İleti Sayısı: 3,663
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
54
Ülke: Fransa
Zorluk: Prince
Oyun Hızı: Standart
Harita tipi/boyutu: Kıtasal/küçük
Fransa ile dünyanın en zengin,en kültürlü ve en ileri ülkesi olacağız.Önümüzde ne barbarlar ne de şehir kurabilen barbarlar önümüzde durabilecek.Onlar birbirlerini yerken biz onlara silah satıp zenginliğimize zenginlik katacağız.Lakin onlardan biri bize yetişmeye çalışırsa onu tamamen yok edeceğiz.
Not:Çeşitlilik olması ve eğlenmek için yazıyorum.Benden o kadar iyi bir oyunculuk beklemeyin :)
İleti Sayısı: 3,663
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
54
04-07-2017, 14:46
(Son Düzenleme: 04-07-2017, 15:22, Düzenleyen: Onur34.)
Sonunda aynı bölgede yaşayan birkaç insan topluluğu birleşmiş ve kendilerine bir ırk deme hakkına kavuşmuşlardı.Kurdukları ilk şehrin adını "Paris" koydular."Olası" maden ve besin kaynaklarına olan yakınlığı ile Paris oldukça gelecek vaat eden bir şehirdi.Bu şehiri yöneten ileri gelen aileler ilk önce bölgenin keşfedilmesine,Paris'in dibindeki taş rezervlerinin işlenmesinin bir yolunu bulmaya ve şehir meydanına bir anıt dikmeye karar verdiler.
Çevreyi keşfeden birliklerimiz küçük insan topluluklarına rastlıyordu.Bu silahsız toplulukları ise birliklerimiz ya medeniyetimize katılmaları için ikna ediyor ya da zorluk gösterirler ise yok ediyordu.İkna edilen topluluklar ya bizim için keşif yapmayı kabul ediyor yada teknoloji paylaşıyorlardı.İkna edilemeyenler ise bize altın olarak geri dönüyordu.
Gerçekten Bu küçük topluluklar medeniyetimiz için çok faydalıydı.
İleri gelen aileler devletin politikasını belirlemek için geniş kapsamlı bir toplantı yapmaya karar verdiler.Devletin askeri gücünün barbarlara odaklanması her ne kadar kolay kabul edildiyse,ekonomik politikanın seçilmesi o kadar zor olmuştu.Ama uzun süren tartışmaların sonunda üstün gelen taraf "her şehire +1 üretim" politikası idi.
Paris'in kuzeyini keşfetmek ile sorumlu keşif birliğimiz bir insan topluluğuna rast gelmişti.Ama bu insanlar silahsız değildi.Bunlar silahlı ve gözlerini kan bürümüş barbarlardı.
İleri gelenler kuzey keşiflerine barbar tehlikesi yüzünden ara vermeye karar verdiler ve kuzeydeki keşif birliğini ana vatana çağırdılar.Kuzeyde bunlar yaşanırken bilim insanlarımız nasıl taş madenleri kurulacağını bulmuş,hükümet de bunun üzerine madenleri işlemek için işçi toplamaya başlamış ve bilim adamlarına ilk önce pirinçin,sonrada Paris'in kuzeyindeki muz kaynaklarının işlenmesinin bir yolunu bulmalarını emretti. Bundan birkaç on yıl sonra keşif birliği ana vatana dönmüş,taş madenleri işlenmeye başlanmış ve Paris'in nüfusu 4'e merdiven dayamıştı.
Hükümet Paris'in nüfusunun haddinden fazla olmaya başladığına karar vermişti.Nüfusun belli bir kısmının başka bir yere göç ettirilmesi hem Paris hem de uygarlık için daha iyi olacağına kanaat getirdiler.Göç için hükümet çalışmalara başlarken güney keşif birliklerinden iyi bir haber geldi.Güney Sıra Dağları'nın güneyinde yeni bir uygarlık keşfetmişlerdi.Bu uygarlık kendine "Jakarta" diyordu.
Hükümet kıtadaki tek uygarlığın kendileri olmadığına hem şaşırmış hem de biraz korkmuştu.Tamam Jakartalılar sadece kendi işlerine bakan uysal insanlara benziyorlardı ama ya kuzeylerinde onları yok etmek isteyen daha ileri barbarlar varsa?Bu sorunun cevabını öğrenmek için hükümet Kuzey Seferlerini tekrar başlattı.
Güneyde ise keşfedilecek bir şey kalmadığına kanaat getiren hükümet birliklerini Paris'in yakınlarına çağırdı.Malum Paris'in hem doğu hem de batısı barbar doluydu.
Kuzey keşifleri tatsız bir şekilde tekrar duraksadı yine bir barbar kampına rastlanmıştı.Ama bu sefer hükümet seferleri devam ettirmekte kararlıydı.Sonuçta kimlerle aynı kıtayı paylaştıklarını öğrenmeliydiler!
Sonunda bilim adamları muzun nasıl işlendiğini öğrendiler ve Paris'in kuzeyindeki muz kaynakları da işlene bilir hale geldi.Sonra hükümet yakınlarında hiçbir hayvan olmadığı halde "hayvan idaresi" teknolojisini araştırıyorlar.Onun dışında milattan önce 2880 yılında göçmenler sonunda yeni bir yuva aramak için şehiri terk etmişti.
O sıralar hüküm süren en güçlü aile olan Peeters ailesinin Reisi Amaury Jakartalı ünlü bir tüccarın kızı olan Aninda ile evlenir.Ama bu evlilik Aninda'nın isteği dışında olmuştur ve Aninda çok mutsuzdur.Amaury ise aksine Aninda'ya çok aşıktır.O kadar aşıktır ki ondan önceki karısını evden kovar hatta bu yüzden ülke iç savaşın eşiğine kadar gelir.Çünkü eski karısı Peeters ailesinden sonra en güçlü aile olan Amoux ailesinin bir üyesidir ve Amoux ailesi bunu bir hakaret olarak saymıştır.Ama Aninda bu yapılanlara rağmen hala çok mutsuzdur.Evini özlemektedir hala.Bunu fark eden Amaury kocaman bir asma bahçe yapmaya karar verir.Asma bahçenin içini Jakartadan getirttiği çiçek ve bitkilerle dolduracak bu sayede Aninda'nın ona aşık olmasını sağlayacaktır.
Resimler düzeltilmiştir.Teknik yardımları için: @ PashaZade,@ napolyon94 ve @ ZenderX'e teşekkürler.
İleti Sayısı: 3,113
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
22
Önemli değil, @ Onur34.
Ayrıca takip
Aşağıdaki 1 üye PashaZade nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye PashaZade nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• Onur34
İleti Sayısı: 3,663
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
54
05-07-2017, 01:22
(Son Düzenleme: 05-07-2017, 01:33, Düzenleyen: Onur34.)
İleti Sayısı: 2,843
Üyelik Yılı: 2015
Imperium:
15
takipteyiz efem. devamını bekleriz..
•
İleti Sayısı: 1,120
Üyelik Yılı: 2016
Imperium:
10
Giriş ikinci bölümde gayet güzel bence Civilization VI hikayesi takip etmekde senin elinden güzel olucak @ Onur34 eline sağlık :))
•
İleti Sayısı: 3,663
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
54
(05-07-2017, 19:18)jax61 : takipteyiz efem. devamını bekleriz.. Teşekkürler yarın devamını ekleyeceğim
(05-07-2017, 21:28)Feldmarschal : Giriş ikinci bölümde gayet güzel bence Civilization VI hikayesi takip etmekde senin elinden güzel olucak @Onur34 eline sağlık :)) Teşekkürler.İnsanların beni takip etmesi gayet güzel :)
•
İleti Sayısı: 3,663
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
54
06-07-2017, 16:07
(Son Düzenleme: 06-07-2017, 16:11, Düzenleyen: Onur34.)
Barbar birlikleri hızla başkente ilerliyordu.Barbar birliklerini durdurma görevi ise Delrick Peeters önderliğindeki savaşçılarımızdaydı. Bir diğer konu ise Kuzey Seferinde de barbarların görülmesiydi ama görmeye alışık olduğumuzun aksine onlar bizden daha ileri ve uzaktan atış yapabilen menzilli barbarlardı. Dört bir tarafımızın barbar olmasını saymazsak hükümet yolları dışkı götüren Paris'te yeni bir göç için gönüllü toplamaya başlamıştı.
Kırk yıl sonra Delrick'in birliği barbarlar ile karşılaşmış ve savaş başlamıştı.Devlet politikamız sayesinde barbarların aksine muharebede daha iyi bir durumdaydık.
Kuzey Seferi ise pek iyi bir durumda değildi.Okçu barbarlar menzilli saldırıları ile neredeyse Keşif birliğimizi yok etme noktasına getirmişti.
En azından keşif birliğimiz yok olmadan okçu birliğine izini kaybettirmeyi başarmıştı.Şimdi yapması gereken başkente dönüp yaralarını sarmaktı sadece...
Delrick'in savaşçıları her ne kadar muharebeyi kazanmış ve barbar cesetlerinden bronz zırh ve aletler bulmuş olsalarda Delrick 110 yaşında ecelinden ölmüştü.Onun bedenini vesayeti üzerine oradaki en büyük vahanın yanına gömdüler.
Bu acı haber Paris'e ulaştığında Bütün soylu kadınlar siyahlara bürünüp yas tutmaya başlamışlardı. Delrick askeri bakımdan ülkenin en yüksek rütbeli kişisiydi ve her ne kadar savaşarak olmasa da savaş alanında ölmüştü.Bu acı kaybımız üzerine Cermen diplomatlar taziye'ye gelmişlerdi.
Ama cephede daha her şey bitmemişti.Liderlerini daha yeni kaybeden askerlerimizin yasları daha bitmemişken bir anda önlerinde oldukça kalabalık bir barbar ordusu belirivermişti.
Bu muharebe oldukça kanlı geçmişti.Ama ilginç olan şey savaşa sonradan bir Cermen kaşifinin de katılmış olmasıydı.Bir başka gelişme ise keşif birliğimizin başkente varmış ve eksiklerini kapatmaya başlamış olması idi.
Savaşçılarımız savaşın sonunda gerçekten yıpranmış,bizim yanımızda savaşa giren Cermen kaşifi ise barbarlar tarafından kılıçtan geçirilmişti.Ordumuzun geri çekilmekten başka bir seçeneği yoktu.
M.Ö 1920 yılında Fortune Peeters oğlu Garon Peeters babası Fortune Peeters'in ölümü üzerine Aile Reisi oldu.Garon'un ilk emri Lyon'da ordu için adam toplanmasıydı.Bu emrin sebebi ise Batı'da aniden ortaya çıkan barbar okuçuların onu tedirgin etmesiydi.
Garon Reisliğinin 40. yılına özel bir ziyafet düzenledi.Ve ziyafet sırasında aylardır üzerinde çalıştığı bir planı bütün Aile Reislerine sundu.Bu Plan gelecekteki "Fransa" sınırlarını belirliyoru.Tabi hiç kimse bu plana karşı çıkmadı.Hem planın mantıklı olmasından hem de Garon'un nasıl gaddar bir reis olduğunu kırk yıldır bildikleri içindi.
İleti Sayısı: 3,663
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
54
Göçmenler sonunda yolculukları için bütün hazırlıklarını tamamlamış hükümetin "Göç Politikası" gereğince ilk hedefleri -diğer seçeneklere göre-daha bereketli topraklara sahip olan kuzeye doğru olan yolculuklarına başlamışlardı.Her ne kadar herkes Drury Ovasının daha iyi bir seçenek olduğunu bilse de barbar tehdidi yüzünden ve yolculuğun daha kısa olması için Yukarı Lunan seçilmişti üçüncü şehir için...
Her ne kadar askeri bakımdan yetersiz olsak da hükümet göçmenlerin yalnız yolculuk etmemesini istiyordu.Bu yüzden keşif birliğini onları "koruması" için yollamıştı.
Barbarlar gün geçtikçe daha da büyük bir problem olmaya başlıyordu. Hükümet bunu durdurmanın tek yolunun daha fazla ve daha iyi askerler olduğunu biliyordu.Bu nedenle bilim insanlarına daha iyi zırh ve silahlar için yeni kaynaklar bulmasını emretmişti.
Barbar savaşı bütün hızı ve vahşeti ile sürerken göçmenler hiçbir barbara rastlamadan yolculuklarını bitirebilmişlerdi.Yeni şehrimizin adı ise "Rennes" idi.
Barbarlar,göçmenler derken halkımızın arasında yavaş ama kesin bir değişim yaşanıyordu.İnsanlarımız artık sıradan savaşçılar değildi.Artık aralarından işçiler,aydınlar askerler ortaya çıkıyordu.Artık toplum yavaş yavaş bölünüyordu.Bu yeni çağın medeniyetimiz için iyi geçip geçmeyeceği ise bir muammaydı.
Önde gelen aileler bu değişim üzerine,bir toplantı yapmaya karar verdiler.Saatler süren toplantıda çıkan sonuç köklü bir değişimin meydana gelmediği ve politikalarda bir değişikliğe gidilmemesi gerektiğiydi.
Kuzey seferleri sırasında "Nan Madol" adındaki başka bir medeniyetle karşılaşmıştık.Ama asıl sorun olan şey Nan Madollu Felsefecilerin Paris'e gelip halkı hükümet aleyhinde kışkırtmasıydı. Hükümet her ne kadar bu durumu "kanlı" bir şekilde engellemeye çalışsa da başarılı olamadı.
Bunlar dışında hükümet her ne kadar asker sayısını arttırmaya ve Paris'i savunmak için bir sur inşaat etmeye başlasada halkın gözünde,barbarlarla savaşırken hem bir sürü askerini öldürtmüş,hem maden ocaklarını yağmalatmıştı. Artık başkentte "isyan" niteliği gösteren eylemler oluşmaya başlamış,Hükümet zar zor bu eylemleri durdura biliyordu.Sanırım artık Peeters ailesi için pek iyi bir dönem değildi.
Not:Kullandığım bölge ve nehir isimlerin daha iyi anlaşılması için bir harita çizdim.Bu bölüm biraz kısa oldu.Umarım sevmişsinizdir.
İleti Sayısı: 624
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
14
Politikalar da nicelik değil de nitelik üzerine uğraşmışsın. Bu benim önerimdir tabi ki de ne kadar henüz civ 6 oynama fırsatım olmamış olsa da barbarlarla savaşırken 5 combat bonusu almak yerine %50 üretim bonusu alsaymışsın daha iyi olurmuş. Şimdilik bir kamp kurmuş ve de saldırgan saldırgan dolaşan barbarlarla boğuşuyorsun. Ancak illa ki bir gün daha büyük bir düşmanın olacak ve o zaman barbarlara karşı niteliktense yeni düşmanlarına karşı niceliğe ihtiyaç duayacaksın. (Yazdığım her şey tahminler üzerinden ilerlemekte oyunu henüz oynamadığımdan dediklerimin kesin doğruluğunu ima etmiyorum. Ve de güzel gidiyor 3 şehir şimdiden iyidir.)
İleti Sayısı: 3,663
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
54
(08-07-2017, 22:56)İlber Ortaylı : Politikalar da nicelik değil de nitelik üzerine uğraşmışsın. Bu benim önerimdir tabi ki de ne kadar henüz civ 6 oynama fırsatım olmamış olsa da barbarlarla savaşırken 5 combat bonusu almak yerine %50 üretim bonusu alsaymışsın daha iyi olurmuş. Şimdilik bir kamp kurmuş ve de saldırgan saldırgan dolaşan barbarlarla boğuşuyorsun. Ancak illa ki bir gün daha büyük bir düşmanın olacak ve o zaman barbarlara karşı niteliktense yeni düşmanlarına karşı niceliğe ihtiyaç duayacaksın. (Yazdığım her şey tahminler üzerinden ilerlemekte oyunu henüz oynamadığımdan dediklerimin kesin doğruluğunu ima etmiyorum. Ve de güzel gidiyor 3 şehir şimdiden iyidir.) Teşekkürler.Civ5 ustalarından birinin benim hikayemi okuması güzel :)
Bu arada haklısın.Sanırım üretim bonusu daha faydalı olurdu.Ama benim pasif oyun tarzım yüzünden -büyük ihtimalle- sadece barbarlarla savaşcağım.Tabi başkası savaş açmazsa...
Etrafımda 3 barbar kampı var.Sanırım değiştireceğim.Yorumunuz için teşekkürler.
•
İleti Sayısı: 624
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
14
08-07-2017, 23:23
(Son Düzenleme: 08-07-2017, 23:26, Düzenleyen: İlber Ortaylı.)
Yani daha usta olduk denemez. En fazla tecrübeli diyelim. Bu arada üç barbar kampına yetişemezsin kolay kolay eğer bir sonraki şehrimi buraya koyarım dediğin bir yer varsa boşver keşifi kapan şehirlerine sakın yağma yaptırma barbarlara. Şehirlerin de walls yaptıktan sonra tek tek kamplarla ilgilen sonra da keşif işine odaklanırsın. Sen farketmezsin ama o erken dönem de ki yağmalar orta oyunda geriye düşmene sebep olur. Bu arada asıl civ 5 üstadı jax61 nickli benim koca yürekli karadenizlim Hasan abidir. Bulunduğumuz mp ler de mısır oybarken bile stonehenge i elinden almak için akıl oyunları yapmak zorunda kalırsın. :P
•
İleti Sayısı: 3,663
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
54
(08-07-2017, 23:23)İlber Ortaylı : Yani daha usta olduk denemez. En fazla tecrübeli diyelim. Bu arada üç barbar kampına yetişemezsin kolay kolay eğer bir sonraki şehrimi buraya koyarım dediğin bir yer varsa boşver keşifi kapan şehirlerine sakın yağma yaptırma barbarlara. Şehirlerin de walls yaptıktan sonra tek tek kamplarla ilgilen sonra da keşif işine odaklanırsın. Sen farketmezsin ama o erken dönem de ki yağmalar orta oyunda geriye düşmene sebep olur. Bu arada asıl civ 5 üstadı jax61 nickli benim koca yürekli karadenizlim Hasan abidir. Bulunduğumuz mp ler de mısır oybarken bile stonehenge i elinden almak için akıl oyunları yapmak zorunda kalırsın. :P Tamam teşekkürler.Barbar ve Mp konusunu uzun uzadınya düşüneceğim.
•
İleti Sayısı: 624
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
14
Dikkat et çok da yorma kendini :P . Senin her zaman arkanda Japon abin var.
•
İleti Sayısı: 3,663
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
54
Teşekkürler.Umarım sadece bunu yazdığın için oyun bizi kıtanın ta öteki ucuna atmaz.
İleti Sayısı: 3,663
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
54
Bilim insanlarımız sonunda barbarlar ile savaşımızı daha "kolay" hale getirecek yeni silah ve ekipmanları hükümetin beğenisine sunmuştu. Hükümet ise silahları oldukça yararlı bulmuş ve bilim adamlarının hepsine ödül olarak birer kese gümüş vermiş ancak oldukça gizli bir silah geliştirmelerini istemişti. Barbarlardaki gibi uzaktan düşmana muazzam hasarlar verebilen bir birlik.Eğer bu araştırma herhangi bir şekilde halka veya düşmana sızdırılacak olursa kellelerini almakla tehdit etmişti hükümet. Bu birliklerin barbarlarla verdiğimiz savaşın seyrini değiştirebileceğine inanıyordu ve bu yüzden bu kadar gizli kalması için uğraşıyordu.
Barbar saldırıları bütün vahşeti ile devam ederken hükümet Lyon'da deneysel bir askeri birlik kurulmasını,başkentteki sur yapımı bitince başkenti koruması için yine bu birlikten toplanmasını emretmişti.Bu askerler normal savaşçılarımızın aksine ucu sivri uzun sopalar ile savaşacaktı.Her ne kadar bu askerlerin bakım ve teçhizat masrafı normal askerlerimizden daha fazla olsa da artık normal askerlerimiz barbarlara karşı yetersiz kalmaya başlamıştı. Hükümet halkın gözünde ise işe yarayacağını bilse cepheye hamile kadınlar sürebilecek kadar çaresiz bir durumdaydı.
Başkentteki sur yapımı bitmiş,başkent ve çevresindeki kasabalar artık daha "güvendeydi".Bunun haricinde bu sur yapımının ülkedeki "mühendis" sınıfının dahada çoğalmasına vesile olduğunu atlamamak lazım.
Ana vatandan bunlar yaşanırken Kuzey Seferinde kaşiflerimiz bir şeyle karşılaşmışlardı.Bu şey kilometrelerce önlerinde uzanan bir harikaydı.Ama bu insanların kendi çabalarıyla yapılmamıştı.Bu Tanrının insan oğluna verdiği bir hediyeydi.Bu hediye o kadar göz kamaştırıcı ve güzeldi ki insanlarımız Tanrıyı gökyüzünde aramaya başlamıştı.
Başkentte saldıran barbarlar artık şehir duvarları sayesinde daha kolay def ediliyor.Teşekkürler Peeters Ailesi
Savaş tüm hızıyla sürerken sonunda bilim adamları, hükümetin "özel siparişi" bitiriyor ve artık halk arasında amatörce yapılan "Gökyüzü Gözlemciliği"ni resmi bir şekilde araştırmaya başlıyor.İşleri aslında o kadar da zor değil sonuçta halk kendi kendine çözmüş sayılır bu işi.
Hükümet her ne kadar barbarlardan kurtulmak için çabalasa de içten içe çürümeye devam ediyor.Yolsuzluk ile yozlaşma Paris ve diğer şehirlerde artık sıradan bir şey haline geliyor.Bundan sıkılan aydınlar hükümeti düşürmek için halkı örgütlemeye ve aklı başında devlet yetkililerinden yardım almaya çalışmaya hız veriyor.
Peeters ailesi de bu yozlaşma ve yolsuzluğun gayet farkında ve bunu halkı mutsuz ettiğinin de.Bunu için Paris'te bir eğlence alanının yapımı için emir veriyor.Bu eğlence alanında insanlar yolsuzluk ve yozlaşmayı unutacak bu sayede Peeters ailesinin iktidarı dahada sağlamlaşacak idi.
Günlerden bir gün Paris'te korkunç bir fırtına kopar.Bu fırtına denildiğine göre tam 3 hafta sürer ama ne Lunan ne de Ann-Marie nehri taşar,ne yolları sel basar.Onca su yere indikten bir süre sonra yerdeki pislik ile yine gök yüzüne çıkar.Paris'in bütün pisliği bu fırtına sayesinde temizlenir,yollarda ne sidik kokusu ne de bir toz parçası kalır.Bu fırtına bittikten hemen sonra bir gök kuşağı meydana gelir.Ama bu gök kuşağı biraz farklıdır.Bir ucu gök yüzündeki bulutlarda diğer ucu ise Zamanın Reisi Aron Peeters'in sarayının bahçesinde biter.Herkes bu olayı merak eder;halk bahçenin dışında,soylular ve Aron gök kuşağının hemen önünde beklemeye başlar.Beklemeye başlamalarından tam 2 saat sonra gök kuşağının tepesinden iki kişi belirir.Bunlardan biri erkek diğeri kadındır ve ikisinin de bembeyaz tüyden kanatları vardır ve ikisinin üstünde de tek parça beyaz ipek bir elbise vardır.Kadın elinde bir parşömen erkeğin elinde ise bir kadeh vardır.İlk önce erkek iner gök kuşağından, ama ayakları toprağa basmıyordur kanatları ile toprağın biraz üstünde durmaktadır.Her kanat çırpışında havaya yasemin kokuları yayılmaktadır.Erkek Aron'a döner ve elindeki kadehteki beyaz şeyi içmesini söyler Aron'da tereddüt etmeden içer. Aron o içkiyi içtikten sonra kadehi almadan erkek olan,gökyüzüne doğru uçar ve bulutların arasında kaybolur.O kaybolduktan sonra Kadın olan gelir.Onunda ayakları yere basmamaktadır ama onun her kanat çırpışında havaya gül kokuları yayılmaktadır. Aron'a döner ve parşömeni eline tutuşturarak bunu okumasını ve okuduklarını halkına anlatmasını rica eder ve o da gökyüzüne uçar.Gök kuşağı bir anda ortadan kaybolur be bunun üzerine Aron parşömeni alıp yatak odasına doğru gider.Denilene göre Aron odasından tam bir hafta çıkmaz.Ne yemek yer ne de su içer.Bir haftanın sonunda en güvendiği insanları yanına çağırıp şunları söyler:"Tanrılar ve Meleklerin emirleri der ki Asla çalma,asla zina yapma,asla dine küfretme,asla boşuna öldürme,asla israf etme,asla insanları kırma,asla tembellik yapma."Aron bunları söyledikten sonra şunları ekler:"Yeni yerler bulun ölümlüler!Tanrılarınız ve Melekleri için doğayı evcilleştirin çünkü Tanrılar her şeyi sizin için yarattı ve Melekler her şeyi sizin için yoluna sokuyor."Aron bunları söyledikten sonra elindeki parşömeni karısına uzatıp kulağına şunları fısıldar:"Bu parşömende her şey yazılı.Bunları benim için değil Tanrı ve Melekleri için halka sun."Aron'un sonraki gece bir anda ortadan kaybolduğu rivayet edilir.Çoğu kişi onun bir Meleğe dönüşüp gök yüzüne Tanrıların yanına gittiğini söyler.Her ne olursa olsun Aron amacına ulaşmış,Krallığın dört bir tarafına yayılmıştır din.
Aşağıdaki 1 üye Onur34 nickli üyenin bu iletisini beğendi:1 üye Onur34 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
• yusufbugra76
İleti Sayısı: 3,663
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
54
Bu arada yeni fark ettim özür dilemediğimi.Bu seferki bölüm geciktiği için özür dilerim olabildiğince hızlı atmaya çalışıyorum.
•
İleti Sayısı: 3,663
Üyelik Yılı: 2017
Imperium:
54
Dönemin Reisi ve Aron'un en büyük oğlu II. Bogy başkentte devlet işlerinin ona vermiş olduğu yorgunluğu atmak için çıktığı av gezisinden daha yeni saraya varmıştı.Daha varır varmaz başdanışmanı günlerdir saraylarında ağırladıkları misyonerlerin asıl geliş amaçlarını açıklamak için Reisle konuşmak istediklerini,ana vatanlarında onları bekleyen işleri olduğunu herhalde geldikleri günü de sayarsak tam 6. kez söylemişlerdi.Bogy artık daha fazlasının abartılı olacağını düşünmüş olacak ki onları huzuruna kabul etmeyi kabul etmişti.Bogy tahtında otururken diğer iki misyoner huzuruna çıktı.Biri biraz kısa ve esmer diğeri orta boylu ve beyazdı.İkisi de tek parça bir bezi elbise diye üstlerine geçirmişlerdi.İlk önce sözü Esmer olan aldı.Sözleri aynı şu şekildeydi:"Güney Mu ve Fransız Halkının daimi koruyucusu,efendisi,öncüsü!Lütfen bu harika halk ve efendiye yakışan dini seçin. Sizin din dediğiniz şey sadece masallardan ibaret lütfen bizim dinimize geçip doğru yolu bulun ve..."misyoner daha sözlerini tamamlayamadan Bogy bir anda parlamıştı:"Doğru yol mu?!Asıl masalı sen yaşıyorsun aşağılık ayyaş.Kendini bir Reisle böyle konuşabileceğine inandırabildiysen tebrikler!Ya gerçekten iyi bir misyonersin yada daha mümkün bir şekilde bir malsın!Askerler,hemen şu iki ayyaşı şehir meydanında taşlayarak öldürün!"Bogy'nin çileden çıkmasına biri bile yetmişti.Tabi Fransa'nın Ortodokslar ve Protestanlar ile "tanışması" böyle olmuştu.
Başkentte Yabancı Misyonerler taşlanırken "yabancılar ile ticaret" halk arasında gayet normal bir durum haline gelmişti.
Onun dışında tekrar önde giden aileler hükümet politikalarının değişip/değiştirilmemesi üzerine bir toplantı yapmaya karar verdi.Toplantıda askeri politika daha "genel ve elverişli" olması için askeri eğitimin hızlanması üzerine odaklanmıştı.Ama toplantının en sert tartışmaları ekonomik politika üzerine olmuştu. Peeters ailesinin yoğun ısrarları nedeni ise politika zor bela değişmekten kurtulmuştu.
Hükümet hem ekonominin iyiliği hem de Drury Ovası'nın çekiciliği nedeni ile Rennes insanlarına göç ettikleri yerde hazır tarlalar ve besili hayvanlar garantisi vererek hızlıca gönüllü bir göçmen gurubu toplamıştı ve hemen aynı sene göçmenlere Drury Ovasına yollamıştı.Sonuçta etrafta herhangi bir barbar belirtisi olmadığı ve Cermenler'in bir işçi uğruna bir medeniyetle savaşa girecek bir halk olmadığını düşünerek Göçmenleri koruyacak bir birlik yollamamıştı.
Bu sıralarda Cermenler bizimle yaptıkları dostluk anlaşmasını yenilemek istediklerini söylemişlerdi.Tabi hükümetimiz bunda bir sakınca görmemiş ve isteklerini hemen kabul etmişti.
Kuzeyde Göçmen çalışmaları devam ederken güneyde barbar birlikleri hadlerinden fazla başkente yaklaşmış hükümet ise bu hadsizleri temizleme görevini güneydeki mızraklı ve savaşçı birliklerine vermişti.
Hükümet her ne kadar barbarlar ile savaşacak kadar askeri gücü olduğunu bilse de onları yok etmek için daha fazla güçlü olması gerektiğine inanıyordu.Bu nedenle savaşın kaderini "değiştirecek" gizli silahını meydana sürmeye karar verdi.
Her ne kadar güney birlikleri barbarları def etmeyi başardıysa da oldukça büyük kayıplar vermişti bu yüzden hükümet biraz pasif savaşmayı seçti.Tabi bunlar olurken halk kendi arasında kaynamaya devam ediyordu.Bu kısır savaş,yolsuzluk,sesini çıkaranları hükümetin hemen "susturması" halkı iyice usandırmış kendi aralarında gizli "dernekler" kurmalarına kadar gitmişti olay.
Kuzey seferleri devam ederken keşif birliklerimiz "korumasız" bir barbar kampı bulmuştu.Tabi her iyi vatandaş gibi "Bizi ısırmayan yılan bizi alakadar etmez" diyip keşiflerine her zamanki gibi devam ettiler.
Başkentteki imar çalışmalarımız biter bitmez hükümet ikinci bir okçu birliği daha toplama emri vermişti.Daha sahada denenmeyen bir birlikten iki tane üretilmesi bazı ileri gelen devlet adamlarını biraz tedirgin etmişti.
Bu kadar askeri işin arasında göçmenlerimiz kazasız belasız yolculuklarını bitirmiş kurdukları yeni şehrin adını "Nantes" koymuşlardı.Hükümet şehrin daha hızlı büyümesini istediği için bir tahıl ambarı kurulmasını emretmişti.
Bizim kurduğumuz şehir Barbar Cermenleri nedensiz bir şekilde rahatsız etmiş gibi duruyordu.Bizi tehdit edermiş gibi bir havayla daha fazla yakınlarına yerleşim kurmamamızı istiyorlarmış.Bizim de aptal barbarın teki istedi diye geleceğimizin Fransa Sınırlarından taviz verecek halimiz yok.
|