HoI4'de AAR yazmak üzerine
#1
Eğer bu yazıyı bulmuş ve okuyorsanız, hali hazırda AAR’lara kaşı yabancı değilsinizdir. Bilmeyenler için özet geçmek gerekirse, “AAR” yani “After Action Report” bir tür oynanan oyunu başkalarına aktarma deneyimidir. Ben bu deneyimi veyahut kültürü Paradox oyunları ile ilk olarak tanıdım. Bunun içinde firmanın oyunları ile “AAR” olayını özdeşleştirdim. Fakat biraz olsun etrafa bakınca bunun her tür oyunda ya da simülasyon da örneklerini görebiliyoruz. En basitinden web ortamında “AAA” shooter oyunları için bile yüzlerce sayfalık deneyimler aktarılmış durumda. Ben bunları bir tarafa koyarak bu yazıda sadece HoI4 üzerine olan AAR’ları konu alacağım.
HoI4 çıkalı yaklaşık 2 yıldan fazla oldu. Tıpkı selefi gibi AAR kültürünü bu oyuna da taşıdı. Kendim de pek zevk alarak oynadığım HoI4 için birçok AAR kaleme aldım. Bu kaleme aldığım AAR’lar ile hatırı sayılır bir birikim elde ettim. Bu yazı genelde deneyimimi aktarmak ve tavsiyeler vermek üzerine olacak. O halde madde madde konulara hızlıca değinelim.

Kurgu mu? Hikâye mi? Raporlama mı?
Ben bir süredir hoi4 için yaptıklarımı ya da yapacaklarımı böyle 3 sınıfa ayırmayı tercih ettim. Tabi bu sınıflandırma bir standart değil benim kendi kendime yaptığım bir organizasyon. Genelde yeni bir seriye başlarken önce bu üçünden birini seçerek başlıyorum. Böylece ne yapmak istediğimi en başından keskin sınırlar ile ayırıyorum. Bu üçünü tanımlar isek;
-         Raporlama oyuncunun yaptığı hamleleri, dümdüz bir biçimde, seçtiği bir ayrıntı seviyesinde doğrudan okura aktarmasıdır. Yani örnek olarak, “2 tank tümeni bastım”, “5 fabrika ekledim”, “Donanmayı tamire aldım.” Gibi gibi. Bu tarz cümlelerde oyuncu ne yaptığını direk olarak okura aktarır. Ben bu tarza uygun FIRTINA isimli 1v1 üzerine kurulu bir seri yapmıştım. Forumda kendisini bulabilirsiniz. O seride doğrudan okura hitap ederek hamlelerimi anlatmıştım.
-         Hikâyeleme ise daha çok bir rol yapma oyunu gibi. Bu yöntem de yazdığım da oyundan bir hayli uzaklaşarak, bir çok hayali etmeni ekleyerek bir takım olaylar zinciri yaratıyorum. Öyle ki bazen sınırı aşıp hoi4’den tamamen koptuğum dahi olmuştu. Buna en güzel örnek ilk kaleme aldığım “Türkiye ile havacılık hikayesi” olacaktır. Forumda yine kendisi bulunabilir. İlk yazdığım AAR olduğundan hayli amatörce ve bir yere çıkmayan bir hikaye sarmalına girmiş bir denemeydi. Başka bir örnek ise kısa bir metin olarak kaleme aldığım “ABD vs Dominik Savaşı” olabilir. O metin de büyük oranda hoi4’den kopuk bir fantezi sunuyordu. Hiç denemediğim fakat diğer yazarların bol kullandığı “bir askerin gözünden” konsepti de bu methoda girebilir.
-         Kurgulama ise aslında yukarıda ki iki methodun bir harmanı gibi. Oyunu odak noktasına tutarak yazılacak metine arka planda bir kurgu ekliyorum. Böylece arkada zayıf bir hikaye dönerken, asıl işimiz olan hoi4’den de kopmuş olmuyoruz. Okuyucular yaptığım hamleleri genelde birine sunulan bir “brifingler zinciri”, yada “mektuplar silsilesi”, yada bir “günlük” ,  yada hayali “gazeteler” ile takip edebiliyorlar. Fakat işin özünde yaptığım hamleleri süsleyerek de anlatsam, hedef yine oyuncuya yaptıklarımı anlatmak oluyor. Ben en çok bu methodu kullandım. Yazdığım Kaybedilmiş Zaferler, Stahlhelm, Diriliş Etiyopya, Pasifik, Vistula Kızıl Akar ve Cunta bu methoda bir örnek olacaktır. Bu yazdığım hikayelerde birinci odak hamlelerimi aktarmak iken hepsinde arkada akan zayıf bir kurgu/ belki bir hikaye bulunuyordu.
Yine de bu methodlar o kadar da keskin sınırlar ile ayrılmıyor, sadece yazmadan evvel odaklanmam gereken noktaları seçmemde güzel bir sınırlandırma sağlıyor.

Planlama mı? Doğaçlama mı?
        Evet bu zor bir konu. Şimdi çoğu kişi genelde oyunu parça parça oynayarak, bu parçaları da yine eşdeğer parçalar halinde metine dökerek yayımlamayı tercih ediyor. Yani örnek verirsek, oyuncu 1937 senesini oynuyor, akabinde onu kaydedip aldığı ekran görüntülerinin yardımı ile AAR’ını metine döküyor. Bu süreç genelde oyun boyunca devam ediyor. Bunun hem avantajı hem de dezavantajı var. Yararlı olan kısmı taksit taksit yazdığınız için, oyun ile paralel gidiyorsunuz. Bu sayede yaptığını hamleleri “niçin yaptığınızı” taze taze hatırlıyor, bu sayede unuttuğunuz bir detay olmadan yazıya aktarıyorsunuz. Kötü tarafı ise yazdığınız bölümler arasında bir bağlantı genelde olmuyor. Geri dönüp tüm AAR’ı okudunuz da kopuk bir bütünlük ile karşılaşıyorsunuz. Bende genelde doğaçlama methodunu kullanıyorum. Sebebi ise daha zahmetsiz ve pratik olması. Doğaçlama bir AAR’ı yazmak makineye bağlarmışçasına seri olabiliyor. Örneğin 17000 kelimeden oluşan 1 aydan da kısa bir süre de yazıldı. Fakat planlama ile yazdığım 34000 kelimelik Kaybedilmiş Zaferler neredeyse 4 ay sürdü.
        Planlama yaparak bir AAR yaratacaksanız bir çok noktayı önceden belirlemeniz gerekiyor. Örneğin AAR için SSCB seçtiniz. Seçtiğiniz ülke %90 Almanya ile bir harbe gireceğinden bunu ön görüp ona göre bir AAR planı oluşturmalısınız. Bu harp nasıl gerçekleşecek, tam hazırlıklı mı yoksa realistik biçimde hazırlıksız mı yakalanılacak? Sanayi olası işgal alanlarından uzak yerlere mi kurulacak, yoksa realistik biçimde Belarus ve Ukrayna’da mı kurulacak? Yada harpten evvel hava doktrini tamamlanacak mı, yoksa yine realistik biçimde bilerek geri mi kalınacak? Sadece bunlar da değil, hangi yıl ne kadar tümene, gemiye ve hava gücüne ulaşılacak. Sanayi hedefleri ne olacak, düşmanın ve oyunun zorluğu ne durumda olacak? Pek tabi ki kurgulu yada hikayeli bir anlatımda ise karakterler kim olacak, ne kadar ön planda olacaklar? Ne kadar klişe etmen yada twist kullanılacak ve nasıl olacak? Bu tip detayları önceden belirlerseniz yazdığınız AAR daha bir bütünlük içierisin de olacaktır. Örneğin ben Albay Fujita karakterini daha ilk planladığım zaman Kaybedilmiş Zaferler’de olacaktı. Nitekim neredeyse her kritik bölümde ve finalde dahi Fujita kendini gösterdi. Fakat doğaçlama yazdığım Cunta’da ise bir “Menzil Alayları” diye bir direniş örgütü kurdum. Gel gelelim oyunda bir etkisi olmadı çünkü unuttum!
        Tabi herkes planlı bir AAR yazmak ister, çünkü daha çok kalite vaat eder. Bir bütünlük sağlar, hikayeyi ortasında bırakma şansınızı düşürür, çünkü kendi zihninizde zaten gidişatı bellidir. Böylece tıkanıp kalmazsınız ve sonunu daha stressiz görürsünüz. Fakat oyunun kaderini yarı yarıya siz belirlemediğiniz için planlarınız tutmayabilir ve çizginizden istemsizce uzaklaşabilirisiniz. Bu yüzden her zaman iki uçlu bir planlama yapın. Örneğin ben Kaybedilmiş Zaferler’de isminin hakkını verecek bir yenilgi hikayesi planlamıştım. Fakat ne olur ne olmaz diye daha ufak birkaç karalamayı da olurda zafere koşarsam diye not almıştı. Hikaye de evet zaferden zafere koştum, yenilgi yüzü görmedim. Bu yüzden asıl ve özendiğim kurgu yerini yedek olarak karaladığım diğer kurguya bıraktı.

Görsel etken nasıl olmalı?
        Bu benim hala kendi kendime sorduğum bir soru. Her seferinde ufak bir tercih ile görsel planlamamı seçiyorum. Bu görsellik bir AAR’da şüphesiz yazı tipi ve resimlerden başka bir şey olamaz. Öncelikle metninizi yayımlarken klasik bir metin ile yayımlamamayı tercih edebilirsiniz. Örneğin ben Stahlhelm’de “Courage” yazı tipini tercih etmiştim. Yine Fırtına’da da onu kullanmıştım. Daha ciddi ve daha Alman tarzı bir hissiyatı vardı. Bir gün SSCB üzerine yazmak istesem kiril alfabesini andıran bir yazı tipini kullanmayı seçmek mantıklı olabilirdi. Ayrıca yazı fontunu da klasik büyüklüğün bir tık üstü yapmak mantıklı olabilir. Zira genelde 1080p’ye varan ekran görüntülerini kullandığınızdan yazılar arada mercimek gibi kalabiliyor.
        Görsellere gelirsek burada bir yo ayrımı mevcut. Göze hoş gelmesi açısından ekran görüntülerinizi işleyebilirsiniz. Yani en basitinden bir kırpma yapabilirsiniz. Örneğin sadece bir event ekranı önemliyse o ekran görüntüsünde, sizde sadece “event” ekranının penceresini kırparak gösterebilirsiniz. Ben başlarda işlenmiş görselleri tercih etsem de, bunu yapmaktan vazgeçtim. Çünkü yazım hızımı ve harcadığım süreyi arttırıyordu. Ben daha çok metne odaklanmayı seviyorum. Yani 10 tane ekran görüntüsüne 250 kelime kullanmaktansa, tek bir ekran görüntüsüne 150-200 kelime konumlandırmayı tercih ediyorum. Bir diğer hususta ekran görüntüsü sayısı oluyor. Ben genelde 26’dan fazla SS’i bir AAR bölümünde kullanmaktan çekiniyorum. Ben de ki altın oranda 26 oluyor genelde, eğer 27’yi görürsem bazılarını silmeye başlayıp bölümü bitiriyorum. Gerçek ve tarihi resimleri kullanmakta atmosfere yardımcı olabiliyor. Bunu uygulamayı sevsem de nadiren tercih ediyorum. Zira uygun bir görseli bulmak zaman istiyor. Zamandan tasarruf etmek için önemli noktalara yada önemli bölümlere gerçek görsel kullanıyorum.

Bir AAR da ses yada müzik olabilir mi?
        Bunu kendime çok sordum ve bir süre de uygulamayı tercih ettim. Kabul edelim, yazılı metinde ses yada müzik başlıca bir absürtlük. Eğer görseli ses ile birleştirecek isek, metnimizi de sese döküp video işine girsek daha iyi bir tercih olacaktır. Zira müzik kullanımı işin odak noktasını kaçırtabiliyor. Çünkü metinler aynı olsa bile herkes de farklı bir his bırakır. Örnek ile açıklıyayım. Ben gidip Kaybedilmiş Zaferler’de bir dünya müzik kullandım. Gidip “Tora Tora Tora!” bölümünde Pearl Horbor tema müziğini kullandım. Okuyanlar da bu yüzden bu müziği dinlediyse Kaybedilmiş Zaferler’den kopup eskiden izledikleri o filme kaymış olabilirler. Okuduğunu anlamlandıramayıp zihnini film sahneleri ile meşgul edebilirler. Hatta direk sizin AAR’ı kapatıp, Youtube’da filmin sahnelerini izlemeye bile koyulabilirler. İşin birde ilerde PDF versiyonunu derleyip yayınlama kısmı var. Bir PDF’de müzik konumlandıramazsınız. Ha benden başka PDF versiyon çıkartan var mı bilmiyorum ama sırf bu sebepten müzik kullanmayı bıraktım. Ses desen zaten hiç kullanmadım. Gidip bir bölümde arka planda bombardıman sesi eklemedim. Tercih meselesi, bana burada şiddetle karşı çıkabilirsiniz.

Heveslenmek ve Şevki koruyabilmek
        Bu belki de en önemli nokta. Yazdığınız, yaptığınınız şey bir hobi de olsa emek harcıyorsunuz. Bu emeğin karşılığını da en azından geri dönüşler ile almayı bekliyorsunuz. Kalkıp 4-5 bölüm yayınladıktan sonra tek bir geri bildirim alamıyor, yada istatiski olarak bir karşılığını göremiyorsanız, tebrikler boşa kürek çekiyorsunuz. Bu berbat bir his, benim de başıma çokça kez geldi. Bu çoğunlukla yanlış bir AAR tarzı ve kötü kaliteden kaynaklanıyor. Örneğin çok kaliteli bir AAR yazıp ülke tercihiniz Arjantin olunca ilgi görmemesi normal olabiliyor. Fakat berbat leş gibi bir AAR ile klasik “Almanya ile Dünya Fethi” yada “Türkiye ile CcC Modu Serisi” gibi konseptlere odaklanırsanız, istatistiklerde ve geri dönüşlerde abartılı bir geri bildirim alabilirsiniz. Ben bunu tercih etmiyorum fakat genel okur kitlesi genelde “güç” ve “popüler ülke” seviyor. O yüzden seçeceğiniz ülkeyi iyi ayarlayın, yada Arjantin ile oynarken küçük bir kesime hitap ettiğinizi önceden kabullenin. Aksi taktirde işin sonu “yarım” kalmış bir AAR oluyor. Emeğinizin sonunu göremeden bitiriyorsunuz. Buna en güzel örnek pek sevdiğim bir yazarın kaleme aldığı Finlandiya hikayesi olacaktır. Finlandiya'nın boyunu aşan uzun bir hikaye ele aldı. Fakat o ülke o kadar uzun bir AAR'ı hak edecek yada en azından ilgiyle karşılanacak bir ülke değildi. Netice de düşen bir grafik ile 40 küsür bölüm sonra sönük bir biçimde bitmek zorunda kalmıştı. Halbuki harcanan emek daha major bir ülke için olsaydı, muhtemelen mevcut kalitesi ile yapılmış en iyi türkçe hoi4 AAR'ı olacaktı. Bir diğer önemli noktada tabi ki AAR'ınız ne kadar ilgi aldığı. Eğer ilgi yükselirse yukarıda zamandan ve emekten tasarruf ettiğim kalite arttırıcı detayları ben tercih edebiliyorum. Fakat genelde bu nadir oluyor.

Yarım Bırakılan AAR’lar, Hatta hiç başlamayanlar
        Böyle de bir dert var ne yazık ki. Zira benimde başıma geldi birkaç kez. Fakat genelde bunlar dış etkenlerden dolayı olmuştu. Sırası ile ele alalım. Öncelikle bir kesim var ki heves edip bir AAR yazmaya karar veriyorlar. Güzel bir isim seçip hatta iyi de bir kurguyu ortaya koyarak başlıyorlar. Maalesef 3 bölümü dahi göremeyen bir çok AAR’a rastlıyoruz. Tamam AAR yazmak kolay değil, hele ki az evvelki paragrafta ele aldığımız gibi gereken ilgi ve geri dönüşü alamayınca, istastiki olarak da tatmin olmayınca ister istemez insan hevesini kaybedebiliyor. Böylece başlanılan AAR bırakılabiliyor ve harcanan emek pek boşa gidiyor. Bu durumlar yaşanmaması için birkaç noktaya dikkat edilebilir. Öncelikle hiç tecrübeniz yok ise küçük bir AAR ele alınabilir. Örneğin yazdığım Vistula Kızıl Akar seçtiğim ülkeden de kaynaklı olarak kısa süreceğini bilerek yazdığım bir AAR’dı. Nitekim öyle de oldu, zira Polonya’ya karşı pekte hevesim yoktu. Sadece iyi bir “yenilgiyi” okurlara tattırmak istemiştim. Bunun içinde en ideal ülke oydu. İsteseydim Almanya’yı yenerek sonu belli olmayan uzun mu uzun bir AAR olabilirdi, fakat en baştan kısa olmasına karar vermiştim. Zira beklediğim gibi Polonya okurların ilgisini çekemedi, ilgi ve istatistikleri yerde gezdi. Fakat kısa olduğu için bitirmek dert olmadı. Başka bir öneri de işler yolunda gitmez ise yarım bırakmaktansa erken final yapmak daha iyi bir seçenek. Hiçbir oyun içi görsel kullanmadan bir final kurgulayın ve yayınlayın. En azından 4. Bölümü dahi olsa AAR’ınızın bir sonu olur ve o noktaya kadar okuyanları yarı yolda bırakmazsınız. Mesela Cunta’da İtalya teslim olunca oynadığım Türkiye’de minör olduğundan küt diye teslim oldu. Ben kalkıp Cunta’nın sonunu “İtalya yenildiği için bizde yenik sayıldık” diye bitirseydim okura saygısızlık olurdu. Tüm hikayeye bir absürtlük katardı. Gidip son bölümü kurgulu bir final ile bitirmeyi tercih ettim.
        Bu kadar öğüt veriyorum ama diyeceksiniz ki sen hiç yarım bırakmadın mı? Evet bıraktım. İlk olarak Türkiye ile Havacılık Hikayesi benim ilk denememdi ve yarım kaldı. Çünkü oynadığım bir Multiplayer oyununda ki görselleri kullanmıştım ve elimde sadece 15 görsel vardı. Malzeme bitmişti ve ben o kurguda ağır saçmalamıştım. O kadar kötü olsa gerek ki devamı hiç gelmemesine rağmen, devamını soran olmadı. Bir diğer yarım bıraktığım hikayeler olan Stahlhelm ve Pasifik ise mod kullanmaktan dolayı yarım kaldı. Öyle ki bu hikayelerde mod kullanmaya karar verdim ve modlara güncelleme gelince benim save dosyamda patates olmuştu. Siz siz olun mod kullanmayın yada kullanacaksanız da Steam Atölyesinden değilde manuel olarak mod dosyasını oyununuza entegre edin. Öyle ki Stahlhelm’i kurtarmak için başka bir mod ile 2.sezon olarak devam ettim. Araya da bir flashback tarzı bir bölüm kurguladım. Fakat o 2.sezon da mod güncellemesi ile patladı. Halbuki Stahlhelm benim en çok heves ettiğim ve özendiğim AAR’dı. Hala da hatırladıkça moralim bozuluyor.
Olabildiğince çok insan ulaşmaya çalışın

Sonuç
        Evet netice de bir emek harcıyorsunuz ve bu emeğiniz yegane karşılığı ilgi ve geri bildirim almak. O yüzden hoi4 sever her toplulukta AAR’larınızı paylaşın ve okurlara ulaşın. Bu genelde forumlar oluyor, şu an için Türkçe konuşan 3-4 tane forumda hoi4 ilgi ile takip ediliyor. Hepsine ulaşarak AAR’ınızı okurlara ulaştırabilirsiniz. Yine bir örnek vermek gerekir ise Cunta’yı ben 2 forumda yayınladım. Cunta’nın ilk haftasında A forumunda 80 görüntülenme varken B forumunda 1000 görüntülenme vardı. Bu bazı hikayelerde tam tersi de olabildi. Önemli olan nokta ben sadece A forumunda yayımlasaydım belki rakam biraz daha yüksek olurdu orada ama asla 1080 olmazdı.
Bu yazıda hem kendi görüşlerimi paylaştım. Hem de kendi deneyimlerimi örnekler ile sundum. Hem de bazı tavsiyeler de bulundum. Netice de AAR yazmanın en güzel tarafı kendi dilinizi konuşan insanlara oyunu daha fazla tanıtmanızdır. Kendi yaşadığınız deneyimi hayal gücüyle harmanlayıp sunmanın keyfi bambaşkadır. Umarım bu yazı çok kibirli bir havada geçmemiştir ve yararı olabilmiştir. Sağlıcakla kalın, kaleminiz ve klavyenizi AAR’lara deydirmekten çekinmeyin.
[+] 7 üye napolyon94 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.