Sohbet: Fikir Söyleşileri #3: Türkiye'de Dindarlık Azalıyor Mu?
#21
evet azalıyor her gelişen ülkede azalır doğum oranlarının düşmesi orta sınıfın büyümesi okuryazarlığın artması gibi gelişen ülkelerde görülen bir semptomdur

(21-03-2019, 17:44)Lothebork : Bilgiye ulaşmanın kolaylaşmasının insanların imanını olumsuz etkilediğini düşünmüyorum. Okumadığı kitabı tümden inkar edenler her zaman oldu zaten değişen bir şey yok. Ben internet sayesinde ilkokul ve lisede din diye öğrendiğim şeylerin aslında dinde yeri olmayan şeyler olduğunu gördüm. Bunu görmeyen birisi bunu din sanıp imanını kaybedebiliyor. Din hocası diye yetiştikleri adam müşrik olursa onun öğrencilerinin de ateist olması gayet normaldir.

dürüst olmak gerekirse baya baya etkiliyor bilgiye ulaşabilmek şöyle izah edeyim düşünün ki rastgele bir konu tartışılıyor ikisi de mantıklı olan 2 taraf var ve 2 düşüncede absürd değil  mutlaka belli bir sayıda 2 tarafa katılanlar olacaktır  veya en azından bu konuda üzerinde belli  bir şekilde düşünen oranları dengesiz de olsa taraflar oluşacaktır tıpkı bunun gibi inanmak veya inanmamak konusunda da belli oranları oluşması gerekirdi diyelim ki bir ülkede %40 inanıyo %60 inanmıyo veya bir ülkede inanmıyor %10  inanıyor %90 gibi cidden oranları bir önemi yok aslında sıkıntı ise normalde   toplumlarda böyle oranlamaların olması yerine direk spesfik bir inançlar bütününü bir halkın ezici çoğunlukla kabul edilmesi gibi durumlarla karşılaşırsın bunun sebebi ise ortada bu inanılan inançlar bütününe en basitinden bile karşı bir argüman olmamasıdır veya argümanların bireylerce bilinmesi onlara insanların ulaşaması ama karşıdaki spesifk inançlar bütünün ise sürekli argümanları yayması ve onları toplum dogmaları haline getirmesinden kaynaklanmaktadır şimdi ise artık bu durum geçerli olmadığı için bilgiye erişilebilir olduğu için normalde dışardan bir kontra argüman ile imanı sarsılmıcak kişi bilgi erişimi sayesinde bu kontra argümana ulaşabilir ve imanı sarsılabilir zatende böyle olması mantıklı eğer ortada şeçim yapılacak tartışılacak bir konu varsa mutlaka insanlar objektif bir standartan olayı incelerlerse bahsi geçen konun olan tüm varyasyonlarının doğru olduğunu düşünebilecek insanlar çıkacaktır
A man's greatest joy is crushing his enemies
Ara
Cevapla
#22
İlk iki argüman ile ilgilenmiyorum. Benim eleştirim Tanrı tarafından gönderildiği sanılan kitaplara, tanrının varlığı ya da yokluğu ile ilgilenmiyorum. Çünkü var olup olmadığını bilmiyorum. Bu sebeple o ikisini geçiyorum.

Dini dogmaları hiçbir zaman nesnel bilgi olarak görmedim. Bu sonuca neye göre vardın? Cevabını merak ediyorum. Dogma ile nesnel bilgi tamamen birbirine zıt zaten. Niye onları nesnel bilgi olarak göreyim? Benim iki büyük kutsal kitabı ''insan eliyle yazılmış eserler'' olarak görmemin sebebi içerisinde bulunan tutarsızlıklar, mantık hataları ve birilerinin keyfine göre içerisine sonradan bir takım yazılar eklenmesidir. Filozof Porfirios'un ''Adversus Christianos'' isimli eserini okumanı tavsiye ederim. Kimse kusura bakmasın ama İsa'nın çarmıhına ortak tanıklık eden Matta, Markos, Luta ve Yuhanna'nın yazdığı kutsal kitaplarda İsa'nın ölümü hepsinde bambaşka anlatılırsa ben bu insanların ortak tanık olduğundan şüphe ederim. Bu insanlara Tanrı tarafından kutsallık bahşedildiğine de inanmam. Sadece bu bile İncil'in sahtekarlık ürünü olduğunun apaçık delilidir.

John Freeman: ''Siz kendiniz ölümün muhtemel son olduğuna inanıyor musunuz?''
Carl Gustav Jung: ''Böyle bir şey diyemem. İnanç sözcüğü benim için çok zor bir şey. Ben inanmam. Belirli hipotezle için mantıklı sebeplerim olmalı. Bir şeyi biliyorsam biliyorumdur. Ona inanmama gerek olmaz. Bir şeye inanmam uygun olacak diye o şeye inanmama izin vermem. İnanamam. Ancak belirli bir hipotez için yeterli derecede kanıt varsa onu doğal olarak kabul ederim.

Carl Gustav Jung'un BBC kanalında John Freeman'a verdiği röportajda bahsi geçen yer burası. Carl Gustav, röportajın tamamında akademik tartışmaya hiç girmiyor. Kendisinden, ailesinden, yaşantısından, okul hayatından, eğitimden ve de biraz Freud ile olan ilişkilerinden bahsediyor. Carl Gustav'ın da tanrı ile olan ilişkisi tamamen akademik, egzistansiyel değil. O konularla zaten ilgilenmiyor. Carl Gustav'ın konuyla hiçbir alakası yok.

Carl Gustav hakkında oradan buradan duyma, okuma bilgilerle gelirsen bitirme tezini Carl Gustav'ın literatürdeki anatilik psikoloji kuramı üzerine yazan birisi karşısında başarısız olman her zaman olasıdır. İhtimalleri her zaman hesaba katmak zorundasın.

etiketlemeyi beceremedim.
[+] 3 üye EspadadelAlba nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#23
Arkadaşlar muhafazakar milliyetçi aile çocuğuyum, iki yıldır dinsizim. Çevremde de pek çok böyle insan var ve yaşadığım şehir Niğde. Orta sınıf çocukları dinden uzaklaşıyor. İnsanlık uyanıyor. İzbe mağaralarda ve dağ başlarında tanrıyla konuştuğunu iddia edenlerin insanlığın çocukluk döneminde yazdığı o dönemim ahlakını yansıtan sınırlı, lokal ve hata dolu kitaplar medeni yirmi birinci yüzyıl insanına yetmiyor. Dinlerin gelişmiş ülkelerde elli, Türkiye ayarı ülkelerde yüz, dünya genelinde iki yüz yıl ömrü kaldı diye düşünüyorum ben şahsen.
[+] 4 üye Türkopol nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#24
(21-03-2019, 08:45)jax61 : Gereksiz tartusmalara girmemek adına silindi

İletini 9 kez düzenlemene bakacak olursak elin ayağın bir hayli dolaşmış. İlk yazdığın argümanlarına güzel cevaplar hazırlamıştım, iletini silmen kötü olmuş.
[+] 4 üye Pierro nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#25
Bunu biraz eskiden ahlaksızlık yoktu yeni nesil çok bozdu diyenlere benzetiyorum. Hayır arkadaşlar dünyada zaten dindar sayısı şu ankinden farksızdı. Sadece baskı altında olduklarından inanmayanlar bile kendilerini öyle göstermeye çalışıyorlardı. Günümüzde özgür ortamın oluşmasıyla herkes rahatlıkla dile getirmeye başladı düşüncelerini.

Yani sen iktisat birinci sınıf öğrencisi iki tane felsefe kitabı okuyup entel takılınca aydınlanmış olmuyorsun. Senin zaten inancın zayıftı. Üniversite ortamında inanmıyorum yeah diye hava atmak kolay tabi. Ama her bayram namazında babanın korkusundan saf tutuyorsun namazda biliyoruz bunu da.

Şu bir gerçek insanlık var oldukça dinlerde var olacaktır. Genetiğimizde kodlanmış fakat bizim farkedemediğimz korkular var. Güçlü kalmaya çalışan insanlar bu korkularını başkalarına açıklamazlar. En yakınlarına dahi. Ama bir yere sığınma ihtiyacı duyarlar. Kendisinden üstün ve kudretli bir şeye. Elini açıp en azından duydugunu umarak sırlarını paylaşabileceği bir üstün güce. Bu şekilde kendilerini rahatlatabilen insanlar olmuştur ve olacaktır
[+] 1 üye Mabella nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#26
Dindarlığın azaldığı yok, ibrani dinler güç kaybediyor sadece.Dindarlık azalıyorsa bunca ateist misyoner nereden çıkıyor  allah aşkına? İnternette hangi konunun altına baksam bir tane ateist misyoner dinini yayıyor.gelin ateist olalım dünya huzura kavuşsun falan. diğer dinlerin  tanrıları bunlardan daha mantıklı en azından bu dünyadan bir cacık olmayacağını anlamışlar öbür tarafa çağırıyorlar. Ama ateistler bu dünyadan bir cennet çıkacağına o kadar emin ki bir dinler yok olsa hepimiz birbirimizi skip huzura kavuşacaz diyorlar.skip derken ingilizce skipten bahsediyorum dinlerin yarattığı gerilimin yok olması sonucu insanların birbirine aldırışsızlık etmesinden yani. 
[+] 4 üye süleyman maik nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#27
(21-03-2019, 23:45)Probang :
(21-03-2019, 08:45)jax61 : Gereksiz tartusmalara girmemek adına silindi

İletini 9 kez düzenlemene bakacak olursak elin ayağın bir hayli dolaşmış. İlk yazdığın argümanlarına güzel cevaplar hazırlamıştım, iletini silmen kötü olmuş.

Senin gibi bir gereksizle tartışmanın gereksizligini gördüğüm için sildim .sen büyük bir zaman kaybısın.cevap mi istiyorsun ?

GmMb1y.jpg
FxO_A92WYAI--2l.jpg
[+] 1 üye jax61 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#28
Dinler yorgun mermidir. Şöyle düşünün, Türkiye mutlu ve refah bir ülke olsaydı sizce insanlar dinlerinden soğur muydu ? Veya dünya ?
Ara
Cevapla
#29
(21-03-2019, 19:12)EspadadelAlba : İlk iki argüman ile ilgilenmiyorum. Benim eleştirim Tanrı tarafından gönderildiği sanılan kitaplara, tanrının varlığı ya da yokluğu ile ilgilenmiyorum. Çünkü var olup olmadığını bilmiyorum. Bu sebeple o ikisini geçiyorum.

Dini dogmaları hiçbir zaman nesnel bilgi olarak görmedim. Bu sonuca neye göre vardın? Cevabını merak ediyorum. Dogma ile nesnel bilgi tamamen birbirine zıt zaten. Niye onları nesnel bilgi olarak göreyim? Benim iki büyük kutsal kitabı ''insan eliyle yazılmış eserler'' olarak görmemin sebebi içerisinde bulunan tutarsızlıklar, mantık hataları ve birilerinin keyfine göre içerisine sonradan bir takım yazılar eklenmesidir. Filozof Porfirios'un ''Adversus Christianos'' isimli eserini okumanı tavsiye ederim. Kimse kusura bakmasın ama İsa'nın çarmıhına ortak tanıklık eden Matta, Markos, Luta ve Yuhanna'nın yazdığı kutsal kitaplarda İsa'nın ölümü hepsinde bambaşka anlatılırsa ben bu insanların ortak tanık olduğundan şüphe ederim. Bu insanlara Tanrı tarafından kutsallık bahşedildiğine de inanmam. Sadece bu bile İncil'in sahtekarlık ürünü olduğunun apaçık delilidir.

John Freeman: ''Siz kendiniz ölümün muhtemel son olduğuna inanıyor musunuz?''
Carl Gustav Jung: ''Böyle bir şey diyemem. İnanç sözcüğü benim için çok zor bir şey. Ben inanmam. Belirli hipotezle için mantıklı sebeplerim olmalı. Bir şeyi biliyorsam biliyorumdur. Ona inanmama gerek olmaz. Bir şeye inanmam uygun olacak diye o şeye inanmama izin vermem. İnanamam. Ancak belirli bir hipotez için yeterli derecede kanıt varsa onu doğal olarak kabul ederim.

Carl Gustav Jung'un BBC kanalında John Freeman'a verdiği röportajda bahsi geçen yer burası. Carl Gustav, röportajın tamamında akademik tartışmaya hiç girmiyor. Kendisinden, ailesinden, yaşantısından, okul hayatından, eğitimden ve de biraz Freud ile olan ilişkilerinden bahsediyor. Carl Gustav'ın da tanrı ile olan ilişkisi tamamen akademik, egzistansiyel değil. O konularla zaten ilgilenmiyor. Carl Gustav'ın konuyla hiçbir alakası yok.

Carl Gustav hakkında oradan buradan duyma, okuma bilgilerle gelirsen bitirme tezini Carl Gustav'ın literatürdeki anatilik psikoloji kuramı üzerine yazan birisi karşısında başarısız olman her zaman olasıdır. İhtimalleri her zaman hesaba katmak zorundasın.

etiketlemeyi beceremedim.

Jung hakkında yazdığım söylem bahsettiğiniz röportajda geçiyor:

https://eksisozluk.com/entry/60290397

'1959 yılında bbc tarafından hazırlanan face to face belgeselinde "tanrıya şu an inanıyor musunuz? " sorusuna ;
- şu an mı?
- zor bir soru. var olduğunu biliyorum. inanmama gerek yok, biliyorum.

diye, derin bir bakış atarak, kalpten gelen bir cevap vermiştir.'

İncil zaten yorumdur; kutsal kitap olduğunu iddia etmiyorum.

Nesnellik ve öznelliğe ilişkin:

öznel bilginin üç temel özelliği vardır. ilki, bir insandan diğerine geçirilemez, farklı araştırmacılar tarafından üstüne eklenemez, sınıfta öğretilemez. ikincisi, öznel olarak bilinen her zaman paradoksal niteliğe sahiptir. o hâlde öznel bilgi imanla (inanç) özdeştir. çünkü akıl değil yalnızca iman bizi bir paradoksu kabul etmeye ikna edebilir. inanç, akılsal değil duygusal bir özelliktir. kierkegaard, hristiyanlık tutkuyu en üst düzeyde artırmayı arzular; ama tutku öznelliktir ve nesnel olarak var olamaz, der. üçüncüsü, öznel bilgi soyut değil, somuttur. bunun sebebi, onun yaşayan bir bireyin gerçekte somut varoluşuna zorunlu olarak bağlı olmasıdır.*


"hakikat hakkındaki soru nesnel olarak sorulduğunda, hakikat, bilenin kendisini ilişkilendirdiği bir nesne olarak nesnel şekilde düşünülür. üzerinde düşünülen şey ilişki değil, onun kendini ilişkilendirdiği şeyin doğru olup olmadığıdır. sadece kişinin kendini ilişkilendirdiği şey doğru olduğu zaman özne de doğru olur. hakikat hakkındaki soru öznel olarak sorulduğunda, bireyin ilişkisi öznel olarak düşünülür. sadece bu ilişkinin içtenliği doğru olduğu zaman, birey kendisini bu yolla doğru olmayanla ilişkilendirmiş bile olsa, birey de doğru olur." (felsefe parçalarına bilimsel olmayan sonuçlandırıcı notlar - søren kierkegaard)

"öznellik, içsellik hakikat olduğunda, nesnel olarak tanımlamak gerekirse, hakikat bir paradokstur; ve hakikatin nesnel olarak bir paradoks olması tam olarak öznelliğin hakikat olduğunu gösterir çünkü nesnellik gerçekten def eder ve nesnelliğin kabul etmemesi, def etmesi veya nesnelliğin def etmesinin ifade edilme biçimi ona karşılık gelen içselliğin esnekliğini ve ölçüsünü oluşturur. hakikatin paradoksal niteliği onun nesnel belirsizliğidir. bu nesnel belirsizlik içselliğin tutkusunun ifadesidir ve bu da hakikatin ta kendisidir. sokratesçi tavrı bu kadar açıklamak yeter. ezeli ve ebedi, özsel hakikat yani var olmanın ne demek olduğuna özsel bir şekilde ait olmakla var olan bireye özsel bir şekilde ilişkin olan hakikat (sokratesçi bir şekilde incelenecek olursa, bütün diğer bilgi rastlantısaldır, kapsamı veya derecesi önemsizdir) bir paradokstur. yine de ezeli ve ebedi, özsel hakikatin kendisi kendi başına bir paradoks değildir ama var olan bir bireye ilişkin olmakla bir paradokstur." (felsefe parçalarına bilimsel olmayan sonuçlandırıcı notlar - søren kierkegaard)

"soyut düşünme, düşünürü olmayan düşüncedir. soyut düşünme, düşünmenin dışında her şeyi görmezden gelir ve kendi ortamında yalnızca düşünme vardır. varoluş düşünmenin yokluğu değildir ama varoluşta düşünme yabancı bir ortamdadır. o zaman soyut düşünme dilinde varoluş anlamında gerçekliği sormanın, soyutlama onu açıkça görmezden geldiğinde ne anlamı vardır? somut düşünme nedir? o bir düşünürün ve düşünülen belli bir şeyin olduğu, varoluşun var olan düşünüre düşünce, zaman ve uzam verdiği bir düşünmedir." (felsefe parçalarına bilimsel olmayan sonuçlandırıcı notlar - søren kierkegaard)

*yazı kamuran gödelek'in yayıma hazırladığı kierkegaard kitabından alıntıdır.
Ara
Cevapla
#30
Yukarıda dinin etkisinin azalmasının gelişmişlikle orantılı olduğuna katılıyorum. Din, insanların anlamlandıramadığı ve bilemediği olayların cevabıdır. Yakın bir çağa kadar din insanların hayatında temel bir unsur olarak yer alıyordu ve insanlara yaşam sebebi sunuyordu. Ancak kapitalist ekonomi anlayışları insanı verimli bir hayat sürmeye itti, tanrı için yaşama anlayışını zayıflattı. Üstüne yaşanan bilimsel gelişmeler insanların Tanrı'ya olan inancını zayıflattı. Küreselleşme de buna yağ sürdü. Bu yüzden refah seviyesi yüksek ve bilgiye ulaşımı kolay olan milletlerde dindarlık oranı daha az.

Türkiye de, Dünya da bir geçiş sürecinde. Şu an dünya genelinde bir sekülerleşme yaşanıyor ve din kültürel bir olgu oluyor. Bu daha sonra kitlelerin dini reddetmesine yol açacak ve dinsizlik yeni bir olgu olacak. İster kabul edin ister etmeyin şu an kültürel bir evrim yaşanıyor, bir gün de çoğunluk dinsizlerin eline geçecek. Ancak önemli olan bu geçiş sürecinin sağlıklı olmasıdır. İnsanlar dinin etkisinden kurtulurken etik ve ahlaki değerleri yok etmemeli, seküler ya da ateist bir toplum ahlaklı bir şekilde oluşmalıdır.
[+] 2 üye Ecdad Computer nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#31
(22-03-2019, 06:49)Shades Of Black : Dinler yorgun mermidir. Şöyle düşünün, Türkiye mutlu ve refah bir ülke olsaydı sizce insanlar dinlerinden soğur muydu ? Veya dünya ?

İyi de Dünya'nın en mutlu ülkesi olan İzlanda, dindar insan yok denecek kadar az. Ateist diyorlar onlara ama onların kökeni Viking ve tek ülkedir eski çağlardan beri geleneklerini bozmayan. Thor, Odin gibi Tanrıların var olduğuna inanıyorlar. Tabi aynı şey Norveç, Danimarka için de geçerli ama İzlanda kadar değil onlar. Bunun bence mutluluk - mutsuzluk ile alakası yok. Kaldı ki Avrupa'da mutlu ama dindar değil. Müslüman ülkelerden de Tunus, Cezayir ve Katar var benim bildiğim mutlu ve dindar olmayan ülkeler listesinde.
Ara
Cevapla
#32
Bilgiye ulaşmak kolay fakat ulaşılan bilgi mutlak doğru mu? Sadece kendi zihnimize bir öncekine göre daha mantıklı geldiği için onu seçiyoruz. Sonuçta ulaşılan bilgi de başka kişilerin fikri.
Ara
Cevapla
#33
Din olgusu İbrahimi olanlardan ibaret değil. Bir çok new age zırvası dinin işlevini ele geçirmiş durumda. Hatta bu dinlerin mücahitleri 'sosyal adalet savaşçıları' olarak belki de aramızda yer almaktalar. Şöyle bir Lacan öngörüsü bırakayım:

https://eksisozluk.com/entry/50417449

'ırkçılığın, cemaatçiliğin, cehalet tutkusu ve düşünce nefretinin tırmanacağını, erkeklik ayrıcalıklarının azalacağını ve vahşi bir kadınlığın artacağını, depresyona girmiş bir geleceği öngörmüş, devrimin ve aydınlanmanın çıkmazlarına, dine dönüşen bir bilime, bilime dönüşen bir dine ve sadece biyolojik bir varlığa dönüşen insana inanılacağını haber vermişti. resmen türkiye nin 3 teslalık mr görüntüsünü çekmiş feylosof.'
[+] 4 üye Kierkegaard nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#34
Üyeler arasında tartışma olması doğal bir durum ancak bu tartışmalarda birbirimizin değil konunun üstüne gidersek hem gereksiz yere kırılmamış, sinirlenmemiş oluruz hem de tartışmadan çıkaracağımız sonuçlar artar. Özellikle son tartışma çizgiyi aştığından dolayı mesajlar toplu olarak silindi. Konu başlığı "Tanrılar/Dinler Gerçek mi?" değil, "Türkiye'de dindarlık azalıyor mu?". Konunun amacına göre devam edelim lütfen.

@Filsuk Kural dışı bir mesaj gördüğünde "Rapor Et" butonu ile bize bildirebilirsin, bahsettiğin kısmı konuyu incelerken fark ettim ve kaldırdım. Silinen mesajların alıntıları da kaldırıldığı için mesajının bir anlamı kalmıyor maalesef. 

Bu arada bu işleri konunun dışına çıkacak şekilde ulu orta yapmıyoruz. Moderasyonla ilgili sorunlarını/taleplerini konsüle, praetorlere veya bölüm aedilelerine ulaşarak iletebilirsin.
Ara
Cevapla
#35
Yazdığına cevap niteliğinde son bir yazı yazacağım. Konuyla ilgili de son yazım olacak.

Nesnellik-öznellik tartışmasına girmek istemiyorum. Çünkü konumuz bu değil. Dini dogmaları nesnel bilgi olarak öğrenmeye çalıştığımı söyledin. Ben de nesnel bilgi ile dogmaların birbirine zıt olduğunu düşündüğümü, dolayısıyla dogmaları nesnel bilgi olarak öğrenmediğimi sana anlattım. Ben senin cevaplarını mantıklı açıklamalarla yanıtlıyorum. Sen ise sorularımdan kaçıyorsun. Ben sana dini dogmaları nesnel bilgi olarak öğrenmek istediğimi neye dayanarak söylediğini sordum. Sen bana nesnellik ile öznellik arasındaki farkları yazmışsın.

Carl Gustav'a gelelim. Carl Gustav: ''Biliyorum. İnanmama gerek yok.'' derken Tanrının arketip formundan bahsediyor.

Carl Gustav: ''Yayında 'Tanrı var.' demedim. 'Tanrıya inanmama gerek yok; biliyorum.' dedim. Bu demek değildir: Belli bir tanrının varlığına inanıyorum (Zeus, Yehova, Allah) Daha doğrusu: Kendi içimde Tanrı olarak adlandırdığım bir bilinmeyen faktörle karşı karşıya olduğumu biliyorum.'' ( Her zaman, her yerde ve herkes tarafından inanılan.)


Anlayacağın üzere Carl Gustav kişisel dindarlığını ''inanma'' olgusuyla değil, ''bilme'' olgusuyla açıklamıştır. Ona göre Tanrı, insanın bilinci dışında oluşan bir arketipten başka hiçbir şey değildir. Tanrı, insan için bireysel bir tecrübe ürünüdür. Kişi Tanrı'yı psikolojik bir realite olarak kendi zihninde hisseder. 

Bilmiyorsun ve bilmediğin konu hakkında ısrar ediyorsun. Bu ısrarından vazgeç. Bu alan senin alanın değil. Daha fazla dahil olma.
Ara
Cevapla
#36
(22-03-2019, 19:39)EspadadelAlba : Yoruldum Khaldun. Yazdığına cevap niteliğinde son bir yazı yazacağım. Konuyla ilgili de son yazım olacak.

Nesnellik-öznellik tartışmasına girmek istemiyorum. Çünkü konumuz bu değil. Dini dogmaları nesnel bilgi olarak öğrenmeye çalıştığımı söyledin. Ben de nesnel bilgi ile dogmaların birbirine zıt olduğunu düşündüğümü, dolayısıyla dogmaları nesnel bilgi olarak öğrenmediğimi sana anlattım. Ben senin cevaplarını mantıklı açıklamalarla yanıtlıyorum. Sen ise sorularımdan kaçıyorsun. Ben sana dini dogmaları nesnel bilgi olarak öğrenmek istediğimi neye dayanarak söylediğini sordum. Sen bana nesnellik ile öznellik arasındaki farkları yazmışsın.

Carl Gustav'a gelelim. Carl Gustav: ''Biliyorum. İnanmama gerek yok.'' derken Tanrının arketip formundan bahsediyor.

Carl Gustav: ''Yayında 'Tanrı var.' demedim. 'Tanrıya inanmama gerek yok; biliyorum.' dedim. Bu demek değildir: Belli bir tanrının varlığına inanıyorum (Zeus, Yehova, Allah) Daha doğrusu: Kendi içimde Tanrı olarak adlandırdığım bir bilinmeyen faktörle karşı karşıya olduğumu biliyorum.'' ( Her zaman, her yerde ve herkes tarafından inanılan.)


Anlayacağın üzere Carl Gustav kişisel dindarlığını ''inanma'' olgusuyla değil, ''bilme'' olgusuyla açıklamıştır. Ona göre Tanrı, insanın bilinci dışında oluşan bir arketipten başka hiçbir şey değildir. Tanrı, insan için bireysel bir tecrübe ürünüdür. Kişi Tanrı'yı psikolojik bir realite olarak kendi zihninde hisseder. 

Bilmiyorsun ve bilmediğin konu hakkında ısrar ediyorsun. Bu ısrarından vazgeç. Bu alan senin alanın değil. Daha fazla dahil olma.

Madem ki felsefi metinleri idrakten yoksunsunuz, Bilal'e anlatır gibi anlatayım:

'o hâlde öznel bilgi imanla (inanç) özdeştir.'

Neymiş öznel bilgi imanla özdeşmiş. Peki siz iman ediyor musunuz? Hayır. O hâlde herhangi bir dini öğretiye ilişkin sadece nesnel bilgiye sahip olabilirsiniz. Sandığınızın aksine nesnel bilgi ile dogmatik bilgi birbirinin zıttı değildir.

İkinci husus Jung'a ilişkin söylemim hakkında 'oradan buradan duyma, okuma bilgilerle' ifadesini kullanmışsınız. Ben de sözlerin video olarak kaynağını göstermişim. Bu durumu hazmedemeyip röportajdaki konuşmaya ilişkin bir yazı paylaşmışsınız ki içeriği kesinlikle benim söylediklerimi inkâr etmiyor.

Şu ifadeleriniz alt metin olarak çaresizliğinizi açığa vurmuş:

'Bilmiyorsun ve bilmediğin konu hakkında ısrar ediyorsun. Bu ısrarından vazgeç. Bu alan senin alanın değil. Daha fazla dahil olma.'

Benim hakkımda ne biliyorsunuz ki böyle bir yargıda bulundunuz? Yaşımı, eğitim seviyemi yahut alanda akademik kariyere sahip olup olmadığımı?

Hitap şekliniz tartışma adabından yoksun olduğunuzu gösteriyor. Son yazınız olması isabet olmuş.
[+] 6 üye Kierkegaard nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#37
(22-03-2019, 13:59)Elvensword :
(22-03-2019, 06:49)Shades Of Black : Dinler yorgun mermidir. Şöyle düşünün, Türkiye mutlu ve refah bir ülke olsaydı sizce insanlar dinlerinden soğur muydu ? Veya dünya ?

İyi de Dünya'nın en mutlu ülkesi olan İzlanda, dindar insan yok denecek kadar az. Ateist diyorlar onlara ama onların kökeni Viking ve tek ülkedir eski çağlardan beri geleneklerini bozmayan. Thor, Odin gibi Tanrıların var olduğuna inanıyorlar. Tabi aynı şey Norveç, Danimarka için de geçerli ama İzlanda kadar değil onlar. Bunun bence mutluluk - mutsuzluk ile alakası yok. Kaldı ki Avrupa'da mutlu ama dindar değil. Müslüman ülkelerden de Tunus, Cezayir ve Katar var benim bildiğim mutlu ve dindar olmayan ülkeler listesinde.
İzlanda hayatında kaç trajediye, savaşa şahit olmuş ? Bildiğim kadarıyla tarihlerindeki tek savaşa benzer şey Osmanlı korsanlarının ülkelerini talan etmesi. Mutluluk tabiki tek etken değil, değişen ve gelişen dünyanın süreçleri de söz konusu. İşin komplo teorileri kısmı da var ama oralara giren çıkamıyor.
Ara
Cevapla
#38
@jax61
:D
[+] 4 üye Pierro nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#39
Ateist ülkeler ve dünyada ateizm oranları
 
Hollanda’da ateistlerin oranı son 20 yılda yüzde 10 arttı. Böylelikle Hollanda, nüfusunun yarısından fazlasının ateist olan Avrupa Birliği (AB) üyeleri Fransa, Çek Cumhuriyeti, İsveç ve Estonya’nın arasına katıldı. Peki dünyada dinlerin oranı nedir? Ateist ülkeler hangileri?



Hollanda’da istatistik bürosunun yayınladığı rapora göre kendisini ‘ateist’ olarak tanımlayanların sayısı yüzde 50’yi geçti.

Hollanda’da bir dine mensup olanların oranının ilk defa nüfusun yarısının altına düştüğü bildirildi. Hollanda İstatistik Bürosu, ülkenin 2012-2017 arasında 15 yaş üstü için din haritasını ortaya koyan rapor yayımladı.

Rapora göre, 2012’de kendisini ‘ateist’ olarak tanımlayanlar yüzde 46.2 iken bu oran 2017’de yüzde 50.7’ye çıktı. Böylece ülkede bir dine mensup olanların oranının ilk defa nüfusun yarısının altına düştüğü belirtildi.

Söz konusu verilere göre, Hollanda, nüfusunun yarısından fazlasının ateist olan Avrupa Birliği (AB) üyeleri Fransa, Çek Cumhuriyeti, İsveç ve Estonya’nın arasına katıldı.

Hollanda’da 2012’de yüzde 42,8 olarak tespit edilen Hristiyan nüfus, 2017’de yüzde 38,5’e geriledi. Müslüman nüfus ise aynı yıllarda yüzde 4.5’ten yüzde 5.1’e çıktı.

Kiliseye gidenlerin sayısının giderek azaldığı belirtilen raporda, camiye gidenlerin sayısında ise değişiklik olmadığı ifade edildi.

Hollanda’da bir dine mensup olduğunu söyleyenlerin oranı 1999’da yüzde 60 iken, 2012’de yüzde 53.8’e, 2017’de de yüzde 49.3’e geriledi.

Dini Eğilimler Araştırması Sonuçları
WIN/Gallum adlı uluslararası araştırma şirketi, geçen nisan ayında, 68 ülkeden 66 bin kişiyle yaptığı, bu yıla ait dini eğilimler araştırmasını yayımladı.

Kültür Servisi’nde yer alan habere göre; araştırma sonucu, dünyadaki hangi ülkelerin daha dindar olduğunu gösterirken ateizmin yaygın olduğu ülkeleri de gözler önüne serdi. Buna göre dünyadanın dinden en bağımsız ülkesi Çin. Çin’de 10 insandan 7’si kendini ateist olarak nitelendiriyor. Araştırmaya katılan Çinlilerin yalnızca yüzde 9’u dindar olduğunu söylerken yüzde 67’si kendini ateist olarak tanımladı.

Çin’i İsveç, Çek Cumhuriyeti ve Birleşik Krallık takip ediyor. Birleşik Krallık’ta kendini dindar olarak tanımlayanların oranı yüzde 27, ateistlerin oranı ise yüzde 11. İsveç’te bu oran yüzde 18.

Türkiye ise her ne kadar ateist olduğunu belirtenlerin oranı düşükse de yapılan araştırmaya göre Türkiye dindar ülkeler arasında yer almıyor. Türkiye’de araştırmaya katılanlar arasında kendini dindar olarak niteleyen kişilerin oranı yüzde 74, ateistlerin oranı ise yüzde 6. Tanrıya inanıyorum ama dindar değilim diyenlerin oranı yüzde 12.

Dünyanın en dindar ülkeleri yüzde 98 ile Tayland ve yüzde 97 ile Nijerya. Onu Kosova, Hindistan, Gana takip ediyor.

Ateist ülkeler ve dünyada ateizm oranları
Dünyanın En Önemli Dini Gruplarının Büyüklüğü ve Coğrafi Dağılımı
ABD’deki Pew Araştırma Merkezi’nin Din ve Kamu Yaşamı Forumu, “2010 Dünyanın En Önemli Dini Gruplarının Büyüklüğü ve Coğrafi Dağılımı” adlı raporunu yayımladı.

230 ülke ve bölgede yapılan anketler ve nüfus kaydı araştırmalarına göre hazırlanan rapora göre dünyada 10 kişiden 8’i bir dini grup içinde yer alıyor. Bu da 2010 yılında 6,9 milyar olan dünya nüfusunun yüzde 84’üne denk düşüyor.

Yahudilerin nüfusu
Rapora göre dünyada 2,2 milyar Hıristiyan (yüzde 32), 1,6 milyar Müslüman (yüzde 23), 1 milyar Hindu (yüzde 15), 500 milyon Budist (yüzde 7) ve 14 milyon Yahudi (yüzde 0,2) yaşıyor. Bunlara ek olarak Afrika, Amerika, Asya ve Avustralya’da geleneksel dinlere inanan 400 milyon kişi (yüzde 6) var.

58 milyon kişi (yüzde 1) ise Jainizm, Sihizm, Şintoizm, Taoizm, Tenrikyo ve Zerdüştlük gibi diğer dünya dinlerine inanıyor.

Dinsizler 3. büyük grup
Herhangi bir dini gruba ait olmayanların sayısı ise 1,1 milyar (yüzde 16) olarak belirlendi. Dinsizler, Hıristiyanlar ve Müslümanların ardından en büyük üçüncü grubu oluşturuyor. Bu grupta Tanrı’ya ya da evrensel bir ruha inanan, ancak kendisini belirli herhangi bir dini grubun üyesi olarak tanımlamayan kişiler de yer alıyor.

Dini grupların coğrafi dağılımına bakıldığında Asya-Pasifik bölgesinde toplanan Hindular ve Budistler, yüzde 99 ile başta geliyor.

Çin’de 700 milyon dinsiz var
Dünya nüfusunun yüzde 58,8’inin Asya-Pasifik, 11,9’unun Sahraaltı Afrika bölgesi, yüzde 10,8’inin Avrupa, yüzde 8,6’sının Latin Amerika, yüzde 5’inin Kuzey Amerika ve yüzde 4,9’unun da Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşadığına işaret eden rapora göre geleneksel dinlerin yüzde 90’ı ile diğer dünya dinlerinin yüzde 89’u da Asya-Pasifik bölgesinde yaşıyor.

Herhangi bir dini gruba üye olmayanların çoğunluğu (yüzde 76) Asya-Pasifik bölgesinde yer alıyor. Sadece Çin’de 700 milyon dinsiz bulunuyor.

Avrupa’nın nüfus oranı
Asya-Pasifik bölgesi, Müslüman nüfusun yüzde 62’sine de ev sahipliği yapıyor. Müslümanların yüzde 20’si Ortadoğu ve Kuzey Amerika’da, yüzde 16’sı ise Sahraaltı Afrika bölgesinde yaşıyor. Avrupa’daki Müslüman nüfusu ise sadece yüzde 2.

Dünyada en çok Müslümanın yaşadığı 8. ülke Türkiye
Türkiye’de 320 bin Hıristiyan, 71 milyon 330 bin Müslüman, 860 bin dinsiz bulunuyor. Türkiye en çok Müslüman’ın yaşadığı sekizinci ülke. Türkiye ve Kuzey Afrika’dan daha fazla göçmen gelmesiyle son 10 yılda Batı Avrupa’da Müslümanların oranının arttığı da raporda belirtildi.

Hıristiyanlar ve Yahudilerin dünyanın dört bir yanına dağıldığını gözler önüne seren rapora göre Hıristiyanların yüzde 26’sı Avrupa, yüzde 24’ü Latin Amerika ve Karayipler, yüzde 24’ü Sahraaltı Afrika bölgesinde yaşıyor. Kuzey Amerika’daki Hristiyan nüfusu ise yüzde 20.

Yahudilerin neredeyse yarısı (yüzde 44) Kuzey Amerika’da ikamet ederken diğer yarısı da (yüzde 41) İsrail’de yaşıyor.

Azınlıklar
Rapor, dini grupları toplum içinde azınlık olarak mı, yoksa çoğunluk olarak mı yaşadıklarına göre de sınıflıyor.

Dini grup üyelerinin yüzde 73’ünün yaşadıkları toplum içinde çoğunluğu oluşturduğuna dikkat çeken rapor, kalan yüzde 27’nin ise azınlık olarak yaşadığını gösteriyor.

Hinduların yüzde 97’si, Hindistan, Moritus ve Nepal’de, Hıristiyanların yüzde 87’si ise Hristiyanların çoğunlukta olduğu 157 ülkede yaşıyor.

Budizm’in yanı sıra geleneksel dinlerle diğer dünya dinlerinin üyeleri, en büyük azınlık grupları oldu. Budistlerin yüzde 72’si yaşandıkları toplumda azınlıkken yüzde 28’i, Budistlerin çoğunlukta olduğu Bhutan, Myanmar, Kamboçya, Laos, Moğolistan, Sri Lanka ve Tayland’da yaşıyor.

Yahudilerin yüzde 41’i İsrail’de mutlak çoğunluk olarak yaşarken, yüzde 59’u azınlık olarak diğer ülkelere dağılmış.

Dini gruplardaki genç oranı
Rapor, bazı dini grupların diğer gruplara oranla daha fazla genç nüfusa sahip olduğunu gösterdi. Gelişmekte olan ülkelerdeki dini grupların üyelerinin daha genç olduğu, sanayileşmiş ülkelerdeki dini grup üyelerinin ise daha yaşlı olduğu belirlendi.

En yaşlılar Yahudiler
Dini grup üyelerinin ortalama yaşlarına bakıldığında 23 yaş ortalaması ile Müslümanlar ilk sırada, 26 yaş ortalaması ile Hindular ikinci sırada yer alıyor. Dünya nüfusunun ortalama yaşının 28 olarak belirlendiği raporda Hıristiyanların yaş ortalaması 30, diğer dünya dinleri üyelerinin yaş ortalaması 32, geleneksel dinlerin üyelerinin yaş ortalaması 33, dinsizler ile Budistlerin yaş ortalaması ise 34 olarak hesaplandı. Yahudiler ise 36 yaş ortalaması ile en yaşlı grup oldu.

   Dünyada en fazla dinsiz Çin'de. Çin baya müreffeh bir ülke zannimca...
FxO_A92WYAI--2l.jpg
[+] 1 üye jax61 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#40
Çin uzun yıllar boyunca komunizm ile yönetilen bir ülke o özel bir durum.
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.