Kapadokya Tarihi ve Kapadokya Krallığı - Baskı Önizleme +- Strategyturk Forumları (https://forum.strategyturk.com) +-- Forum: Genel Forumlar (https://forum.strategyturk.com/forum-genel-forumlar) +--- Forum: Tarih Forum (https://forum.strategyturk.com/forum-tarih-forum) +--- Konu Başlığı: Kapadokya Tarihi ve Kapadokya Krallığı (/konu-kapadokya-tarihi-ve-kapadokya-kralligi) |
Kapadokya Tarihi ve Kapadokya Krallığı - Dionysos - 30-10-2017 Kapadokya Tarihi
Tüm anlatımları gizemli cümlelerle dolu, bilinmeyeni bilineninden çok daha fazla olan Kapadokya tarihi aslında bir medeniyetler bileşkesi. Bundan tam 60 milyon yıl önce Erciyes, Güllü Dağ ve Hasan Dağı aktif volkanlarken, püskürttükleri lavlarla Kapadokya’nın temelleri atılmış. Gel zaman git zaman, milyonlarca yıla yayılan yağan yağmurlar ve rüzgarların aşındırmasıyla bugünkü şeklini almış. Doğanın uzun emeği bölgeyi adeta bir nakış gibi peribacalarıyla işlemiş.
Bölge Tarihçesi
İnsan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanmaktadır. Hititler'in yaşadığı topraklar daha sonraki dönemlerde Hrıstiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi Roma İmparatorluğu'nun baskısından kaçan Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirmiştir. Coğrafyacı Strabo, Roma İmparatoru Agustus döneminde yazılan ''Geographika'' (Coğrafya-Anadolu XII. XIII, XIV) adlı kitabında Kapadokya'nın sınırlarından da bahseder. Bu tarife göre Kapadokya, güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Karadeniz' e kadar uzanmaktaydı.
(Anadolu'daki Kapadokya Bölgesi'nin konumu) Günümüzde ise, Kapadokya olarak adlandırılan bölge, coğrafi oluşumlarının 250 km²' lik bir alanda yoğunlaşmış, başta Nevşehir olmak üzere Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri illerine yayılmış bir bölgedir. En çok ziyaret edilen bölgeler ise; Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymaklı ve Ihlara' dır. Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine evler, kiliseler ve manastırlar oymuş bunları fresklerle süsleyerek binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu'nun da önemli kavşaklarından biridir. MÖ 12. yüzyılda Hitit İmparatorluğu'nun çöküşüyle bölgede karanlık bir dönem başlar. Bu dönemde Asur ve Frigya etkileri taşıyan geç Hitit Kralları bölgeye egemen olur. Bu Krallıklar MÖ 6. yüzyıldaki Pers işgaline kadar sürer. MÖ 332 yılında Büyük İskender Persleri yenilgiye uğratır, ama Kapadokya'da büyük bir dirençle karşılaşır. Bu dönemde Kapadokya Krallığı kurulur. MÖ 3. yüzyıl sonlarına doğru Romalıların gücü bölgede hissedilmeye başlar. MÖ 1. yüzyıl ortalarında Kapadokya Kralları, Romalı generallerin gücüyle atanmakta ve tahttan indirilmektedir. MS 17 yılında son Kapadokya kralı ölünce bölge Roma'nın bir eyaleti olur. MS 3. yüzyılda Kapadokya'ya Hıristiyanlar gelir ve bölge onlar için bir eğitim ve düşünce merkezi olur. 303-308 yılları arasında Hıristiyanlara uygulanan baskılar iyice artar. Fakat Kapadokya baskılardan korunmak ve Hıristiyan öğretiyi yaymak için ideal bir yerdir. (Kapadokya'daki taş formasyonlarının Türkçe'de niçin "Peri bacaları" diye adlandırılmış olduklarını gösteren bir manzara)
Derin vadiler ve volkanik yumuşak kayalardan oydukları sığınaklar Romalı askerlere karşı güvenli bir alan oluşturur. Anadolu'daki Kapadokya Bölgesi'nin konumu. 4. yüzyıl, daha sonra "Kapadokya'nın Babaları" olarak adlandırılan insanların, dönemi olur. Fakat bölgenin önemi, III. Leon'un ikonları yasaklamasıyla doruk noktasına ulaşır. Bu durum karşısında, ikon yanlısı bazı kişiler bölgeye sığınmaya başlar. İkonoklazm hareketi yüz yıldan fazla sürer (726-843). Bu dönemde birkaç Kapadokya kilisesi İkonoklazm etkisinde kaldıysa da, ikondan yana olanlar burada rahatlıkla ibadetlerini sürdürdüler. Kapadokya manastırları bu devirde oldukça gelişir. Yine bu dönemlerde, Anadolu'nun Ermenistan'dan Kapadokya'ya kadar olan Hristiyan bölgelerine Arap akınları başlar. Bu akınlardan kaçarak bölgeye gelen insanlar bölgedeki kiliselerin tarzlarının değişmesine sebep olur. 11. ve 12. yüzyıllarda Kapadokya Selçukluların eline geçer. Bu ve bunu takip eden Osmanlı zamanlarında bölge sorunsuz bir dönem geçirir. Bölgedeki son Hıristiyanlar 1924-26 yıllarında yapılan mübadeleyle, arkalarında güzel mimari örnekler bırakarak Kapadokya'yı terkettiler. (Aktepe) Jeolojik Oluşum 60 milyon yıl önce 3. Jeolojik devirde Toroslar yükseldi. Kuzeydeki Anadolu Platosu'nun sıkışmasıyla yanardağlar faaliyete geçti. Erciyes, Hasandağı ve ikisinin arasında kalan Göllüdağ, bölgeye lavlar püskürttü. Platoda biriken küller yumuşak bir tüf tabakası oluşturdu. Tüf tabakasının üzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakasıyla örtüldü. Bazalt çatlayıp parçalara ayrıldı. Yağmurlar çatlaklardan sızıp yumuşak tüfü aşındırmaya başladı. Isınan ve soğuyan hava ile rüzgârlar da oluşuma katıldı. Böylece sert bazalt kayasından şapkaları bulunan koniler oluştu. Bu değişik ve ilginç biçimli kayalara halk bir ad yakıştırdı: "Peri bacası". Bazalt örtüsü olmayan tüf tabakları ise erozyonla vadilere dönüştü. İlginç şekilli oluştu. Daha sonraları insan eli, emeği ve duygusu işe koyuldu. (Kapadokya'da mimari doku kimi zaman coğrafi mekanla bütünleşmiş bir yapı sergilemektedir)
Dokuz-on bin yıl öncesine ait yerleşimlerden ilk Hıristiyanların kayalara oydukları kiliselere, büyük ve güvenli yer altı kentlerine kadar uzun bir dönemde büyükana bir uygarlık yaratıldı. Bölge günümüzde turizm açısından büyük bir öneme sahiptir. Avanos, Ürgüp, Göreme, Akvadi, Uçhisar ve Ortahisar Kaleleri, El Nazar Kilisesi, Aynalı Kilise, Güvercinlik Vadisi, Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak Yeraltı Şehirleri, Ihlara Vadisi, Selime Köyü, Çavuşin, Güllüdere Vadisi, Paşabağ-Zelve Anapınar Köyü belli başlı görülmesi gereken yerlerdir. Kayalara oyulmuş geleneksel Kapadokya evleri ve güvercinlikler yörenin özgünlüğünü dile getirirler. Bu evler ondokuzuncu yüzyılda yamaçlara ya kayaların ya da kesme taştan inşa edilmişlerdir. Bölgenin tek mimarı malzemesi olan taş yörenin volkanik yapısından dolayı ocaktan çıktıktan sonra yumuşak olduğundan çok rahat işlenebilmekte ancak hava ile temas ettikten sonra sertleşerek çok dayanıklı bir yapı malzemesine dönüşmektedir. Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan taş işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır.
Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır. Kemerli olarak yapılmış kapıların üst kısmı stilize sarmaşık veya rozet motifleriyle süslenmiştir. Yöredeki güvercinlikler 19. yüzyılın sonları, 18. yüzyılda yapılmış küçük yapılardır. İslam resim sanatını göstermek açısından önemli olan güvercinliklerin bir kısmı manastır veya kilise olarak inşa edilmişlerdir. Güvercinliklerin yüzeyi yöresel sanatçılar tarafından zengin bezemeler, kitabeler ile süslenmişlerdir. Bölge şarapçılık ve üzüm yetiştiriciliği ile de ünlüdür. Kapadokya'yı eskiden ev olarak kullanıyorlardı. Bu yüzden şimdi kalıntılar çıkartılıyor. Bunlar tarihi eser olarak koruma altına alınıyor.
(Peribacaları'nın, Göreme yakınlarından çekilmiş bir panoraması. 16 Haziran 2010, Göreme, Nevşehir)
Kapadokya tarihinde Asur Ticaret Kolonileri (M.Ö.3000 – 1750)
Kronolojiye göre Kapadokya tarihinde bilinen en eski medeniyet Asurlular. İlk ticari örgütlerini Kayseri Küllütepe ve Hattuşaş Karum’da yani pazar yerlerinde kurmuşlar. Anadolu’da yazının ilk görüldüğü dönemler de Asurlular dönemi olmuş. Kapadokya tabletleri olarak anılan eski çivi yazılı metinlerde ticaretle ve evlilikle ilgili yasa gibi düzenlenen maddeler olduğu görülmüş. Sonrasında kurulacak Hitit medeniyeti sanatının temelini de Asurlular atmış. Tapınma ve tanrı fikirlerini Anadolu’ya taşıyan, var olan sanat anlayışını Mezopotamya sanatıyla birleştiren de onlar olmuş.
Hititler döneminde Kapadokya (M.Ö. 1750 – 700)
Asurlulardan sonra Kafkaslar üzerinden Avrupa’dan gelen Hititler girmiş Kapadokya tarihine. Kocaman bir imparatorluk haline dönüşen Hititlerin başkenti Hattuşaş, önemli şehirleri ise Alişar ve Alacahöyükolmuş. Kapadokya bölgesinde hemen hemen her yere izlerini bırakacak kadar uzun ömürlü bir medeniyet kurmuşlar. Önemli geçitlere, ırmak kenarlarındaki kayalık alanlara anıtlar kazımış, ulaştıkları sınırları ve hikayelerini geçtikleri yollara işlemişler. Kapadokya yeraltı şehirlerinin savunma amaçlı gizli geçitlerle döşendiği tarihler de Hititler dönemine denk geliyor. Dar koridorlar, koridorları kapatan devasa taşlar, havalandırmalar Hititler tarafından geliştirilmiş.
Friglerin Kapadokya tarihçesinde sahneye çıkmasıyla Orta Anadolu’daki Hitit kentleri birer birer yıkılmış ve M.Ö. 1200 yılında Orta ve Güneydoğu Anadolu’da Geç Hitit dönemi başlamış. Kapadokya bölgesinde hüküm süren Geç Hititler, Kayseri- Niğde – Nevşehir’i kapsayan Tabal Krallığı’nadönüşmüş. Bu dönemin hatırası hiyeroglif kaya anıtları ise Sivasa (Gökçetoprak), Hacıbektaş Karaburna Köyü ve Acıgül’de bulunmuş. Geç Hitit dönemi M.Ö. 6. Yüzyıldaki Pers işgaline kadar sürmüş.
Persler ve Kapadokya Krallığı (M.Ö. 585 – 332) Asurluların ‘Katpatuka’ dediği Kapadokya’ya bu günkü adını veren Perslerin dilinde Kapadokya ‘Güzel Atlar Ülkesi’ demek. Zerdüştlüğü benimsemiş Persler ateşin kutsallığına inandıklarından bölgenin yanardağlarına tapınmışlar. M.Ö. 332 yılında Büyük İskender tarafından bozguna uğratılıncaya kadar da hüküm sürmüşler. Büyük İskender Persleri yenmiş ama Kapadokya halkının direncini yenememiş. Kapadokya Krallığı da işte bu dönemde kurulmuş. Kapadokya Krallığı Büyük İskender’in ölümünden sonra barış ve huzuru kaybederek M.S. 17 yılında gittikçe güçlenen Roma İmparatorluğu’nun bir eyaletine dönüşmüş. Bizans - Roma İmparatorluğu Dönemi’nin Kapadokya Tarihine Kattıkları ve Kapadokya Tarihi Gezilecek Yerleri (M.S 17 – 395)
M.S. 17 yılında Tiberius Kapadokya’yı Roma’ya bağladı. Bölgedeki kargaşa Roma’ya katılmayla son bulurken Romalılar da Ege’ye ulaşabilmek için ticaret ve askeri anlamda önem taşıyan ve batıya açılan bir yol açtılar. Roma döneminde ekonomisi oldukça kalkınan Kapadokya’nın merkezi ise Kayseri oldu. Hristiyanlığın yeni yeni yayılmasıyla şehirlerden köylere göç etmeye başlayan ilk Hristiyanlar 4. Yüzyılda Kayseri’yi bir Hristiyanlık üssü haline getirdi. Sığınmak için oldukça elverişli kayalık Göreme ve çevresi Kayseri piskoposu Aziz Basil’in yaydığı öğretiyle manastır yaşamının ilk başladığı yer oldu. Roma İmparatorluğu’nun bölünmeye başladığı yıllarda ise Kapadokya’da uzun bir süre Doğu Roma etkisi sürdü. 7. Yüzyılın ilk yarısında Sasaniler ve Bizanslılar arasında olan savaşlar sonucu, Sasaniler bölgeyi çok kısa bir süre himayesi altına aldı. Sasaniler 651 yılında Halife Osman tarafından yıkılınca Kapadokya bu kez Emevi – Arap akınlarına maruz kaldı. İkonoklazm hareketi de mezhep savaşlarının yoğun yaşandığı bu dönemlere denk geliyor ki Roma imparatoru III. Leon’un ikonları yasaklanması da bu çatışmaların sonucunda oldu.
Bu harekette ikonların yasak olduğu Müslümanlığın etkisi var mı bilinmez ama neredeyse 100 yıl sürdü ve bu süreçte yasakları benimsemeyen keşişler gizlenmek ve Hristiyanlığı kendi öğretileriyle yaşamak için Kapadokya’ya sığındılar. Kapadokya manastır hayatının en geliştiği dönem de işte bu dönem oldu. Göreme Açık Hava Müzesi, Ihlara Vadisi ve bölgeye yayılmış küçüklü büyüklü kiliselerde dönemin izlerini, adanmışlığı, inanışı ve din direnişini görmek mümkün. Fresklerde sadece İncil’den sahnelere değil, aynı zamanda imparator ve saygın yöneticilere de yer verilmiş. Selçuklu Dönemi ve Kapadokya Tarihi Gezilecek Yerleri (1071 – 1299)
Bizans İmparatoru’nun Selçuk Bey’in soyundan gelen Alparslan’a yenildiği 1071 Malazgirt Savaşı’ylaAnadolu’da yeni bir dönem başladı. 1075 yılında Anadolu Selçuklu Devleti kuruldu ve 1082’deKayseri’nin Selçuklular tarafından fethedilmesiyle Kapadokya’da Selçuklular dönemi başladı. Yüzyıllarca Hristiyanların merkezi haline gelen bölgede Müslüman Türklerin himayesinin mutsuzluk yaratmadığı da Ihlara Vadisi’ndeki Aziz George Kilisesi’nin frekslerinde görüldüğü üzere II. Mesut’tan övgüyle söz etmesinden bellidir.
13. yüzyıl sonrasında Selçukluların zayıflamasıyla Anadolu Beylikleri ortaya çıktı. 1308 yılında Moğollar Anadolu’yu istila ederek Kayseri’yi yakıp yıktı. Gücünü iyice kaybeden Anadolu Selçukluları Kapadokya tarihinden böylelikle silinip gitti. 13. yüzyıl Selçuklu sanatını yansıtan Kapadokya’da tarihi yerler ve eserler arasında ise; Avanos’ta Selçuklu Sultanı izzettin Keykavus tarafından yaptırılan Sarıhan Kervansarayı, Alaaddin Keykubat döneminin mimarisi Alaaddin Camii, Karamanlılar döneminde yapılsa da Selçuklu mimarisine göre şekillenmiş Ürgüp Taşkınpaşa Camii, Ürgüp Kadınlar Kalesi, Temenni Tepesi ve Altıkapı Türbesi bulunmaktadır.
Osmanlı Döneminde Kapadokya ve Osmanlı Eserleri
Kapadokya Osmanlı döneminde en sakin ve en kalkındığı dönemi yaşadı desek yalan olmaz. Hristiyanlar Selçuklu döneminde olduğu gibi rahatça ibadet edebilecekleri bir hoşgörüyle karşılandı. Nevşehir, Niğde’ye bağlı küçük bir köy iken Damat İbrahim Paşa döneminde imarına girişildi ve Kapadokya’da tarihi yerler, Özkonak, Avanos, Gülşehir bölgelerinde camiler, çeşmeler, külliyeler yapıldı. Bunlardan biri de Yavuz Sultan Selim’in 1514’deki doğu seferinde yapılan köprüdür. Avanos’taki Ulu Camii, Gülşehir’deki külliyeler ve camiiler de Osmanlı’dan kalan eserler arasında sayılabilir. Cumhuriyetin kurulmasından sonra 1924 – 1926 yılları arasında nüfus mübadeleleriyle Hristiyan halk bölgeyi terk ederek arkalarında tüm medeniyetlerden izler taşıyan yapılar bıraktılar. Birçok kültürün, birçok inanışın atmosferine sindiği Kapadokya’yı bu kadar özel kılan, sadece peribacaları ve kaya oluşumlarının yumuşak tüflü yapısının kolay oyulmaya müsait ve barınmak için ideal olması değildi. Coğrafyası kıtaları birbirine bağlayan ticaret yollarının da uğrak yeriydi. Bağlayıcı ve birleştiriciliğini de kervansaraylarından, Müslüman himayesindeyken bile ayakta kalan kiliselerinden anlamak mümkün. Kapadokya bilinen tarihi kadar, ağızdan ağıza yayılan rivayetleriyle de gizemli. Her tarihin altında farklı bir hikaye, farklı bir söylence var. Peribacalarının oluşumundan, keşişlerin yaşamına kadar yüzlerce anlatımı olan Kapadokya tarihçesi kısa ve net olarak çok özel! Ve öylesine bilinmezi var ki, her medeniyetin hikayesini tekrar tekrar dinlemeye değer… (Tatlarini-Nevşehir)
(Kapadokya'dan bir görünüm: Uçhisar kalesi, Nevşehir)
(Nevşehir Kalesi)
Kapadokya Tarihi ve Kapadokya Krallığı - turkish lokum - 30-10-2017 Eline sağlık gerçekten çok güzel olmuş. Bende Nevşehirliyim ve evet orada gerçekten çok fazla kilise ve oyma ev var mesela rahmetli dedemin evi kayaların içine oymadır. Altında da depo olarak kullandıkları geniş bir alan var dedem oranın ibadet için kullanıldığını söylerdi ztn tavanında hz isa figürleri ve kabartma haçlar var. Ayrıca Nevşehir kalesini de eklersen güzel olur o kalenin özelliği altında dünyanın en büyük yer altı şehrinin bulunması tabi yeni bulunduğu için hala araştırmalar sürüyor. Uçhisar kalesi yakınlarında da dayımın bağı vardı orada dayım bir hıristiyan mezarı bulmuştu daha sonra turizm bakanlığı mezarı ordan taşıdı ben de yeri çapalarken üstünde chi rho sembolü olan bir taş bulmuştum kısacası Kapadokya kültür fışkıran dünyada eşi benzeri olmayan bir yerdir. RE: Kapadokya Tarihi ve Kapadokya Krallığı - Dionysos - 30-10-2017 Nevşehir Kalesi'ne ait görselleri ekledim. Bunun yanı sıra Yeraltı Şehirleri adlı yeni bir konu açarak, elde bulunan bilgiler ve görseller ile güzelce bir konu hazırladım. Kapadokya Tarihi ve Kapadokya Krallığı - Onur34 - 30-10-2017 Sayenizde kültürlendik efendim.Elinize sağlık Kapadokya Tarihi ve Kapadokya Krallığı - Dionysos - 30-10-2017 Rica ederim. Ne demek. Kapadokya Tarihi ve Kapadokya Krallığı - VladimirSzecny - 30-10-2017 Fotoğraflar o kadar güzeller ki içlerinde kayboluyorum.Ellerine sağlık. |