31-10-2017, 21:41

Çongçingde ki havalimanının alınmasıyla ve General Erik Heinrichsin radikal bir kararla tüm cepheyi bir anda genişletmesi Çinlileri şaşkına öyleki Yangtze (Sarı Nehir) üzerindeki yaptığımız savaşla 5 Çin Tümeninin sıkıştırılması sağlayarak düşmanın cephedeki etkinliğini kırmaya yönelik hareketler yapılmıştır tabi Merijelkavakilerin öncülüğünde geçilen Sarı Nehir den ilerleme sağlanmış ve Çongçing Finlandiya askerlerinin önünde içinde 4 Tümenle sıkışmış kalmış bekliyordu. Sarı Nehirin doğusunda bulunan Merijelkavaki Tümenimize 4 Çin Tümeninin yaptığı saldırıyla Çinliler kalan Tümenlerini çemberden çıkarmak için can hıraş saldırmaya çalışıyorlardı karşılarında ne kadar tecrübelide olsa sadece 1 Tümen Merijelkavaki vardı dayanmaya çalışıyordu General Erik ise aynı zamanda Çongçinge yapılan büyük saldırıyı yönetiyordu bunun için doğuda başlatılan bir savunma bir saldırı savaşlarını kendi yönetemiyordu bunun için bocalayan birliklerine en çok yardım Çongçingi alarak sağlanacaktı. Bütün bunlar olurken Fin kuvvetlerinin kapattığı çemberde 4 Japon Tümeni katliam yapmaya başlamıştı bile Japonların ünleri Çin topraklarında git gide kötüleşiyordu.

Çongçinge yapılan saldırı 18 Haziran 1942 gününde başlamıştı ve muazzam hızla şehre giren askerlerimiz sayesinde 19 Haziran 1942 saat:14:00 da düşman sadece iki sokakta savunma yapıyordu gelen Sarı Nehrin doğusundan gelen bilgilere göre General Erik rahatlamıştı Merijelkavaki Tümenlerimiz 1 Tümeni tamamen savuşturmuş geri kalan 3 Tümenin saldırısını ise durağan duruma getirecek kadar duruma hakim olmuştur Erzakları mühimmatları bitmeye yakın olsada Nehir kenarlarında yaptığı savaşların tecrübesiyle düşmana daha ağır zayiat verdirmişti sadece 1 Merijelkavaki Tümeni. Fakat onların doğusunda işler çokda iyi gitmiyordu ormanların arasından çıkıp çıplak tepelere doğru yaptığı saldırı girişimi başarısızlığa uğruyordu dalga dalgada dövse Tümenlerimiz Çinlilerin avantajı büyüktü ve bunu kullanmayı iyi biliyorlardı ama bu tepedeki birlikleri tutmak zorundaydık Çongçinge taze kuvvet olarak gitmelerine izin veremezdik. Şehir düştükten sonra ilk işimiz bu tepelere yönelip top ateşine tutmak olucak demişti General Erik.

Bu arada Atlantik Okyanusuna tatbikat amaçlı demir alan donanmamız (Sukellusvenelaivue Dalış kelimesinin kökeninden geliyor tam olmasada kısmen "dalış yapan tekneler gemiler" anlamına geliyor) İlk olarak belirlediği rotası Kuzey Denizi ve İngiltereydi aslında bu bir nevi tatbikattan ziyade İstihbari faaliyet olucaktı SUPO'nun yardımıyla gerçekleşecekti öncelikle kıyıdaki Güneydoğu İngilteredeki savunma tahkimatı Almanlara iletilecekti ve çok tehlikeli olmasına rağmen ikinci üçüncü rotası İngiliz Kanalından geçmek zorunda olan gemilerimiz için herşeyi göze almış Kahraman Vainamoinen, Ilmarinen, Iko-Turso ve Vesihiisi personeli bulunuyordu Amiral Juha Helminen tehlikeli göreve çıkmadan önce son direktifleri alıp sağ sağlim dönmek umuduyla için HHM den ayrılmıştı.

Yunan cephesinde ise ilerleme kaydedilsede ne yazıkki istenen başarı sağlanamıyordu sürekli mühimmat desteği alan Yunanistan Mihver kuvvetlerine direnmeyi sürdürüyordu sadece Türkler Yunanlıların 6 ayda aşılamaz dediği tahkimatı 6 saatte aşmıştı ağırlıklı Rumen ve İtalyan birliklerinin savaşı pek iyi gitmiyordu Metaksas ise radyolardan düşmanın savunmamazı aşamayacağı Atinaya ulaşamayacağı herkesin müsterih olmasını istemişti " Ama Almanlar ve Finlandiyalıların bu cephe hakkındaki istekleri bir an önce Yunanın mağlup edilmesiydi özellikle savaşı başlatan İtalyanın cepheden çekilmesi akılla açıklanamayacak bir sonuçtu ve Finlandiyanın Mihverlere bakışını yavaş yavaş sarsmaya başlamıştı Japonya ve İtalyanın tutumları.

Almanyayla saldırmazlık antlaşması imzalayan Türkiyenin başında İsmet İnönü vardı aslında bu stratejik öneme sahip olan devleti Mihver bünyesinde görmek Başkan Vilhonun en çok istediği olay denilebilirdi beceriksiz ve savaşmayı bilmeyen İtalyanlardan kat kat iyi oldukları aşikardı Başkanın gözünde çünkü Türkiyenin ve Türk halkının sayısız kahramanlık ve askeri tecrübesi vardı bunları es geçemezdi ama İsmet İnönü savaştan uzak kalmaya çalışıyordu bunun için Mareşal Fevzi Çakmağın başında bulunduğu faşist partiyi destekleme kararı gündeme gelmişti gerekli çözümlemelerden sonra yine bakılacaktı ama şimdilik saldırmazlık antlaşması bile yeterdi yakınlaşma için.

Başkent Çongçing düştükten sonra Başkenti Kunminge taşıyan Çang Kai-şek hala Çinlilere umut dağıtıyordu Japonlardan çok bela okuduğu Finlandiyalı askerler ise hız kesmeden bir sonraki saldırısına başlıyordu bu adamlar nerden gelmişti nerden katılmıştı sadece fiiliyatta savaşta zannedilen bu ülke bir anda ansızın Yangtze sınırında belirmiş ve bir öfkeyle önüne ne kattıysa kürüyerek ilerlemişti Çinlilerin anlam veremediği bu hızlı saldırların odağı olan General Erik ve 12 Tümeninin hikayeleri dilden dile dolaşmaya başlamıştı uzun boylu sarışın askerlerimizi görenler hem şaşkınlık yaşıyor hem hayranlık duyuyor hemde öfke duyuyordu böyle bir karmaşa yaratan askerlerimiz Helsinki ve tüm Suomide sürekli adlarına methiyeler ve şarkılar bestelenerek hatırlanıyordu herkes radyosunun başında Çin Savaşından gelicek yeni haberlere odaklanmıştı HHM de şüphesiz bu haberleri ilk elden duymak isteyen Mannerheim ve Başkan Vilho bulunuyordu binlerce kilometre uzakta nerdeyse yalnız başlarına savaşı sürdüren bu kahramanlar halkları için herşeyi yapıyordu her Finlandiyalının gönlünü kazanan askerleri herkes dört gözle geri bekliyordu.

Çongçing saldırısının bitimiyle hız kesmeyen General Erik ve Kahraman 12 Tümeni diğer bir önemli Çin Şehri olan eski Chengdu şehrine Çin tarafından beklenen ama bu kadar hızlı beklenmeyen bir saldırı başlamıştır Çongçing saldırısına katılmış hazırlıklarını tamamlamış 7 Tümen harekete geçmiştir ve zaten boşaltılan şehirde Çin askerleriyle köşe kapmaca oynamaya başlamıştır şehrin dış mahallerine direniş görmeden giren Fin Birlikleri için Çinliler merkezde savunma hazırlamıştı bunun ne kadar hata olduğunu anlamaları ise çok uzun sürmeyecek başlayan Fin Topçularının saldırılarından sonra anlayacaklardı ve nitekim başlarına yıkılan çoğu binadan sonra korkan atlar mecburen Çin atlı birliklerinin çekilmesiyle sonlanmıştır ama bu ilk dalgaydı Chengdu için piyadeler hazırdı ve harekete geçmişti.

Piyadelerinde harekete geçmesiyle saldırıdan bir gün sonra alınan Chengdu bir kez daha Tümenlerimize hem sevinç hem öfke duyulmasını sağlamıştı Helsinkide adlarına sevinçten 21 pare topa atışı yaptıran Mareşal Mannerheim Fin Halkının damarlarındaki kanı hızlandırmıştı herkes savaşları tek tek kazanan ordumuzun yenilmez olduğunu düşünüyordu " evet aslında ordumuz yenilmezdi istatistikler bunu bize gösteriyordu ama sadece iş askerlere düşmüyordu fabrikada üretim hattında çalışan işçiden sabah akşam yeni bir icat yeni bir silah keşfetmeye çalışan Bilim Adamlarımızda bu savaşın yenilmez ordumuzun temeliydi hep birlikte yenilmezdik işte bu Sisu'ydu" demişti Başkan Vilho radyodan hemşehrilerine seslenirken Chengdu düşmüştü ama Çin düşmemişti hala kazanılacak zaferler hala yıkılacak bir Ejder zorda olsa ayakta duruyordu ve Fin Aslanı bu Ejderin hakkından gelicekti.


Avrupadaki Macar dosyasını inceleyen Başkan Vilhonun önüne birden gelen önce Amerikanın Faşizme karşı ayağa kalktığı yani karşısında durucaklarını gösteren açıklama gelmişti ardından Başkan Vilhonun ofisinin kapısı açılmıştı ve içeri Macaristan Büyükelçimizin yolladığı kağıt vardı Horty yine Büyük Macaristan hayallerini açıklamıştı ne istediyse verdiğimiz bu Macar Diktatör hala birşeyler isteyecekmiş gibi tüm dünyanın gözlerini üzerine çevirmesini sağlamıştı derken kapı birkez daha çalınmış ve İngiliz yönetimindeki Hindistanda Bağımsızlık nidalarıyla Müslümanlar ve Hindular birleşmiş bir şekilde İngilizlerden bağımsızlığını istemeye başlamıştı bunun özel olarak incelenmesi gereken bu konuda Başkan zannettiği üzere İngilizlerin bu savaşın kazanılmasıyla Bağımsızlıklarını vericekti. Başkan tüm bu notlara bir göz gezdirirken konuşmalar yapıyordu Amerikanlar için " Sözlerini çelikle ispatlamak zorunda kalacaklar" demişti Macarlar içinse " Onlar kendileri doludurlar Triyanon antlaşması Macarları küçük düşürmüştür" demişti Hintliler için ise "Özgürlük girişiminde bulundular ama bedeli ağır olacak hint tümenleri artmak zorunda kalacak" tüm bu yorumlardan sonra kapıyı biri daha çalıp içeri girmişti bir günde bu kadar çok haber gelmesi olur iş değildi Başkan Vilho gel işareti yapmıştı ama bu haberi getiren savunma bakanıydı ve kızarmıştı haberde Amerikanın İngiltereyle savaşta bulunan bütün devletlere savaş ilan ettiği yazıyordu ordularının hepsinin ülke dışında olduğunu bilen odadaki Finliler arasında soğuk rüzgarlar essede İngilizlerle savaşta olmadığımız akıllara gelince herkes bi nebze rahatlamıştı artık düşman çok çok daha güçlüydü. ABD nin dengi Almanya iken İngilterenin dengi Mihverlerde yoktu İtalyanın kendine hayrı yoktu Romanya bir nebze olsun İtalyadan iyiydi Finlandiya Ordusu güçlü olsada sayı olarak azdı ve İngilizlerin yaklaşık 250 Tümeni vardı Rumen Fin ve İtalyanların birleşimi İngiltereye karşı koymaya yeterdi ama bu savaşta hep birlikte hareket edilirmiydi Başkan Vilho düşünceliydi Mareşal Mannerheim ise daha haberi duymamıştı.