Ardoin I (904-930)
Arduin Ardoinici'yi küçüklüğünde gören kimse onun bir kahraman olmak için doğduğunu düşünmezdi. Ufak tefek, içine kapanık bir çocuktu. Yalnızlığını gidermek için yüzünü Kutsal Kilise'ye ve onun öğretilerine dönmüştü. Ama bu sakın size Arduin'in dünyevi hırslardan mahrum olduğunu düşündürmesin. Küçükken bile istediğini almak için, ister fazladan bir turta ister bir öpücük olsun türlü hinlikler içeren planlar yapmakta ve bunları sabırla takip etmekten geri durmazdı. Yine de gençliğinin sıradan geçtiğini söylemek yersiz olmaz. Ortaçağ adetlerine uygun olarak dedesinin seçtiği ve kendisinden çok daha zeki bir kadınla evlendi, fakat evliliklerinde aşk yoktu. 38 yaşına kadar dedesinin konseyinde çeşitli görevlerde bulundu. Bu görevlerin hiçbirinde kendisini utandırmasa da dikkatleri çekecek bir şey de yapmadı. 38 yaşında dedesi Eudes'in vefatının ardından babası tarafından Lyon Kontu yapıldı. Bir anlamda terfi almış olsa da, bu görev de Ardoin'in istediklerini gerçekleştirmesi için yeterli değildi. Tam hiçbir şey başaramadan yaşlanacağını düşünürken 904 yılında babasının ölüm haberini aldı. Her ne kadar babasını iyi bir oğul olarak sevse de, sonunda vaktinin geldiğini de düşünmeden edemedi. İşte yüzyıllarca Avrupa'da İsa Mesih'in düşmanlarını titretecek hanedanı başlatan adamın, Charles Martel'in ruhani varisi Arduin'in hükümdarlığı:
Arduin'in asıl düşmanı yakın zamanlarda Fransa'ya kadar girmeye cesaret etmiş ve ancak Charles Martel ve kahraman askerlerinin çabalarıyla püskürtülmüş Emevi Müslümanları idi. Bu kafirler hala İspanya'nın büyük kısmında hüküm sürüyor ve iyi Hristiyanlara zulmediyordu. Fakat Arduin haddini bilen bir adamdı. Emevilerle başa çıkabilmek için önce Hristiyan dünyasını zayıf liderlerden kurtarması gerekiyordu, her ne kadar bu pek çok Hristiyanın kanının akacağı anlamına gelse de. İşe ata toprakları olan Savoy'u tekrar kendisine bağlayarak başladı.
Bu sıralarda Kral Karloman babasının ölümüyle Burgundiya tahtına geçti.
Arduin bu yeni kralın kendisini vekilharç olarak atamasını memnuniyetle karşıladı. Felsefesi asla iktidar için iktidar olmamıştı ve bu yeni kralı güçlü bir liderlik gösterdiği sürece destekleyeceğine and içti.
906 yılında o tahttayken doğan ilk çocuğu ve her zaman gözbebeği olacak Antigone dünyaya geldi.
Kızının doğumundan hemen sonra Arduin başka bir müjde aldı. Papa yüzyıllardır kafirler tarafından kirletilmekte olan Kudüs'ün geri alınması için kutsal bir sefer düzenleyeceğini ilan etti! Arduin bir an bile tereddüt etmeden Papa'ya bağlılığını sundu.
Tam Haçlı Seferi'ne hazırlanırken, Kral Karloman Arduin'e konseydeki görevinden azledildiğini bildiren bir mektup gönderdi. Hiçbir sebep bildirmeden. Görünüşe göre kral Arduin'in naifçe inanmış olduğu gibi güçlü bir kral değildi, tıpkı diğerleri gibi adam kayırmayı liyakatin önünde tutuyordu. Arduin ne kadar saf olduğunu düşünüp kendine kızdı.
Haçlı Seferi tüm gücüyle başlamıştı. Hristiyan dünyanın dört bir yanından harekete geçen imanlılar kutsal toprakları, Mesih'in doğduğu yeri kurtarmak için geliyorlardı. Arduin tabii ki de bu akının en önünde yer aldı ve mütevazi ordusuna rağmen yıldırım hızıyla hareket ederek Kudüs'ü kuşatma altına aldı.
Kudüs düştü düşmesine ama Arduin tatmin olmamıştı. Çevrede bulunan Haçlı kuvvetlerine güvenerek Kudüs'ü kurtarmaya gelen Müslüman ordusuna saldırdı, fakat hiçbir destek bulamadı. Arduin son ana kadar çarpııştı fakat ordusu son adama kadar katledilirken kendisi canını zor kurtardı. Din kardeşleri tarafından uğradığı bu ihaneti ölene kadar unutmayacaktı.
Korkak soylular tarafından yönetilen iyi Hristiyanlar organize Sarazenler tarafından katledilirken çoğu Hristiyan ordusu savaşmaya tenezzül dahi etmeden Anadolu yoluyla Kutsal Topraklar'dan uzaklaştı. Hristiyan dünyasının yeni bir liderliğe ihtiyaç duyduğu Arduin'in gözüne hiç bu kadar net gözükmemişti.
Karısı Seonaid Arduin'e ikinci bir oğul bahşetti. Adını Robert koydular.
Arduin oğlunun doğumunu kutlarken, Roma'dan Haçlı Seferi'nin başarısız olduğuna ilişkin malumun ilamı mektup geldi. Kilise tarihi boyunca hiç bu kadar aşağılanmamıştı.
Bu mektubun hemen arkasından göklerde görünen kuyruklu yıldız Arduin'in şüphelerini tamamen giderdi. Tanrı Hristiyanlardan hoşnut değildi.
Kral Karloman'ın ölümünü takiben Burgundiya ve Akitanya tahtlarına oturmuş olan Kral Louis, Arduin'e aşağılamalarla dolu bir mektupla mareşallik koltuğunu önerdi. Arduin doğmuş olmaktan başka hiçbir başarısı bulunmayan bir korkaktan böyle laflar duymaya çok içerlese de hiçbir şey belli etmeden teklifi kabul etti. Louis'in zamanı da gelecekti.
Arduin komşu topraklarda baş veren Valdocu kafirleri ezmek için harekete geçti.
Arduin Akitanya tahtına doğru emin adımlarla ilerliyordu.
Arduin varisi Alias'ı Wessex Kralı'nın kızıyla nişanladı. Oğlunun da kendisi gibi sevgisiz bir evliliğe zorlamak hiç hoşuna gitmese de bu ülkenin iyiliği için olduğu kadar onun da iyiliği içindi. Wessex gibi bir müttefiğe sahip olmak oğlu için iyi olacaktı.
Arduin'in tahtı ele geçirme planları öğrenildi. Planları birazcık ertelenmek zorunda kalmştı fakat onun dışında Arduin üzülmeyi çok gerekli bulmadı. Nasıl olsa korkak Louis ona karşı bir eylemde bulunacak değildi.
Tam da tahmin ettiği gibi, Louis ona karşı harekete geçmek yerine korkusundan Arduin'in suyuna gitmeye çalışıyordu. Ama hiçbir şey fark etmezdi. Louis'i sevip sevmemesinin tahtı ele geçirme planları açısından en ufak bir önemi yoktu. Louis zayıftı ve Hristiyanlık bu zor zamanlarda ayakta kalmak istiyorsa onun gibi hükümdarlara tahammül edilemezdi.
Arduin'in gözbebeği Antigone yakışıklı Transjurania düküyle evlendi ve güçlü bir ittifak kuruldu.
Louis yine tahtı ele geçirme komplosundan haberdar oldu. Arduin'in siniri bozulmaya başladı.
Arduin gücünü pekiştirmeye devam ediyordu.
Arias ile Wessex prensesinin ilk çocuğu bir erkek oldu. Arduin ona Louis adını verdi, zamanı gelince yerlere düşmüş olan bu ismin şanını ve onurunu tekrar yükseltmesi için.
Vatikan'ı görmeden ölmek planlarında yoktu.
Arduin Hac dönüşü ülkeyi Louis'den kurtarma planlarına devam ederken ummadığı bir yerden destek buldu. Louis'nin zayıf yönetiminden bıkan başkaları da vardı ve yalnız yürümeyecekti.
Sonunda, her ne kadar yalana da dayansa Arduin'in Akitanya tahtındaki iddiaları bütün dünyaca kabul gördü. Yalan olması onu çok rahatsız etmiyordu çünkü bu yalan onun kişisel hırsları için değil, Tanrı'nın ve İsa'nın ihtişamı için söyleniyordu.
Louis tam da beklendiği gibi tek bir ok dahi atmadan tahtını bıraktı. Belki o da içten içe olması gerekeni biliyordu.
Arduin tahta geçmesine geçmişti ama yaşı da kemale eriyordu. Varisinin onun yarım bıraktıklarını tamamlayacak kadar güçlü olması gerekiyordu ve küçük oğlu Robert'in onun ölümü sonrası Alias'ı önemli ölçüde zayıflatacak olması onu rahatsız ediyordu. Dolayısıyla Robert'a Kilise'ye katılması için bir teklif yaptı. Bu onur kırıcı bir teklif değildi, tam tersine Arduin ailesinde böyle birisi olacak olmasından büyük bir gurur ve onur duyuyordu. Her ne kadar Robert da başta meyilli gibi gözükse de dünyevi ihtiraslar ağır bastı.
Arduin hiç vakit kaybetmeden Müslümanları Avrupa'dan kovma işine girişti ve Barcelona'yı tekrar Hristiyan yapmak için harekete geçti.
Lakin Arduin hayatında belki de ilk kez sonuna kadar gurur duyabileceği bir savaştayken Tanrı onu yanına aldı. Destanlara konu olacak bir hayat yaşadı, fakat mirasının ne olacağını artık kendisi değil, oğulları ve onların oğulları belirleyecek.
[/spoiler]