Yaşadığımız onca korkunç yıl ardından Şövalyelik Tarikatı'nın büyük ustalara kendimi yeniden ispat etmem lazım. Bunu da yapmanın en iyi yolunun yeniden onurlu fetihler yaparak ülkemizi eski şanına döndürmek olduğunu biliyorum.
Yeniden büyük bir fetih harekatını girişecek isek elbette bunu onurumuzla yapacağımız kadar paramızla yapacağız. Bu yüzden ülke genelindeki vali ve belediye başkanlarını sarayımda topladım ve şerefli Bretonnialı çiftçilerimize mahsulleri için nasıl ekonomik yardımlarda bulunabileceğimiz hakkında uzun bir toplantı yaptım.
Ordumu gözcülük yapması için savaşta olduğum tüccar bozuntuları ve barbar canavarlar ile paylaştığım sınıra çektim.
Tekstil ve askeri alanda başkentimizde yatırımlar yaptım ve konseyime danıştıktan sonra Eyalet genelindeki çiftçilere eski kudretli günlerimize dönmemizde daha da yardımcı olmaları için Aşar vergisini yeniden yürürlüğe koydum.
Yeşilderili canavarlar peşimizi bırakmıyor ve özellikle köylülerimize zarar verip, huzur dolu topraklarımızın huzurunu kaçırmaya yeniden cüret ediyorlar. Bu terbiyesizliğin intikamını alacağıma dair yemin ediyorum. İşim bittiğinde bu topraklarda tek bir canlı yeşilderili dahi kalmayacak.
Ama şimdilik eyalet genelindeki Aşar Vergisini kaldırıp, yeşil derililerin zulmüne uğrayan köylülerimizi Leydilerine karşı saygı gösterip sabretmelerini sağlıyorum. Kalıcı bir çözüm olmasa da, en azından isyanın çıkışını geciktirmesini umut etmekteyim.
Düşmanı daha yakından takip etmek ve olası bir saldırılarında onları püskürtmek için düşman topraklarına giriyorum.
Uzun bekleyişim ardından kimse bize saldırmayınca ve iki düşman yerleşimi de alabileceğimizden daha iyi korundukları için ordumu yine topraklarıma doğru çekiyorum ve köylüleri silah altına almaya başlıyorum.
Güneyimizdeki insanlar ile saldırmazlık ve ticaret anlaşmaları imzalıyoruz. İnsanlar arasındaki birliktelik bizim için her şeyden daha önemli.
Silahlandırdığım köylülerin fazlalığı konusunda konseyim beni uyarıyor. Bir daha ki sefere silahlanma oranına dikkat edeceğimi söyleyerek konuyu kapatıyorum.
Güney tarafındaki savunmalar çok güçlü olunca ordumla Doğu seferine çıkmaya karar veriyorum ve bulabildiğim bütün ağaçları kestirerek atlılardan kuşatma silahlarıma hepsini akıntılı nehire karşı koruyabilecek kadar güçlü ve büyük gemiler yaptırıyorum.
Gemilerimiz bizi yüz üstü bırakmıyor ve kısa bir süre sonunda düşman topraklarına varıyoruz. Askerlerimin bu savaşı kazanmak zorunda olduğumuzu iyice anlamaları için bütün gemileri yakıyorum. Sonuçta bu diyarda ağaçtan bol ne var?
Kıyıya ayak bastığım zaman, seferler yüzünden yarım bırakmak zorunda kaldığım toplantının bittiğini öğreniyorum. Şövalyelik Tarikatına saraydaki soylulara Şövalyelik kurallarını öğretmesi rica eden bir mektup yolluyorum.
Düşman kasabasına giriyoruz. Küçük bir direniş olsa da, ne zamandır savaşmadığım için bu kolay savaşı kendim yönetmeye karar veriyorum.
En önde köylüler ve askerlerim, arkada ben ve sevgili sahirem, bizim arkamızda ise okçularım ve onlara göz kulak olması için bıraktığım güvenilir mızraklı askerlerim.Onların da arkasında kuşatma için olduğu kadar, meydan savaşında da iyi iş gören trebüşelerim. Kanatla ise güvenilir şövalyelerimi konuşlandırdım. Savaş tamamen bizim lehimize olsa da, insan kaybını minimumda tutmak istediğim için bu savaşta oldukça dikkatli olamam lazımdı.
Düşman kendi azlığına bakmaksızın bize doğru bir hücuma girişiyor. Ben de onları beklemek yerine ordumu harekete geçiriyorum.
Attığımız devasa taşlardan yıpranan düşmanın sağ kanadı iyice ayrılırken, özellikle Pegasus Şövalyelerimiz düşmanın ok atışları ile yıpranmaya başladı. Ben de onları şimdilik geri çektim.
Düşman iyice yıpranırken, askerlerimi atağa kaldırdım ve sadık şövalyelerim ile yanlarını sarmaya başladım.
Düşman usanmadan kaçırdığımız süvarileri takip edip ok atışlarını sürdürürken, en sonunda bizim okçularımız da atışlarına başlayabilecek menzile girebildiler.
Sağ kanattaki düşman okçuları tek kaldığı için kaçıp duran şövalyelerime saldırmaları için emir verdim.
Cephenin arkasına sarkıp okçularıma saldırmak isteyen hain düşmana geride bıraktığım mızraklı birlik ve ok atışlarım ile cevap verdim. Sol kanattaki şövalyelerimizin başı olan Sir Steffen nedense düşmanı arkadan vurmak veya kaçan birlikleri kovalamak yerine olduğu yerde durmayı seçmişti.
Düşman lordunu araya alan birliklerimiz biricik sahiremiz tarafından kutsandı ve savaşlarına çok daha iyi bir şekilde devam etmeye başladılar. Sağ Kanar Şövalyeleri ise düşman okçularını kaçırmaya başlamıştı bile.
En sonunda Sir Steffen yararlı bir iş yapmaya karar verdi ve askerlerini ok yağmuruna tutan okçulara karşı hücuma geçti. Düşmanın sözde lordu ise birbirinden cesur askerlerimiz karşısında umudunu iyice yitirmeye başlamış, korumaları silah bırakıp kaçmaya veya teslim olmaya başlamıştı.
Kahramanca saldırılarım ve okçularımın yeteneği ile bizi pusuya düşürmek isteyen kahpe mızraklıları yeniyoruz.
Düşman birimlerine arkadan saldıran şanlı Şövalyelerimiz ile birlikte zaferi kucaklıyoruz.
Savaş sonunda kahpe ok ve kaya parçalarından korunmamı sağlayacak okunmuş bir sancak buluyorum.
Ordumuzun şanlı zaferi Leydi'yi memnun ediyor ve bize kutsamasını lütfediyor.
Tek bir kadının namusuna veya bir eve dokunmadan girdiğimiz kasabaya yaptığımız ilk şey halkımıza yeni katılanlara yeni tarlalar açarak istihdam sağlamak.
Nehir geçişi ve kazandığım taze sefer bana ordumu nasıl daha verimli bir şekilde bir yerden bir yere götürebileceğimi öğretti.
Biricik sahirem ise savaş alanında elde ettiği deneyim ve bilgi ile Gökyüzü İlminde kendini geliştirmeye başladı.
Ben ordum ile kazandığımız zaferi kutlarken, tat kaçıran bir mektup elime geçiyor. Mektup benim yokluğumda konseyi yöneten baş bilgem İvertt'in mührünü taşıyor. Mektubu açtığımda bir kağıt dolusu yazı sadece yeşilderelilerin baskınlarından bıkan köylü halkın bir isyan planladığı hakkında. Marienburg'da toplanmaya başlayan düşmanın yanı sıra, bir de başkentimde çıkacak bu isyanın beklediğimden daha erken olması ise tam anlamıyla hayal kırıcı. Ama Bretonnia'nın Kralı ben Aslan Yürekli Louen, asla bu kadar kolay pes etmeyeceğim.