[AbsoluteZero]

Kuantum seviyesinde ışığın gözlenmediğinde dalga, gözlendiğinde parçacık olarak hareket etmesi ile ilgili olan çift yarık deneyi ışığın kaynağından çıkmadan önce gelecekte bir noktada gözlemleneceğini farkederek kaynağından parçacık olarak çıktığını, eğer gelecekte gözlemlenmeyecekse dalga olarak çıktığını gösteriyor. Yani gelecekteki insan gözlemi geçmişe bilgi gönderiyor. Bundan daha da karmaşık olan ışık gözlenmiyorken dalga, gözleniyorken parçacık oluyor. Biraz karmaşık ama burda anlatmanın cok uzun olacağı deney ve sonuclarla hiçkimse gözlemlemezse ayın orda olmayacağı, bilinçli bir birey ona bakmadıkça arabanızın, buzdolabınızın orada olmadığı sonucu cıkıyor. Bunu kuantum ile ilgilenen bütün bilimadamları biliyor ama üzerine daha fazla çalışmak istemiyorlar çünki bazı şeyleri aşmış bir bilim adamına bile kafayı sıyırtacak bir durum.

Şimdi bilgisayar oyunlarıda aynen böyle çalışıyor, sizin baktığınız yerleri işliyor, o bölgeye bakmıyorsanız sadece matematiksel işlemleri yapıyor, bazıları o bölgede en son baktığınız zaman dilimini hafızaya alıyor, tekrar baktığınızda arada geçen sürede neler olur hepsini işleyip ekrana yansıtıyor. Çift yarık deneyi bize dünyamızın aynı bu şekilde çalıştığını gösteriyor. Bu çift yarık deneyinin belli sonuçları var. Örneğin simulasyon içinde olduğumuz, ya da kuantum seviyesinde bilginin zamandan bağımsız paylaşılması. 


Daha da garip olan çift yarık deneyini modern bir lise fizik labaratuarında bile yapabilirsiniz kolaylıkla. 6 ay önce öğrendiğimden beri beni baya rahatsız eden bir konu, başka rahatsızlar da var mı merak ettim?

[SchrödingersCat]

Olay çok basit ve anlaşılır şekilde anlatılmış buna benzer bir konu bir süre öncede açılmıştı ve aynı örnek vardı ''Sanal Bir Alemde mi Yaşıyoruz'' şeklinde bir soruda kanıt olarak sunulmuş bir örnekti aslında Çift yarık Deneyi 

[altnkurt]

Çift yarık deneyini lisede ışığın hem dalga hem tanecik yapısı olduğunu anlatırken kullanıyorlardı. Kuantum vs kısımlarını duymamıştım.

[Wayfear]

Çift yarık deneyini lisede ışığın hem dalga hem tanecik yapısı olduğunu anlatırken kullanıyorlardı. Kuantum vs kısımlarını duymamıştım.

Elektron da aşırı küçük bir parçacık ve ışık gibi hem tanecik hem dalga hareketi yapar . Gözlemlediğiniz sırada tanecik hareketi yapar , gözlemlemeyi kestiğiniz anda süperpozisyona geçer ve dalga hareketi yapar . Elektronun bu özelliği de çift yarık deneyiyle kanıtlanmıştır aynı ışık gibi tek bir elektron 2 yarıktan birden geçiyor. Elektronun bu yapısı atom altı parçacıklarda rassallığı oluşturuyor dolayısıyla entropi ve entalpi gibi evrenin temel yasalarını oluşturuyorlar çünkü neredeyse her şey atomlardan oluşuyor ve atomların elektronları var . Ayrıca zaman algısı da kuantum parçacıklarının bir sonraki hareketinden dolayı oluşur.

Ayrıca Schrödinger'in kedisi deneyinde kedi ne ölüdür ne de yaşıyordur , iki durumda aynı anda gerçekleşiyordur bu da kuantum düzeyindeki olaylar yüzündendir .
Ayrıca lisede anlatılan Maxwell'in cini deneyide entropi üzerinedir.

[ikibölüüç]

Foton ile etkileşen elektron dalga fonksiyonunu kaybeder ve parçacık davranışı gösterir. Gözlemlenmeyen elektronun hem dalga hem parçacık davranışı gösterirken gözlemlenen elektronun yalnızca parçacık davranışı göstermesi bu sebepten. Bu deneylerle (young'un yarıkları, davisson-germer deneyi, wheeler'in gecikmiş seçim deneyi) gözlemlerin maddelerin dalga fonksiyonunu çökerttiği kanısını ulaşıldı.

[Kierkegaard]

Konuyla çok ilgisiz gibi görünse de bu deneyin Kierkegaard'ın Hegel felsefesine yönelik eleştirisinin ne kadar isabetli olduğunu da gösterdiğini düşünüyorum. Hegel felsefesi bildiğiniz üzere tarihsel sürece ilişkin diyalektiği sunuyor fakat varoluşun var olan insanla ilişkisini göz ardı ediyor. Bu durumun Young deneyiyle alakası ise gözlemin oluşa etkisinin ışığın hareket şeklini değiştirmesine neden olmasına benzer şekilde düşüncenin de oluşum hâlinde varoluştan etkilenmesi durumu. Şöyle bir alıntıyla bitireyim:

'Ama ben Hegel'in mantığına ne kadar hayranlık da duysam, ona tekrar döndüğümde ondan öğrenecek çok şey olduğunu kabul de etsem, yine de Hegel'in felsefesinin, varoluşun var olan insanla ilişkisini tanımlamadığı için, ahlaksal olanı göz ardı ettiği için varoluşu yanılttığına ilişkin yargımda bir o kadar ısrarlı, bir o kadar cüretkâr olacağım ve bundan da gurur duyacağım.' (afsluttende uvidenskabelig efterskrift)

'karşıtlıkların daimi bir süreç içinde daha yüksek bir birlikte bir araya geldiği ve sonra tekrar daha yüksek bir birlikte bir araya geldiğinin sürekli tekrarlanmasıyla insanlar yanlış bir şekilde hegel'in görüşü ve herakleitos'un her şey akar ve hiçbir şey aynı kalmaz görüşü arasında paralellik olduğunu düşünmüşlerdir. ama bu bir yanlış anlamadır çünkü hegel'de süreç ve oluş hakkında söylenen her şey aldatıcıdır. sistem, yaşayan nesil ve yaşayan birey eylemde bulunmak için oluş hakkında samimiyetle soru sorduğunda hiçbir şey bilmez; o hâlde sistem bir etikten yoksundur. o hâlde, süreç hakkında bütün o konuşmaya rağmen, hegel dünya tarihini bir oluş içinde değil, ama geçmişin kuruntusu yoluyla bütün oluşun dışarıda bırakıldığı bir kanıtlanabilirlik içinde anlar. o hâlde bir hegelci kendisini felsefesi yardımıyla anlayamaz; o yalnızca geçmiş olanın bittiğini ama hâlâ yaşayan birinin ölmediğini ve gitmediğini anlar. büyük ihtimalle o kendini, eğer birisi çin'i, iran'ı ve altı bin yıllık dünya tarihini anlıyorsa, bir tek bireyin önemi olmaz hatta o kendisi bile olsa, düşüncesiyle avutuyordur. ben farklı düşünüyorum ve ben diğer açıdan baktığımda onu daha iyi anlıyorum yani eğer bir insan kendini anlayamazsa, onun çin'i, iran'ı vb. anlaması gerçekten çok şaşırtıcıdır.' (afsluttende uvidenskabelig efterskrift)