2021 Yaz Dungeons & Dragons Etkinliği
#41
Yarın etkinliğe katılamayacağım.
IbnE9P2.gif
Ara
Cevapla
#42
Fantasy Grounds'ta oda kuruldu.
Ara
Cevapla
#43
Fantasy Grounds'ta oda kuruldu
Ara
Cevapla
#44
Etkinlik bu hafta tatil.
Ara
Cevapla
#45
oda kuruldu
Ara
Cevapla
#46
Göldeki Yanılsama

Göldeki yıldırım ve Strahd’ın kükremesinin ardından hızlıca Baron’un evine dönmemiz gerektiğine karar verdim. Etrafa bakındığımda Ashley’i göremedim fakat bunu diğerlerine de belirtmedim. Baron’un evine döndüğümüz kapıda bizi Baron’un eşi karşıladı ve içeri buyur etti. Biz oturup soluklanırken Baron gelip bizi sorguya çekmeye çalıştı. Az kalsın Bakura her şeyi anlatıyordu fakat son anda Inrea ve benim müdahalem sayesinde hiçbir ilişiğimiz olmadığına ikna ettik. Bir süre sonra bir rahip geldi, Baron ve Barones’in merhum çocuğu üzerine uzun süre konuştular. İlgilenmediğim için konuşmaya kulak vermedim fakat rahip bir süre sonra çıkıp Baron ile birlikte sırtlarında bir tabut ile geri döndü. Tabutu açtıktan sonra eforsuz görünen bir büyü ile çocuğu diriltti. Böyle bir şey gerçekten mümkün olabilir miydi? Eilish ile maceralarımızdan bunu duymuştum fakat bu kadar uzun süredir cansız olan bir beden tekrar hayata dönebilir miydi? Ama Güneye gitmeliyim. Ormandaki adam öyle demişti. Güneye…

Aradan bir süre geçtikten sonra Bakura’nın aramızda olmadığını fark ettik ve Inrea ile birlikte aramaya çıktı. Kasabanın biraz daha ormanlık bir kısmında ayin yaparken kendisini bulduk. Kısa bir sohbetten sonra kasabada düzenlenecek kutlamaya karar verdik. Herkese şarap ikram edildi. Sanırım benim getirdiğim şaraplar. Tadında bir tuhaflık var sanki. Boğazım, içim, her yerim yanıyor. İnsanlar yere yığılıyor. Ben… Ben… Ben ne yaptım…
WhaW8Am.gif
Ara
Cevapla
#47
Yarın etkinliğe katılamayacağım.
IbnE9P2.gif
Ara
Cevapla
#48
Bugün etkinliğe katılamayacağım.
WhaW8Am.gif
Ara
Cevapla
#49
Etkinlik bugün tatil
Ara
Cevapla
#50
Yarın etkinliğe katılamayacağım.
IbnE9P2.gif
Ara
Cevapla
#51
Oda kuruldu
Ara
Cevapla
#52
Oda kuruldu
Ara
Cevapla
#53
Oda kuruldu
Ara
Cevapla
#54
Elda tüm tehlikeler tarafından etrafı sarılmış ve yalnız:

Screenshot_5.png
WhaW8Am.gif
Ara
Cevapla
#55
Oda kuruldu
Ara
Cevapla
#56
Odaya girdik.
Ara
Cevapla
#57
header_vallaki.png

Göçebelerin çadırından çıkalı ne kadar oldu? Bir hafta mı? İçinde bulunduğum lanetli topraklarda aylar geçirmiş gibi hissediyorum. Kapının hemen arkasında lanetli bir melek... Çadırdan sonra neler olduğunu yazarsam belki biraz rahatlarım. Ra sakınsın aklımı kaybetmek üzereyim. 
 
Kornelyus, Elda, Eşli ve Ayrina ile göçebelerin çadırından çıkıp Valaki'ye doğru gidiyorduk. Eşli yolda bulduğumuz terk edilmiş bir at arabasının atına atlayıp bizden ayrılmıştı. Biz Valaki'ye doğru gitmeye devam ederken yolda karşımıza bir yel değirmeni çıktı. Yel değirmeninden gelen poğaça kokularını hala hatırlıyorum. 
 
Kornelyus etrafı biraz karıştırdıktan sonra yaşlı bir kadınla karşılaştık. Yalan olmasın yaşına göre baya da çekici bir kadındı. Neyse konuyu dağıtmayalım biz konuşurken sevdiceğini yeni kaybeden Elda delirip göçebe kadına yaptığı gibi yaşlı kadının üstüne atladı. Kadın şükür direkt savaşmadı da Elda'yı kurbağaya çevirmekle yetindi. Tam olarak neler konuştuk pek hatırlamıyorum. Ama ondan sonra değirmenden çıkıp gittik. 

Sanırım Kornelyus'tu. Üst kattan çocuk çığlıkları duyduğunu söylemişti sanırım. O günler o kadar bulanık ki. Sevgili Kornelyusun yüzünü bile zar zor hatırlıyorum. Ra biraz daha zaman verseydi belki kurtarabilirdim onu. 

Elda kurbağa formundan normale dönene kadar yaklaşık bir saat dışarıda dolaştık. Ardından yel değirmenine geri dönüp çocukları kurtarmak için içeri girdik. İlk katı gizlice geçip ikinci kata girdik. Yaşlı kadın altımızda kalmıştı. Belki üçüncü kata girmiş olabiliriz. Detaylar aklımda değil. Önemli olan yaşlı kadının bir alt katımızda olduğu. 

Biz gizlice ikinci (ya da üçüncü) kata çıkınca iki mahlukatın kafeslere hapsettikleri çocuklara iğneler batırarak işkence ettiğini gördük. İlk biz saldırmıştık tabi. Mahlukatların ikisini de biraz hırpalayıp camdan aşağıya attık. Çocukları kafeslerinden çıkarırken alt kattaki yaşlı kadın geldi. Meğerse o da cadıymış. Cadı olduğunu bilsem küpemle bir tutam saçımı vermezdim. Halbuki yüzü ve vücudu da hiç deforme olmamıştı. 

Cadı kadınla savaşmaya başladık. Savaş kanlı geçti. Kornelyus kadının saldırıları karşısında yere düşmüştü. Kadın da tam ölmek üzereyken ışınlanıp kaçtı. Kornelyusu o gün kaybettik. Bir şey demeden yel değirmeninden çıkıp Valaki'ye doğru yola koyulduk. O değirmeni neden hala yakmadım diye hayıflanırım. Valaki'ye geri döndüğümde yapacağım ilk iş o değirmeni yakmak olacak. 

Kornelyus'un yasını tutarken Valaki'ye vardık ve Ayrina ile orada vedalaştık. O arada Eşli geri geldi tabi. Strad'ın şatosuna gidip vampir olmuş. Kiliseyi soymak için plan yaparken bir köylü bizi duyup muhafızlara doğru koşmaya başladı. Ben de adamı yavaşlatsın diye kargamı yolladım peşinden. Kargam köylünün gözünü oyup ölmesine sebep oldu. Ra'ya şükür tapınakta aldığın oyunculuk dersleri sayesinde köylüleri de bizi sorgulayan muhafızları da kandırmayı başardım. Köylünün cesedini orada bıraktık. Basit bir kafirdi sonuçta. Sahi Kornelyus da kafirdi. Ama bu konu hakkında düşünmek istemiyorum. 

Valaki'de yaptığımız ilk iş Baron'un yanına gitmek oldu. Baronla ilgili meseleleri tartışırken Elda Baron'un köpeklerinden rahatsız olup Baron'u azarlamaya başladı. Handa içip içip sarhoş da olduğu için kılıç çekti en sonunda Baron'a. Elda'yı sakinleştirip kılıcını geri kınına soktururken bu sefer Eşli hayali bıçaklarıyla Baron'u öldürdü. Tek bir yara izi yoktu. Köpekleri bile anlamamıştı ne olduğunu. Sahi Eşli'ye neden Baron'u öldürdüğünü hiç sormadım. Ama boğazına kılıç dayandıktan sonra bize ne yapacağını az çok tahmin edebiliyorum. Neyse Baron öldü. Ben de muhafızları çağırıp ne olduğunu bilmediğimizi, birden öldüğünü söyledim. Muhafızlar doğal olarak inandı. Solgun ten rengi ve ince vücut yapısı ile oldukça dikkat çekici biri olan Barones'e taziyelerimizi ilettikten sonra hana geri döndük. O arada pazara uğrayıp birkaç eşya da sattım tabi. Her neyse hana dönerken biraz para kazanmak için Eşli ile küçük bir dümen çevirdik. Ben masaya çıkıp oryantal yeteneklerimi sergilerken Eşli birkaç tüccarın kesesini cepledi. Keselerden pazarda kazandığım paranın onda biri ancak çıkmıştır ama para da para sonuçta. Eşli kazandığımız paranın büyük kısmını bana vermişti bu arada. Pazardan kazandıklarımla ona bir yemek ısmarlasam iyi olur. Sahi adam vampir. Benim de Ra sağ olsun yemeğe ihtiyacım yok. Neyse. 

En son ne yazıyormuşum? Han. Evet. Tüccarları soyduktan sonra handa yeni biri ile tanıştık. İnreya. Kendisi pek ilgi çekici bir karakter değil. İyilik, iyilik diyen kafir tiplerden. Sahi Eşli'den daha zeki ama o konuya daha gelmedim. 

İnreya ile tanışıp yemek yerken Ayrina'yla da karşılaştık. Ne yapacağım Valaki'de derken hana bir yığın asker girdi. Dediler gel bizimle Ayrina. Biz dedik neden. Nedenini de söylemediler. Kızı köye getirmek için çekmediğimiz kalmamış. Sinirimiz bir gerildi. Kafamız da hafif uçuk. Çektik kılıçları savaşmaya başladık. Gerçi ben kılıç kullanmıyorum lafın gelişi işte. 

Savaşımıza pek savaş denemez. Buranın insanı çok zayıf. Tek muhafız başı biraz sağlamdı ama onun da işini hızlıca hallettik. Handan kaçarken biz cesetleri arabalara yükledik, Eşli de gördüğü bir adamı kovaladı hanın içinde. Sonra ikinci kattan bahçeye atladı. Neden böyle şeyler yapıyor açıkçası anlamıyorum. Yeni vampir olmuş hevesini çıkarıyor sanırım. Her neyse muhafızların cesetlerini yükledik arabaya sonra kullanmak için. Yaralı yakaladığımızdan da bir şeyler öğrenmeye çalıştık ama işe yaramadı tabi. O yüzden direkt köyden kaçmaya karar verdik. Eşli kılık değiştirdi arabanın başına geçti. Biz de arkada cesetlerle oturuyorduk. Yolumuzu bir muhafız birliği sardı. Boris diye bir liderleri var. Savaş sırasında görebildim yüzünü. Ne yakışıklı adam ne yakışıklı. Çok da zekiydi rahmetli. Hem Eşli'nin kılığının sahte olduğunu anlamadı hem de yalan söylediğini anladı tek çırpıda. Savaşa girdik sonra. Eşli ve Elda fena yaralandılar. Karşımızda neredeyse on kişi zira. Onlar muhafızları oyalarken ben bir parmak şıkırtısı ile yarısını öldürdüm. Geri kalanı da yaralanıp kaçtı. Boris de ölenler arasındaydı. Onun cesedini arabaya yükleyip yolumuza devam ettik. 

Valaki'den çıktıktan sonra bir gölün kenarına kurulmuş bir kuleyle karşılaştık. Kule de... Dışarıdan garip sesler geliyor. Yazdığım yeter. Elda ve İnreya'ya baksam iyi olacak.
[+] 1 üye Onur34 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#58
unknown.png

Vallaki'de başımıza gelen şey. Sadece daha vampirli ve sarhoş elflisi.
Ara
Cevapla
#59
(26-01-2022, 18:06)Onur34 : unknown.png

Vallaki'de başımıza gelen şey. Sadece daha vampirli ve sarhoş elflisi.

Bir diğer büyük fark sizi aranan yapan şey baronu öldürmek değil daha sonra şehirde hayatta muhafız bırakmamanızdı
Ara
Cevapla
#60
Hatırlayabildiğim en eski anı bir çayırla ilgili. Çimler yeşildi. Ayaklarım nehrin içindeydi ve karşıda hocalarım savaş esirlerinin kafalarını kesiyordu. Nehrin karşısında bir kedi gördüğümü hatırlıyorum. Kara bir kediydi. Gözlerimin içine baktı. Ardından arkasını dönüp gitti. Kendimi ne kadar zorlasam da hatırlayabildiğim en eski anım bu. 

Eski hocalarımın tabiriyle halkımdan "kurtarıldıktan" sonra gençliğimin büyük kısmını Abdülrezzak'ın Askerleri'nde geçirdim. Dediğim gibi en eski anılarımda bile örgütteydim. O yüzden halkımın neye benzediğini ya da ne yapmaya çalıştıklarını bilmiyorum. Buralarda benim gibi derisinde yer yer pulları olan başka biriyle de karşılaşmadım. 

Gençliğime dönecek olursak, on yaşıma kadar örgütte büyütüldüm. On yaşını geçtikten sonra bazı işlere veriliyorduk. Kimi silah yapımına yardım ediyordu, bazıları gözcülük yapıyordu bazıları da evlendiriliyordu. Bana da gözcülük işi çıkmıştı. Örgütün saldırmaya hazırlandığı bir şehirde gözcülük yaparken pazarda tek başıma dolanıyordum. Muhafızların yerlerini ezberliyor, sayılarını çıkarıyordum. Ve bir adamla karşılaştım. Daha doğrusu çarpıştım. Muhafızları fazla dikizlediğimden olsa gerek görmemiştim adamı. 

Adam bana ben de adama baktım. Kapşonunu başına geçirmiş, yaşlı bir adamdı. Gözleri soğuktu ama ona karşı ilginç bir yakınlık hissettim. O da bana karşı bir yakınlık hissetti sanırım. Herhangi bir şekilde gülmedi. Sadece kol çantasından bir kitap çıkartıp bana verdi. Kitaba şaşkınlıkla baktım. Kara ciltli, kalın bir kitaptı. Ciltinin ortasında bir taş parçası vardı. Mor, ışıltılı ve uğursuz bir havaya sahip bir taştı bu. Ne kadar uzun süre bakarsanız sizi içine çeken bir şeydi. Soru sormak için kafamı kaldırdığımda adam gitmişti. Sanki buhar olup uçmuştu. 

Kitabımı aldıktan sonra birkaç yılımı daha örgütte geçirdim. Geceleri kitabımı gizlice okuyor, daha doğrusu okumaya çalışıyordum. İçindeki resimler gece rüyalarımı karartıyordu. Ama yazıları okuyamasam da bu kitabı anlamam lazımdı. Anlamalıydım. Örgütün sınırdan kaçırıp satarak para kazandığı yasadışı kitapçık ve posterleri de inceleme fırsatım olmuştu daha önceden. Çoğu resimli yazılar olan bu şeyler yine birkaç basit kelime dışında anlayamadığım çok yabancı bir dilde yazılmış olurdu. Ama onların resimleri normal insanları tasvir eden, insani şeylerdi. Bu kitabın tasvirleri ise insan aklının almak istemeyeceği şeylerdi. Ama anlamam lazımdı. Beni belki ilk ve son kez anlayan, birkaç saniyeliğinde de olsa gördüğüm ve halkımdan olduğuna inandığım adam vermişti bu kitabı bana. Bir amaç, bir anlam olmalıydı. Ve bir gece, uyurken o anlamı yakaladım.

Rüyamda ıssız bir arazideydim. Arazi paramparça haldeydi ama nasıl oluyorsa birlikte duruyordu. Elimde adamın bana verdiği kitap, karşımdaysa da bir dağ kadar büyük bir yaratık vardı. Kolları yüzlerce yıllık meşeler kadar uzun ve kalın, gövdesi ur ve şişliklerle dolu, ağzı sonuna kadar açık, bir dudağı yerde diğeri gökte. Dişleri o güne kadar gördüğüm bütün kılıçlardan daha uzun, parlak ve keskin. Gözleri ölü balıklarınki gibi ruhsuz ve beni dikizliyor. Sivri kulakları... Karşımdaki yaratık bir kediydi. Ya da en azından kediye benzeyen bir şeydi. 

Korkuyla geri çekildim. Kaçıp kurtulmak istiyordum. Bana doğru gülümseyen yaratık ise tek bir şey söyledi. "Oku." 

Yaratığın emrinden sonra uyandığımı hatırlıyorum. Örgütte kaldığım yıllarda Allah'ın peygamberleri ile rüyalarla konuştuğunu öğrenmiştim. Ama gördüğüm şey Allah olamazdı. Sonra aklıma geldi. Azrail'in birinin canını almadan önce güzel ya da korkunç suretlere büründüğü. Etrafıma baktım. Hala yatağımdaydım. Diğerleri da uyumaya devam ediyordu. Yastığımın içini kontrol ettim. Kitap hala oradaydı. Ölü değildim. Allah bana ikinci bir şans vermişti. Ama ne yapacağımı söylememişti. 

O günden sonra eskisi gibi olamadım. AA'dan kaçıp amacımı keşfetmek için oradan buraya savruldum. Aç kalmamak için avcılık yaptığım oldu. Ama okla avlanmıyordum. Zira artık yanımdan bile ayırmadığım kitabı okuyabiliyordum. Okudukça yeni şeyler öğrendim. Büyüler yapabilmeye başladım. Kitabı açıp cümleleri tekrar edip söylenenleri yaptıkça ellerimden alevler çıkartmaktan ışınlanabilmeye kadar bir sürü şey yapma yetisi kazandım. 

Örgütten kaçtıktan sonra çok bir şey yaptığım söylenemez. Oradan buraya dolandım. Kitabı okumaya devam ettim ve altında yatan ilmi anlamaya çalıştım. Ama Allah'ın işine akıl sır ermez. O yüzden meleği bana yeniden kedi formunda görünene kadar çok önemli bir şey yapmamaya karar verdim. Etrafta dolanıp kedi kulağı ameliyatım için altın biriktirmek dışında daha önceden bahsettiğim resimli kitapları okuyarak zamanımı harcıyordum.

O günü çok iyi hatırlıyorum. Mzange'nin ünlü şelalesine doğru bir iş için gidiyordum. Gece kampımı kurmuş çantamdan okumak için dergilerimi çıkarıyordum. Ve dergilerimin arasından bir mektup buldum. Daha önce burada değildi. Açıp okumaya başladım. Dergilerden sıkıldığımda ise uyumaya başladım. Rüyamda yine Azrail çıktı karşıma. Yine devasa bir kedi formundaydı. Büyük dişlerini göstere göstere sırıtırken bana şunları söyledi. "Kâfir... ateş." 

Azrail'in sözleri ardından uyandım. Kamp alanımda değildim. Elimde kitabım, sırtımda çantam vardı. Ama kamp alanında değildim.
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.