Öncelikle her ne kadar tarihten yardım almış olsamda kendi kurguladığım bir tarihsel kurguda mevcuttur. Farklı eklemeler, veya değiştirmeler ile karşı karşıya gelebilirsiniz.
1.BÖLÜM:OLAYLAR
Artık Yüzyıllar süren kavganın yeni bir başlangıcı tekrar gündeme gelmişti. Beklenen an geldi ve hazırlıklara başlandı. İki tarafta bunun olacağını biliyordu. Bir yanda İngilterenin cesur deniz piyadeleri diğer tarafta Fransanın sağlam kara ordusu bulunmaktaydı. Halk her daim arkaplanda fakat savaşın sürdürülebilmesini sağlayan etken olmuştu. Bu koşullarda hangi tarafın daha fedakar olacağı ise merak konusuydu. Gelin Dramatik hikayeyi ingilizlerin tarafından, son an'a kadar yaşayalım.
Lancaster hanedanlığından VI.Charles tahtı yönetmekteydi. Fakat bu saltanatın ne kadar süreceği belli değildi. Zira VI.Charles gün geçtikçe deliriyordu. Bu durum tüm ülkede istikrarsızlıklara yol açıyordu. Üstelik devlet yönetimindede çok zayıftı. Danışmanları bu sebeple daha büyük rol oynamaktaydı fakat bu onun sonunu getirebilirdi. O bunun farkındaydı. Ama deliliği, farkındalığına mani olmaya başladı. İyice rayından çıkmaya, ve çıldırmaya başlamıştı. Bu sıralarda ise onun sinsi karısı Margaret de Anjou tüm danışmanlara rüşvet verip, devlet içinde devlet kurmuştu. Ve ingiltereyi neredeyse o yönetiyordu. Kral sadece temsiliydi.
Bu sırada Kralın samimi ilişkiler içerisinde olduğu, III.Friedrich ile müttefiklik anlaşması imzalanmıştı. Bundan öncede Bohemya kralı öldükten sonrada konsey ile işbirliği içerisindeydiler ve fransanın tehditine karşı ortak müttefiklik içerisindeydiler.
Ama ne yazık ki Margaretin İspanya kralından nefret etmesi sebebiyle, geçmişte yaşadıkları akraba kavgaları ve ispanya büyükelçisi olan amcasının öldürülmesi sebebiyle onlara karşı kin beslemekteydi.
Bu durumda elbette ki kocasınıda etkilemeyi başarmış, İspanya ile negatif ilişkilere sahip olmasını sağlamıştı. Zira Margaretin aklından ispanyadan intikam alma arzusu, ve tüm kıyı bölgelerini ispanyadan alma isteği geçiyordu.
Buna karşılık Margaret İspanya donanmasının ingiliz kraliyet donanmasını yavaşlatacağını düşünüyordu. Her halükarda savaşı denizde kazanacak taraf ingiltere olacak olsada yinede margaretin hayalleri çok ötedeydi. Çok uzak diyarlara dayanıyordu. Bu sebeple danimarkayla iyi ilişkiler yürütüldü ve ittifak antlaşması imzalandı. Artık iki devlet donanma gücünü birleştirmişti ve iki devletinde ana karaları ve başkentleri %100 korunmaktaydı. Olası savaş durumunda gerekli ekonomik kaynak ise kuzey ticaret ağından moskovaya doğru oluşan bir ağdan sağlanıyordu. Yani her halükarda ingiltere sağlam idi. Sadece tek yapması gereken doğru hamleleri yapmaktı. Margaretin her ne kadar hayalleri gerçekten iyi olsada, bunları yapabilme kapasitesi pek yoktu. Elinden geleni yapıyordu fakat bu yetersizdi. Tahtın gerçek bir Krala ihtiyacı vardı. Karısının kuklası olmuş bir krala değil.
Bu sırada Lollardcılık ingilterede yayılmaya başlamıştı. Bu tarikatın isteği, batı hristiyanlığının reformuydu.
1.BÖLÜM:OLAYLAR
Artık Yüzyıllar süren kavganın yeni bir başlangıcı tekrar gündeme gelmişti. Beklenen an geldi ve hazırlıklara başlandı. İki tarafta bunun olacağını biliyordu. Bir yanda İngilterenin cesur deniz piyadeleri diğer tarafta Fransanın sağlam kara ordusu bulunmaktaydı. Halk her daim arkaplanda fakat savaşın sürdürülebilmesini sağlayan etken olmuştu. Bu koşullarda hangi tarafın daha fedakar olacağı ise merak konusuydu. Gelin Dramatik hikayeyi ingilizlerin tarafından, son an'a kadar yaşayalım.
Lancaster hanedanlığından VI.Charles tahtı yönetmekteydi. Fakat bu saltanatın ne kadar süreceği belli değildi. Zira VI.Charles gün geçtikçe deliriyordu. Bu durum tüm ülkede istikrarsızlıklara yol açıyordu. Üstelik devlet yönetimindede çok zayıftı. Danışmanları bu sebeple daha büyük rol oynamaktaydı fakat bu onun sonunu getirebilirdi. O bunun farkındaydı. Ama deliliği, farkındalığına mani olmaya başladı. İyice rayından çıkmaya, ve çıldırmaya başlamıştı. Bu sıralarda ise onun sinsi karısı Margaret de Anjou tüm danışmanlara rüşvet verip, devlet içinde devlet kurmuştu. Ve ingiltereyi neredeyse o yönetiyordu. Kral sadece temsiliydi.
Bu sırada Kralın samimi ilişkiler içerisinde olduğu, III.Friedrich ile müttefiklik anlaşması imzalanmıştı. Bundan öncede Bohemya kralı öldükten sonrada konsey ile işbirliği içerisindeydiler ve fransanın tehditine karşı ortak müttefiklik içerisindeydiler.
Ama ne yazık ki Margaretin İspanya kralından nefret etmesi sebebiyle, geçmişte yaşadıkları akraba kavgaları ve ispanya büyükelçisi olan amcasının öldürülmesi sebebiyle onlara karşı kin beslemekteydi.
Bu durumda elbette ki kocasınıda etkilemeyi başarmış, İspanya ile negatif ilişkilere sahip olmasını sağlamıştı. Zira Margaretin aklından ispanyadan intikam alma arzusu, ve tüm kıyı bölgelerini ispanyadan alma isteği geçiyordu.
Buna karşılık Margaret İspanya donanmasının ingiliz kraliyet donanmasını yavaşlatacağını düşünüyordu. Her halükarda savaşı denizde kazanacak taraf ingiltere olacak olsada yinede margaretin hayalleri çok ötedeydi. Çok uzak diyarlara dayanıyordu. Bu sebeple danimarkayla iyi ilişkiler yürütüldü ve ittifak antlaşması imzalandı. Artık iki devlet donanma gücünü birleştirmişti ve iki devletinde ana karaları ve başkentleri %100 korunmaktaydı. Olası savaş durumunda gerekli ekonomik kaynak ise kuzey ticaret ağından moskovaya doğru oluşan bir ağdan sağlanıyordu. Yani her halükarda ingiltere sağlam idi. Sadece tek yapması gereken doğru hamleleri yapmaktı. Margaretin her ne kadar hayalleri gerçekten iyi olsada, bunları yapabilme kapasitesi pek yoktu. Elinden geleni yapıyordu fakat bu yetersizdi. Tahtın gerçek bir Krala ihtiyacı vardı. Karısının kuklası olmuş bir krala değil.
Bu sırada Lollardcılık ingilterede yayılmaya başlamıştı. Bu tarikatın isteği, batı hristiyanlığının reformuydu.