02-02-2019, 17:18
(Son Düzenleme: 03-03-2024, 16:27, Düzenleyen: Elefsar. Toplamda 1 kere düzenlenmiş.)
Gaius Marius (MÖ 157 - 86)
Gaius Marius yetenekli bir komutan ve Roma'yı çöküşün eşiğinden kurtarmış önemli bir devlet adamıydı. Başarıları sonrasında halk tarafından bir kahraman olarak görülen Marius zaman içerisinde bu saygınlığını yitirse de, güç sahibi olmayı yine de başardı. Kendisi antik tarihçiler tarafından genellikle olumsuz bir şekilde anılan bir figür olsa da, modern tarihçiler Gaius Marius'un hikayesine daha tarafsız yaklaşmaktadır.Marius milattan önce 157 senesinde Arpinium yakınlarında Ceraete isminde bir şehirde fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Marius'un ailesinde bu zamana kadar hiçkimse bir kamu görevinde dahi yer almamıştı, çocukluğunda sefalet içerisinde büyüyen Marius'un da bu şekilde bir yol izlemesi kendisinden beklenmiyordu.
Genç yaşlarda Roma lejyonlarına katılan Marius Roma politikasında önemli kişilerle ilişkiler kurarak güç basamaklarını teker teker tırmandı. İlk olarak Askeri Tribune kadrosuna, ardından da milattan önce 119 senesinde Plebian Tribune kadrosuna seçilen Marius, bundan 4 sene sonra Praetor oldu ve İberya'da bir bölgenin valiliğine getirildi. Politik kariyeri boyunca herkese becerikli ve vicdanlı biri olduğunu gösteren Marius halk gözünde öyle bir yer edindi ki, Romalı tarihçi Sallust'un tabiriyle hangi konuma gelirse gelsin daha iyisine, daha üst konuma aitmiş gibi görülüyordu.
Numidya Savaşı
Valiliği sonrasında Marius'un politik kariyeri bir süreliğine duraksama dönemine girdi, bu esnada Julia isminde, soylu bir aileden gelen bir kadınla evlendi. Marius'un eşi Julia'nın gelecekte böbürleneceği bir yeğeni olacaktı: Jül Sezar. Marius'un politik kariyerinde bu duraksama dönemi uzun sürmedi, milattan önce 109 senesinde Konsül Quintus Caecilius Metellus tarafından Numidya ile Roma adına utanç verici bir biçimde uzun sürmüş olan savaştaki sorunu çözmesi üzere Marius'u görevlendirdi. Marius'u Legate olarak atayan Metellus, Afrika topraklarına birlikte seyahat ederek Numidya Savaşında Kral Jugurtha'nın birliklerine karşı harekata hazırlanmaya başlasa da bir süre sonra Marius Metellus'un stratejilerinin fazla muhafazakar olduğunu düşünerek Roma'ya geri döndü.
Roma'da halk tabakasının en altını hedef alarak üst kademeleri ve aristokrasiyi eleştiren Marius, milattan önce 107 senesinde populist stratejisi sayesinde Konsül seçildi. Politik nüfuzunu kullanarak Metellus'u Numidya cephesinden geri çektirmeyi başaran Marius oradaki savaşın tam kontrolünü ele aldı. Eskisine oranla daha geniş, ancak Roma geleneklerine aykırı bir biçimde gönüllü askerlerin de dahil edildiği yeni bir ordu kuran Marius Numidya Kralı Jugurtha'nın güçlerinin üstüne yürüdü. İki yıl sonra Jugurtha'nın dostlarından birisi Jugurtha'yı oyuna getirerek onu kaçırıp Roma'ya teslim etmeyi kabul etti ve Marius'un önde gelen kurmaylarından Sulla Jugurtha'yı teslim aldı.
Cimbri Savaşı
Numidya Savaşı başarılı bir şekilde sona erse de Marius kutlamaya pek zaman bulamadı çünkü Cimbri isminde bir barbar kabilesi Roma topraklarına giriş yapmıştı. Cimbriler Teutones, Ambrones ve diğer kabilelerle bir ittifak kurarak Roma'ya meydan okuyordu. Buna cevap olarak milattan önce 105 senesinde Marius anayasaya aykırı bir biçimde tekrardan Konsül olarka seçildi ve barbar istilasına karşı Roma'yı savunmakla görevlendirildi. Numidya Savaşındaki zaferi için bir seremoni düzenlendikten sonra ordusuyla birlikte kuzeye çıkan Marius Roma'nın kaderini belirleyecek bu muharebe için birliklerini hazırlasa da, karşısında uzun bir süre barbar ordusu göremedi. Bu süre zarfında Roma tarafından tekrar tekrar Konsül seçilen Marius'un gözcüleri tam 3 sene sonra 2, bir ihtimal 3 kol halinde barbar ordularının yaklaştığının haberini ulaştırdı.
Marius aceleyle barbar ordusuna karşı harekete girişti ve akıllıca bir biçimde bu kabilelerle birlikte değil, stratejik hatalar yapmalarını bekledikten sonra hepsiyle ayrı bir biçimde muharebeye girişti. İlk olarak Ambrones kabilesinin askeri gücünü ortadan kaldıran Marius, Teutones'i de yenilgiye uğrattı. Milattan önce 101 senesinde tekrar Konsül seçilen Marius, Cimbri ile savaşa devam ederek kabileyi ortadan kaldırdı. Kayıtlarda tek bir muharebede Romalıların 360 bin kişi öldürüp, bunun dışında 150 bin de esir alıp köle olarak satıldığına dair bilgiler vardır.
Marius Reformları
Marius'un bu uzun süren komutanlığında yenilikçi bir komutan olduğunu göstermişti, bu yenilikçi yaklaşım kendisini sonraları çok sayıda askeri reform olarak gösterdi. Marius'un bu geleneksel dışı yaklaşımının ilk örneği Numidya ile olan savaşta halkın tüm kesimlerinden asker kabul etmesidir. Bu durum Marius'tan sonra da devam etti ve Roma'nın askeri kapasitesini ciddi oranda arttırdı.
Cimbri Savaşı esnasında ordusunda yavaş hareket eden hayvanların kullanılmasına izin vermeyen Marius, böylelikle ordunun manevra kabiliyetini ve hızını güçlendirdi. Bu durum erzakların taşınma işinin lejyonerlere kalmasına sebep oldu. Her ne kadar bu karar askerlerin hoşuna gitmemiş bir reform olsa da, bu karar da Marius'tan sonra Roma ordusunun genel işleyişi haline geldi.
Marius aynı zamanda ordusuna sembol olarak sadece gümüş kartalı kullanan ilk generaldi. İşin esasında sembol olarak herhangi bir hayvan kullanılabiliyordu, ancak Marius'un ardından kartal sembolü lejyonlarla özdeşleşti.
Sosyal Savaş
Cimbri Savaşının ardından Roma'ya dönen Marius Roma'da kahramanlar gibi karşılandı ve zaferi adına bir seremoni daha düzenlendi. Marius tekrardan Konsüllüğe aday oldu ve seçmenlere rüşvet vererek seçilmesini garantiledi. Milattan önce 100 senesinde politikada aktif rol oynamaya devam eden Marius, Saturninus gibi şaibeli kişilerle ittifaklar kurmaya devam etti. Saturninus'un bir süre sonra isyan bayrağı açması Marius'un ordu kurarak Saturninus'u etkisiz hale getirmesiyle sonuçlandı. Ancak bu olay Marius'un zamanında Saturninus ile olan ittifağının açığa çıkmasına sebep oldu ve Marius'un prestiji halk gözünde zedelendi.
Marius bundan sonraki birkaç seneyi Roma Senatosunda sakin bir şekilde geçirse de, milattan önce 91 senesinde Roma'nın İtalya'daki müttefikleri isyan bayrağı açıp Sosyal Savaşı başlattılar. Roma'daki yönetici elit sınıf Marius ve diğer deneyimli askeri isimlerin Roma birliklerini İtalyanlara karşı yönetmeleri talebinde bulundu. Marius bu talebe olumlu karşılık verdi ve milattan önce 90 senesi boyunca lejyonlara komutanlık etti. Bir süre sonra Marius yüksek ihtimalle Senatodaki düşmanları tarafından konumundan ayrılmaya zorlandı.
Pontus Savaşı ve Sulla
Sosyal Savaş sona ererken Pontus Kralı Mithridates Roma için bir tehdit oluşturmaya başladı ve Marius bu tehditi karşılamak adına gönüllü oldu. Ancak Mithridates'e karşı kurulan ordunun komutası Marius'a değil, Sulla'ya verildi. Sulla sefere hazırlanmak üzere bölgeye hareket edekren Marius yine prestiji şaibeli bir başka Tribune olan Sulpicius ile birlikte hareket ederek ordunun komutanlığını Sulla'dan almak için bir yasa çıkarttı. Sulla bu yasaya rağmen ordunun kontrolünü bırakmayıp tam tersi ordusuyla birlikte Roma'ya hareket etti. Marius'un güçleri kaçmak zorunda kaldılar ve Sulla fiilen Roma Cumhuriyetinin kontrolünü elde etti.
Pontus Kralı Mithridates ile karşılaşmak için tekrar seyahate çıkmadan önce Sulla Marius'u vatan haini ilan etti ve başına ödül koydu. Bu sebeple Marius sürekli bir şekilde kaçmak zorunda kalarak sefil bir hayat sürdü. Nihayetinde Afrika'ya kaçan Marius bir gün Roma'ya dönmek umuduyla ordu kurmaya çalıştı. Milattan önce 87 senesinde cumhuriyetin 2 Konsülü Cinnav e Octavius arasındaki anlaşmazlık Marius için bir fırsat olarak belirdi, ordusuyla İtalya'ya hareket eden Marius Cinna'nın hizmetine girme teklifinde bulundu.
Konsül Cinna'ya yardımcı olan Marius, Octavius'un yenilmesini sağlasa da, şehirdeki karşılanışı önceki seferlere nazaran çok farklıydı. Marius yine Roma'nın koruyucusu olmuştu ancak Cinna aldığı zafer sonrasında kişisel sorunlarını çözmeye odaklanmış, yargılama yapmaksızın çok sayıda düşmanını ortadan kaldırmıştı. Marius'a düşmancıl yaklaşan antik tarihçiler genellikle bu infazları Marius'a da bağlasa da, olaya objektif yaklaşıldığında kayıtlarda Marius ile ilişkili infazların sayıca çok az olduğu görülür. Tabi bu dönem Sulla'nın binlerce kişinin hayatını kaybettiği hükümdarlığına nazaran daha tercih edilesi görülse de, Marius'un geldiği bu nokta zamanında elde ettiği saygınlığı yerlebir etmişti.
Marius yedinci kere Konsül seçildikten kısa bir süre sonra, milattan önce 86 senesinde hayatını kaybetti. Kendisinden önce kimse Roma'da 7 kere Konsül seçilmemişti. 70 yaşında ölen Marius'un ölüm sebebi olarak akciğer zarı iltihabı teşhisi konuldu. Marius için güzel bir cenaze töreni düzenlense de Pontus'taki savaştan dönen Sulla Marius'un cesetini topraktan çıkartmıştır.
Marius'un Tarihteki Etkisi
Marius önemli bir general ve askeri reformcu olsa da, güce ve istediklerine ulaşmak için izlediği yol kendisinin çöküşünü getirmiştir. Marius her ne kadar zamanında Roma'nın kurtarıcısı olarak anılsa da, Roma Cumhuriyeti'nin çöküşünde ve Roma İmparatorluğu'nun doğuşunda çok önemli bir role sahiptir.
Roma lejyonlarında sebep olduğu yapısal değişiklikler etkili olmuş olsa da, Sulla ile olan ilişkisi Roma'ya pahalıya patlamıştır. O zamana dek olan ordulara atamaları Senato'nun yapması geleneğini bitirmiş, Sulla'ya verilen ordunun kontrolünü elde etmeye çalışmıştır. Ordulara halkın alt tabakasının da kabul edilmesi askerlerin generale olan sadakatini arttırmış, ancak senatoya olan sadakatlerini azaltmıştı, çünkü savaş bittiğinde askerlere toprak bölüşümünü Senato değil generalin kendisi yapıyordu. Bu sistem Sulla gibi figürlerin ortaya çıkmasını sağlamış, gelecekte Roma'nın sayısız iç savaş geçirmesine ve nihayetinde Cumhuriyetin düşüşüne sebep olmuştur.