Warhammer 2 dünyasında Yüksek Elf ordularından daha görkemli çok az manzara vardır; muhteşem beyaz giysili Elf askerleri savaş alanlarına şerefli Elf şövalyeleri, güçlü Elf büyücüleri ve eski efsanelerin yaratıkları ile beraber girerler. Yüksek Elfler ki; bir savaşçı karşısına bir savaşçı, Warhammer 2 dünyasında neredeyse diğer tüm ırkları alt edebilecek güçte seçkin kuvvetlere sahiplerdir. Varoluşlarının uzun milenyumları boyunca her türlü savaş tarzına hakim olmuşlardır; ister falankslar isterseniz mızraklılar, durdurulamaz süvariler, kusursuz okçular, eşsiz savaş arabaları, Yüksek Elfler hepsine sahiptir.

Tyrion, Yüksek Elflerin yaşayan en büyük savaşçısıdır. Tyrion öylesine cesur ve yeteneklidir ki, Ulthuan'ın ozanları Aenarion'un yeniden doğuşundan başka bir şey olmadığının şarkısını söylerler (Ulthuan'ın kıyılarının çok ötesinde güven veren bir masal). Tyrion'un olağanüstü yükselişinden beri 'birçoğu' Tyrion'un Yüksek Elfleri çok daha görkemli bir geleceğe götüreceğinin, Phoenix Crown'u ele geçireceğinin kaderini fısıldadı. Eğer Tyrion böyle dedikoduları duyarsa hiç de dikkat etmez bile, zira Finubar'a sarsılmaz derecede sadıktır. Böylece Tyrion kendini yalnızca Ulthuan'ı ve Everqueen'i korumanın ikiz görevleriye sınırlandırıyor mu? Ancak, bu görevden çok kalbin bir çağrısı olarak görülür. Tyrion'un Alarielle'nin uzun yıllardır eşi olduğu bilinir.

Tyrion büyük bir savaşçı olmasına rağmen, o politikacı değildir ve kendini başkalarının yalnızca sessizliği tercih ettiği yerlerde aklından geçenleri açıkça konuşmakla ve gerçeği aramakla yükümlü hisseder. Eğer ki Tyrion'un görkemli soyu ve gördüğü savaşlar olmasaydı, kendinden çok daha akıllı ve incelikli olmaya çalışan diğer soylular tarafından uzun süre önce dışlanmış olurdu. Tam da bu sebeple Phoenix mabedinde Daemon N'kari'yi yasaklayan ve Finuval Ovası'nda Urian Poisonblade'yi öldüren kişiye doğrudan meydan okumak isteyen kimse olamaz.

Teclis, Tyrion'un ikiz kardeşi. Ancak daha farklı iki kardeş bulmak zordur. Aénarion'un laneti Tyrion üzerinde bariz bir iz bırakmamakla birlikte, ikiz kardeşi zayıflaşmış ve esmerleşmişti. Teclis gerçekten çok zayıftı, bedenini ancak büyülü iksirlerin tüketilmesi ile sürdürebilecekti. Ancak hiç kimse -Tyrion dışında- Teclis'i zayıf ikiz olarak görmez; sadece kaderi başka bir yoldan uzanır. Teclis sadece Ulthuan'ın büyücülerinden değil, tüm dünyadan onu üstün kılan bir büyü ile ve büyü yeteneği ile kutsanmıştı. Naggaroth'da küçük bir onay olmasına rağmen Witch King, Teclis'in üstünlüğünü kabul etmiş ve Finuval Meydan Muharebesi'nden bu yana, küçük kuzeni ile doğrudan çatışmaya girmemeye özen gösterir. Hatta Teclis'in gücünün büyük Necromancer Nagash'ın gücüne yaklaştığı iddia edilir, neyse ki hayatını Kaos ve ölüme karşı korumak için adamış olması şans.

İkizler stratejiye bakış açısından da büyük farklılıklar gösterir. Tyrion'un, tüm kaynakların Ulthian'ın korunması için harcanması gerektiğini düşündüğü yerde, Teclis tüm dünyanın korunması gerektiğini düşünüyor. Böyle bir ideoloji, Kaos'a karşı yapılan Great War sırasında Kaos'un karşısında bulunan Magnus the Pious'a yardım etmesine ve bundan sonra da İmparatorlukta Sihir Kolejleri'nin açılmasına liderlik etmiştir. O zamandan beri Teclis ülke toprakları dışında birçok ülkede gezmiş, bilgeliğini ihtiyacı olanlar paylaşmış ve karanlık Kaos kuvvetlerini karanlığın kendisine hapsetmek için üstün sihir ve büyü yeteneklerini kullanmıştır. Böylece Teclis'in efsanesi, kılıç kahramanlarının unutulmasından sonra daha uzun sürecekti, çünkü yaptıkları ve fikirleri; savaş & sefer değil, tüm dünyanın kendi geleceğiydi.