25-10-2017, 20:39
@Awake
İdealist olmak, var olan düzene isyan etmenin olumlu sonuçlarından birisi. Fikir adamlarınca genel kabul görmüş erdemler bağlamında daha iyi bir gelecek öngörmeyen bir düşünce yapısı için mücadele vermenin bir önemi var mı? İnandığım şey ütopya evet, bakın peygamberin bile Kur'an'da böyle bir ifadesi var: ''Peygamber: “Ey Rabbim! Doğrusu kavmim bu Kur'ân'ı terk edilmiş saydılar” dedi.'' (Furkan, 30)
İslam öğretisi, tarihsel süreç içerisinde bir çok egemen tarafından menfaat ilişkileri çerçevesinde manipülasyona uğradı. Düşünce üzerindeki yol gösterici özelliği, düşünce dünyamızı karartan mutlak sorgulanamaz metinlere dönüştürüldü.
İslam öğretisi ile ilgili şöyle bir analoji kurabiliriz: Hukuk sistemimizde 'Usul esastan önce gelir' diye bir kaide vardır. Eğer bir konu hakkında şikayette bulunacaksanız öncelikle usulleri doğru olarak yerine getirmeniz gerekir. Yoksa başvurunuz usulden reddedilir. Esasa, yani haklı olup olmadığınıza bakılmaz. Aynı durum İslam öğretisi için de geçerli; fıkıh olarak adlandırdığımız kaideler usullerdir. Esas ise bilinen erdemlerdir.
İşte burada anlaşılması gereken husus bu usulleri tabu haline getiren, dini bunlardan ibaret gören aşırı ideolojilerin İslam'a mal edilmemesi gerektiğidir. Bana göre bu oluşumların düşünce yapıları esas kısmına girecek kadar gelişmemiştir.
Oysa İslam öğretisi bahsettiğimiz bu erdemlere dayanan esas üzerinden anlaşılmalıdır. Usuller, bu esasın korunmasını sağlayan dış kabuğa benzetebileceğimiz unsurlardır, vazgeçilmez değildirler. Tasavvuf öğretisi bunun üzerine kuruludur.
Türk eğitim sistemi nitelikli olmayabilir ancak görece üstünlüğünden bahsedebiliriz. Savaş ortamında büyümüş bir Çeçen gencinin, Türk siyasal ve ekonomik hayatı hakkında akademik düzeyde yorum yapabilecek seviyeye geldiğine gözlerimle şahit oldum.
İdealist olmak, var olan düzene isyan etmenin olumlu sonuçlarından birisi. Fikir adamlarınca genel kabul görmüş erdemler bağlamında daha iyi bir gelecek öngörmeyen bir düşünce yapısı için mücadele vermenin bir önemi var mı? İnandığım şey ütopya evet, bakın peygamberin bile Kur'an'da böyle bir ifadesi var: ''Peygamber: “Ey Rabbim! Doğrusu kavmim bu Kur'ân'ı terk edilmiş saydılar” dedi.'' (Furkan, 30)
İslam öğretisi, tarihsel süreç içerisinde bir çok egemen tarafından menfaat ilişkileri çerçevesinde manipülasyona uğradı. Düşünce üzerindeki yol gösterici özelliği, düşünce dünyamızı karartan mutlak sorgulanamaz metinlere dönüştürüldü.
İslam öğretisi ile ilgili şöyle bir analoji kurabiliriz: Hukuk sistemimizde 'Usul esastan önce gelir' diye bir kaide vardır. Eğer bir konu hakkında şikayette bulunacaksanız öncelikle usulleri doğru olarak yerine getirmeniz gerekir. Yoksa başvurunuz usulden reddedilir. Esasa, yani haklı olup olmadığınıza bakılmaz. Aynı durum İslam öğretisi için de geçerli; fıkıh olarak adlandırdığımız kaideler usullerdir. Esas ise bilinen erdemlerdir.
İşte burada anlaşılması gereken husus bu usulleri tabu haline getiren, dini bunlardan ibaret gören aşırı ideolojilerin İslam'a mal edilmemesi gerektiğidir. Bana göre bu oluşumların düşünce yapıları esas kısmına girecek kadar gelişmemiştir.
Oysa İslam öğretisi bahsettiğimiz bu erdemlere dayanan esas üzerinden anlaşılmalıdır. Usuller, bu esasın korunmasını sağlayan dış kabuğa benzetebileceğimiz unsurlardır, vazgeçilmez değildirler. Tasavvuf öğretisi bunun üzerine kuruludur.
Türk eğitim sistemi nitelikli olmayabilir ancak görece üstünlüğünden bahsedebiliriz. Savaş ortamında büyümüş bir Çeçen gencinin, Türk siyasal ve ekonomik hayatı hakkında akademik düzeyde yorum yapabilecek seviyeye geldiğine gözlerimle şahit oldum.