01-02-2017, 16:11
(Son Düzenleme: 01-02-2017, 16:11, Düzenleyen: Blackwhist.)
Bölüm II - Düzen
Bulunduğumuz bölgedeki sayısız savaşlardan sonra barış anlaşması yapılmış ve devletimize yeni topraklar katılmıştı, bu yeni toprakların katılımı ile ekonomimizde olumlu gelişmeler olmuştu. Topraklarımızda bu gelişmeler yaşanırken Avrupa'nın kalbinden - Kutsal Roma İmparatorluğu'ndan- bir karar çıkmıştı. Alınan kararın sonucu olarak bütün prenslikler topraklarını daha kolay bir şekilde geliştirebilecekti. Aynı zamanda bu karar İmparatora HRE topraklarını elinde bulunduran diğer devletlere karşı savaş sebebi almasını sağladı.
Kutsal Roma İmparatorluğu'nda bu gelişmeler yaşanırken daha önce savaş alanında ağır bir şekilde ezdiğimiz Bosna ile olan ateşkesimiz sona ermişti, yapılan görüşmeler ve hazırlanan planlardan sonra Bosna'ya savaş ilanı yapıldı. Ancak Bosna Venedik Ticaret Ligi'nin bir parçası olduğundan Venedik liderliğindeki Ticaret Ligi savaşa tam katılımla Bosna'nın yanında girecekti. Aynı zamanda müttefiki olan Sırbistan'da savaşa dahil olacaktı. Bu bizim için müthiş bir fırsattı zira Sırbistan'ın bağımsızlığı Osmanlılar'ın garantisi altındaydı. Böylece bir taşta iki kuş birden vurabilecektik. Sonuç olarak biz de kadim dostumuz Macaristan'ı bize destek olması için yanımıza çağırdık. Daha öncesinde her ne kadar tokat atsak da böyle bir savaşın altından kalkmak mümkün değildi, hala müttefiklerimize ihtiyacımız var.
Yapılan savaş ilanından sonra Arnavut ordusu ilk olarak Sırp topraklarına sefer düzenledi. Amaç belliydi, Sırbistan hızlı bir biçimde işgal edilecek ve savaştan çıkması sağlanacaktı. Sefer beklediğimizden daha başarılı geçmişti, Sırp ordusu tek bir savaşta imha edilmişti. İskender Bey'in oğlu II.Gjon kendisini savaş alanında da kanıtlamıştı, ne de olsa babasının oğluydu..
Savaş planımız bir saat gibi tıkır tıkır işlemişti, Sırplara karşı alınan zafer sonucu onları anlaşma yapmaya zorladık, anlaşma onlar için çok ağır olmuştu tıpkı olması gerektiği gibi. Sırplar yalnızca tek bir şehirden ibaret olmuştu, tabi bir süreliğine...
Sırbistan ile hesaplaştıktan sonra yönümüzü asıl düşmanımız - Venedik'e- çevirdik, zira bizden güçlülerdi ve Macarların yardımı şarttı. Macar ordusu Venedik'i durdurabilecek kadar güçlüydü, bu yüzden bir nebze de olsa rahattık. Ama Venedik'i kıyılarımızdan atmadığımız sürece tam olarak rahat olamayacaktık. Venedik Dalmaçya kıyılarından kovulmalıydı. Savaş tüm hızıyla devam ediyordu ve kesin zafer şarttı. Ancak yapılan onca savaş ve kuşatmalardan sonra insangücümüz kalmamıştı bu büyük bir sıkıntıydı, ama zafer ne kadar sıkıntılıysa o kadar tatlıdır..
Savaş tüm hızıyla sürerken Kuzey'den bir haber geldi. Polonya yaptığı savaş sonucunda Bohemya'nın tahtını ele geçirmiş ve aynı zamanda Bohemya'dan toprak almıştı. Ama bilmediği bir şey vardı, Bohemyalılar bağımsızlıklarına düşkündü ve bu durumu kabullenmeleri zaman alacaktı. Aynı zamanda Dünya'da eşi benzeri görülmemiş bir askeri koalisyonun temelleri atılacaktı. Endişeliyiz çünkü Osmanlı bu durumdan faydalanabilir ve topraklarını genişletebilirdi, ancak müdahale edemezdik, olan biteni izlemekle yetinmek zorunda kaldık..
Tüm bu gelişmeler yaşanırken Arnavutluk-Macaristan birliği Venedik karşısında kesin zafere ulaşmıştı. Anlaşma gereği Hırvatlar bağımsız bir devlet kuracak, Bosna bütünüyle Arnavutluk topraklarına katılacaktı. Anlaşma bizim için çok iyi olmuştu zira Venedik Dalmaçya'dan atılmış ve olası Macar genişlemesi önlenmişti. Yeni bir tehditi önlemeyi başarmıştık. Ve daha da fazlası Arnavutluk için yeni bir toprak imkanı doğmuştu..
Bütün bu savaşlar bittikten sonra bütün danışmanlar ile toplantılar yapıldı ve ekonomik durum gözden geçirildi. Ekonomi şimdilik taş gibiydi ancak altın üretimine olan bağlılığımız yüzünden enflasyon yükseliyordu. Bu durum şimdilik olmasa bile ileride sıkıntı çıkaracaktı. Olası sıkıntılara karşı önlemler alınmalıydı..
Ve korkulan olmuştu. Polonya kralının açgözlülüğü ülkesine felaketi getirecekti. Kutsal Roma İmparatorluğu'na bağlı prenslerin oluşturduğu muazzam bir askeri koalisyon Polonya'ya savaş açmıştı. Bohemya Polonya'ya bağlı gibi görünse de savaşa aktif olarak katılmadı çünkü onların da tek bir hayali vardı, bağımsızlık.. Sonuç olarak Polonya bunun bedelini beklenenden daha ağır bir şekilde ödedi, geri dönüşü olmayacak bir şekilde..
Ve Saray'dan gelen bir haber ile ülke yasa boğuldu. Çünkü kralımız son nefesini vermişti. Yapılan törenle kralımızı son yolculuğuna uğurladık. Ertesi gün yapılan törende yeni kral III.Gjon top atışları eşliğinde tahta çıktı.Yolun açık olsun yeni kral!
Yeni kral tahta çıktığında varisi yoktu ve bu durum ülkenin bağımsızlığını tehlikeye atıyordu. Bu durumdan kurtulmak adına hanedandan bir kız çocuğu varis olarak ilan edildi, böylece olası beladan kurtulmuş olduk. Biz Arnavutluk olarak hür yaşadık, hür yaşamaya devam edeceğiz!
Veraset sorununu çözdükten sonraki meselemiz ticaretti, zira Ragusa değerli bir noktaydı ancak bağımsızlığı Osmanlı'nın garantisi altındaydı. Öyle bir şey gerekiyordu ki Osmanlılar savaşa dahil olmadan o toprakları almamız lazımdı. Uzun ve hararetli süren tartışmaların sonucunda bir karara varıldı. Karar gereği Ragusa'nın müttefiği Naxos'a sebepsiz yere savaş açılacak ve bu savaşa Ragusa'da dahil olacaktı. Böylece hem Ragusa'yı alabilecek hem de Osmanlılar'ın müdahalesi olmayacaktı. Bu plan vakit kaybedilmeden uygulamaya konuldu.
Saldırın İskender Bey'in kartalları! Bizi daha çok zaferler bekliyor. Her şey Arnavutluk için!!
Her şey planlandığı gibi tıkır tıkır işlemişti, yapılan anlaşma sonucu Ragusa Ligi dağıldı ve burası artık Arnavutluk topraklarına katılmıştı. Zaferimizi günlerce kutladık.
Bu zaferden sonra artık çirkin görünen sınırlarımıza düzen getirme vakti gelmişti. Müttefiki olmayan Sırbistana son darbeyi vuracaktık. Bu kolay bir savaş olacaktı. Her türlü Sırplardan üstündük, fazla kasmamıza gerek yoktu. Osmanlılar bu savaşa her ne kadar isteseler de dahil olamayacaklardı. Bu önceden yapılan mükemmel planların meyvesiydi..
Kazandığımız toprakların ardından yeni harita çizilmişti, biz Arnavutluk olarak genişlemiştik ve genişlemeye devam edeceğiz. Bizi daha nice zaferler bekliyor. Arnavutluk güçlenip zenginleşecekti ancak bu o kadar kolay olmayacaktı zira etrafımızı duvar gibi çevreleyen güçlü düşmanlar vardı. Bir çıkış yolu şarttı...
1486, Avrupa'da son durum.
- II. Bölüm Sonu -