor ve düşmanı arkadan vurmaya başlıyor. Bunları yaparken de savaştaki en iyi savaşçının ben olduğumu fark edip yine sayısız kez olduğu gibi kendimle gurur duyuyorum. Hatta o kadar iyi savaşıyorum ki düşman piyadelerini ezerken bir an düşman "Lordu" ile göz göze bile geliyorum. Yolladığım süvarilerim sağ olsun ki düşmanın sağ cephesi hızlıca çöküyor ve oradan boşalan birliklerimizi merkeze kaydırıyorum. Düşman "Lordu" sonunda ölüyor ve zaten en baştan beğeredir kolay gözüken savaş benim için çok daha kolaylaşıyor. En sonunda bütün düşman ordusu dağılıyor. Ve İmparatorluk tarihindeki en yüce İmparator olmaya bir adım daha yaklaşıyorum. Grunburg'u tek hane yağmalamadan ele geçirdikten sonra baş danışmanımdan bu haberi alıyor ve Kançamı Ormanında'ki bu "tatsız" yapılanmayı dağıtmayı, ordumu çok daha güçlendirene kadar ertelemeye karar veriyorum. Savaştan sonra kendimi okumaya veriyor ve "Ordu sefer haritasında nasıl daha hızlı hareket ettirilir?" ile "Askerlerinize nasıl ilham verirsiniz?" adlı kitapları okumayla başlıyorum. Belki onlar da bitince "Nasıl İmparatorluk'un en iyisi olursunuz?" ile "Nasıl Vurulması zor biri olursunuz?" 'a başlarım. Grunburg pazarında gezinirken inanılmaz güzel bir muska ile altın işemeli zırhımla inanılmaz görünecek mor bir sancak buldum. Tabi kide parasını umursamadan ikisini de aldım. Grunburg'u ele geçirmemize rağmen az sayıda Ayrılıkçı komuşu krallığa doğru kaçmayı başardı. Onları pazar alışverişinden sonra elbette hemen takip etmeye başlayacağım. Sevgi dolu İmparatorlarından sonsuza dek elbette kaçamazlar. Pazardan aldığım mor sancak o kadar hoşuma gitti ki İmparatorluğun bütün üstatlarına bütün piyadelerimin savaş sırasında morallerini yüksek tutacak bir sancak tasarlamalarını emrettim. Alışverişi fazla uzatmış olacağım ki ayrılıkçılar kuzeye kaçtılar. Yeni halkımın İmparatorlarının ne kadar cömert ve eli açık bir insan olduğunu görmeleri için yaşadıkları çamur çukurunu biraz daha "yaşanabilir" hale getiriyorum. Gireceğim sonraki savaşlar için elit birliklerin yanında menzilli birliklerimi de arttırıyorum. Tam okuduğum kitapların faydasını gördüğümü düşünüp, düşman ordusunu yakalamışken, Korkak gibi kaçıyorlar...
Lütfen ayrılıkçı ordusunu yok et ve hazır olduğunu düşündüğünde Kançamı Ormanına git. Bir de artık tüfekliler ile top gibi ağır silahların binalarını yapabilirsen yapmaya başla. @Gurt RE: Warhammer Hanedan Oyunu - Gurt - 22-07-2018 Eline sağlık çok güzel yazmışsın bir çırpıda okudum. Yarın vasiyetini yerine getirmeye çalışacağım ve o kaçakları da öldürürüm. @Onur34 RE: Warhammer Hanedan Oyunu - Merco - 22-07-2018 Güzel olmuş ilk bölüm. Heyecanla takipteyiz bakalım nereye kadar gideceksiniz. RE: Warhammer Hanedan Oyunu - Gurt - 22-07-2018 İkinci oyunu oynadım fakat şuan atamıyorum büyük ihtimalle bu akşam ya da yarın sabah hikayeyle birlikte atarım. RE: Warhammer Hanedan Oyunu - Gurt - 23-07-2018 Elçilerimin getirdiği raporları okurken Cücelerin konfederasyon kurduğunu öğrendim. Bu ileri zamanlarda Kaos ile mücadele edeceğimizde işimize yarayabilir. Ayrılıkçı ordusuna karşı saldırmayı düşünürken ordu çok uzun mesafe alıyor ve bana tek seçenek olarak Kançamı Ormanı'na girip savaşmak kalıyor. DÜşman ordusunun ormandan geçmesini bekliyoruz. Ne çok erken ne de çok geç saldırmalıyız tam zamanında saldırıp şaşkınlıklarını atmadan onları öldürmeliyiz. Mükemmel bir zamanlama ile emrimle birlikte saldırıya geçiyoruz. Gelen ordunun arkasında bir birlik daha olduğunu öğreniyoruz. Kısa sürede çamları düşman kanıyla suluyoruz ve diğer gelenler için sıraya geçiyoruz. Gelenlerinde diğerlerinden farkı olmuyor ve ordum kudretiyle bu savaşı kazanıyor. Kançamı muharebesinden sonra topraklarımda gezen küçük düşman birliğinin peşine düşme kararı alıyorum. Bu sırada silahlı birlikleri geliştirme yolları için bir kitap okuyorum. Ordumu Grunburg'a getiriyorum. Orduma istirahat etmelerine emredip valiyle şehrin bina planlarına bakıyorum. Detaylı raporu okuduktan sonra şehrin ve şehirdeki ekonominin büyümesi için inşa emirleri verdim. Şehirde eli silah tutan 3 birim kılıçlı piyade bana hizmetlerini sundu ve bende kabul ettim.
Çevremdeki krallıklar ve eyaletler ile ticaret antlaşmaları yaparak ülke ekonomimize katkılarda bulundum. RE: Warhammer Hanedan Oyunu - Onur34 - 23-07-2018 Kançamını gayet güzel halletmişsin. Hikaye de öz ve güzel olmuş. Ben de bugün içerisinde oynayıp hikayeyi yazarım. RE: Warhammer Hanedan Oyunu - Onur34 - 23-07-2018 Ayrılıkçıların kökünü kazımak için çadırımda yolladığım casusuların raporlarını beklerken bir yandan da ordumdaki yaralı askerlerin iyileştirilmesine odaklanıyordum ve yaklaşık bir haftanın sonunda Ayrılıkçıların Eilhart'ta Hans Zinter komutasındaki orta büyüklükte bir ordu ile bizi beklediğini öğreniyorum. Ordum bir diğer Ayrılıkçı şehiri olan Helmgart'a daha yakın olduğu için olası bir saldırıya dayanıp dayanamayacağını anlamak için başkentimiz Altdrof'un garnizonunu kontrol ediyor ve dayanabileceğine kanaat getirdikten sonra ordumla Helmfart'a doğru yola çıkıyorum. Ordumla tam Helmgart yolundayken yolladığım diğer casusun raporu geliyor ve Helmgrat'ta olağan garnizon dışında sadece yerel asayişi sağlayan bir lord olduğu haberini alıyorum. Bir cüce klanından saldırmazlık anlaşması teklifi alıyorum ve daha insanları tek çatı altına birleştirmeden diğer ırklara saldırmak istemememden teklifi kabul ediyorum. Biz daha yolu yarılamışken düşman hedefimizin Helmgart olduğunu anlamış olacak ki ana ordusu ile sözde askeri eğitimden sorumlu tek lordun yerlerini değiştirip bizi Helmgart'ta beklemeye başlıyor. Tabi ben de hemen düşman ana ordusu ile yüzleşmek istemediğim için şimdiden asker toplanmaya başlanmış olan Eilhart'a doğru gidiyorum. Bizim geldiğimizi fark eden sözde "Lord" toplaya bildiği bir düzüne askerle Carroburg'a kaçıp, Eilhart'ı bizimle baş başa bırakıyor Düşman garnizonundan o kadar üstünüz ki savaş sırasında geyik avına çıkıyor ve saatlerdir süren avdan tek geyik bile bulamadan hüsranla dönüyorum. Savaş sonunda Eilhart zindanlarında İmparatorlarına karşı savaşmayı ret ettikleri için idamlarını bekleyen bir gurup inanılmaz yetenekli Milis buluyor ve orduma katılmaları için onları ikna ediyorum. Bu yeni askerlerden son derece ümitliyim. Zindanlarda idamalrını bekleyen Milisler dışında bir de faytoncu buluyorum. Bu inanılmaz deneyimli faytoncu dediğine göre bir iftira sonucu hırsızlıkla suçlanmış, ama at sürücülüğündeki yeteneği sayesinde elinin kesilmesi yerine de bir yıl hapis cezası almış. Onu da hiç tereddüt etmeden himayeme alıyorum. Baş danışmanım ısrarla Eilhart'ta baskın yapmam gerektiğini söyleyip durduğunu ama onu dinlemediğimi söyleyip duruyor. Ama ben ilginçtir ki hiçbir şey hatırlamıyorum. Sanırım not almaya başlasam iyi olacak. Yeni feth ettiğimiz toprakalra İmparatorlarının sonsuz sevgisi ve hoşgörüsünün bir sembolü olarak yatırım yapıyorum. Zindanlardan kurtardığım milislerden birinin karısı teşekkür maiyetinde büyük büyük dedesinden kalama Vuruş Kılıcını bana hediye etmek istiyor. Ben de seve seve kabul ediyorum. Daha önce okuduğum "Silahlı Birlikleri Geliştirmenin 50 Yolu" adlı kitabın ikincisinin çıktığını duyuyor ve onu da hemen alıp, okuyorum. Savaş Büyücüm Biber'in çalınan bir İmparatorluk yadigarını bulmak için gittiği Vampir Diyarından döndüğü haberini alıyorum. Her ne kadar çalınan yadigarı bulamasa da yine de artık bir büyücüm olduğu için mest oluyorum. Sonunda üstatlarım Ordumun moralini yükseltecek sancakalrın tasarımını bitiriyor ve ben de bu sefer Başkentimizde yetenekli çavuşlar yetiştirecek bir harp okulu açmalarını istiyorum. Ayrılıkçıların inlerine giriyorum. Merkezde kılıçlılarımız, kanatlarda mızraklı ve kargılı askerlerimiz, kanatların gerisinde menzilli birimlerimiz ve ağaçların orada da ani bir baskın için bekleyen süvarilerimiz var. Hizayı bozmadan düşman ordusuna ilerlerken düşman hiçbir birliğimi göremiyor. Pusuda bekleyen süvarilerimiz gizlice düşmana biraz daha yaklaşıyor. Düşmanımız biz yaklaşana kadar destek birliklerle git gide kalabalıklaşıyor. Ama bu durum sonuçta kazanacak olanın bizler olacağı gerçeğini değiştirmiyor. Her iki ordu arasındaki mesafe git gide daralıyor. Arbelistlilerimizin arbeletlerini ayarlamaya başladığını duyuyorum. Düşman okçularının da aynısına yaptığına şüphe yok. Düşman son ana kadar bizim saldırmamızı bekliyor. İmparatorları olarak isteklerini elbette yerine getireceğim! Süvari birliğimiz gizliliğini bozmadan düşman hatlarına yaklaştırmaya devam ediyor. Ve ilk atış düşmandan bizim elit kılıçlılarımıza doğru geliyor. Atışlar oldukça yıpratıcı olmasına rağmen bizim arbilestilerimiz de atışlarına başlıyor ve düşmanı çembere almak için kanatlardaki birimlerimiz de harekete geçiyor. Milislerimiz düşmana karşı atışlarını başlatmışken kargılı askerlerimiz yardımlarına koşuyor. Ve düşman kılıçlıları milislerimizi kovalamayı bırakıp kargılılarımıza doğru saldırıyor. Saklı düşman birimleri sağ cephede ortaya çıkarken emir yağdırmaktan savaşmayı unuttuğumu fark edip savaş meydanının ortasına dalıyorum. Süvarilerimize savaş alanında bize zorluk çıkaran okçuları halletmesini emrediyorum. Milislerimiz düşmana kanatlardan ateş etmeye başlarken süvarilerimiz aldıkları atışa rağmen son dört nala düşmana doğru gidiyor. Savaş alanının son durumu vahim. Arık çok daha güçlü yakın saldırı birimlerine ihtiyaç duyduğumu hissediyorum. Süvarilerimiz ve Milislerimiz sağ olsun düşmanın menzilli birimlerini tek tek haklıyoruz. Süvari ve Milislere emir verirken kendimi bir anda düşman milislerini kovalarken buluyorum ve hızlıca savaşın kalbine dalıyorum. Düşman menzillileri bir bir eriyor. Ki bizim kılıçlılar da öyle. Savaştaki ilk korkak grubumuz kaçmaya başlıyor. Umarım bu ilk ve son olur diyerek kargılı birimlerimizle düşmanı arkadan vuruyoruz. Arbilesti askerlerimiz düşman milislerini geldiklerine pişman ediyor ama aynı zamanda ikinci kılıçlı birliğimiz geri çekilmeye başlıyor. Ben ön cepheyle bu kadar ilgilenirken bir anda düşman lordunun arkamıza dolandığı ve garip bir şekil de bir avuç asker tarafından arbilesti birimlerimize saldırmasının engellendiğini fark edip arbilestilere ateş etmelerini emrediyorum. Düşman bineği ile kılıçlı askerlerimizi yarıp menzilli birimlerimize saldırmanın peşinde. Arbilestilerimizin ateş etmesine fırsat kalamdan düşman "lordu" kaçmaya başlıyor ve "lord"larının bu acınası halini gören Ayrılıkçı askerler de bir anda piliç taneleri gibi etrafa dağılmaya başlıyorlar. Bütün orduyu ve garnizonu "ağır bir kayıp" vererek yok ediyor ve şehiri tek hane yağmalamadan ele geçiriyoruz. Eyaletimizin toprak bütünlüğünü sağlamış oluyoruz. Daha iyi bir savaşçı olmak için tam da planladığım gibi "Nasıl Vurulması Zor biri olursunuz?"'u okumaya başlıyorum. Hız kesmeden yatırımlara devam ediyorum. Arta kalan Ayrılıkçı "Ordusu" her gün adam kaybetmeye başlıyor. Artık gerçek bir tehdit bile değiller. Topraklarımda ki büyümenin artması için Tüccarbaşları Konseyi'ni kuruyorum. Sonuçta mutsuzluk ve kaos yozlaşmasını bir şekilde hallede bilirim. Saldırmazlık anlaşması imzaladığımız cüce kabilesi dahil daha önceki insan krallıklar hariç hiç bir kabile ve ya toplum ticaret anlaşması imzalamaya sıcak bakmıyor. İmparatorluğumuzun güneyinde bir anda göçebe bir canavar kabilesi ortaya çıkıyor ve Büyücüm Biber'i olaya müdahale etmesi için yolluyorum. Ele geçirdiği bir baykuş sayesinde askeri çadırıma gelip benimle konuşuyor. Suikast düzelmenin çok zor olduğunu söyleyip belli bir birime beddua okuayarak hasar vermeyi teklif ediyor ve ben de kabul ediyorum. Ama bir kaç gün sonra gelen haberlere göre hazırlık için kullanmasına izin verdiğim o kadar altına rağmen başarısız oluyor. Düşman İmparatorluğumuzun en önemli ikinci şehri olan Grunburg'a saldırıyor.
Biber'in İmparatora yazdığı rapordan, Grunburg Savaşı hakkındaki kesit, Beddua girişimim başarısız olduğundan beğeredir sevgili kargam Peynir'in gözünden canavar hordasının nereye gittiğini izledim ve Grunburg'a saldırdıklarını gördüm. Canavarlar şu ana kadar gördüğüm en kokunç kara büyü ürünleriydi. Yarı at mızraklılardan, çift kılıçlı boğa adamlara kadar resmen vahşiliğin vücut bulmuş halleriydiler. Grunburg garnizonu ise bu vahşi canavarlara karşı buldukları bir tepede savunmaya yapmaya karar vermişlerdi. Yaratıklar onları canlı canlı yiyip, kırdıkları kemiklerinin parçalarını kürdan niyetine kullanmaya gelirken garnizon tepeyi savunma yapmak için en iyi şekilde kullanmaya çalıştı. Canavarlar okçularıyla bizim askerleri yıpratmaya başlamışken nedense bizim menzilli birimlerimiz yeterli düzeyde ok atmıyordu. Canavar Lordu savunmanın sol kanatını gelen ok atışlarıyla eritirken inatla bizim arbilestililerimiz ateş etmiyordu! Benim gibi bunun farkına varan Garnizon Komutanı arbilestilileri kanatlardan düşmanı vurmak için görevlendirdi. Ok atışları meyvesini vermeye başlarken sağ kanat çoktan çökmüştü. Ok garnizonun ok atışları bir düşman biriminin geri çekilmesine neden olmuştu. Belki savaş için hala umut vardı? Bir bir düşman piyadeleri geri çekilirken nedense aptal herif düşman menzillileri yerine boştaki piyadeleri lorda yolladı. Arbilestiler düşman piyadelerinin geri gelmemesi için ok atışlarını devam ettirirken düşman menzillilerine nedense dokunmuyorlardı Düşman lordu neredeyse sıyrık almazken garnizonun bütün piyadeleri düşman okçularının katkılarıyla telef oldu. Ok atışlarının arbilestilere yönelmesi ve bütün garnizon piyade birimlerinin geri çekilmesi yüzünden düşman piyadeleri arbilestilere yöneldi ve savaş kaybedildi. Savaşın bir avuç düzensiz ucubeye kaybedildiği duyduğumda inanılmaz bir şekilde sinirlendim ve ordumu toplayıp hemen harekete geçtim. Hiçbir şeyin durumu daha kötü hale getiremeyeceğini düşünürken Grunburg'taki bütün erkek, kadın, çocuk demeden herkesin öldürülüp, evlerin ateşe verildiğini öğrendim. Ne yazık ki kaç yıl geçmesine rağmen bu siniri üstümden hala atamadım. Baş danışmanımın tavsiyelerine uyduğum için bir takım üst düzey aristokratın verdiği hediye bile sinirimi geçirmedi. O canavar adamların hepsini teker teker öldürmem lazımdı. Baş danışmanım sinirli halime aldırış etmeden İmparatorluğu büyütmek için daha fazla toprak ele geçirmem gerektiğini söylüyor. Bir şey diyemiyorum. Büyücüm Biber ise ne bedduanın ne de suikastin başarılı olacağından emin olmadığını söylüyor, ben de onu savaş alanında bir işe yaraması için yanıma çağırıyorum.
Evet savaşları baya bir kötü oynadım. SS alacam diye baya bir şey kaçırdığımı fark ettim hikayeyi yazarken. Kusura bakma @Gurt RE: Warhammer Hanedan Oyunu - Gurt - 25-07-2018 Sıkıntı değil amaç birlikte oyun oynayıp eğlenmek zaten. RE: Warhammer Hanedan Oyunu - Merco - 26-07-2018 Savaş bayağı zor olmuş. Güzel hikaye olacağıa benziyor. Takipe devam. |