[Kierkegaard]

Batı'nın maalesef üstün kültürü ve yaşam biçimi insanları zorla tutsak etmiyor, etkilemiyor. İnsanlar özgür yaşamayı istiyor, dayatmalardan kaçmak istiyor, geleneklerin binlerce vatandaşın üzerinde kurduğu olağanüstü stresi, baskıyı kırmak istiyorlar. Bunun için nereye bakacaklar? Geçmişe mi? Doğu'ya mı? Sırf bu nedenle doğduğu toprakları geride bırakıp göçen milyonlar var, sırf bu nedenle göçmek isteyen diğer milyonlar da var.

  İbn Haldun'a göre yenilen milletler onlara üstün gelen milletin davranışlarını taklit eder.

 Yüzyıllardır gerçekleşen bu durum, tüm dünyayı saran iletişim ağları sayesinde günümüzde inanılmaz bir hıza ulaşmıştır. Bu küreselleşme sürecini yönlendiren kapitalistler medya aracılığıyla toplumlara benimsettikleri tüketim kültürünü oluşturmuştur. 18. yüzyıldan beri serbest ticaret politikası ile hareket eden ve bu uğurda savaşmaktan çekinmeyen İngiltere gibi ülkeler (Bkz. 1838 Baltalimanı Anlaşması, aynı tarihlerde Çin ile yapılan benzer bir anlaşma) demokrasi ve insan hakları gibi kavramların gelişmesiyle yöntemlerini değiştirmiş; manipülasyon, reklam, popüler kültür gibi araçlarla toplumlara aslında özgür oldukları ve kapitalizmi kendilerinin istediği düşüncesini yerleştirmişlerdir. Ancak buradaki asıl sorun kapitalizmin bu imkanlarından herkesin yararlanamayacak olmasıdır. Doğuştan değere sahip olan veya aldığı eğitimler sayesinde belli bir değer üretme kapasitesi yakalayan ve bu değerleri tüketime dönüştürmek isteyen bir kesim insanın liberal olması zaten öngörülebilir bir durumdur. Alt sınıfta bulunan ve aslında modern köle olan insanlar ise gözardı edilir. Sosyal devlet anlayışı, bu insanların sosyalist devrimi gerçekleştirmesine engel olmak için geliştirilmiş olup özünde merhamete dayanmamaktadır. Batı toplumlarında güç odakları(şirketler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları vs.), toplam geliri güçleri oranında paylaşır. Mücadele etmeyenlere pay verilmez. Toplumsal duyarlılık suni ve ikiyüzlüdür.

 Medya ile ilgili bir örnek vermek istiyorum. 2000'li yıllarda yayınlanan televizyon dizilerinde en az bir homoseksüel karakter yer alıyordu. Toplum bu durumu kendi isteğiyle!!! içselleştirdi; çünkü istedikleri bir çok şeyin(senaryo, oyunculuk vs.) yanında bunu da izlemek zorunda kaldılar. Günümüzde ise ensesti normalleştiriyorlar. Toplumları kendi istekleri ile şekillendiriyorlar. Üstelik bağlı oldukları bir etik kod yok; çoğu ateist zaten.

 İslam, varoluşsal bir çok soruna cevap veren bir öğreti; inananlara hicreti tavsiye ediyor fakat bana göre dünya üzerinde hicret edilebilecek bir devlet yok. Bu yüzden burada mücadele ediyorum. Sana, fikirlerine, daha farklı görüşleri olan diğer insanlara ve ideolojilerine saygı duyuyorum; empati kurabiliyorum. Ancak herkesin bileceği üzere bir topluluk üzerinde bir hakim güç bulunur. Her görüşün de tolerans düzeyi farklıdır. İnandığım değerlerin diğer insanları etkilemesi durumu için yapabileceğim bir şey yok; üzgünüm. Nihayetinde inananlar olarak kendimizi kul olarak tanımlıyoruz. :)

 Batı kültürünün en sevmediğim özelliği bütün yapılarının ve ilişkilerinin menfaat üzerine kurulu olması, oysa ben merhamet üzerine kurulu bir medeniyet hayal ediyorum. Bu yüzden Rahman'a ve öğretilerine inanıyorum.