Babam Murad, 1444 yılında toplanmış olan Haçlı ordusunu Varna'da imha etti. Bunun üzerine tekrar tahttan çekilen babam Murad, tahtı 2. kez bana bıraktı.. 1 Ocak 1444 sabahında atım ve arkasında 50 askerimle Edirne Sarayı'na giriş yaptım, artık Osmanlı benim hakimiyetim altında olduğundan dolayı ilk olarak ülkenin yönetimini düzenlemek hedefimdi. Askeri bölüme ağırlık vermiştim, bundan dolayı dönemin Hadım Sehabeddin Paşa'yı tahtıma çağırdım, onunla ordunun büyümesi ve ilerlemesi hakkında yaklaşık 1-2 saatlik toplantı gerçekleştirdim. Varna'dan dolayı yıpranan Osmanlı askerlerinin Edirne'de toplanması ve yeni acemilerin eğitilerek 40.000 kişilik orduya sahip olma planı onaylandı.



Askerlik eğitimimi iyi aldığımdan dolayı askerliğe merakım vardı, bu da ilk önce askeri problemlerin çözülmesini gerektiriyordu. Atıma koyuldum ve kısa bir yolculuk ile İzmit'e vardım, İzmit'te gemi tershanesine ulaştığımda karşımda 24 parçalık Osmanlı sancaklı donanma gördüm, bu donanma Avrupa ülkelerine kıyasla çok güçsüzdü. Bu yüzden 2 adet Barque gemisinin üretim emrini verdim, ustalar çalışarak üretime başladı, ben ise Edirne'ye geri döndüm, döndüğümde ise ordular karşımda "Yaşa Sultan Mehmed Han!" diye bağırıyordu.



Konuştuğum gibi ordunun başına Hadm Sehabeddin Paşa atandı ve 10.000 kişi Balkanlar'dan devşirilerek acemi ocağına katıldı, böylece Osmanlı ordusunun gücü tamamlanmıştı. Artık diğer sorunlara bakmalıydım. Kuzey bölgesinde artık yeni bir hakim vardı, Polonya. Polonya'nın savaşlarda Osmanlı'ya akınını engellemek adına Tatar ülkesi olan Kırım ile askeri ittifak antlaşması imzalandı.



Zamanında Tunus'ta çalışmış ve prestij elde etmiş olan iyi bir kaptan olan Ömer Paşaoğlu, artık İzmit'e taşınması sebebiyle tarafımca çağırıldı. Saraya giren Paşa'nın prestiji korku salıyordu, bu prestijli paşanın zaferleri dillere destan olduğunu bilmekteydim, bu yüzden Kaptan-ı Derya'mı Ömer Paşaoğlu olarak seçtim.



Kırım Sultanı Khalida Giray, Osmanlı topraklarında yaşaması sebebiyle Hadım Sehabeddin'in oğlu Paşazade Mustafa'yla evlendiler, bu teklif onurluca kabul edildi ve çok büyük bir evlilik töreni yapıldı. Ordularımı 2'ye bölerek Paşa ve Beylere haber salındı, yüzyıllardır veya bin yıllardır feth edilemeyen İstanbul'u, babasının denemesininde başarısız olduğu yeri feth ederek Roma İmparatorluğu'nu sonlandırmak amacıyla haber verildi, ben Bizans'a saldıracak olan orduyu yönetirken, Hasım Sehabeddin ise Eflak'a saldıracak olan orduyu yönetecekti, Bizans Eflak'ın müttefikiydi.



Önümde 100 yeniçeri, arkamda 19.000 kişilik bir ordu ile Konstantin'in girişindeki köylere giriş sağladım, herhangi bir direniş göremedim. O şanlı surlarla sonunda karşılaştık ve surlardan çıkan Bizans ordusuyla harbe girdik.



Ordularımız savaşı kazanarak surlara topçu ateşlerine başladı, ancak bu çetin surlar aylarca direneceğe benziyordu..



Hadım Sehabeddin Paşa ise 18.000 kişilik ordusuyla Giurgui'yi kuşatma altına aldığı haberini aldım, gelen istihbaratlara göre Eflak Kralı 8.000 kişilik orduyla başkentte bekliyormuş. İstanbul uzun bir süre direnemedi, İstanbul'a yapılan saldırılarla sur yıkıldı ve İstanbul işgal edildi, bu sefer ordum emrimle Mora'ya, son Bizans toprağına gitmeye başladı.



İstanbul ele geçirildiğinden yakılmasını istemeyen gemi sahipleri toplarını ve mühimmatlarını yükleyerek Marmara'ya açıldı, ancak karşısında şanlı mı şanlı olan paşayı gördüler, Osmanlı filosunun hilal şeklinde yaylım ateşi açması sonucunda Bizans denizcileri dağıldı. Uzunca süren savaşlar sonucu (hikâyeyi uzatmak istemiyorum, yıl daha 1446) Eflak ve Bizans düştü, barış anlaşmasına tuttuk ve en ağır şartları uyguladık. Tam anlaşma sağlanmış, Osmanlı yeni sınırlarına kavuşmuşken korkulu olay oldu. Leh süvarileri Kırım'ı işgal etmeye başladı, bizde müttefikimize karşı sessiz kalmayarak mecburi olarak savaşa girdik.



(Hikâye uzamasın diye savaşı detaylıca anlatmıyorum) Osmanlı orduları kuzeye doğru hızlıca hücuma başladılar.
Tam savaş sırasında Bizans'ı korumak amacıyla bir Haçlı ordusu toplandı ve savaş ilan edildi, ordu kampımın başında toplamı 130.000'i aşan bu orduyla nasıl mücadele edeceğimi düşündüm ve buldum, dağlara çekilerek pusu kuracaktım. Ve ordumun bataklıkta kalması sonucu maalesef Osmanlı ordusu yenildi, gözlerim kapalıydı. Gözümü açtığımda kendimi başımda 20 askerin beklediği bir Macar zindanında buldum, zorla anlaşma imzalattılar ve orada tuttular. Edirne'ye nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Maalesef ama maalesef anlaşma şöyleydi:



Ordunun terhis edilmesinden yararlanan beylik/paşalıklar kendi ülkelerini tekrar ilan etti, sadece 28 parça donanması kalan Osmanlı, I. Murad'ın sınırlarına geri dönmüş durumda. Beylikten ibaret değil.

(Rolsel olarak II. Mehmed tahttan indirildi, devam edecek kişi II. Mehmed olarak ancak II. Mehmed adına değil Sehabeddin Paşa adıyla rol yaparak ülkeyi yönetmelidir. İndirildiği için vasiyeti yok.)

(Saveyi alamıyorum Cloud'da kaldı, birisi yardım edebilir mi?)