29-07-2019, 15:37
(Son Düzenleme: 29-07-2019, 15:38, Düzenleyen: perverende.)
Çocukken Lozan'ın hezimet olduğunu, bugünse zafer olduğunu düşünen biri olarak iki tarafı da temsil edebilirim sanırım. Maddeler halinde sebeplerini açıklamak isterim.
Öncelikle Lozan Antlaşmasının kazandığımız bir savaştan sonra değil kaybettiğimiz bir dünya savaşından sonra olduğunu aklınızda tutarak yorumlayın. Lozan'ı, Sevr'in yumuşatılmış, milletin devletin namusunun korunduğu bir antlaşma olarak düşünün. Namuslu bir teslim olma antlaşmasıdır Lozan.
Benim, Lozan'ı hezimet olarak görürken iki sebebim vardı, biri boğazlar diğer Kerkük-Musul meselesi.
Boğazların Türkiye'ye bırakılmaması karşılığında Anadolu'nun bize bırakılması iyi bir anlaşma gibi durmuyordu. Veya da yeraltı zenginlikleri açısından Musul ve Kerkük'ün alınamamış olması. Fakat bugün baktığımda;
Biz, Milli Mücadele'de İngilizlerle savaşmadık, İngiliz kamuoyu 4 yıl süren bu büyük savaşın sonunda doğal olarak artık savaşmak istemiyordu, hele hele Anadolu diye sorsalar haritada yerini bilmedikleri yerler için ölmeyi hiç istemiyorlardı bu bizim için şanstı ve bunu iyi kullandık. Fakat Boğazlar için İngilizlerle savaşmayı göze alsak ve onların askerlerini öldürsek belki lehimize olan bu kamuoyu aleyhimize dönebilir ve İngilizler Anadolu'ya asker göndermeye uygun bir siyasi/toplumsal zemin bulabilirdi. Nihayetinde çok da uzak olmayan bir tarihte boğazların kontrolü tamamen bize bırakıldı.
Musul-Kerkük meselesi is bugünden bakılınca önemli bir konu gibi görünüyor çünkü dünya artık çılgınlık noktasında petrol ve türevlerini tüketiyor, değerli bir maden. Fakat o gün petrol bu kadar değerli değildi. Dolayısıyla yine aynı soru karşımıza çıkıyor, o gün alacağımız fayda aldığımız riske (Musul için İngilizlerle savaşmak) değer miydi? Tartışılır.
Milli mücadele kadrosunun yaptığı işi, o şartlarda çok başarılı buluyorum. Aralıksız 10 senedir cepheden cepheye koşan bir milleti haydi bir daha savaşa gidiyoruz diye ikna etmek ve bunun sonunda örgütlenebilmek başarıya ulaşmak muazzam bir şey. Savaşın 3. yılında tüm motivasyonunu yitirip ülkedeki rejimi ve devleti çökerten Rusları aklınıza getirin. Bir toplumu savaşması için örgütlemek çocuk oyuncağı değil yani.
Ve son olarak da anlaşmayı beğenmeyenlere sözüm, taş atımı mesafedeki adaları bırakmışlar, Musul'u parayla satmışlar diyenlere. Buyrun arkadaşlar aha adalar orda Musul-Kerkük şurda, gücünüz yetiyorsa gidin alın.
Öncelikle Lozan Antlaşmasının kazandığımız bir savaştan sonra değil kaybettiğimiz bir dünya savaşından sonra olduğunu aklınızda tutarak yorumlayın. Lozan'ı, Sevr'in yumuşatılmış, milletin devletin namusunun korunduğu bir antlaşma olarak düşünün. Namuslu bir teslim olma antlaşmasıdır Lozan.
Benim, Lozan'ı hezimet olarak görürken iki sebebim vardı, biri boğazlar diğer Kerkük-Musul meselesi.
Boğazların Türkiye'ye bırakılmaması karşılığında Anadolu'nun bize bırakılması iyi bir anlaşma gibi durmuyordu. Veya da yeraltı zenginlikleri açısından Musul ve Kerkük'ün alınamamış olması. Fakat bugün baktığımda;
Biz, Milli Mücadele'de İngilizlerle savaşmadık, İngiliz kamuoyu 4 yıl süren bu büyük savaşın sonunda doğal olarak artık savaşmak istemiyordu, hele hele Anadolu diye sorsalar haritada yerini bilmedikleri yerler için ölmeyi hiç istemiyorlardı bu bizim için şanstı ve bunu iyi kullandık. Fakat Boğazlar için İngilizlerle savaşmayı göze alsak ve onların askerlerini öldürsek belki lehimize olan bu kamuoyu aleyhimize dönebilir ve İngilizler Anadolu'ya asker göndermeye uygun bir siyasi/toplumsal zemin bulabilirdi. Nihayetinde çok da uzak olmayan bir tarihte boğazların kontrolü tamamen bize bırakıldı.
Musul-Kerkük meselesi is bugünden bakılınca önemli bir konu gibi görünüyor çünkü dünya artık çılgınlık noktasında petrol ve türevlerini tüketiyor, değerli bir maden. Fakat o gün petrol bu kadar değerli değildi. Dolayısıyla yine aynı soru karşımıza çıkıyor, o gün alacağımız fayda aldığımız riske (Musul için İngilizlerle savaşmak) değer miydi? Tartışılır.
Milli mücadele kadrosunun yaptığı işi, o şartlarda çok başarılı buluyorum. Aralıksız 10 senedir cepheden cepheye koşan bir milleti haydi bir daha savaşa gidiyoruz diye ikna etmek ve bunun sonunda örgütlenebilmek başarıya ulaşmak muazzam bir şey. Savaşın 3. yılında tüm motivasyonunu yitirip ülkedeki rejimi ve devleti çökerten Rusları aklınıza getirin. Bir toplumu savaşması için örgütlemek çocuk oyuncağı değil yani.
Ve son olarak da anlaşmayı beğenmeyenlere sözüm, taş atımı mesafedeki adaları bırakmışlar, Musul'u parayla satmışlar diyenlere. Buyrun arkadaşlar aha adalar orda Musul-Kerkük şurda, gücünüz yetiyorsa gidin alın.