05-08-2021, 21:00
Victoria 3 günlüklerinde bu hafta ulusal pazarlardan bahsediliyor.
https://forum.paradoxplaza.com/forum/dev...s.1484917/ :Tekrardan merhaba! Bugün Victoria 3’ün ulusal pazarlar sistemini inceleyeceğiz. Pazarlar, oyunun dinamik ekonomisine can veren sistemdir. Her eyaletin ticaret malı arz talep oranına göre o ticaret malına bir fiyat biçer. Ulusal pazarınızı daha fazla toprağı içine alacak şekilde genişlettiğinizde üretim sanayileriniz için hem daha fazla ham maddeye hem de daha fazla müşteriye sahip olursunuz. Sanayi temeliniz büyüdükçe malları pazara getirecek altyapılar için de talep artar.
Fransız pazarı ucuz Lüks Mobilya, Porselen, Meyve ve Et ile dolu. Lüks Kıyafetler ve Şarap ise dengede. Fakat Şeker sıkıntısı mevcut ve şeker sıkıntısını çözmek ayrıca İçki sıkıntısını da çözebilir.
Normalde her ülke kendi pazarını kontrol eder. Pazarın merkezi de başkent eyaletidir. Bu pazar başkentine kara veya liman yoluyla bağlı tüm eyaletler de o pazarın bir parçasıdır. Eyaletlerin pazar erişimi değeri de bulunur. Bu değer pazardaki diğer tüm eyaletlere ne kadar iyi bağlı olduğunu temsil eder. Pazar erişimi altyapıya göre belirlenir, gelecek haftaki günlüğümüzde de bundan bahsedeceğiz.
Bir eyaletteki tüm üretim ve tüketim bağlı olduğu pazarın alım ve satım emirlerine katkıda bulunur. Bunu emtia piyasasındaki emirler gibi düşünebilirsiniz: Tahıl tüketimi fazlaysa tüccarlar daha fazla tahıl alım emri verir, İpek üretimi fazlaysa tüccarlar daha fazla ipek satım emri verir.
Mobilya, kentsel alt orta sınıfın büyümesiyle popüler hale gelir. Fransız pazarındaki fiyatı şu an için düşecek gibi gözükmüyor. Yeteri kadar ham madde tedariki olduğunu düşünürsek bu pazarın mobilya sanayisini genişletmek kötü bir fikir gibi durmuyor.
Mallar geliştirici günlüğünde söylediğimiz gibi tüm malların bir temel fiyatı vardır. Bu fiyat, pazarda ideal koşullara kavuşulduğundaki fiyattır. Yani tüm talepler eksiksiz karşılanıyorken ve hiçbir şekilde fazladan üretim yapılmıyorken. Eğer binalar talepten fazla üretim yapıyorsa malın fiyatı düşer. Bu durumda tüketiciler kazançlı çıkarken üreticiler zarara uğrar. Aynı şekilde talep arzdan fazlaysa o malları üreten binalar zenginleşir ve o mala ihtiyacı olan nüfuslar, binalar zarar eder.
Bir pazarın eyaletlerindeki mal fiyatını belirlerken önce pazar fiyatına bakarız. Bu pazardaki alım satım emirlerini ve tabii ki de malın temel fiyatını baz alır. Alım emri satım emrinden ne kadar fazlaysa fiyat o kadar fazla olur, satım emri alım emrinden ne kadar fazlaysa fiyat o kadar az olur. Pazara gönderilen alım satım emri miktarı eyaletin pazar erişimine göre değişir. Bu da demek oluyor ki, pazara erişimi az olan eyaletler pazarla daha az ticaret yapar ve yerel kaynaklara daha çok güvenir.
Pazar erişimi tam olan eyaletler tüm malların fiyatları için pazar fiyatını kullanır. Eğer pazar erişimi kısıtlıysa fiyatın sadece bir kısmı pazar fiyatından etkilenir. Fiyatın geri kalanını etkileyen unsur da malların yerel üretimi ve tüketimidir. Tüm alım satımlar yerel fiyatlardan yapılır. Pazar fiyatlarını ise yerel fiyat dengesizliğine karşı bir koruma olarak düşünebilirsiniz. Sağladığı koruma pazar erişimi ile doğru orantılıdır.
Orsha’da fazla cam üretiliyor. Pazar erişimi az olduğu için de Orsha’daki Cam Fabrikaları mallarını daha düşük fiyatlara satmak zorunda kalıyor. Bu durum, cam tüketen yerel nüfuslar ve şehir merkezleri için iyi bir şey çünkü pazar fiyatından daha az ödüyorlar. Orsha’daki cam fabrika sanayisini genişletmek tüm yerel sanayilerin pazar erişimini azaltır ve ayrıca pazar erişimi hâlihazırda az olduğu için de camın pazar fiyatını düşürmez. Bu fiyat gelişimini grafikte görebiliriz. Eskiden üretim az olduğu için fiyat fazlaydı. Daha sonra Orsha’daki cam fabrikalarını genişletmeye başladık ve böylece fiyat düşüşe geçti. Fakat belli bir noktadan sonra Orsha’nın sanayisi darboğaza girdi ve fiyatlar tekrar artmaya başladı. Bu durumdan sonra yapılan tüm cam fabrikası genişletmelerinin de hiçbir etkisi olmadı. Daha doğrusu, tek etkisi zaten düşen yerel cam fiyatlarını daha da düşürmek oldu.
Üretim tüketimden o kadar fazla olabilir ki devlet desteği almayan üreticiler fiyat düşüklüğü nedeniyle maaş ödemekte ve üretimlerini devam ettirmede zorlanırlar. Fakat aşırı üretim fazlalığı aşırı üretim azlığı kadar kötü değildir. Mal kıtlığı olduğunda pazarınızda o mala ihtiyacı olan kesimler için kötü etkiler ortaya çıkar. Örneğin o malı tüketen binaların üretimi büyük ölçüde düşer. Kıtlıklara hemen çözüm bulmaya bakın. Olası çözümler arasında iç üretiminizi arttırmak, diğer pazarlardan ithal etmek veya pazarınızı o malı üreten yerleri kapsayacak şekilde genişletmek olabilir.
Yeteri kadar boyası olmayan bu zavallı dokuma fabrikası haftada 126 yerine sadece 42 birim kıyafet üretebiliyor. İhtiyaçları karşılamak için hiç yeterli değil. Bir şeyler değişmediği sürece zararını karşılamak için maaşları düşürecek ve nihayet nakit rezervi tükendiğinde işçiler ayrıldığı için bina inaktif hâle gelecek.
Boya ithal etmek, ekim alanlarında veya yüksek teknolojili kimyasal tesislerde üretmek mümkün değilse dokuma fabrikalarını sanayi öncesi, sadece el işi kullanan hâline geri getirebilirsiniz. Böylece artık boya talep etmez ve kâr etmeye geri döner.
Daha önceki Victoria oyunlarını oynayanlar fark etmiş olabilir ki bu sistemde mal depolama söz konusu değil. Daha önceki oyunda bir mal üretilir, satılır, takas edilir, belki rafine edilir, depolanır ve son olarak tüketilirdi. Küresel fiyat da dünyadaki toplam tedarike göre belirlenirdi. Victoria 3’te bir birim mal üretilir üretilmez o anda almak isteyen tüketicilerin sayısına göre belirlenen bir fiyat üzerinden satılır. Bu olduğunda fiyatlar gerçek arz ve talebi yansıtacak şekilde değişir. Böylece Victoria 3’teki daha açık olan ekonomi sistemi hem ani ekonomik değişimlere daha hızlı tepki gösterir hem de dünyadaki tüm çimentonun Missouri’deki bir depoda saklanması gibi sistem çöküşlerini de azaltır. Sistemdeki herhangi bir depolama nakit para (örneğin binanın nakit rezervi veya ülkenin hazinesi) veya nüfusun serveti olarak yansıtılır.
Ekonomi nerd’lerinin fark ettiği üzere mal depolama olmaması Victoria 3’te Victoria 2’deki gibi sabit küresel para tedariki olmayacağı anlamına geliyor. Bunun ana sebebi de böyle bir sistemin oyunda ekonomi ile yapabileceklerimize getirdiği kısıtlamalar. Victoria 2’nin inanılmaz kısıtlı, teknik olarak zorlu kapalı pazarı ve dünya pazar alım emirleri ile Victoria 3’te yaptığımız mal ikamesi, ticaret rotaları, dinamik ulusal pazarlar, mallar için taşıma maliyeti gibi şeyleri şu anda yaptığımız şekilde yapamazdık. Ya tasarımına uymazdı ya da iyi çalışmazdı. Yeni sistemle gelen derinliğin, tepki hızının ve ilginç oynanabilirliğin sayesinde kaybettiğimiz şeylerin yerini daha iyi doldurduğumuzu düşünüyorum.
Son olarak da diplomasiye girdiğimizde konuşacağımız şeylerden bir ipucu vermek istiyorum. Resimlerden de görebileceğiniz üzere aynı pazarda birden fazla ülke bulunabilir. Bu durum güçlü bir ülkenin liderliğindeki gümrük birlikleriyle ortaya çıkabilir ama çoğunlukla kuklalarla veya yarı bağımsız kolonilerle olan vasal ilişkilerinin bir sonucudur. Bazı durumlarda ülkeler (örneğin liman antlaşmaları ile) başka bir ülkenin pazarı içerisinde küçük bir toprak parçasına sahip olabilir. Ülkenizin ekonomik gücünü arttırmanın yolu sadece iç üretimi ve tüketimi arttırmaktan geçmez. Diplomasi ve/veya askerî meselelerle de bunu gerçekleştirebilirsiniz.
Zollverein, yani Alman Gümrük Birliği, Alman devletlerinden oluşan ve Prusya’nın kontrolündeki geniş bir pazardır. Böyle bir birlik olmasaydı küçük Alman ülkelerinin ekonomileri verimsiz olurdu ve coğrafya, denize erişimi olmama gibi nedenlerle ticaret fırsatları kısıtlı olurdu.
Victoria 3’ün fiyat ve iç ticaret temeli bunlardan oluşuyor. Gelecek hafta ise pazarlara ve fiyatlara oldukça bağlı bir konudan bahsedeceğiz: Altyapıdan.