Modern Tarih: Puyi (1906 - 1967)
#1
lbB0AQ.jpgPuyi, Son Çin İmparatoru
(1906 - 1967)
Mançu Aisin Gioro klanından olan Puyi, Çin'in son İmparatoru, Moğolistan'ın sondan 2. hanı ve Qing hanedanının 12. ve son hükümdarı.

Puyi'nin hikayesi hem Çin'de imparatorluk döneminin sona erişi hem de 2. Dünya Savaşı öncesinde ve esnasında uzakdoğunun genel durumunu anlayabilmek adına çok önemli bir hikaye. Bu yazıda 2 yaşında Çin'in İmparatoru olan, kendi elinde olmayan sebeplerden bir süre sonra tahttan indirilip, sonra tekrar tahta çıkarılan, ardından kendisini beklenmedik bir şekilde Japonların Mançurya'daki kukla devleti Mançukuo'nun "imparatoru" olarak bulan, neredeyse herkes tarafından nefret edilen, sakar mı sakar bir karakteri inceleyeceğiz. İyi okumalar.

1Gj08p.jpg

Çin İmparatoru Puyi
Puyi 1908 yılında, İmparator Guanxu'nun ölümü sonrasında sadece 2 yaşındayken Çin İmparatoru oldu ve İmparator Xuantong adını aldı. Puyi'nin İmparatorluk hayatı, saray görevlilerinin evine gelerek onu almaya çalışmasıyla başladı. 1908 yılının 13 Kasım gününde, daha önce herhangi bir bilgilendirme olmaksızın Puyi'nin ailesinin evine gelen saray hadımları ve muhafızları, Puyi'nin babası Prens Chun'a oğlunun İmparatoriçe Cixi tarafından varis gösterildiği ve Guangxu'nun ölümü üzerine imparator olacağı bilgisini verdi. 2 yaşındaki Puyi saray muhafızları tarafından ailesinden ayrılmak istendiğinde buna karşı çıkıp ağlamaya ve çığlık atmaya başladı. Puyi'nin ebeveynleri, oğullarının imparator olmak üzere evden alınmasına ses çıkaramadılar. Puyi'nin yanında Puyi'yi sakinleştirebilen tek kişi olan sütannesi Wang Wen-Chao'nun gelmesine müsaade edildi. Yasakşehir'e ulaştığında Puyi'yi İmparatoriçe Cixi'nin huzuruna çıkarttılar.

Puyi :Bu görüşmede yaşadığım şok, halen bile hayal meyal de olsa o günü hatırlayabilmemi sağlıyor. Kendimi bir anda hiç tanımadığım, daha önce hiç görmediğim insanların arasında bulmuştum, önümdeki sönük renk perdeden içerideki bir deri bir kemik kalmış korkunç bir yüzü görebiliyordum. Bu yüz Cixi'nindi. Söylenilene göre onu görünce korkup çığlıklar atarak titremeye başlamıştım ve Cixi bunun üzerine bana şeker verilmesini istemişti. Ben ise bu şekerleri yere atarak annemi istediğimi söylediğimde Cixi ne kadar yaramaz bir çocuk olduğumdan demvurup oynamam için dışarı çıkarılmamı emretmişti.

Puyi'nin babası Prens Chun Puyi'nin çocukluğu esnasında naip olarak atandı. Puyi'nin tahta çıkma töreni esnasında hala 2 yaşındaydı ve karşısındaki davulların sesinden korkup ağlamaya başlamıştı. Ağladığını gören babası yanına gelip "ağlama, yakında bitecek" diyecekti. Puyi'nin hayatının bu döneminde normal bir ilişkiye sahip olduğu yegane kişi süt annesi Wang Wen-Chao'ydu, Puyi'nin annesini görmesi yasaklanmıştı ve sonraki 7 sene boyunca annesini bir daha göremeyecekti. 

Bir gece içerisinde basit bir çocuktan imparator hayatına geçiş yapan Puyi'nin sağlıklı bir şekilde yetişmesi artık mümkün değildi. Etrafındaki tüm yetişkinler Puyi için birer yabancıydı, her gittiği yerde karşılaştığı herkes onu gördüğünde secdeye kapanıyor ve onla göz teması kurmaktan kaçınıyordu. Bir süre sonra elindeki gücü farkeden Puyi, saraydaki hadımları her fırsat bulduğunda dövdürmeye başladı. Çocuk İmparator Puyi'nin en büyük hobilerinden birisi saraydaki hadımları kamçılatmaktı. 

7 yaşına geldiğinde Puyi'nin öne çıkan iki kişilik özelliği vardı, birisi saraydaki hadımları kamçılatmayı seven şımarık ve zalim imparator, diğeri ise geceleri süt annesi Wang ile sevgi gören bir çocuk. Hergün Puyi'nin "annesi" sayılan 5 kadını ziyaret etmesi ve çeşitli görevlerdeki ilerlemesini bu kadınlara bildirmesi gerekiyordu, Puyi bu kadınların hepsinden nefret ediyordu çünkü gerçek annesini görmelerine engel olan kişiler de tam olarak bunlardı. Bu kadınların lideri Longyu Puyi 8 yaşına geldiğinde Puyi'nin sütannesi Wang'ın saraydan gönderilmesini sağladı. Puyi hayatının bu döneminden "çok sayıda annem olsa da hayatımda hiç anne sevgisi görmedim" diye bahsedecekti.

Puyi hayatının hiçbir döneminde mahremiyete sahip olmadı, hiçbir işini de kendisi yapması gerekmedi. Yürüdüğü zaman önündeki kapıları onu takip eden hadımları açıyordu, onu hadımları giydiriyor, yine hadımları yıkıyordu ve hatta sıcak çorbasına dahi hadımlar üflüyordu. Puyi'nin aldığı eğitim klasik Konfüçyus eğitiminden ibaretti, Puyi bu durumdan sonraları "matematik veya bilim namına hiçbir şey öğrenmedim, hatta uzun bir süre Pekin'in haritada nerede olduğunu dahi bilmiyordum" diye bahsedecekti. 

Puyi 13 yaşına geldiğinde ebeveynleriyle ilk defa tekrardan görüşebildi, huzuruna çıkan ebeveynleri tıpkı diğer kişiler gibi Puyi'nin karşısında secde etmek zorunda kalmıştı. Puyi annesinin yüzünü dahi unutmuştu, bu görüşme sonrasında Puyi'nin kardeşi Pujie'nin saraya Puyi'ye oyun arkadaşı olarak alınması kararlaştırıldı. Birgün Pujie'nin sarı renkte bir giysi giydiğini gördüğünde Puyi çılgına döndü çünkü sadece Qing İmparatorlarının sarı renkte giysi giyebileceğini düşünüyordu, ancak daha sonraları kendisine sadece imparatorun değil, imparatorun ailesinin de sarı renkte giysi giymeye hakkı olduğu anlatıldı.

EyQMan.jpg

Saray Hadımları
Yasakşehir'de aşçılık, bahçıvanlık, temizlik, misafirleri eğlendirme gibi tüm işler saray hadımları tarafından gerçekleştiriliyordu. Bunların yanı sıra böylesi büyük ülkenin tüm büroktratik işlerinin en üst kademesinde bu hadımlar vardı. Bu hadımlar sürekli bir şekilde tiz bir sesle konuşur ve kesilmiş cinsel organlarıyla testislerini çalışırken boyunlarına geçirdikleri içi su dolu ufak bir kavanozun içerisinde taşırlardı. Yasakşehir'de çok sayıda hazine ve ganimet vardı ve hadımlar sürekli olarak bu ganimetleri çalarak karaborsa da satıyordu.

Evliliği sonrasında Puyi saray yönetiminde daha aktif olmaya başladı ve kendi tabiriyle sarayın "yağmalama cümbüşü" içerisinde olduğunu farketti. Puyi'ye göre evlilik kutlaması yapıldığı gün imparatoriçenin tacındaki inciler ve yeşim taşı dahi çalınmıştı. 27 Haziran 1923'te çok sayıda ganimetin bulunduğu bir bina yangın sonrası kül oldu. Puyi bunun bu binada yapılacak sayım öncesi hırsızlığı gizlemek amacıyla kasıtlı bir şekilde çıkarıldığını düşünüyordu. Hadımların aralarındaki konuşmalara kulak misafirliği yapan Puyi, bir süre sonra kendi hayatının dahi tehlikede olduğunu farketti ve saraydan tüm hadımları kovdu. Kardeşi Pujie'nin bile saraydan bazı değerli eşyaları çalıp karaborsada sattığı söyleniyordu. 

Puyi bu dönemde saraydaki çok sayıda kişiyi ülke yönetiminden çıkarıp onların yerini geleneksel aristokrat sınıfından gelen kişilerle doldurdu. Ancak Puyi'nin bu reform hareketi uzun sürmeyecekti.

lbBRak.jpg

Çin Cumhuriyeti
10 Ekim 1911 yılında Wuhan bölgesindeki garnizon isyana kalkışarak 1644'ten beridir Çin'i yöneten Qing hanedanının tahttan indirilmesini talep etti. General Yuan Shikai önderliğindeki Qing ordusu bu isyanı bastırmakta başarısız oldu ve 1911 itibariyle Qing hanedanı kamuoyu desteğini kaybetti. Çok sayıda Çinli cennetin desteğini kaybetmiş bir hanedan için savaşmak istemiyordu.

İmparatoriçe Longyu "Qing İmparatorunun Tahttan İndirilme Kararnamesi"ni destekledi ve 12 Şubat'ta Başkan Yuan Shikai önderliğinde Puyi'nin tahttan indirilmesi tartışılmaya başlandı. Yasakşehirde yapılan görüşmede Puyi Longyu ve Yuan arasındaki görüşmeyi uzaktan izliyordu.

Puyi :İmparatoriçe divan tarzında bir yerde oturuyor ve elinde bir mendille gözyaşlarını siliyordu. Karşısındaki şişman adam da aynı şekilde ağlıyordu. Benim yaptığım yegane şey uzaktan onları izlerken bunlar niye ağlıyor diye düşünmekti. Odada üçümüz dışında kimse yoktu ve oda çok sessizdi, sürekli burnunu çeken şişman adam bir şeyler anlatıyordu ancak dediklerini duyamıyordum. Anlaşılana kadar Yuan'ın tahttan çekilmem gerektiğini söylediği kısım tam da burasıydı.

"Tahttan İndirilişi Sonrası Qing İmparatorunun Konumu Kararnamesi"nin yeni kurulan Çin Cumhuriyeti'nce imzalanmasıyla birlikte Puyi ülke içerisinde imparatorluk ünvanını bir yandan korurken, önemli tüm yetkilerini kaybediyordu. Bu kararname bir bakıma 1870'de İtalya'daki Papa'ya İtalya Kralı'nın sahip olduğu çeşitli ayrıcalıkları tanıyan yasayı anımsatıyordu. Puyi ve saray ahalisi Yasakşehir'in kuzeyindeki bölgede yaşamaya devam edebiliyor ve imparatorluğun yazlık sarayını kullanabiliyordu. Yıllık 4 milyon gümüş tael Cumhuriyet tarafından İmparatora maaş olarak bağlanıyordu.

Tüm bunlar olurken Puyi'nin kendisinin Şubat 1912'ye kadar tahttan indirildiğinden ve Çin'in Cumhuriyet'e geçtiğinden haberi yoktu. 1913 yılında İmparatoriçe Longyu'nun ölümü üzerine Başkan Yuan Shikai taziyelerini sunmak üzere saraya geldi. Puyi'nin eğitmenleri bu ziyaretin gelecekteki bazı büyük değişikliklerin habercisi olacağını anlamıştı.

o6nlD2.jpg

İmparator Yuan Shikai
Puyi yakında öğrendi ki ülke Cumhuriyet'e geçmesine rağmen İmparatorluk makamına bu kadar çok hak tanınmasının gerçek sebebi, Başkan Yuan Shikai'nin gözünün imparator olmakta olmasıydı. Puyi bu plandan ilk olarak Yuan'ın yemek esnasında müzik çalması için ordunun müzik ekibini getirmesiyle öğrendi. Yuan Shikai Puyi'nin yetkilerini tamamen elinden alarak yeni bir hanedan altında başkanı olduğu Çin'i tekrardan imparatorluğa dönüştürmek istiyordu. 

Sarayda saatlerce dışarıyı izleyen ve adı anıldığında Yuan Shikai'e küfürler eden Puyi, Yuan Shikai'yi vatan haini olarak görüyordu. Puyi'nin Yuan Shikai'nin imparator olmasını engelleme planı saraydaki imparatorluk mühürlerini saklamaktan ibaretti ve bir süre sonra eğitmenleri ona bunun pek kalıcı bir çözüm olmadığını, imparator olduğunda o mühürlerin yenilerini yaptırabileceğini söyledi. 1915 yılında Yuan kendisini İmparator ilan etti, ancak Çin genelinde bu karara desteğin çok düşük olması, Yuan Shikai'nin imparatorluğu bırakmasıyla sonuçlanacaktı.

Mançu Restorasyonu
1917 yılında general Zhang Xun ordusuyla birlikte Pekin'e gelerek Puyi'yi tekrardan tahta geçirdi. Çin Cumhuriyeti ile İmparatorluk yanlılarının giriştiği bu muharebede ilk defa Yasakşehir'e havadan bir bomba atıldı. Bu doğu asya tarihindeki ilk hava bombardımanıydı. Mançu Restorasyonu başta bir diğer general Duan Qirui olmak üzere Çin genelinde cumhuriyet yanlılarının daha fazla destek görmesiyle başarısız oldu.

Johnston'un Eğitimi
1919'da Yasakşehir'e Puyi'ye İngilizce öğretmesi için Sir Reginald Johnston geldi. Puyi bundan "daha önce başka ülkeden gelen biriyle karşılaşmamıştım, dergilerden farkettiğim tek şey çok büyük bıyıkları olduğuydu. Hadımlar bıyıklarının çok katı olduğunu, öyle ki ucuna lamba bile bağlanabileceğini söylemişti" diye bahsedecekti. Çin Cumhuriyeti'nin lideri Xu Shichang, Çin'in yeniden imparatorluğa dönüşeceğini düşünüyordu ve bunun için Puyi'nin şimdiden hazırlanması gerekiyordu. Johnston'un görevi sadece elindeki 5 kitabı kullanarak Puyi'yi politika bilimi, anayasa tarihi ve İngilizce konusunda bilgilendirmekti. Ancak Johnston kuralları biraz gevşetip sık sık kendi ülkesinden, özellikle geldiği yer olan İskoçya'dan bahsetmeye başladı. Puyi sonraları öğretmeni tarafından böylesine gururla anlatılan "Cesur İskoçya" ismindeki devleti bir gün ziyaret etmek istediğini söyleyecekti. Tarihin yanı sıra Johnston Puyi'ye felsefeden, özellikle monarşilerin neden cumhuriyetlerden daha üstün bir yönetim biçimi olduğundan bahsedecekti. 

Johnston'un eğitimiyle gittikçe daha batılı görüşlere sahip olan Puyi, batılı giysileri başlayıp kendisine batılı ismi olarak Henry'i seçti. Puyi'ye göre Johnston'a dair her şey 1. sınıftı. 1919 yılında Puyi 4 Mayıs Hareketi tarafından Pekin'de birtakım protestolar olduğunu farketti. Bu protestolarda binlerce Çinli öğrenci, Paris Konferansında Alman kolonisi Qingdao'nun Japonya'ya bırakılmasını protesto ediyordu. Puyi bu protestoların neden yapıldığını Johnston'a sorduğunda "ilk defa halkın benim dışımda bir problemi olduğunu görüyorum" diyecekti.

Puyi Mançu dilinde konuşamıyordu, bildiği tek dil onu gördüğünde secdeye kapananlara söylediği "kalkın" anlamına gelen "yili" idi. Yıllarca Mançu dili okusa da, Puyi için en kötü dersi bu dildi. Johnston aynı zamanda Puyi'yi zamanın yeni teknolojilerinden olan sinemayla da tanıştırdı. İzlediği filmler Puyi'nin o kadar hoşuna gitmişti ki, saray hadımlarının itirazlarına rağmen Yasakşehir'e bir sinema binası kurdurdu. Johnston aynı zamanda Puyi'nin görme bozukluğu yaşadığını farkedip gözlük takması gerektiğini söyleyen ilk kişiydi. Puyi'nin babası Prens Chun, gözlük takmanın imparatoru insansılaştırdığını savunarak buna karşı çıksa da, Puyi gözlük takmayı tercih etmişti. 

Johnston'un etkisiyle bisiklet kullanmaya ve telefon kullanmaya başlayan Puyi, kısa bir süre sonra telefon bağımlısı haline gelip Pekin'deki diğer insanları sırf seslerini telefondan duymak için aramaya başlayacaktı. Johnston Yasakşehir'de bu zamana kadar söylenmemiş şeyleri söylemeye devam ediyor, yürüdüğü zaman kapıları hadımlara açtırmak yerine kendi kapısını kendisinin de açabileceğini söylüyordu. 

LOd0BG.jpg

Wanrong ile Evliliği
1922 yılında 'anneleri' Puyi'nin evlenmesi gerektiğine karar verip, Puyi'ye aristokrasi sınıfın kızlarının resimlerinden oluşan bazı fotoğraflar verdi. Puyi kendisine karısı olarak Wenxiu'yi seçti ancak anneleri Wenxiu'nin ancak hareme alınabileceğinden, eş olarak daha üst düzey birini seçmesi gerektiğinden bahsetti. Bunun üzerine Puyi dönemin Mançurya'sının en zengin aristokratlarından birinin kızı olan Gobulo Wanrong'u seçti. 15 Mart'ta Puyi ile Wanrong'un nişanlandığı gazetelere yansıdı, 17 Mart'ta Pekin'e doğru yola çıkan Wanrong'la Puyi evlenecekleri güne kadar görüşmediler.

Ekim ayında Puyi'nin evliliği 18 koyun, 2 at, 40 parça saten kumaş ve 80 parça giysinin Yasakşehir'den Wanrong'un evine gönderilmesiyle başladı. Mançu geleneklerine göre evliliklerin şans getirmesi için ay ışığı altında yapılması gerekiyordu. Saray muhafızları tarafından taşınan Prenses Wanrong Puyi'nin oturduğu tahtın önüne getirildi ve burada Wanrong 6 kere kowtow yaparak kocasına olan saygısını göstermiş oldu.

Aynı gece içerisinde Wenxiu ile de evlenen Puyi, cinselliğe dair hiçbir şey bilmiyordu. Evliliğin gecesinde karılarıyla birlikte herşeyin kırmızı olduğu bir saraya götürülen geleneksel bir davranış sergilemektense, yataktan kaçarak karılarını yalnız uyumak zorunda bıraktı.

Behr :Belki de hayatı boyunca etrafı hadım erkeklerle dolu genç birinden normal 17 yaşındaki bir bireyin cinsel aktivitesini beklemek biraz fazla olmuştu. Ne anneleri ne de Johnston kendisine cinsellik üzerine bir şey anlatmamıştı, böyle bir şey anlatmaları büyük bir saygısızlık kabul edilirdi. Tamamiyle deneyimsiz Puyi'nin evlilik gecesi bu şekilde davranmasının bir diğer sebebi kadınlara ilgi duymuyor olması da olabilir.

Yasakşehir'den Çıkış
1924 yılında bir başka general Feng Yuxiang, ordusuyla birlikte Pekin'i ele geçirdi. Pekin'i ele geçirişi sonrası bir meşruluk peşinde olan Feng, insanların desteğini arkasında bulmak için buna neden olarak Çin Cumhuriyeti'nde imparatora verilen hakları gösterdi ve bu hakların kaldırılmasını talep etti. Feng tarafından değiştirilen bu yasa sonrasında Puyi'nin imparatorluk ünvanı ve ayrıcalıkları kaldırıldı. Aynı gün içerisinde Puyi'nin Yasakşehir'i terketmesi gerekti. 

3 saat içerisinde Yasakşehir'i terketmesi talep edilen Puyi babasının evine gitti, babasının evinden Johnston ve onun hizmetkarı Big Li ile birlikte babasına haber vermeden ayrılan Puyi'yi babasının hizmetçileri arabayla takip etmeye başladı. Arabayla kaçmakta olan Puyi'nin peşine bir de polisler takılınca Puyi'nin hızlıca bir mücevher mağazasına girip oradan bir başka taşıtla Japonya başkonsolosluğuna gitmesi gerekti. Puyi'nin asıl isteği Britanya konsolosluğuna gitmekti, ancak Japonya yanlısı Johnston Japonların yanında daha güvende olacağını öne sürmüştü. Johnston'a göre Japonya'daki, halkın imparatora tanrı gibi taptığı sistem kendi ideal sistemine daha yakın bir sistemdi, bu esnada ise Britanya'da anayasal bir monarşi vardı.

Gizli bir şekilde Japonya için çalışan, Puyi'nin danışmanlarından Lu Zongyu, Puyi'nin Tianjin'de yaşamasının daha doğru olduğunu söyledi. Bunun asıl sebebi Japonların Puyi'nin Tianjin'de daha kolay kontrol edilebilecek olması ve Japonya Konsolosluğunda yaşamak zorunda kalarak prestijinin zedelenmesini engellemekti. 23 Şubat 1925'te soyulacağından korkan Puyi, sıradan biri gibi giyinerek trenle Tianjin'e geçti.

Tianjin Dönemi
1925 yılında Tianjin'e geçen Puyi, 1927 yılında Lu Zongyu'nun eski evine taşınacaktı. Britanyalı gazeteci Henry Woodhead Puyi'nin sarayını "köpek cenneti" olarak tanımladı, Puyi ve Wanrong çok sayıda köpek sahibi olmuştu. Woodhead Puyi ile iyi geçinebilen yegane kişilerin Wanrong ve Wenxiu olduklarını belirtti ancak onların Puyi ile karı-koca ilişkisinden çok erkek ve kız kardeş ilişkisine sahip olduğunu not edecekti.

Aynı senenin Haziran ayında Puyi general Zhang Zuolin tarafından ziyaret edildi, Zheng Zuolin okuma yazmayı bilmeyen, eski bir hayduttu. Toprakları Almanya ve Fransa topraklarının toplam büyüklüğüne denk gelen, içerisinde 30 milyon insanın yaşadığı Mançurya bölgesini yönetiyordu. Görüşmede Zhang Puyi'yi gördüğünde secdeye kapandı ve ona onu tekrardan Qing İmparatoru olarak tahta taşıyacağını söyledi. 

Puyi'nin sarayında çok sayıda farklı danışman, Puyi'nin farklı generalin desteğini alarak tahta geçmesini savunuyordu. Çok sayıda general ile görüşen Puyi'nin itibarı bu generaller arasında - özellikle general Zhang ile - oldukça düştü. Puyi'yi tahta geçirmeyi vadeden tüm generaller birçoğu para olmak üzere çeşitli taleplerde bulunuyor, Puyi bu ödemeleri yaptıktan sonra generaller bir daha ortada gözükmüyordu. Bu şekilde Puyi'nin karşısına çıkanlardan belki de en farklısı, General Grigory Semyonov'du. 300 milyon rubleye sahip olduğunu iddia eden Grigory Semyonov, Qing hanesini Çin'e taşımanın yanı sıra Romanov'ları da Rusya'da tekrar başa getirme hayaline sahipti. Puyi'den 5000 pound borç alan Semyonov da bu parayı ödemeyecekti.

1928'de Çin'i birleştirmek için yapılan muharebeler esnasında Kuomintang ordusu General Zhang'ın elinden Pekin'i alırken Qing mezarlarını yağmaladı. Qing mezarlarının yağmalanması ve hatta İmparatoriçe Cixi'nin mezarının açılması Puyi'yi çok kızdırmış ve aynı zamanda aslında ne kadar güçsüz olduğunu göstermişti. Bu dönem esnasında Puyi'nin öncelikli karısı Wanrong afyon kullanmaya başladı. 1928 yılında Puyi'nin bir diğer karısı Wenxiu Puyi'den ayrıldı.

Mançurya'ya Kaçış
1931 yılının Eylül ayında Puyi Japonya'nın Savaş Bakanı Jiro Minami'ye mektup göndererek Çin tahtına tekrar geçmek istediğini belirtti. 18 Eylül'de Mukden Olayı yaşandı, bu olayda Kwantung ordusu Japonların sahip olduğu demir yolunun bir kısmını patlatıp suçu 1928'de Mançurya'nın yönetimini devralan Zhang Xueliang'a attı, eski hükümdar yine Kwantung ordusu tarafından suikastle öldürülmüştü. Bu olayı sebep olarak kullanan Kwantung ordusu tüm Mançurya'yı ele geçirmeye başladı. Bu dönemde Puyi Kwantung ordusunun istihbarat bölümünün başkanı Kenji Doihara tarafından ziyaret edildi, Kenji ona yeni kurulacak Mançurya devletinin başına geçmesini önerecekti.

Wanrong Puyi'nin Japonya'nın talebiyle Japonya'nın ele geçirdiği Mançurya'ya gitmesine karşıydı ve bunu vatana ihanet olarak görüyordu. Puyi kararsızlığa kapıldığında devreye Puyi'nin kuzeni Yoshiko girdi. Yoshiko erkek giysileri ve üniformaları giyen, açıkça biseksüel bir kadındı ve Puyi üzerinde önemli bir etkiye sahipti. Kasım ayında Puyi Tianjin'den arabasında saklanarak ayrıldı. Çin hükümeti Puyi'nin vatana ihanetten tutuklanmasına karar verdi ancak Japonya'nın korumasını geçemediler. Puyi Awaji Maru isminde bir Japon gemisine binerek Port Arthur'a geldi, ertesi gün general Masahiko Amakasu ile tanıştı. Amakasu Puyi'ye 1923'te Amakasu Olayı esnasında nasıl feminist Noe Ito, anarşist sevgilsi Sakae Osugi ve Tachibana isminde tek suçu o anda orada olmak olan 6 yaşındaki birini "İmparatorun düşmanı" oldukları için nasıl öldürdüğünü anlattı ve Puyi'ye eğer bir gün imparatorun düşmanı olması durumunda onu da öldüreceğini söyledi. 

Mançurya'ya geldiğinde Puyi aslında tutuklu olduğunu farketti, Yama otelinden çıkması yasaktı. 1932 yılında General Seishiro Itagaki yeni kurulan Mançurya devletinin bir cumhuriyet olacağını ve Puyi'nin bu cumhuriyetin lideri olacağını belirtti. Puyi'ye imparator olarak değil, ekselansları olarak hitap edilecekti ve hiçbir yerde Puyi'nin yönetim hakkını cennetten aldığına dair bir ibare bulunmayacaktı. Itagaki birkaç yıl içerisinde Mançukuo devletinin monarşiye dönüşebileceğinden ve Mançukuo'nun sadece bir başlangıç olduğundan bahsetti. Japonya'nın isteği tüm Çin'i fethetmetki.

jQzRkJ.jpg

Mançukuo Hükümdarı
1932 yılında Puyi Mançukuo'nun hükümdarı olmayı kabul etti. Puyi Mançukuo'nun sadece bir başlangıç olduğunu, birkaç yıl içerisinde tekrardan Çin İmparatoru olacağını düşünüyordu. O dönem Japon propagandası Mançukuo devletini 5 ırkın da (Japon, Çinli, Koreli, Mançu ve Moğol) birlikte huzur içerisinde yaşadığı bir pan-Asya devleti olarak yansıtıyordu. 8 Mart'ta Puyi hükümdarı olduğu ülkenin yeni başkenti Changchun'a bir seremoniyle giriş yaptı.

Puyi :Japon polis gücünü ve kimisi Çinli tarzda ceket, kimisi geleneksel Japon giysisi, kimisi ise batılı tarzda giyilen çok sayıda insanın ellerinde küçük bayraklarla beklediğini gördüm. Onların yanından geçerken Hsi Hsia ellerindeki ejderha bayrağını göstererek onların benim oraya gelmemi 20 senedir bekleyen Mançu sancakları olduğunu söyledi, bu sözler gözlerimin yaşarmasına sebep oldu ve geleceğimden daha umutlu bir hale geldim.

Nisan ayında Japonya'nın Mançurya'da saldırgan bir tutum belirleyip Çin'in egemenlik haklarını ihlal edip etmediğine yönelik belirleme yapmak üzere Lytton Komisyonu Mançurya'ya geldi. Puyi Lord Lytton ile görüşmede General Itagaki'nin yanında yer alıyordu. İleride Puyi bu görüşmeden "aklımda sürekli olarak Britanya'dan sığınma talep etmek vardı" diye sözedecekti. Lord Lytton'un kendisine oraya zorla getirilip getirilmediğini sorduğunda Puyi yanında General Itagaki olduğunu hatırlayıp "binlerce insan buraya gelmem ve burada kalmam için bana yalvardı, burada kalmam tamamen gönüllü ve özgürce aldığım bir karardı" diye cevapladı. 

Japonya İmparatoru Showa, kendisine imparator ünvanı vermeden önce Puyi'nin güvenilirliğinden emin olmak istedi. Ekim ayında Doihara'dan "imparator olacaksın" haberini aldığında mutluluğa kapılan Puyi, ünvanının "Qing İmparatoru" olmadığını öğrendiğinde üzülecekti. Aynı anda Doihara Puyi'ye "Japonya İmparatoru senin baban ve Mançukuo'daki Kwantung ordusunun sahibi, ona baban gibi itaat edeceksin" diye hatırlattı. 

1 Mart 1934'te Puyi Mançukuo İmparatoru olarak taç giydi. Taç giyme seremonisi General Amakasu tarafından yakından izleniyordu ve ne diyeceğini kontrol edemeyeceği düşünülen Wanrong bu seremonide yer almıyordu. Puyi'nin taç giyme törenine katılanların %70'i Japon'du.

Japonlar ülkeye başkent olarak Changchun şehrini seçmişti. Bu şehrin adı başkent yapılmasıyla birlikte Hsinking olarak değiştirilmişti. Puyi'nin isteği daha önceleri Qing hanesine başkentlik yapan Mukden şehrinin başkent yapılmasıydı ancak Japonlar buna izin vermedi. Puyi Hsinking'ten nefret etmişti, üstelik bu şehirde bir saray bile yoktu.

Puyi'nin taç giymesinden kısa bir süre sonra Puyi'nin babası Prens Chun tren yoluyla Hsinking'e gitti. Prens Chun Puyi'ye eğer Japonların onu tekrardan Çin İmparatoru yapacağına gerçekten inanıyorsa aptalın teki olduğunu söyledi ve sadece kullanıldığı konusunda uyardı. Japonlar ne zaman bir yasa geçirmek istese bu yasa Puyi'nin önüne geliyor, Puyi de bu yasayı olabildiğince hızlı bir şekilde onaylıyordu. 

Mançukuo'nun Japonlaştırılması
Japonya'daki nüfus sorununu çözmek adına 1935 yılında 5 milyon Japon çiftçisinin ve ailesinin Mançukuo'ya yerleştirileceği duyuruldu. Yıl 1939'u gösterdiğinde Mançukuo'daki Japon nüfusu 837 bine ulaşacaktı. Bölgeye yeni gelen Japon çiftçilere yer açılması için tarlalarda çalışan mevcut çiftçilerin ve ailelerinin yerinden kovulması gerekiyordu. Topraklarını terketmek istemeyen çiftçiler Kwantung ordusu tarafından talimlerde kullanılmak üzere tutuklanıyordu. 

Bir süre sonra Puyi Japonya'ya giderek İmparator Showa'yı ziyaret etti. Bu ziyaret esnasında Puyi'nin İmparatorun elini sıkmadan önce elindeki eldiveni çıkartmakta zorlanışı salonda gülüşmelere sebep oldu. Japonya'da Puyi'nin başarılı bir ressam ve tıpkı ataları gibi çok iyi ata binip, at sürerken ok atabildiği gibi hurafeler dolaşıyordu. Bu sebeple İmparator Showa Puyi ile görüşmesinde kendisine bir at hediye etti, Puyi ise atlardan korkuyordu.

Hsinking'e döndükten sonra Puyi George Bronson Rea'yı işe alarak Amerika'nın Mançukuo'yu tanıması için lobicilik faaliyeti yürütmesini istedi. 1935'te Rea Mançukuo Problemi isminde bir kitap çıkarttı ve Kuomintang tarafından yönetilen Çin'in umutsuz bir biçimde yozlaşmış olduğundan, Japonya'nın yönetiminin bu insanların mutluluğu için yegane tercih olduğundan bahsetti. Rea Pearl Harbor saldırısına kadar Puyi için lobicilik yapmaya devam etse de, Amerika'nın Mançukuo'yu tanımasını sağlayamayacaktı.

1936 yılında oğlu Puyi'nin kız kardeşlerinden biriyle nişanlanmış olan, Mançukuo'nun valilerinden Ling Sheng "Japonların işine karıştığına dair şikayetlenirken" duyulduğu için tutuklandı, Puyi Yoshioka'ya onu çıkartmak bir şey yapıp yapamayacağını sordu. Kwantung ordusunun generali Kenkichi Ueda Puyi'yi ziyaret edip Ling ile meselenin çözüldüğünü ve Japonya'da savaş mahkemesi tarafından isyan planlamak suçuyla Ling'in kafasının kesildiğini söyledi. 

Yıllar boyunca Puyi'nin Konfüçyusculuğa ve Budizme olan ilgisi arttı, ancak bu inanışlara Japonlar iyi gözle bakmıyordu. Zaman içerisinde onu destekleyen kişiler Mançukuo'nun yönetiminden koparıldı, yerlerine Japonya yanlısı bakanlar getirildi. Bu dönem içerisinde Puyi'nin hayatı büyük oranda Japonlar tarafından önüne sunulan yasaları onaylamakla geçiyordu.

Leydi Hiro Saga
1937 yılında Puyi'nin erkek kardeşi Pujie, Japon İmparatoru Hirohito'nun uzaktan kuzeni olan Hiro Saga ile evlendi. Bu evlilik Kwantung ordusunda general Shigeru Honjo tarafından ayarlanmıştı ve bu sebeple Puyi Hiro Saga'nın casus olduğundan şüpheleniyor, onun getirdiği hiçbir yemeği yemiyordu. Puyi bu esnada eğer varisinin olması durumunda bu varisin Japonya'ya gönderilip Japonlar tarafından yetiştirileceğine dair antlaşma imzalamak zorunda bırakıldı. Puyi zaman içerisinde Hiro Saga'nın casus olmadığına ikna olmaya başladı. Hiro Saga Puyi ve karısı Wanrong'u akşam yemeğine davet ederek aileler arasındaki ilişkiyi tazelemek istediğinde, Wanrong akşam yemeğini yemek çubuğuyla yemek yerine elleriyle yemeye başlamıştı. Asya'da elle yemek yemek vahşilik olarak görülüyordu. 

Tanrı İmparator Puyi
Puyi'nin sarayda ülkesine ve dünyaya dair bildiği yegane şeyler General Yoshioka tarafından ona anlatılıyordu. Behr Puyi'nin kardeşi Pujie'e Nanking'te yaşananlardan haberdar olup olmadığını sorduğunda Pujie "çok sonralara kadar o olaydan haberimiz olmadı, haberimiz olduğunda ise bize herhangi bir etki yapmamıştı" diye yanıtladı. 1938 yılında Mançukuo'da Puyi "Tanrı-İmparator" ilan edildi ve Japonya'dakine benzer bir sistem başlatıldı. Bu sistemde okul çağındaki öğrenciler sınıflarında Puyi'nin portresine dua ederek başlıyordu. Puyi'nin tanrı ilan edilmesinin asıl sebebi Çin ve Japonya arasındaki savaşta, Japonya'da Kore'de Tayvan'da yaşayan insanların tanrı gördükleri imparatorları için canlarını vermeye daha hazır olduklarını gözlemlemesi ve Mançukuo'daki insanların da benzer davranışı sergileyeceklerini ummalarıydı. Puyi varis üretememesi durumunda Japonların Pujie'nin Hiro Saga ile olan çocuklarından birini varis ilan edeceğinden çekinse de, Pujie'nin iki çocuğunun da kız olmasıyla rahatlamıştı.

Byogp9.jpg

Şinto Mançukuo
1940 yılında Mançurya'nın Japonlaştırılması çok daha aşırı bir hal aldı, Puyi'nin sarayının hemen yanına Şinto tanrıçası Amaterasu'ya ithafen bir altar inşa edildi. Aynı yıl içerisinde, Japon İmparatorluğunun 2600. yıldönümü için Japonya'ya ziyaret düzenleyen Puyi, Yoshioka tarafından eline verilen kağıtta yazılanları İmparator Showa'nın huzurunda okudu. Kağıtta Mançukuo halkının Şinto tanrılarına tapması ve Mançukuo devletinin resmi dininin Şintoizme dönüştürülmesi için izin isteniyordu. İmparator Showa "izin veriyorum" dedikten sonra Puyi'ye 3 kalıntı verdi, bronz bir ayna, bir kılıç ve bir yeşim taşı. Puyi sonraları anısında "Pekin'deki antikacılarda bunlardan binlerce var, bu eşyalar mı tanrı? diye düşündüm ve ağlamaya başladım." diye bahsedecekti.

Wanrong'un Yasak İlişkisi
Aynı yıl içerisinde Puyi'nin karısı Wanrong'un Puyi'nin şöforü Li Tiyu ile bir ilişki yaşadığı ve bu ilişkiden hamile kaldığı ortaya çıktı. Onu cezalandırmak adına Puyi karısının doğum yapmasına izin verdi ve doğum yaptıktan hemen sonra Japon doktorlara yeni doğan kızını Wanrong'un gözleri önünde zehirletti. Gördüklerinden sonra Wanrong iyice ruh sağlığını yitireceki.

Japonya'nın Amerika'ya Savaş İlanı
1941 yılında Puyi, Japonya'nın Amerika ve Büyük Britanya'ya savaş ilanını takip ederek bu devletlere savaş ilan etti, ancak bu devletlerin ikisi de Mançukuo'yu tanımadığı için resmiyette herhangi bir tepkiyle karşılanmadı veya ekstra bir savaş ilanı alınmadı. Savaş esnasında Puyi Asya'daki "Pan-Asya" propagandasında model biri gibi hareket ediyordu. Burma Başbakanı U Saw, gizli bir şekilde Japonlarla irtibata geçerek Japonları batılılara karşı desteklediğini ve savaşın kazanılmasından sonra Burma'ya da Büyük Doğu Asya Ortak Refah Alanı çerçevesinde Puyi'nin Mançukuo'su gibi bir statü verilmesini umduğunu belirtti. Bu durumla ilgili Amerikalı tarihçi Gerhard Weinberg yazısında işin ironik yönüne dikkat çekerek, Britanya otoritesi altında başbakan olan U Saw'ın, Japonya otoritesi altında imparator olan Puyi'ye nazaran çok daha güçlü ve özgür olduğuna dikkat çekti. 

Bir yerden sonra Puyi kendisi bile "çok fazla Japonya yanlısı açıklama yapması gerektiğinden", savaş sonrası Mançukuo'dan kaçması gerekirse bu sebeple İttifak Güçlerinin kendisini kabul etmeyeceğinden korktuğunu belirtti. Puyi'nin karılarından Tan Yuling hastalandı ve Wanrong'un bebeğini zehirleyen Japon doktorlarca tedavi edilmesine rağmen ayatını kaybetti, bu ölüm Puyi'yi derinden sarstı. Tan Yuling'in ölümü üzerine uzun süre bir başka kadın almayı reddeden Puyi, 1943'te Li Yuqin'i aldı. Puyi Li Yuqin'i oldukça beğeniyordu ancak asıl ilgisi uşaklarındaydı.

2. Dünya Savaşı'nın büyük bir kısmında Puyi sarayda edindiği bilgiler doğrultusunda Japonya'nın savaşı kazanmakta olduğunu düşünüyordu. İlk olarak 1944 yılında, Japon medyasının Burma ve Pasifik Adalarındaki saldırılara karşı Japonların "kahramanca fedakarlıklarını" haber yapmasıyla Japonların savaşı kazanamayacağı fikri belirmeye başladı. Puyi'nin yeğeni Jui Lon Behr'e "Puyi Amerika'nın savaşı kazanmasını istiyordu" diye söyleyecekti. 1944 yılının ortalarında Puyi nihayet Çin radyo yayınlarını dinleme cesaretini topladı ve 1942'den beri Japonya'nın karada, denizde ve havada müthiş yenilgiler aldığını duydu. Kwantung ordusunun generallerinden General Tomoyuki Yamashita, Filipinlere gitmek üzere Mançukuo'dan ayrılırken Puyi'ye "Geri dönmeyeceğim" diyecekti. Bu general "Malaya Kaplanı" ismiyle 1942'deki Singapur başta olmak üzere bölgedeki Japonya'nın başarının mimarı olmaktan dolayı ünlenmişti ve general Filipinler'e giderken öleceğini bilerek gidiyordu. 

İnsan Mermiler
Puyi ülkesi için "insan mermiler" olmayı kabul etmiş bir grup Japon piyadeye konuşma yapmak zorunda kaldı. Bu kişiler muharebe sahasında düşmanın üstüne doğru koşup tankların yanına geldiklerinde kendilerini patlatıyorlardı. Puyi konuşmayı yaptıkça ve İmparator için ölmenin ne kadar güzel bir şey olduğundan bahsettikçe önündeki kişilerin ağlamaya başladığını farketti. Puyi ilk defa burada Bushido denen felsefenin insan hayatını ne kadar ucuzlaştıran bir şey olduğunu farkettiğini söyledi. Bu insanlar büyük ihtimalle orduda üstlerince zorla "insan mermi" olmak üzere buraya gönderilmişti. Yoshioka Puyi'ye bu insanların pişman oldukları veya korktukları için değil, nihayet İmparatorları için canlarını verebileceklerini gördükleri için mutluluktan ağladıklarını söylese de, Puyi buna pek de ikna olmamıştı.

ZO2RbA.jpg

Sovyetlerin Mançurya'yı İstilası
9 Ağustos 1945'te Kwantung ordusunun generallerinden General Otozo Yamada saraya gelerek Puyi'ye Sovyetler Birliği'nin Japonya'ya savaş ilan ettiğini ve Kızıl Ordu'nun Mançukuo'ya girdiğini söyledi. Yamada Kwantung ordusunun rahatlıkla Kızıl Ordu'yu yeneceğini düşünüyordu. Puyi bir taraftan Buda'ya dua ederken, Yamada Kızıl Ordu'nun hava bombardımanına başlaması sonrasında sessizliğe büründü. Ağustos Fırtınası Operasyonuyla 1,5 milyon Sovyet ve Moğol asker Mançurya'ya girerek Kwantung ordusunu yenilgiye uğratmıştı. Kwantung ordusunun olası bir Sovyet saldırısından haberi vardı, ancak en geç 1946'ya kadar bu saldırı beklenmiyordu ve ordunun elinde tank ve tanksavar eksikliği vardı.

Sovyetleri durdurmak için Japonlar "insan mermileri" Sovyet tanklarının üstüne göndermeye başladı, ancak bunlar genellikle tankın yanına yaklaşamadan vurularak öldürülüyordu. Puyi Sovyetlerin yanında Moğolların da savaştığını duyduğunda özellikle irkildi çünkü Moğolların onu ele geçirmesi durumunda ona işkence edeceğini düşünüyordu. Ertesi gün Yamada Sovyetlerin kuzey Mançukuo'daki defans hatlarını geçtiğini, ancak ordunun güney Mançukuo'daki hattı savunabileceğini söyledi ve Puyi'ye Mançukuo'yu terketmesini önerdi. Puyi saraydaki tüm hazinelerin kutulara konmasını söylediğinde saray ahalisi de panik yapmıştı. Japonların tepkisini ölçmek adına Puyi komutan üniformasını giyip konuşma yaparak "Baba devletimizin bu kutsal savaşını tüm gücümüzle desteklemeli, Sovyet ordularına sonuna kadar, sonuna kadar direnmeliyiz" diye konuşma yaptı. Bu konuşmadan sonra Yoshioka odaya gelip savaşın kaybedildiğini söyledi. Bir süre sonra saraya bir miktar Japon askeri geldiğinde Puyi bu askerlerin onu öldürmek için geldiğini düşündü, ancak askerler merdivenin ucunda Puyi'yi gördüğünde hiçbir şey demeden kendi yoluna gitti.

Japonya'nın Teslim Oluşu
11 Ağustos gecesi Puyi'yi, saray ahalisini, bakanlarını ve Qing hazinelerini taşıyan bir tren Changchun'dan yola çıktı. Bu tren Sovyet bombardımanı altındaki bölgelerden geçiyordu ve trenin durduğu her yerde Puyi trene binmeye çalışan, ağlayarak Japon güçlerine yalvaran binlerce insan görüyordu. Trenin durduğu yerlerden birinde General Yamada trene bindi ve Japon ordusunun savaşı kazandığını, Sovyetlere ait çok sayıda tankı yokettiğini söyledi, ancak buna trende kimse inanmadı. 14 Ağustos günü Puyi radyo üzerinden İmparator Showa'nın Japonya'nın teslimiyetini açıkladığı duyurusunu dinledi. İmparator Showa bu duyurusunda Amerikalıların "sıradışı ve zalim" bir silaha sahip olduğunu söylüyordu. Puyi ilk defa bu yayın esnasında Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombasından haberdar oldu.

Puyi Mançukuo İmparatoru ünvanını bırakıp, çıkarttığı son kararname ile Mançukuo'nun tekrardan Çin'in bir parçası olduğunu ilan etti. Sovyetler tüm tren istasyonlarını bombaladığı için Puyi'nin treninin kömürü bitmişti ve bu sebeple Changchun'a geri dönmek zorunda kaldı. Buraya varıldığında Puyi kardeşi Pujie, onun hizmetkarı Big Li, Yoshioka ve doktorunu alarak geride Wanrong, Li Yuqin, Hiro Saga ve Saga'nın iki çocuğunu bırakarak kaçma planı yaptı. Kadınları ve çocukları geride bırakma planı (aynı zamanda bir kadın olan) Yoshioka tarafından yapılmıştı çünkü erkeklerin hayatını daha üstte görüyordu. Uçakla Japonya'ya geçmek üzere yola çıkan Puyi, Wanrong'u burada hayatında son kez görecekti.

Puyi Wanrong'a nazaran çok daha olgun olan Hiro Saga'ya Wanrong'a gözkulak olması için ricada bulundu ve Hiro Saga'ya bir miktar para ve önemli antik eşyalar verip, güneye - Kore'ye gitmesini istedi. 16 Ağustos'ta Puyi küçük bir uçakla Mukden'e geçti, Mukden'de onları daha büyük bir Japon uçağının beklemesi gerekiyordu ancak Mukden'e vardıklarında karşılarında bir Sovyet uçağı buldular. Puyi ve ekibi Kızıl Ordu tarafından esir olarak alındı, bu esnada esir alan askerler Puyi'nin kim olduğundan habersizdi. Wanron ve Hiro Saga ise Çinli komunistler tarafından, Puyi'nin kızkardeşlerinden biriyle evli birinin onların kim olduğunu açığa çıkartması sonrası tutuklandı. Eskiden imparatoriçe olan Wanrong, açık bir ortamda hayvanat bahçesindeymiş gibi kafese konuldu, insanlar kilometrelerce öteden onu izlemeye geliyordu. İyice dengesini yitiren Wanrong daha çok afyon talep ediyor, sahip olduğu hayali hizmetkarlardan ona giysi ve yemek getirmesini istiyordu. Çin genelinde Puyi'nin sevilmeyen biri olması, karısı Wanrong'un da geleceğini etkiledi, kendisine afyon verilmedikçe daha ayık bir hal alıp öldürülen kızını hatırlamaya başlayan Wanrong, Temmuz ayında kendi kusmuğunda boğularak hayatını kaybetti. 

Stalin'e Mektuplar
Sovyetler Puyi'yi Sibirya'daki Çita kentine götürdü. Burada sürekli olarak Çince radyo dinleyen Puyi, Çin'deki iç savaştan haberdardı. Sovyetler Çin Cumhuriyeti'nden gelen Puyi'yi teslim etme tekliflerini sürekli olarak reddediyordu. Kuomintang hükümeti Puyi'yi vatan haini suçlamalarıyla suçluyordu ve Puyi'nin bu dönemde Çin'e teslim edilmesi demek çok yüksek ihtimalle idam edilmesiyle sonuçlanacaktı. Puyi'nin kuzeni Yoshioka 1948 yılında Pekin'de vatana ihanetten yargılandıktan sonra bir silahla kafasının arkasından vurularak öldürülmüştü. Çin'e dönmek istemeyen Puyi birkaç kez Joseph Stalin'e mektup yazarak Stalin'den sığınma talep etti.

Askeri Ceza Mahkemesi
1946 yıında Uzak Doğu Uluslarararası Askeri Ceza Mahkemesinde tanık olarak ifade verdi, Johnston tarafından yazılan Twilight in the Forbidden City kitabında Puyi'nin kendi isteğiyle Mançukuo İmparatoru olduğu yazıyordu, Puyi mahkemede bu iddiaları reddedip 1931'de Johnston ile irtibat içerisinde olmadığını ve Johnston'un bunları kitabının daha fazla satması için uydurduğunu dile getirdi. Avustralyalı yargıç Sir William Webb, Puyi'nin sık sık sözünü kesiyordu, bir kez daha sözünü kesince Puyi henüz ifade vermeyi bitirmediğini söyleyince Webb "o zaman bitirme" diye yanıt verdi. Mahkemedeki 1 kişi hariç kimsenin Twilight in the Forbidden City kitabını tam olarak okumamış olması Puyi'nin yararına sonuçlandı.

2Ev4Xv.jpg

Mao'nun Yükselişi
1949 yılında Mao Zedong önderliğinde Çin Komünist Partisinin başa gelmesiyle birlikte Puyi tekrardan Sovyetler ve Çin arasında önemli bir müzakere maddesi olarak yer aldı. Puyi Mao için çok önemliydi çünkü Qing hanedanının son imparatoru olarak komünizm için yanlış olan her şeyi temsil ediyordu. Mao Lenin'in Çar 2. Nikolay'ı öldürmesini zayıflık olarak görüyor, Puyi'yi öldürmek yerine komunizme kadar Çin komunizminin Rus komunizminden üstünlüğünü kanıtlamak istiyordu. Bunun için Puyi'nin bir beyin yıkamadan geçirilmesi gerekliydi. İlk yıllarında Mao'nun suçlara olan yaklaşımı batının yaklaşımından çok daha farklıydı, Jean Pasqualini'nin Prisonnier de Mao kitabında da yazdığı üzere Mao için hapishaneler sadece bir hapishane değil, insanların yaptıkları hatalardan ders çıkartmaları için bir okul tarzında olmalıydı. Mao'nun cezalandırma sisteminin özünde kişinin suçluluğunu benimseme ve kendisini suçlama yatıyordu.

Çin'e Yolculuk
1950 yılında Puyi beraberindeki Mançu ve Japon esirlerle birlikte Çin'e doğru trenle götürülmeye başlandı. Sınırda iki hat boyunca, bir hat Sovyet askerlerinden diğer hat Çinli askerlerden oluşmak üzere askerler dizilmişti. Bu askerlerin yanından geçerken Puyi diğer suçluların yüzlerinin bembeyaz olduğunu görmüştü. Puyi ilk olarak Çinli askerlerin ona iyi davranıp "burada seni yeni bir hayat bekliyor" demesinden oldukça şaşırmıştı. 

Tren Changchun'da erzak almak için durduğunda Puyi öldürülmek için eski başkentine getirildiğine emindi. Bir süre sonra trenin Fushun'a hareket etmesi üzerine rahatlayan Puyi, 10 yılını Fushun Savaş Suçluları Rehabilitasyon Merkezi'nde geçirecekti. Fushun'daki suçlular Kuomintang'da görev alan üst düzey Japon ve Mançu suçlulardı. Puyi bu suçluların arasında fiziken en zayıf görünen kişiydi ve ilginçtir ki suçlular arasında eskiden imparator olan birini aşağılamak oldukça popüler bir eylem haline gelmişti. Puyi hapishanenin yöneticisi Jin Yuan sayesinde kendisini korumayı başardı, Jin Yuan Mançukuo'da Puyi'nin hükümdarlığında okul öğrencisiydi ve öğrenciliği Puyi'nin portresine secdeye kapanarak geçmişti. Mançukuo'da büyüdüğü için iyi bir şekilde Japonca konuşabilen Jin, bu özelliğiyle Fushun'da yönetici olarak atanmıştı. 

Jin Yuan :Puyi'nin bu hapishanede olduğunu öğrendiğimde başka bir yere tayinimin çıkmasını istedim, çünkü abimin ölümüne sebep olan, ailemin bunca açı çekmesine sebep olan kişilerle bir arada olmak istemedim.

Hapishane Hayatı
Puyi daha önce hayatında hiçbir zaman kendi dişini fırçalamamış, kendi ayakkabısını bağlaması gerekmemişti. Bu gibi gündelik şeyleri ilk defa yapması gereken Puyi bu hususlarda pek başarılı değildi. Beyin yıkama seanslarının bir parçası olarak Puyi ilk olarak Mançukuo İmparatorluğu'nda hayatı kararan kişilerle görüştürüldü. Puyi Jin'e Japonlara karşı çıkmanın mümkün olmadığını söylese de, Jin komunist isyancıları örnek gösterirken eğer halk direnebiliyorsa imparator da direnebilir diye yanıtladı. Bir süre sonra Puyi Japonya'nın kimyasal ve biyolojik silah kullanmasıyla meşhur 731. Birim'inin sebep olduklarını görmek üzere Harbin ve Pingfang'a götürüldü. Belli aralıklarla Mançurya'ya Japon ailelerin yerleştirilmesi esnasında yerlerinden edilen Çinli çiftçilerle görüştürülen Puyi, bir dönem intihar etmeyi dahi düşündü. Bir başka görüşmede bir kadın yaptıklarından ötürü Japonlardan veya Puyi'den nefret etmediğini, kötü zamanların artık geçtiğini söylediğinde Puyi gözyaşlarına kapıldı. Bir diğer görüşmede Puyi daha önceden karısı olan Li ile görüştürüldü, bu görüşmede Li onu sadece seks objesi olarak görmekle suçladı ve sevdiği adamdan hamile olduğunu söyledi.

Çöpçü Puyi
1959'da Mao Zedong'un izniyle Pekin'e gelen Puyi, kızkardeşiyle birlikte 6 ay boyunca sıradan bir evde yaşadı. Çöpçü olarak işe giren Puyi ilk iş gününde kaybolmayı başardı ve etrafındakilere "ben Puyi'yim, Qing'in son imparatoru, evimi bulamıyorum" dese de kimse onun eski imparator olduğuna inanmıyordu. Pekin'e dönüşü sonrası yaptığı ilk şeylerden biri Yasakşehir'i ziyaret etmek oldu ve oradaki turistlere çocukluğundan hatırladığı bazı şeyleri anlattı. Komünistlere olan desteğini her fırsatta dile getiren Puyi, Pekin Botanik Bahçelerinde iş buldu. 

56 yaşında bir hastanede hemşirelik yapan Li Shuxian ile evlendi.

Li Shuxian :Puyi oldukça dürüst biriydi ve sevgime ihtiyacı vardı, bunun karşılığında verebildiği kadar sevgiyi vermekten çekinmeyen biriydi. Çok hafif bir hastalık dahi geçirsem geceleri uyumaz sabaha kadar başımda beklerdi. Çok sakardı, bir keresinde yine bir sakarlığı tuttuğunda kızıp şakayla karışık "seni boşayacağım" dediğimde bir anda dizlerinin üstüne çöküp ağlamaya başladı ve onu affetmemi istedi. O an söylediklerini hiç unutamayacağım "benim bu dünyada senden başka hiçbir şeyim kalmadı ve eğer sen de gidersen ben ölürüm"
 
1960'larda Mao Zedong'un cesaretlendirmesiyle hayatını bir kitap haline getiren Puyi, 1963'ten sonra komünistlerin yönetimindeki Çin'de hayatı öven çeşitli konuşmalar yaptı, Çin'in son imparatoruyla buluşmak isteyen çeşitli diplomatlarla buluştu.

Ölümü
Mao Zedong'un 1966'da Çin Kültür Devrimi'ni başlatmasıyla birlikte kendilerine Kızıl Muhafızlar adı veren genç bir komünist grup Çin İmparatorluğu'nu sembolize eden Puyi'yi kolay hedef olarak gördü. Kızıl Muhafızlar, Puyi'nin kitabının İngilizce ve Fransızca dillere çevirilmesini kabul edilemez buluyordu ve sokaklarda Puyi'nin kitabını yakıyorlardı. Puyi 1967 senesinde 61 yaşında çeşitli kalp yetmezliği ve böbrek kanseri sonucu hayatını kaybetti.
[+] 15 üye Duman nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Cevapla
#2
Konuyu nihayet tamamladım, malesef Puyi'nin hikayesine dair kullanılabilecek resim kıtlığı var ancak uygun olduğum bir vakit başlık aralarına ufak resimler eklemeyi düşünüyorum.
Cevapla
#3
O kadar inişli çıkışlı bi hayattan sonra sonunun daha kötü biteceğini bekliyordum ama yanılmışım. Son yıllarını Mao etkisi sayesinde yine rahat bir şekilde yaşamış, Romanovlara kıyasla çok daha şanslıymış diyebiliriz.
Ara
Cevapla
#4
Gayet açıklayıcı ve o döneme ait güzel bilgiler var ellerine sağlık baya baya uğraşılmış bir konu olmuş :))
Ara
Cevapla
#5
İşte bu forumu bu gibi konuları görünce daha çok seviyorum :)
Ara
Cevapla
#6
Sürekli kukla olarak kullanılmış, kukla olarak da ölmüş.Değişik bir yaşam hikayesi.
Ara
Cevapla
#7
İmparatorsun diye mutlu sanıyorlar.
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.