![]() |
Sevdiğiniz Şiirler - Baskı Önizleme +- Strategyturk Forumları (https://forum.strategyturk.com) +-- Forum: Genel Forumlar (https://forum.strategyturk.com/forum-genel-forumlar) +--- Forum: Kültür Forum (https://forum.strategyturk.com/forum-kultur-forum) +---- Forum: Edebiyat (https://forum.strategyturk.com/forum-edebiyat) +---- Konu Başlığı: Sevdiğiniz Şiirler (/konu-onemli-sevdiginiz-siirler) |
Sevdiğiniz Şiirler - Emirhan - 20-04-2019 Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. Memleket isterim Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin evi barkı olsun. Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikayet ölümden olsun. Cahit Sıtkı Tarancı Sevdiğiniz Şiirler - Doraemon - 28-07-2019 "...sen beyaz bir kadınsın uzaktaki gözlerin aklımdan çıkmıyor sen beyaz bir kadınsın karanlıkları dinleyen uzaktaki sarmaşıkları duyuyor musun rüzgarda yorgun başını üşümüş yastığına koyuyor musun uyuyor musun" Sen Beyaz Bir Kadınsın - Attila İlhan Sevdiğiniz Şiirler - Aiakos - 28-07-2019 Oydu bir bakışta tanıdım onu Kuşlar bakımından uçarı Çocuk tutumuyla beklenmedik Uzatmış ay aydınlık karanlığıma Nerden uzatmışsa tenha boynunu Dünyanın en güzel kadını oydu Saçlarını tarasa baştan başa rumeli Otursa ama hiç oturmaz ki Kan kadını rüzgardı atların Hep andım ne yaşanır olduğunu En çok neresi mi ağzıydı elbet Bütün duyarlıklara ayarlı Öpüşlerin türlüsünden elhamra Sınırsız denizinde çarşafların Bir gider bir gelirdi işlek ağzı Ah şimdi benim gözlerim Bir ağlamaktı tutturmuş gidiyor Bir kadın gömleği üstümde Günün maviliği ondan Gecenin horozu ondan ~Cemal Süreya~ Sevdiğiniz Şiirler - Serhat_Aktaş - 02-08-2019 BENİM KÖYÜM Baharda şenlenir bağı, bahçesi Kokusu başkadır benim köyümün Unutturur adama gamı, kederi Havası başkadır benim köyümün XXX Akşam olur herkes döner evine Can kurban inan ki benim köyüme Gülabi'nin torunları derler bizlere Özü başkadır benim köyümün XXX Yeşil yeşil meşeleri var dağında Meyve ağaçları çiçek açar bağında Her çeşit otlar yeşerir toprağında Yeşili başkadır benim köyümün XXX Köyümün kenarından akar çayı Kıvrım kıvrım dolanır sular tarlayı Unuttum sanma orda olmayı Dostluğu başkadır benim köyümün XXX Yaz gelince çıkarlar yaylaya Gurbetçiler hasretle döner sılaya Benden selam olsun Aziz Ağa'ya Sevgisi başkadır benim köyümün İbrahim SEVİNDİK Sevdiğiniz Şiirler - Pierro - 02-08-2019 Bir kudret-i külliye var ulvî ve münezzeh, Kudsî ve muallâ, ona vicdanla inandım. Toprak vatanım, nev’i beşer milletim… İnsan İnsan olur ancak bunu iz’anla, inandım. Şeytan da biziz, cin de, ne şeytan ne melek var; Dünyâ dönecek cennete insanla, inandım. Fıtratta tekâmül ezelîdir; bu kemâle Tevrât ile, Incil ile, Kur’an’la inandım. Ebnâ-yı beşer birbirinin kardeşi… Hulyâ! Olsun, ben o hulyâya da bin canla inandım. İnsan eti yenmez; bu teselliye içimden — Bir ân için ecdâdımı nisyanla — inandım. Kan şiddeti, şiddet kanı besler; bu muâdât Kan âteşidir, sönmeyecek kanla, inandım. Elbet şu mezâr ömrünü bir başr-i ziyâ-hîz Ta’kîb edecektir, buna îmanla inandım. Akim, o büyük sâhirin i’câzı önünde Bâtıl geçecek yerlere hüsranla, inandım. Zulmet sönecek, parlayacak hakkı-ı dırahşan Birdenbire bir tâbiş-i bürkânla, inandım. Kollar ve boyunlar çözülüp bağlanacak hep Yumruklar o zencîr-i hurûşanla, inandım. Bir gün yapacak fen şu siyah toprağı altın, Her şey olacak kudret-i irfanla… inandım. T. Fikret Sevdiğiniz Şiirler - HakaniyeLehçesi - 11-09-2019 Gece, Leyla’yı ayın on dördü, Koyda tenha yıkanırken gördü. “Kız vücudun ne güzel böyle açık! Kız yakından göreyim sahile çık!” Baktı etrafına ürkek, ürkek Dedi: “Tenhada bu ses nolsa gerek?” “Kız vücudun sarı güller gibi ter! Çık sudan kendini üryan göster!” Aranırken ayın ölgün sesini, Soğuk ay öptü beyaz ensesini. Sardı her uzvunu bir ince sızı; Bu öpüş gül gibi soldurdu kızı. Soldu, günden güne sessiz, soldu! Dediler hep: “Kıza bir hal oldu!” Ta içindendi gelen hıçkırığı, Kalbinin vardı derin bir kırığı. Yattı, bir ses duyuyormuş gibi lal. Yattı, aylarca devam etti bu hal. Sindi simasına akşam hüznü, Böyle, yastıkda görenler yüzünü, Avuturlarken uzun sözlerle, O susup baktı derin gözlerle. Evi rüzgâr gibi bir sır gezdi, Herkes endişeli bir şey sezdi. Bir sabah söyledi son sözlerini, Yumdu dünyaya ela gözlerini: Koptu evden acı bir vaveyla, Odalar inledi: “Leyla! Leyla!” Geldi köy kızları, el bağladılar… Diz çöküp ağladılar, ağladılar! Nice günler bu şeametli ölüm, Oldu çok kimseye bir gizli düğüm: Nice günler bakarak dalgalara, Dediler: “Uğradı Leyla nazara!” Şair: Yahya Kemâl Beyatlı Şiir: Ağıt Özellikle bazı kısımları kalın puntoyla belirtiyorum ki muazzam olduğuna dikkat çekerim. Şiirin kendisi harika zaten ama o dizeler, şiiri nirvanaya ulaştırmış. Şiiri İsmet Özel'in sesiyle dinleyelim. Sevdiğiniz Şiirler - perverende - 11-09-2019 HAN DUVARLARI Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı, Bir dakika araba yerinde durakladı. Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar, Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar... Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya, Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya. İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık! Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık, Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı... Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları, Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler, Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler... Ellerim takılırken rüzgârların saçına Asıldı arabamız bir dağın yamacına. Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık, Yalnız arabacının dudağında bir ıslık! Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar, Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu. Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu. Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince. Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi. Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi. Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine. Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine. Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali, Sonunda ademdir diyor insana yolun hali, Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan. Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor, Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor... Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine. Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan; Geçiyordu araba yola benzer bir sudan. Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu, Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu: Ağır ağır önümden geçti deve kervanı, Bir kenarda göründü beldenin viran hanı. Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri. Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya. Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı, Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı. Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor, Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor. Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı. Gitgide birer ayet gibi derinleştiler Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler... Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı, Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı; Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler, Aygın baygın maniler, açık saçık resimler... Uykuya varmak için bu hazin günde, erken, Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı; Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı. Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa; "On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan Baba ocağından yar kucağından Bir çiçek dermeden sevgi bağından Huduttan hududa atılmışım ben" Altında da bir tarih: Sekiz mart otuz yedi... Gözüm imza yerinde başka ad görmedi. Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş! Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş; Araya gitti diye içlenme baharına, Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!... Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk, Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk. Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri. Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor, Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor... Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar, Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar. Biz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide, İki dağ ortasında boğulan bir geçide. Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden: Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla, Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla. Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu, Burada son fırtına son dalı kırıyordu... Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla, Savrulmaya başladı karlar etrafımızda. Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü; Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü... Gönlümde can verirken köye varmak emeli Arabacı haykırdı "İşte Araplıbeli!" Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana Biz menzile vararak atları çektik hana. Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş. Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor, Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor... Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri, Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri. Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor, Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor; "Gönlümü çekse de yârin hayali Aşmaya kudretim yetmez cibali Yolcuyum bir kuru yaprak misali Rüzgârın önüne katılmışım ben" Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı, Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı... Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde. Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık, Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık. Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım, Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım! "Garibim namıma Kerem diyorlar Aslı'mı el almış haram diyorlar Hastayım derdime verem diyorlar Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben" Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında, Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında. Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı! Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı! Az değildir, varmadan senin gibi yurduna, Post verenler yabanın hayduduna kurduna!.. Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu: "Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?" Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende, Dedi: "Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!" Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti, Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti... Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi. Aradan yıllar geçti işte o günden beri Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim, Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim. Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar, Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar! Ey garip çizgilerle dolu han duvarları, Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!.. Faruk Nafiz Çamlıbel Sevdiğiniz Şiirler - aphrodite - 13-11-2019 Kalıp değil bir fikir... Elmas sorguçlu fakir; Açıkta sırrı bakir; Kadın... Çölde kaçan bir serap; Yönü kementli mihrap... Madeni som ıstırap; Kadın... Dipsiz hasrete tuzak; En yakınken en uzak.... Tadı zehrinde erzak; Kadın... Bir işaret, bir misal; Ayrılık remzi visal... Allah'a yol bir timsal; Kadın... Necip F. Kısakürek - Kadın. Sevdiğiniz Şiirler - MichaelWitmann - 03-12-2019 VATAN HAİNİ "Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla : Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. 28.7.962 Sevdiğiniz Şiirler - HakaniyeLehçesi - 18-02-2020 Eski Bir Sonbahar
Sonbahardı… Seninle geçiyorduk o yoldan;
Topraklardan, havadan bir hüzün taşıyordu.
Bize yaklaşıyordu.
Gönlümüzde yepyeni bir duygu yaşıyordu.
Rüzgarların değildi bu musiki, bu hüzün;
Hatırladın değil mi? Kuşlar ağlaşıyordu…
Havada bir serinlik… Tatlı bir hayal gibi…
Toprak nasıl meçhuldü tıpkı istikbal gibi?
O gün tabiat başka bir türlü yaşıyordu.
Kalbin acı, gözlerin yaşla dolmuştu senin;
Yapraklar gibi yere dökülüyordu senin;
O nağme mesafeyi, zaman aşıyordu.
O bir beste değildi: Kuşlar ağlaşıyordu.
En hazin şey muhakkak öksüz kalan ocaktır.
Bu ocak hüzünlerle dolup boşalacaktır.
Eski bir sonbaharı, küçük kuşları anmak
Belki veda etmektir sana birkaç satırla…
Yine bir sonbaharda ordan yalnız geçersen
Beraber geçtiğimiz serin günü hatırla!..
Şaşırabilir ve bilmeyebilirsiniz ama bu şiirin şairi Hüseyin Nihâl Atsız'dır. "Mutlak Seveceksin"in üstüne bunu okuyunca iki şiirin de şairlerinin aynı olması oldukça şaşırtabilir. Atsız gerçekten klas bir şair. Bir de bu aralar favorim olan şiiri yazayım ezberimce. Noktalama işaretleri orijinalinden farklı olabilir. Şiiri ihtiva eden kitabı bulsam alırdım da bulamadım :(( Biliyorsanız bilgilendiriniz lütfen. Sarahaten, acaba, söylesem darılmaz mı?
Darılmak âdeti, bilmem ki çapkının naz mı.
Desem ki: "Ben seni..." Yok, dinlemez ki! Hiddet eder.
Niçin? Bu sözde ne var? Sanki hiddet etse ne der?
Desem ki: "Ben seni pek..." Ya kızar, konuşmazsa?
Derim: "Bu çektiğim, insaf edin eğer azsa."
Desem ki: "Ben seni pek çok..." Hayır, kızar; bilirim.
Tereddüdüm, acaba, hiddetinden az mı elim?
Desem ki: "Ben seni pek çok..." Sakın gücenme e mi!
Sakın gücenme e mi, anladınsa sevdiğimi.
Şairimiz Orhan Seyfi Orhon. Bir de bunu Münir Nûrettin Selçuk'tan dinleyiniz:
Sevdiğiniz Şiirler - HakaniyeLehçesi - 22-02-2020 Menim bu dünyayla bir alverim var
aldığım-verdiyim nefesdi-nefes.
Daha özge bazar açan deyilem
ölünce bu alver mene besdi-bes.
Aldım nefesimi quş dimdiyinden
Ocak tütsüsünden,
Çiçek iyinden.
Üzüme çırpılan yağışa-qara,
küleklere verdim öz nefesimi.
Nefesim toxundu gül dodaqlara,
aldı neçe-neçe qız nefesimi.
Canavar ağzından keçdi nefesim,
İlan boğazından keçdi nefesim.
İlahi, ne yaman eli açıqsan,
bir quru nefesi az bildin mene.
Yarpaqladı, çiçekledi nefesim,
İlahi, dil verdin, söz verdin mene.
Sözler nefesimi derdi, apardı,
Sevinci apardı,
Derdi apardı.
Çiçeyi, yarpağı sovulup geden
bir ağaç kimiyem bu yer üzünde.
Hele ki qorxmuram son nefesimden,
hele ki diriyem bu yer üzünde.
Amma uzaq deyil ölüm xeberim
dünyanın havası çirklenir, Allah.
Dözmür bu havaya şair üreyi
şairler azalır, tükenir, Allah.
Artır canımın da hirsi-acısı,
bir az çirk qarışır her nefesime.
Yavaş-yavaş dünyanın çirki çıxır,
bu şe'rime-sözüme.
...İnsana, heyvana, her neye desen
sen nefes vermisen axı, İlahi.
Qoyma, bu dünyanın çirki, deyesen,
senin nefesine çıxır, İlahi.
Sen göyde, men yerde-
düşürük heyden,
Sen göyde, men yerde-
tek qalmışıq, tek.
Son şair boğulub ölende,
göyden
Ölü Allah düşecek...
Şâir: Ramiz Rövşen
Memleket İsterim - Cahit Sıtkı Tarancı - Osmanlı_Kartalı - 15-08-2020 MEMLEKET İSTERİM Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. Memleket isterim Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin evi barkı olsun. Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikâyet ölümden olsun. Cahit Sıtkı TARANCI Benim Köyüm - İbrahim Sevindik - Osmanlı_Kartalı - 15-08-2020 ![]() BENİM KÖYÜM Baharda şenlenir bağı, bahçesi Kokusu başkadır benim köyümün Unutturur adama gamı, kederi Havası başkadır benim köyümün XXX Akşam olur herkes döner evine Can kurban inan ki benim köyüme Gülabi'nin torunları derler bizlere Özü başkadır benim köyümün XXX Yeşil yeşil meşeleri var dağında Meyve ağaçları çiçek açar bağında Her çeşit otlar yeşerir toprağında Yeşili başkadır benim köyümün XXX Köyümün kenarından akar çayı Kıvrım kıvrım dolanır sular tarlayı Unuttum sanma orda olmayı Dostluğu başkadır benim köyümün XXX Yaz gelince çıkarlar yaylaya Gurbetçiler hasretle döner sılaya Benden selam olsun Aziz Ağa'ya Sevgisi başkadır benim köyümün İbrahim SEVİNDİK Nazım'ı Anlamak - Nafiz Yılmaz - Osmanlı_Kartalı - 15-08-2020 NAZIM'I ANLAMAK Devri devranlar kahpece sinsice dönüyor Sahip çıkacak yok yiğitler usturanın karşısında Namlunun ucunda kara topraklar a gömülmüşler Sürgülü demir parmaklıkların zindanların taş duvarların Yaren yoldaş dertlerine sırdaş yaşadığın günler Kolay geçmek bilmiyor saatler dakikalar saniyeler Memleketinin özlemine doyamayacağın belkide Bir daha göremeyeceğin şu kısa anı kim yaşamak ister Kim bu yedi bela zulmü üzerinde taşımak Yaralı bir ceylanın yürek atışlarında Senin sesizliğini çaresizliğini uğradığın hakarete Dayanarak yanlış bir hükümün kararını taşımak ister Yol karmaşık yol dikenli yol bilinmeyen bir sonsuz gidişte Yol ömrün sancısını kuşların kanadına takılmış Gök yüzünü süsleyen uçutmalar kadar Keyifsiz bulutlar misali hüzünlü yağmur kadar Islak bir ağaç kuytusuna sığınacak kadar Mesnetsiz her zerresini kıracak parçalayacak kadar Göğüsüne saplanan bir iğrenç sızıdan farksız Ama bu yol ki seni değerlerinle yüceltecek kadar Dünyayı sana hayran sevgiyi sana yakıştıracak kadar Doyumsuz eşdeğer olacak saf bem beyaz tertemiz Bırakıp gittiğin gibi olmayacak hayat tatsız ve tuzsuz AHMED ARİF'İN prangalar eskittiği hasretliğinde SEBAHATTİN ALİ'NİN kahır işkenceleriyle tükendiğinde Zerresi yok insafın insanlığın iğrençlik pazarında Katı bir bataklığa gömülmüş sülükler kan emer Yapış yapış sarılmış günahsız bedenlerde Çocukların sana el sallarken dinmeyen yaşlı gözlerinde Damla damla dökülürken öksüz kaldığını anlar Bir cevri cevher i kaybettiğini görür topraklar hışkırarak Matemli bir kara yasa bürünür bu sürgün sevdanda karalar bağlar Nafiz YILMAZ Kartal Yuvası - İsmail Şener - Osmanlı_Kartalı - 15-08-2020 KARTAL YUVASI Kartal yuvasındaydı Gecenin karanlığında. Sert bakışlarını saklamadı Sabahın ayazında. XXX Ateş düştü yuvasına birden Uçtu göğe doğru aniden Avladı çakalları tepelerinden Yuvasına döndü yeniden. XXX Teker teker kardeşlerini saydı Birkaçından ses alamadı Bütün şanıyla haykırdı Sesi bütün dünyada yankılandı. XXX Yummadı gözlerini hilali için Terketmedi yuvasını yıldızı için Verdi kanını kırmızısı için Türk ordusu yılmaz vatanı için. İsmail ŞENER Bizler Türk Polisiyiz - Afet İnce Kırat - Osmanlı_Kartalı - 15-08-2020 BİZLER TÜRK POLİSİYİZ Nerde haksızlık varsa çökeriz tepesine Suçluların düşüne kara bulut gibiyiz Dağlar bile dayanmaz kükreyen gür sesine Bizler Türk polisiyiz, emniyetin kalbiyiz. Etkin hizmet hak hukuk hakkaniyet bizdedir Dürüstlük amacımız temizdir sicilimiz Fedakârlık merhamet insaniyet bizdedir Amacımız emniyet bulunmaz bencilimiz. Saygımız sonsuz bizim hakkına vatandaşın Masumların başını okşayandır elimiz Yılmayan yürek bizde bütün zorluğa karşın Yalanı barındırmaz doğru söyler dilimiz. Atatürk’ün yolunda yürüyoruz çağdaşız Kötülük barındırmaz eşitlik niyetimiz Bizde herkes gibiyiz sadece vatandaşız Halk için çabalarız halkadır hizmetimiz. Vatandaşla güleriz onlar için ağlarız Suçluların peşinde hep hazırız etkiniz Şefkatli elimizle her an güven sağlarız Bizler Türk polisiyiz asayişte yetkiniz. Afet İnce Kırat Sevdiğiniz Şiirler - MichaelWitmann - 16-08-2020 ABBAS
Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalp ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber Sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumanı, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş‘tan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan Cahit Sıtkı TARANCI Sevdiğiniz Şiirler - Emirhan - 17-11-2020 Başka Türlü Bir Şey başka türlü bir şey benim istediğim ne ağaca benzer, ne de buluta burası gibi değil gideceğim memleket denizi ayrı deniz, havası ayrı hava.. bir başka yolculuk dalından düşmek yere yaşadığından uzun bir tatlı yolculuk dalından inmek yere ağacın yüksekliğince dalın yüksekliğince rüzgarda ve bir yeni ömür vardığın çimen yeşilliğince nerde gördüklerim nerde o beklediğim rengi başka tadı başka.. Can Yücel
Sevdiğiniz Şiirler - Defterdar - 05-03-2021 Bebeğe Çağrı Soyguncu soysun da, vurguncu vursun Sen ana karnında boşa durursun Doksan günde çık gel, dokuz ay dursun Doğmaya gayret et, doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek. Üçkağıtçı düzen geçip gitmeden
Her ocakta üç- beş baykuş ötmeden Çabuk ' Devlet malı deniz' bitmeden Doğmaya gayret et, doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Makam armağandır, koltuk hediye Muhkem ilamlar var ' rüşvet ye' diye Ne diye beklersin söyle ne diye? Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Göz kırpınca sıfırı çok sayılar Zirveye tırmandı topal ayılar Yağcı yeğen arar haydut dayılar Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek. Artık banka soymak basit eğlence Günde milyar hiçtir ' yurtsever genç' e(!) Dünyaya duhül et, gel biraz önce Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Tez çık, haram süt bul, beleş kundak bul Yalancılık mübah, yüzsüzlük makbul Hukuksal açıdan bir ' olanak' bul Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Adi ekranlarda iğrenç yüzü gör Halkı tiksindiren bir kof dizi gör Önce onları gör, sonra bizi gör Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Sevdiğiniz Şiirler - HakaniyeLehçesi - 08-05-2021 DÜŞÜNCE Ülfet belâlı şey fakat uzlet sıkıntılı, Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı? İnsanlar anlaşıldı, cihânın da sırrı yok, Kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok En tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma. Dalsın yakında gözlerim artık son uykuma! "Yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki, doğrudur "Yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur. Gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını, Bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekâsını. Bitsin, hayırlısıyle, bu beyhûde sonbahar! Ölmek müşkül değildir ömrümüzün en fecî işi, Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi. Yahya Kemal Beyatlı |