Lozan anlaşması zafer mi, hezimet mi?
(12-03-2017, 12:31)Europa Turk : Tarih okuyorum hesaplamalara göre Azerbaycanın 1913 de Rusyadan borç alıp osmanlıya attığı para V. Mehmed tarafından harcanmasaydı şuan lozan beklenmezdi daha çok mühimmat olurdu askerlerde ve Sakarya savaşında 90.000 türk askeri savaştı onlar uydurma birde o zaman Osmanlı Nüfusu 160.000'di azerbaycanın yolladığı askerlerle 200.000 asker vardı şimdiki Türkiye'nin ceyregi kadar yani lozan imzalanmadan kazanılırdı ama bi 20.000 falan daha fazla şehit olurdu.

Tarih okudugunuzu soylemeniz iyi oldu bu sayede cahilliginizi ele verdiniz.
Tarih bolumleri son yillarda puanlarini iyice indirdi artik ygs' de tarih sorularinin yarisindan fazlasini yanlis yapanlar bile tarih bolumune girebiliyor.
Ygs-lys siralamasinda ilk 5 binin altinda olan adam tarih edebiyat siyaset ve cografya bolumlerine alinmamalidir.

Adamlar osmanlinin o'sunu bilmiyor tarih bolumune giriyor. Tarih sorularinin yaridan fazlasini yanlis yapan adamin tarih bolumunde isi ne? Koy sanayiye calissin vatana millete hayri olsun.

Bize balkanlari misiri kibrisi basrayi peskes ceken abdulhamiti kahraman diye yutturdu bunlar iste okullarda.

Bir insan tarig okudugunu soyluyorsa bilin ki o insan lys' de tarih sorularinin yaridan fazlasini yanlis yapmis bir bilgisizdir.
Insanlik tarihinin en cok toprak kaybeden lideri abdulhamite kahraman der bunlar.
Ara
Cevapla
Welcome back reis.Özlemişiz sansasyonel yorumlarını.
[+] 1 üye iberkay nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
2023 gokden isik gelecek,  butun islam alemini akir fikir ihsan egleyecek ve Turkiye Cuh.  super guc olacak ya da Turk ulusunun tarih sayfalarindan cikisida olabilir.   bunu ancak gercek tarihcilerin 30 bilemedin 40 yil sonra yazdiklarinda gorecegiz

Irkin, Dinin ne olursa olsun kardesim, Ne mutlu Turkum diyen herkes TURKtur. aksini soyleyenin kaynanasina atlayayim.

ordu-turkey-2.jpg
Ara
Cevapla
Şimdi@gardyans şimdi hocam siz hangi okulda abdülhamitin kahraman olduğunu okudunuz?Lisede abdülhamitten bahsedilirken 'Donanma sarayı bombalar diye; haliçte donanmayı çürüttü ' dendi. Ayrıca. Boun tarihle sütçü imamı bir tutamazsınız, ygsde ve yahut lysde tarihte hata yaptığınız takdirde Boun'e sadece misafir olarak girebilirsiniz.Sütçü imam içinse tüm tarihi boş biraksanizda girebilirsiniz.
[+] 1 üye kenankomutan nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
O eskidendi, artik bogazici tarih de yol gecen hani oldu
Ara
Cevapla
Wow. Harika konumuz tarihi kimler okusun değil ama eğer okuyacak birileri varsa vizyon sahibi olmalı. Keşke bir konuda başka konular açılıp konu dağılmasa...
"Paris'te bir adam öldürülürse, bu bir cinayettir; doğuda elli bin insan boğazlanırsa, bu sadece bir meseledir" 
Victor Hugo
Ara
Cevapla
Lozan Anlaşması kesinlikle zaferdi çünkü

1) Kapitülasyon kaldırıldı .

2)Osmanlı’nın borçları diyer eski Osmanlı devletinde buluna topraklardaki ülkelerde ödedi.

3)Diyer ülkelerle eşit şekilde katıldık

4)Boğazların başkanı Türk fakat uluslararası bir kuruluş tarafından yönetilecek (22 Haziran 1936 yılında İsviçre’nin Montrö kentinde imzalan Montrö anlaşmasıyla tamamen türklerin oldu)
Ara
Cevapla
Bence böyle bir sorunun hala sorulması bile yanlıştır arkadaşlar. Siz yıllarca uğraşın çökmüş bir devletten 6 tane çıban ile baş ederek yeni bir devlet kurun sonra gidin onlarla masaya oturun yıllar sonra acaba doğrumuydu diye konuşulsun yazık vallaha o kadar dökülen kana o analara ninelere şehitlere onların ruhlarına karşı bence bu soruyu sormak bile yazıktır.
[+] 1 üye mtt nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
Hezimet de denebilir Zafer de çünkü aldıklarımız kadar verdiklerimiz de oldu 12 ada olayı buna örnek
Hail the Omnissiah! He is the God in the Machine, the Source of All Knowledge
Ara
Cevapla
(29-07-2019, 13:18)gLo1NN : Hezimet de denebilir Zafer de çünkü aldıklarımız kadar verdiklerimiz de oldu 12 ada olayı buna örnek


12 Ada'yı Osmanlı vermedi mi ? Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Osmanlının seneler öncesinden verdiği adaları nasıl Lozan'da versin ? Bu nasıl bir mantık yahu ?
[+] 1 üye Kirpi nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
Çocukken Lozan'ın hezimet olduğunu, bugünse zafer olduğunu düşünen biri olarak iki tarafı da temsil edebilirim sanırım. Maddeler halinde sebeplerini açıklamak isterim.

Öncelikle Lozan Antlaşmasının kazandığımız bir savaştan sonra değil kaybettiğimiz bir dünya savaşından sonra olduğunu aklınızda tutarak yorumlayın. Lozan'ı, Sevr'in yumuşatılmış, milletin devletin namusunun korunduğu bir antlaşma olarak düşünün. Namuslu bir teslim olma antlaşmasıdır Lozan.
Benim, Lozan'ı hezimet olarak görürken iki sebebim vardı, biri boğazlar diğer Kerkük-Musul meselesi.
Boğazların Türkiye'ye bırakılmaması karşılığında Anadolu'nun bize bırakılması iyi bir anlaşma gibi durmuyordu. Veya da yeraltı zenginlikleri açısından Musul ve Kerkük'ün alınamamış olması. Fakat bugün baktığımda;
Biz, Milli Mücadele'de İngilizlerle savaşmadık, İngiliz kamuoyu 4 yıl süren bu büyük savaşın sonunda doğal olarak artık savaşmak istemiyordu, hele hele Anadolu diye sorsalar haritada yerini bilmedikleri yerler için ölmeyi hiç istemiyorlardı bu bizim için şanstı ve bunu iyi kullandık. Fakat Boğazlar için İngilizlerle savaşmayı göze alsak ve onların askerlerini öldürsek belki lehimize olan bu kamuoyu aleyhimize dönebilir ve İngilizler Anadolu'ya asker göndermeye uygun bir siyasi/toplumsal zemin bulabilirdi. Nihayetinde çok da uzak olmayan bir tarihte boğazların kontrolü tamamen bize bırakıldı.
Musul-Kerkük meselesi is bugünden bakılınca önemli bir konu gibi görünüyor çünkü dünya artık çılgınlık noktasında petrol ve türevlerini tüketiyor, değerli bir maden. Fakat o gün petrol bu kadar değerli değildi. Dolayısıyla yine aynı soru karşımıza çıkıyor, o gün alacağımız fayda aldığımız riske (Musul için İngilizlerle savaşmak) değer miydi? Tartışılır.
Milli mücadele kadrosunun yaptığı işi, o şartlarda çok başarılı buluyorum. Aralıksız 10 senedir cepheden cepheye koşan bir milleti haydi bir daha savaşa gidiyoruz diye ikna etmek ve bunun sonunda örgütlenebilmek başarıya ulaşmak muazzam bir şey. Savaşın 3. yılında tüm motivasyonunu yitirip ülkedeki rejimi ve devleti çökerten Rusları aklınıza getirin. Bir toplumu savaşması için örgütlemek çocuk oyuncağı değil yani.

Ve son olarak da anlaşmayı beğenmeyenlere sözüm, taş atımı mesafedeki adaları bırakmışlar, Musul'u parayla satmışlar diyenlere. Buyrun arkadaşlar aha adalar orda Musul-Kerkük şurda, gücünüz yetiyorsa gidin alın.
Ara
Cevapla
Bir kağıt parçasını zafer yada hezimet gibi görerek zaten baştan kaybediyoruz. Halk güçlüyse halk akıllıysa zafer halkındır kağıt parçalarının değil. Türkiye sınırları kapitalist devletlerle anlaşılarak çizilmiş bir kağıt parçasına bağlıysa bu türkiyenin global ortamda güçsüzlüğünün en büyük göstergesidir. Mesele genişlemek değil mesele bir ülkenin sektörlerde ne kadar verimli olduğudur. Halkın ne kadar gelişmeye istekli olduğudur.
Bu tarz tartışmalarla yine türkiyenin dünya üzerindeki nüfuzu azalmaya devam edecektir. Artık halkı eleştirmeye gerek yok. Devlet halkın isteklerini yerine getirmekle yükümlü. Halen 2023'te bor çıkarıcaz kafasıyla olan bir halk, kendi kafalarıdna yarattıkları islamın parti uzantılarıyla 16 yıldır ülke yönetiliyor. Gerçek islam olsa büyük ihtimalle diğer bataklık içinde olan şeriat devletleriyle aynı durum olurdu.
Türkiye bir hastalığa yakalandı: nükseden partiler. Hepsi kanser gibiler. Adalet ve kalkınma partisi gider yerine solcu bir parti gelir yine tüm borçları kapatmaya çalışırlar ardından yine akp gibi bir parti ortaya çıkar (nükseder) ve aynı döngü tekrarlanır. Zaten mesele sorunu bu tarz şeylerde aramakta. Birazda sorunu halkta arasak?
Ara
Cevapla
(29-07-2019, 14:20)Kirpi :
(29-07-2019, 13:18)gLo1NN : Hezimet de denebilir Zafer de çünkü aldıklarımız kadar verdiklerimiz de oldu 12 ada olayı buna örnek


12 Ada'yı Osmanlı vermedi mi ? Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Osmanlının seneler öncesinden verdiği adaları nasıl Lozan'da versin ? Bu nasıl bir mantık yahu ?

Tarih bilgin gıt olduğu buradan anlaşılıyor  1.cihan harbinden sonra adalar tekrar türkiye'ye verilmiş dönemin başındakiler yunanlara verilmiştir (biz kayalıkları ne yapacaz yahu ) tarih öğren de gel
Hail the Omnissiah! He is the God in the Machine, the Source of All Knowledge
[+] 1 üye gLo1NN nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
Uzun zamandır senin gibi düşüncelere sahip biriyle karşılaşmadım. Kaynağın kadir mısıroğlu mu ?

12 Ada, 12 tane ada değil bunları biliyorsun değil mi ? İrili ufaklı 20'den fazla adalara verilen genel bir isim.

Adalar, Uşi ve Londra antlaşmalarında verilmiş ondan sonra geri alınması vs böyle bir şeyi nereden okudun merak ediyorum.

İlber Ortaylı'nın söylediği gibi ' Lozan antlaşmasında 12 adaları verdik demek cehalettir' diye söylemiş çokta güzel söylemiş.



@gLo1NN
Ara
Cevapla
Senin Cahilliğin aklımı başımdan aldı.

Bir harita gösteriyorum gençlere. Ben içinden çıkamadım, sizin zihniniz açıktır, hiç tarih bilmediğinizi varsayarak şu haritaya bakıp cevap verin: Sarı ve bej rengi ile gösterilmiş bu iki devlet savaşmışlar ve biri öbürünü “denize dökmüş”. Bu savaşı kimin kazanmış olabileceğini söyleyin.

“Aaa” nidası yükseliyor. Ege'den Akdeniz'e kadar kıyılarımızı bir perde gibi kuşatmış burnumuzun dibindeki adaların 500 kilometre uzaktaki Yunanistan'a ait olduğunu hiç bu kadar çıplak müşahede etmemişler anlaşılan. Derken bir gülümseme yayılıyor yüzlerine. Biraz aldatılmışlık hissiyle karışık, “Savaşı sanki Yunanlar kazanmış!” sözleri salonların duvarlarında mahcup bir tınıyla yankılanıyor.

Lozan'ı zafer olarak yutturanlar 12 Ada meselesini de hafızamızdan silmiş oldular. Silinmeseydi hiç olmazsa acısı kalırdı içimizde. O acıyla düşünmeye zorlardık beynimizi, belki bir çıkış noktası bulurduk. Ama unutturulan her şeyin kangrenleşeceği ve bazan bir Cumhurbaşkanının dilinden dışa vurulacağı hiç hesap edilmemiş olmalı. (Hatırlarsanız 29 Eylül'de Cumhurbaşkanı Erdoğan Lozan'ı ve 12 Ada'yı şu sözlerle hatırlatmıştı: “Bağırsan duyulacak adaları Lozan'da verdik, zafer mi bu?”)

Şimdi 12 Ada'nın elimizden nasıl gittiğini kuş bakışı görelim.

resized_9fdd7-3f48bb4eadaresim.jpg

Bunun üzerine 1912 Ekim'inde Uşi'de yapılan antlaşmanın 2. maddesi gereği biz Trablusgarb'dan (Libya) askerimizi derhal çekecek, İtalya da adaları derhal teslim edecekti.

Gelin görün ki, tam bu sırada Balkan Harbi patlak verdi. Yunan donanması 12 Ada'yı işgale hazırlanıyordu. Sırf adaları Yunanlılara kaptırmamak için İtalyanlara, 'Hiç değilse savaş sonuna kadar kalın' demek zorunda kaldık.

1. Dünya Savaşı'nda İtalyanlarla da savaşacak, böylece 12 Ada hukuken bize ait görünmesine rağmen İtalyan işgalinde kalacaktı.

Lozan'da ne mi oldu? 15. maddeyle 12 Ada'nın tapusunu İtalya'ya bıraktık. Ta ki, 2. Dünya Savaşı'nda anavatanları tehdit altında kalan İtalyanlar hem Libya'dan, hem de Adalar'dan çekilme kararı alıncaya kadar bu durum devam etti.

Eğer bu yeni süreçte Türk hükümeti fırsatları değerlendirebilseydi bazı adaların geri alınması veya adalar üzerinde bazı haklarımızın tanınması mümkün olabilecekti.

İtalya ve Almanya
“adaları alın” dedi

1943 yılında Mussolini anavatan derdine düşüp Adaları boşaltma emrini verdi ve Türkiye'ye, 'Gelin, adaları sizden almıştık, eski adalarınızı alın' dediler. Almadık, bizim başkasının(!) toprağında gözümüz yok dedik.

Derken İtalyanlar gitti, Almanlar işgal etti adaları. Onlar da 1945 yılında yenileceklerini anlayınca adaları boşaltmak zorunda kaldılar ve bize adalarımızı geri almamızı teklif ettiler. Türkiye buna da yanaşmadı. 'Bizim sınırlarımızı dışında bir çakıl taşında dahi gözümüz yok' dedi.

Nihayet 1945 baharında İngiliz donanması Almanların boşalttığı 12 Ada'yı işgale başladı. Yunanistan İngiltere'ye başvurup adaları istedi (bu arada Rodos'u işgal etmişti). Nihayet 10 Şubat 1947 tarihinde Paris Konferansıyla 12 Ada Yunanlılara teslim edildi.

Olayları sıraladık ama hani kanıtlarımız? İşte:

İlk olarak Feridun Cemal Erkin'in 1976 yılında Milliyet gazetesinde yazdıklarına bakalım.

1946'da Paris'te toplanan savaşın galipleri, İtalya ile barış antlaşması şartlarını görüşmektedir. Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreterliği görevini yürüten Erkin, hükümete konferansın 12 Ada'nın kaderini tayin işini görüşeceğini bildirmiş, görüşmelere katılma girişimde bulunmak için izin istemiştir. Hükümet Cumhurbaşkanı İnönü'nün başkanlığında toplanmış ve şu kararı almıştı:

“İkinci Dünya Savaşı dışında kalmış olmaklığımız dolayısıyla, savaşın ganimetlerinden pay almak hakkımız yoktur. Konferansa davet edilmek için müracaat yapılmayacaktır.”



ABD Büyükelçisi Edwin Wilson'la görüşen Erkin, ona, Adaların aslında Türkiye'ye ait olduğunu, Anadolu'ya en yakın olanlarının bize verilmesi gerektiğini söylemiştir. ABD Elçisi bu iddialı sözler karşısında sessizliği yeğlemiş olmasına rağmen, Erkin aynı görüşleri bu defa İngiliz Büyükelçisi Sir David Kelly'e aktarmış, o da durumu Dışişleri Bakanı'yla görüşeceğini bildirmiştir.



Sonuçta Erkin'in girişimi Ankara tarafından engellenmiş ve 12 Ada, nüfusun çoğunluğu Rum olduğu gerekçesiyle ve silahsızlandırmak şartıyla Yunanistan'a ihsan edilmiştir. Böylece Yunanlar Rodos dışında tek kurşun atmadan hiçbir zaman kendilerinin olmayan adaların sahibi oldular.



Yalnız Erkin'in dikkatini çeken nokta önemli. Eğer bir yerde çoğunluk olmak orada hak sahibi olmak anlamına geliyorsa bu niçin başka meselelerde bizim lehimize uygulanmamıştır? Mesela Batı Trakya'da nüfusun %80'i Türktür. Şu halde bu mantığa göre bizim de Batı Trakya'da hak iddiamızın doğacağını savunacak çapta acar ve gayretli bir Dışişleri kadromuz olsaydı bazı hakların kazanılması mümkündü.


Dahası var. 2. Dünya Savaşı sırasında Almanlar, İngilizler ve Ruslar (özellikle Stalin) Bulgaristan sınırında bazı yerler ile Adalar'ı veya birkaç adayı almamızı teklif etmişlerse de, Tek Parti hükümeti hep çekimser kalmıştı. (Ş. Turan, Türk Devrim Tarihi, 4. Kitap (1. Bölüm), Bilgi: 1999, s. 139-41)

resized_b5f78-bb2543c3caglayangil12adayakin.jpg

Madalyonun öbür tarafını, eski Dışişleri Bakanlarımızdan İhsan Sabri Çağlayangil açıklıyor.



Cüneyt Arcayürek'in yaptığı söyleşide Çağlayangil Dışişleri Bakanlığı arşivinde bir belge gördüğünden bahsediyor ve içeriği hakkında ayrıntılı bilgi veriyordu:



“İngiltere, adalar konusunda Paris Konferansı hazırlanırken Ankara elçisi eliyle Türk hükümetine bu konferansa katılmasını bildirmiştir. Belki adaların hepsinin Türkiye'ye verilmesi bahis konusu değildir, ama bazıları üzerinde Türk yararlarına uygun incelemeler ve görüşmeler yapılabileceği inancındadır. Gördüğüm belgeye göre Dışişleri Umumi Kâtibi nezdinde yapılan bu teşebbüse Türk hükümeti cevap vermemiştir. Daha sonra İngiliz elçisi, bir ikinci teşebbüs daha yapmış, bu adalarda Türklerin de oturduğunu, hiç değilse bu açıdan konferansta Türkiye'nin de bulunmasını uygun gördüklerini söylemiştir. Hatta İngiliz elçisi, bu konferansa tam katılmamayı arzu ettiğimize göre, bir observer, yani müşahit [gözlemci] bulundurmamızı da telkin etmiştir. Bu da uygun görülmemiş olacak ki, hiç bir hareket yapılmamıştır. Adalar, tümüyle Yunanistan'a geçmiştir.” (Hürriyet, 11 Kasım 1972)



Çağlayangil'in sözünü ettiği Dışişleri Bakanlığı Umumi Kâtibi (Genel Sekreteri), yukarıda hatıralarını okuduğumuz Feridun Cemal Erkin'dir.



Celal Bayar'ın bulduğu belge



Ancak Arcayürek'in Tek Parti döneminin kokmaz bulaşmaz Cumhurbaşkanı İnönü'nün bu pasif politikasını deşifre etme çabası bir adım daha ileri gider ve o tarihte sağ olan Celal Bayar'a konu hakkında bir bilgisi olup olmadığını sorar. Bayar da cevaben, 1950'de Cumhurbaşkanı seçilip de Çankaya Köşkü'ne çıktığı zaman çekmecelerden birinde eski yazıyla yazılmış bir belge gördüğünü, merak edip okuyunca bunun İnönü ile Başbakan Şükrü Saraçoğlu arasında geçen gizli bir yazışma olduğunu öğrendiğini söyler. Söz konusu belgede Başbakan Saraçoğlu, Alman gizli servislerinin Adaları bizim işgal etmemiz yönündeki telkinlerinden söz etmekte ve İnönü'den ne yapılması gerektiğine dair cevap beklemektedir. O sırada bir yurt gezisinde bulunan İnönü ise teklifin reddedilmesini istemiştir.


Ne var ki, Bayar millî bir mesele olduğu için bu belgeyi, İnönü bir seçim kampanyasında kendisine hücum edinceye kadar açıklamamış, o zaman İnönü'ye, “Adalara mendil sallayan kimdi?” mesajını göndererek anlayacağı dilden hitap etmişti. İnönü neyin kastedildiğini hemen anlamış ve olayın üzerini ustaca kapatmıştır.

Cüneyt Arcayürek yazı dizisini şu sözlerle noktalamıştı:



Gerçek odur ki, Adalar meselesi savaş içinde ve savaş sonrası Türkiye'nin lehine uygun gelişmeler göstermiş ve bunlar değerlendirilememiştir.”



12 Ada böyle gitti elden. Şimdi orası “Yunan adaları” diye geçiyor.


Ve gençlerin hayret nidaları salonları dolduruyor: Hani biz zafer kazanmıştık?

Tarihi okuyarak bile anlamıyorsun bari objektif olup'da tarafsız kal.. Ama sen yine bildiğini okursun eminim. @Kirpi
Hail the Omnissiah! He is the God in the Machine, the Source of All Knowledge
Ara
Cevapla
Verdiğin kaynak Mustafa Armağan denilen ex-fetöcu, Atatürk, Cumhuriyet düşmanı ne dediğini bilmeyen bir gazeteci ki bana tarafsız ol diyip böyle bir şahısın yazdığı yazıyı paylaşman... Kopyala yapıştır yapılan yazı birebir (https://www.yenisafak.com/yazarlar/musta...di-2034264) Şimdi ben sana ne desem beğenirsin ?

Bak şimdi, ilk mesajında adaları Lozan'da verdik diyorsun sana öyle olmadığını söylüyorum. Adalar Osmanlı hükümetinin antlaşmalar ile verdiği toprak parçalarıdır.
Şimdi, 1913 yılında hak iddiasından vazgeçilmiş adalardan bahsediyoruz (https://www.mtholyoke.edu/acad/intrel/bo...bos145.htm) 1913 yılında birde daha 10 sene var cumhuriyetin kurulmasına....

Uşi antlaşması da 1912 yılında, maddeler halinde açıklamalar var. https://www.mtholyoke.edu/acad/intrel/bo...bos142.htm

1912 ve 1913 yılında yapılan antlaşmalarda Osmanlı adaların bir çoğundan hak iddiasını çekiyor kısacası yok biz size tekrardan geri verelim falan bunlar işin laf kalabalığı... 2. Dünya Savaşında Alman ve italyan işgalinde olan Yunanistan'ın elinde bulunan adalara Türkiye Cumhuriyeti'nin çöreklenmesi mevcut konjonktürde nasıl bir krize yol açacaktı bir bilsen... Gazete küpürleri kanıt olamıyor, arkası dolu olmadıkça..
Ara
Cevapla
Dediğim gibi at gözlükleri hep başa bela olmuştur. senin ne düşündüğün beni ilgilendirmiyor o yüzden bu konuya benim için nokta koyuyorum.
Hail the Omnissiah! He is the God in the Machine, the Source of All Knowledge
Ara
Cevapla
(30-07-2019, 12:41)gLo1NN : Dediğim gibi at gözlükleri hep başa bela olmuştur. senin ne düşündüğün beni ilgilendirmiyor o yüzden bu konuya benim için nokta koyuyorum.

İnsanın kendini bilmesi iyi bir şey.
441ea13e95237217444e0db6351c9f3d.jpg
Ara
Cevapla
Sevr'e zafer diyenler Lozan'a hezimet der.
Ara
Cevapla
9YQJLr.png
30 Ekim 1918 Günü Sınırları

1)Yukarıda görülen 30 Ekim 1918 gününe ait Osmanlı sınırlarında(Mondros Mütarekesi) 12 Ada bulunmamaktadır. (Sol üstteki Dod. It. occ. yazan yer) 
Misak-ı Milli Beyannamesinde 30 Ekim 1918 tarihli anlaşmanın çizdiği hudutlar dahilinde vatan bölünmez bir bütündür ilkesi kabul edilmiştir. "12 ada niye verildi?" yerine "Musul, Kerkük, Hatay niye verildi?" şeklinde bir soru sormak daha mantıklıdır. Ki bunlar ile ilgili girişimler de yapılmıştır. Olmamasının çeşitli sebepleri vardır. Nihayetinde Hatay daha sonra alınmıştır. Musul ve Kerkük petrollerinden ise pay alınmıştır.

2)12 Ada Uşi Antlaşması ile kaybedildiği doğrudur fakat adalardaki hak iddiası devam etmektedir. Bu hak iddiasından Lozan Antlaşması ile vazgeçilmiştir. Buna karşılık olarak Balkan Savaşları sonucu 1913 Londra Antlaşmasında fiilen kaybedilen Bozcaada, Gökçeada ile Tavşan Adaları üzerindeki Türk hakimiyeti kabul edilmiştir. Lozan Antlaşması'nın maddeleri herkesin okuyabileceği şekilde mevcuttur, herhangi bir gizli maddesi bulunmamaktadır. 
Lozan Antlaşması İngilizce Metni, Türkçe de vardır mutlaka

3)12 Ada Ege Denizi'ndeki bütün adaları kapsamamaktadır. Bu adalar Lozan'da "verilmese" dahi bağırsan duyulacak adalar yine bizim kontrolümüzde olmayacaktır.
LvyVnJ.png
12 Ada Haritası(Sadece Kırmızılar)

4-)Mihver Devletler savaşı kaybettiğinde verilen topraklar misliyle geri alınacağı için Almanya ve İtalya'nın teklifinin kabul edilmemesi son derece yerinde bir karardır.

5-)Savaş sonrası dönemde Türkiye'den üs ve toprak talebi bulunan Rusya'nın yaptığı teklifin kabul edilmemesi son derece yerinde bir karardır.

6)Türk hükumetinin savaş boyunca uyguladığı tarafsız politikanın mükafatı sanılandan çok daha büyük olmuştur. Güney Avrupa'daki komşu devletler üzerinde Moskova Konferansı'nda harita boyar gibi etki alanı paylaşılırken, Türkiye üzerinde herhangi bir etki alanı kurulmamıştır.
GZB897.jpg
Yüzdeler Anlaşması

7-)Celal Bayar ve tayfasının bu politikayı zerre kavrayamayıp bu durumu kısa süre içinde %100 Amerika şekline çevirmesi, tesiri günümüze kadar etki eden birçok soruna yol açmıştır.
[+] 2 üye man of steel nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 28 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.