Modern Tarih: İran - Kontra Skandalı (1985)
#1
g9rpOQ.jpg

Rıza Pehlevi döneminde İran'ın silah ihracatında en büyük ortağı Amerika Birleşik Devletleriydi ve 1979 senesinde İran'da İslam devrimi yaşandığında yeni kurulan İran İslam Cumhuriyeti'nin elindeki silahların büyük bir kısmı Amerikan yapımıydı. Bu durum ilk olarak yeni kurulan İran İslam Cumhuriyeti'nin ellerinde bulunan Amerikan silahlarında yaşanan çeşitli sorunları gidermek adına Amerikalılardan yedek parçalar satın almasına sebep oldu. Kasım 1979'da İranlı öğrencilerin Tahran'daki Amerikan Konsolosluğuna baskın yapıp 52 Amerikalıyı rehin almasının üzerine başkan Jimmy Carter İran'a silah satışında ambargo uygulanacağını açıkladı.

1980'deki Irak ile İran arasında yapılan savaş, İran'da ciddi bir silah ihtiyacı oluşmasına sebep vermişti. Ronald Reagan 20 Ocak 1981'de başkan olduktan sonra İran'ın terörizmin en büyük destekçilerinden olduğunu ve İran'a yönelik Carter'ın politikasını devam ettireceğini açıkladı. Aynı sene içerisinde Reagan hükümetinin üst kademelerinin yaptırdıkları bir araştırma, İran'ın ellerindeki Amerikan silahları için yedek parçaları başka yerlerden temin edebilecekleri ve bu ambargonun İran'ı Sovyetler'in avucuna ittiğini iddia ediyordu ve bu sebeple her şeyden önce bölgede Sovyetlerin etki alanının güçlenmesini engellemek adına İran'a silah satılması gerektiği öne sürülüyordu. Bu esnada İran'da başa geçen Ayetullah Hümeyni açık bir şekilde İran'daki İslam devrimini Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkelerine yaymayı hedefliğini açıklamıştı ve Amerikalılar bu açıklamaları sonrasında Hümeyni'yi Amerika için ciddi bir tehdit olarak görür hale gelmişti.

1983 senesinde Amerika Staunch Operasyonu adı verilen diplomatik bir operasyonla dünyadaki diğer ülkeleri İran'a silah ve silah yedek parçası satmamaları için örgütlemeye çalıştı. Daha sonraları ortaya çıkacak olan bu silah satış skandalının Amerika için bu kadar küçük düşürücü bir olay olmasının sebeplerinden birisi de, bu skandala karışan diplomatlarla Staunch Operasyonu'nda diğer ülkelere İran'a silah satmamaları için baskı yapıp etiken bu durumun yanlışlığından dem vuran Amerikalı diplomatların tam olarak aynı kişiler olmasıdır. 

Amerika bir yandan İran'a nasıl silah satarız diye düşünürken, Honduras'taki kontra militanları Nikaragua'daki devrimci hükümeti devirmek için gerilla savaşı başlatır. Reagan hükümetinin en büyük hedeflerinden birisi Nikaragua'daki komünist hükümeti, onlara karşı çıkan kontra militanlarını destekleyerek devirmektir, ancak kongreden geçirilen Boland Yasası ile Amerika'nın bu militanları resmi bir şekilde desteklemesi yasadışı bir hal alır. 1982'den sonra 1984'te de yeni bir yasayla, 1985 yılı bütçesinde CIA, Savunma Bakanlığı veya bir başka kalemde hiçbir maddenin Nikaragua'daki herhangi bir grubu desteklemek amacıyla kullanılamayacağı belirtilir.

Ancak Reagan hükümeti Ulusal Güvenlik Konseyi üzerinden kontra yapıya destek sunmaya devam eder. Bu yasadışı hareket ortaya çıktığında Reagan hükümeti Boland Yasası'nda Ulusal Güvenlik Konseyi'ne dair bir şey belirtilmediğini iddia ederken, birçok hukukçu yasadaki "veya bir başka kalemde" ibaresinin Ulusal Güvenlik Konseyi'ni de kapsadığıda hemfikir olacaktı. Tüm bu durum kongrenin gücüyle başkanın gücünü tartışmalı hale getirdi, Reagan hükümeti kongrenin başkanlığın Nikaragua'daki hükümeti devirme çabasına karışmaya hakkının olmadığını iddia ediyordu. Boland Yasasını geçersiz kılmak adına Ulusal Güvenlik Konseyi ABD ordusunda eskiden görev almış Richard Secord liderliğinde bir silah kaçakçılığı ağı kurup militanlara silahları bu yolla ulaştırma kararı aldı. Bu ağı ayakta tutabilmek adına Reagan hükümetinin sürekli olarak ABD-dışı para kaynaklarına ihtiyacı vardı ve İran bu hususta oldukça iyi bir konumdaydı.

1985 yılında Ulusal Güvenlik danışmanı Robert McFarlane ABD'nin İran ile ilişkilerinin yumuşaması gerektiğine dair bir yazı yazdı. Savunma Bakanı bu yazıya o kadar negatif yaklaşıyordu ki "Kaddafi'yle Washington'un sohbet etmesi gerektiğini önermek gibi" benzetmesini yapacaktı. İçişleri bakanı 1 sene önce İran'ı resmi olarak terörizmi destekleyen devletlerden ilan ettiklerini öne sürerek aynı şekilde bu fikre karşı çıktı. İran'a silah satabilmek adına İsrail Başbakanı Şimon Peres'ten yardım istendi, İsrailli diplomatların verdiği bilgiye göre İranlılar İsrail'den Amerikan yapımı silahları edinmeleri karşılığında Hizbullah'a Lübnan'daki Amerikalı esirleri bırakmaları için baskı yapmaya hazır olduklarını söylemişti. Plan İsrail'in İran'a İran'daki ılımlı gruplara yardım süsü vererek Amerikan silahlarını satması, Amerika'nın da İsrail'e İsrail'in İran'a sattığı silahları satmasıydı.

Planın başarılı olması için Amerikalılara İran'da Haşimi Rafsancani önderliğinde ılımlı bir grubun bulunduğuna dair propaganda yapıldı ve Rafsancani'nin Hümeyni'den sonra yüksek ihtimalle İran'da başa geçeceği belirtildi. "Köpekbalığı" takma adlı Rafsancani'nin gerçekten ılımlı bir politika mı izleyeceği yoksa Reagan hükümetini silahları satın almak için kandırıp kandırmadığı halen soru işaretidir. Tüm hazırlıklar yapıldıktan sonra Rafsancani önderliğinde "ılımlı İran'a" olmak üzere İsrail üzerinden İran'a ilk silah satışı başladı. 1990 senesinde kaleme aldığı otobiyografisinde Reagan tüm bu İran'a silah satışı meselesinin Hizbullah'ın elindeki rehinelerin serbest bırakılması amacıyla yapıldığını söyleyecekti.

3p6JnA.jpg

Tüm bu İran'a silah satışı ve Nikaragua'daki muhaliflerin desteklenmesi hem Reagan hükümetinin resmiyetteki politik duruşuna, hem de Boland Yasası itibariyle Amerikan yasalarına aykırı bir durum teşkil ediyordu. 1986'da İran'a silah satışı hususunda bir adım daha ileriye gidildi ve İran'daki "ılımlı gruplar" yerine, İran hükümetindeki "ılımlı isimlere" silah satılması tartışmaya sunuldu ve bu da "rehinelerin serbest bırakılması adına" kabul edildi. 1986 Şubat ayından itibaren İsrail ara eleman olmaktan çıktı ve İran'a silahlar ilk defa direkt olarak Amerika'dan gelmeye başladı, ancak yine de hiçbir rehine serbest kalmadı. Aynı sene içerisinde çok sayıda Amerikalı diplomat, sahte İrlanda pasaportlarıyla İran'a gitti ve hükümetteki üst kademe yöneticilerle rehine durumunu görüşmek istedi. Bu görüşmede İranlılar İsrail'in Golan Tepelerinden çekilmesi karşılığında rehinelerin serbest kalabileceğini söylediğinde Amerika bu teklifi reddetti. Görüşme sonrasında McFarlane Reagan'a İranlılarla bundan sonra muhatap olmaması gerektiğini önerecekti.

Aynı senenin Temmuz aında Hizbullah rehinelerden Lawrance Jenco'yu serbest bıraktı, bu hamlenin üzerine CIA İran'a ABD'nin minnettarlığını göstermek adına silah satımı yapılması için izin istedi. CIA aynı zamanda eğer bu silah teslimatı yapılmazsa, İran ile Hizbullah arasındaki ilişkilerin bozulabileceğinden ve geri kalan Amerikalı rehinelerin öldürülebileceğinden bahsetti.

3 Kasım 1986 tarihinde İran Devrim Muhafızlarında subaylık yapan Mehdi Haşimi, Lübnan gazetesi Ash-Shiraa'ya verdiği demeçte İran ve Amerika arasındaki "rehinelere karşılık silah" pazarlığından bahsetti. İran hükümeti olaydan 10 gün sonra gazetede yazanların doğruluğunu onayladı. Ronald Reagan televizyon aracılığıyla yaptığı konuşmasında ilk olarak bu durumu yalanlarken, sonra yaptığı bir konuşmada tüm bu silah satışının rehinelerin serbest bırakılması amacıyla yapıldığını söyledi.

1987 senesinde kongre İran-Kontra skandalının araştırılması için bir komisyon kurduğunu belirtti, Cumhuriyetçilere göre bu komisyon Demokratlarca başlatılan bir cadı avıydı. Komisyonun raporuna göre "eğer başkan danışmanlarının ne işler karıştırdığını bilmiyorsa bu yine başkanın suçuydu ve yardımcılarıın yaptıklarından sorumlu tutulmalıydı." Bu olay Amerika politikasında bir başkanın arkasındaki kamuoyu desteğini tek seferde en çok düşüren olay oldu, skandal öncesinde Reagan'ın destek yüzdesi %67 iken, olay sonrasında %46'ya düştü. Bu skandalın uluslararası arenada Amerika için etkileri çok daha büyüktü. Öte yandan Lübnan gazetesine bu olayı sızdıran Mehdi Haşimi İran'da aynı yıl içerisinde başka sebepler öne sürülerek idam edildi.
[+] 3 üye Duman nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#2
Güzel bir yazı. Hem herkesin bildiği bir gerçeği tekrardan göz önüne çıkarıyor. (ABD'nin Güney Amerika'yı arka bahçesi olarak görmesi.) Hem de iş çıkarlar olduğunda her iki tarafında değerlerini nasıl da geri plana attığını gösteriyor.
"... Egemen sınıfın düşünceleri, bütün çağlarda, egemen düşüncelerdir, başka bir deyişle, toplumun egemen maddi gücü olan sınıf, aynı zamanda egemen zihinsel güçtür.."
Ara
Cevapla
#3
Öğreneceğimiz o kadar çok şey varki bu forumu bunun için seviyorum herkesin bilmediği içeriklerden çeviriler yapılarak insanlara sunuluyor eline sağlık :)
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.