27-01-2021, 23:50
(Son Düzenleme: 06-02-2021, 00:36, Düzenleyen: Ecdad Computer.)
Zifiri gecenin karanlığından çıkagelen bir yabancı...
Gökyüzünde ay ve yıldızlar bile görünmüyor, o sessiz gece gitgide karanlığa boğuluyordu. Citadel muhafızları sokaklarda devriye gezerken meşale kullanmak zorunda kalıyordu. Lakin her gece balkonumu ziyaret eden adam ışığa pek de ihtiyaç duymuyordu adının Aikanaro olduğunu öğrendim ve karanlıkta da ışıkta olduğu kadar iyi görebildiğini söyledi sadece geceleri ortaya çıktığını düşünürsek, bu mükemmel bir yetenekti.
Yardımcıma onu yanıma çağırmasını söyledim ve ilk bakışta tedaviye ihtiyacı olduğunu düşündüm. Solgun bir hali, ve yakışıklı yüzünde sanki tarifsiz bir acıya maruz kalıyormuşçasına bir ifade okunuyordu. Gözlerinin altındaki karanlık halkalar, tükenmişliğini gösteriyordu fakat tetikte, gergin ve neredeyse çıldırmış gibiydi. Hasta olduğu konusunda ki kanımı çabucak ortadan kaldırdı ve özel bir şey hakkında konuşmak istedi.
"Vampirizm," dedi ve sorgulayıcı bakışımı görünce duraksadı.
"Hayatımın bu yeni evresini anlayabilmem için birisi, sizin yardımınıza ihtiyacımın olacağını söyledi." dedi bende "Bunu size kim söyledi ?" diye sordum gülümseyerek.
"Aeralria Rumil." dedi kendisini hemen hatırladım. Cesur ve güzel bir şövalyeydi, vampirlerin doğaları hakkında hayal ve gerçekleri ayırt edebilmek için benden yardım istemişti. Son görüşmemizden bu yana neredeyse iki yıl geçmişti ve tavsiyelerimin işine yarayıp yaramadığını soramamıştım. "Onunla mı konuştunuz ? hanımefendi nasıl ?" diye sordum.
Soğuk bir şekilde "Öldü," diyerek cevap verdi şaşkınlığımı fark edince, durumu hafifletmek için ekledi, "Tavsiyelerinizin çok kıymetli olduğunu söylememi istedi en azından bir vampir için."
İç sesimle bir anda onunla en son konuşmamızda, vampir olduğundan şüphelendiği birini takip ettiğini söylediğini anımsadım. Düşüncelerimi okumuşçasına "O, kadını öldürdü." dedi bende "Verdiğim tavsiyeler yeterli olmamış demek ki." diye iç çektim. "Bizler hakkında bildiklerinizin sizin için bile yeterli olacağını düşünüyormusunuz ki ?" dedi ve devam etti.
"Uzun yıllar önce bir üniversitede öğretmendim ve öğretmenlik yaptığım yıllarda tek bir şey öğrendim bir öğrencinin öğretmenine doğru soruları sormadığı sürece, öğretmenin onun başarısızlığından sorumlu tutulamayacağını biliyorum. Size doğru soruları sormak niyetindeyim."
Ve söylediğini yaptı da Saatler boyunca sorduğu sorulara elimden geldiği kadarıyla cevapladım. Fakat kendi hakkında ona soru sorduğumda ise hiç bir soruma cevap vermeye yanaşmadı. Sohbetimiz boyunca hiç gülümsemedi. O gergin gözleriyle her hareketimi takip etti ve can kulağıyla dinledi söylediğim her kelimeyi hafızasına aldı.
"Soru sorma sırası artık bende galiba ?" dedim tersleyerek "hayır," dedi ve ekledi "Mümkünse konuşmamıza yarın gece devam etmeyi isterim. Biraz uyumam ve söylediklerinizi özümsemem gerekiyor."O ateşli gözlerinde yorgunluğunu hissedebilmiştim.
"Gündüzlerimi uyuyorsunuz..?" diye gülümsedim. Şaşırtıcı bir biçimde kendisi de gülümseyerek karşılık verdi, yalnız gülerkenki ifadesi daha çok yüz ekşitmeye benzer şekildeydi.
Ertesi gece daha fazla soru ile döndü, ve belirli bir konu hakkındaydı. Doğu Damocles'in vampirleri ile ilgili konuşmak istedi. Ona en güçlü kabile olan, Kanayan Boğazdan bahsettim. Paronoyak, zalim, kurbanının damarlarındaki kanı dondurabilen bir nefese sahiptiler.
Gözden uzak, korkutucu buz kesmiş topraklarındaki göllerin altında yaşadıklarını sadece beslenmek ve avlanmak dışında insanların dünyasına hiç çıkmadıklarını anlattım. Aikanaro dikkatlice dinledi ve gecenin sonuna doğru, ayrılmadan önce sorabildiği kadar soru sordu.
"Sizi önümüzde ki birkaç gün içerisinde göremeyeceğim." dedi ve ekledi "Fakat geri dönebilirsem tavsiyelerinizin ne kadar faydalı olduğunu anlatmak istiyorum."
Sözünde durarak dört gece sonra, her zamanki yerinde balkonumda belirdi. Yanağında kapanmakta olan taze bir yara vardı fakat bana sert ama memnun bakışları ile gülümsüyordu."Tavsiyeleriniz bana çok yardımcı oldu". dedi.
"Ancak bilmelisiniz ki Kanayan Boğaz kabilesindeki vampirlerin bahsetmediğiniz bir yeteneği daha var. Göllerin üzerine, buzları hiç kırmadan çıkabiliyorlar. Hiç bir uyarı vermeksizin arkadan yakalanmak epey kötü bir süpriz oldu benim için, sadece talihsiz yolcuları değil kabile dışındaki vampirleri de avlıyorlar."
"Ne kadar olağanüstü," dedim gülerek. "Ve bir o kadar korkunç, kurtulduğunuz için şanslısınız."
"Ben şansa inanmam. Bilgiye ve eğitime inanırım."
"Verdiğiniz bilgiler bana yardımcı oldu. Ancak birebir dövüş konusundaki becerim, kavganın kaderini belirledi. hiç bir zaman herhangi bir yakın dövüş silahına bel bağlamadım. Çok fazla bilinmezlik var. İşinde en iyi olan bir demirci bile kusurlu kılıçlar dövebilir fakat kendi vücudunuzun neler yapabileceğini ve sınırlarını bilirsiniz. Eğer ilk darbeyi indirebilirsem, dengemi kaybetmeden bin vuruş bile yapabilirim." dedi.
Bende "İlk darbe demek?" diye mırıldandım ve ekledim "Yani avlarınız sizi hiç bir zaman şaşırtamaz."
"Tam olarak bu nedenle size geldim dedi Aikanaro." "Vampirizmin çeşitli lanetlerini, yaşayan herkesten daha fazla bilgilisiniz kendi türüm hakkında bilgilenmek istiyorum. Şimdi bana Damocles'in diğer vampir kabilelerinden bahseder misiniz.?"
Sorular artık bilgeliğimi zorlar bir hal aldı. Anlatılması gereken çok fazla kabile vardı. Sadece geceleri ortaya çıkan güzel bir kadın görünümüne bürünüp yakışıklı genç erkekleri baştan çıkarıp kanını içen Auxa'lar. Mum ışığında görülebilen Kara elflerden farkı olmayan Urden'ler.
Bir diğer kuzey çöllerinde bulunan kum fırtınalarının içerisinden insanları parçalayara ayırabilen Norkrak'lar. İnsanı bütün halinde yutabilen Koldoff'lar. Çocukları avlayarak daha sonra ailelerindeki yerini alıp, sabırla yıllarca birlikte yaşayıp olağanüstü açlığıyla hepsini katleden korkunç Magoc'lar. Bir kez daha, bir kaç hafta içerisinde geri dönmeye söz vererek bana veda etti.
Dediği gibi aşağı yukarı bir hafta sonra gece yarısında döndü. Bu sefer yeni yaraları yoktu fakat vampirler hakkında yine farklı bilgiler getirmişti
"Koldoff'ların su altında boğulmadıkları konusunda yanılıyormuşsunuz." dedi ve ekledi "Neyse ki yarasa bulutuna dönüştüklerinde çok uzaklara seyahat edemiyorlardı da bir tanesini yakalamayı başardım." dedi.
Bende "Vampirler hakkındaki bilginiz etkileyici hale geliyor," dedim ve ekledim. "Keşke sizin gibi bir yardımcım olsaydı."
"Şimdi lütfen bana anlatın," dedi."Diğer kabileler hakkında...."
"Ele alınabilecek tek bir kabile kalmıştı Ken'ler Gizlilik konusunda ustaydılar. Eğer iyi beslenirseler görünümlerini istedikleri kişiye çevirebilirlerdi. Diğer eyaletlerdeki vampir kabilelerinden daha kültürlü ve medeniydiler. Kurbanları uyurken farkında olmadıklarında onlarla beslenmeyi tercih ediyorlardı Onları şaşırtmak zor olacaktır." dedim.
Aikanaro kaşlarını çattı. "Bir tanesini izleyip, öğrendiklerimi size aktaracağım ardından sohbetimize daha sonra devam ederiz." dedi.
Başımı onaylarmışçasına salladım, Kendi türü hakkında sonsuz bir araştırma görevinde gibiydi işlerin nasıl yürüdüğünü, tüm çıplaklığı ile öğrenmeden tatmin olmayacağını anladım.
Bir ay sonra döndüğü akşam, balkonumda ışık olmadığı halde karanlıkta öfkesini ve umutsuzluğunu görebiliyordum.
"Başaramadım," dedi, ben bir mum yakarken. "Haklıydınız. Ken'ler fazlasıyla kurnaz bir tane bile bulamadım."
Işığı yüzüne yaklaştırıp gülümsedim.Tenindeki solgunluğu, yaşlanmayan gözlerindeki bastırmaya çalıştığı karanlık açlığı ve dişlerini gördüm.Yüzünde bir gülümsemeyle: "Bu yolculuk beni çok yorgun düşürdü yetmiş iki saattir beslenmiyorum," diye açıkladı ve üzerime doğru atıldı boğazıma dişlerini geçirip damarlarımdaki kanı içerken hayatımın çekildiğini hissediyordum benimle beslenip susuzluğunu giderdikten sonra gözden kaybolmadan önce ağzından tek bir kelime duydum...
"Özür dilerim."