07-07-2018, 12:29
SSCB, Çin, Güney Kore gibi ülkelerin kalkınmasını örnek göstererek demiryolu yapımının üstünlüğünü kanıtlamak bana göre pek de verimli bir çaba değil: SSCB-Çin gigantik insan gücüne+doğal kaynaklara+"zorlayıcı" bir devlet yönetimine sahip ülkelerdi; Güney Kore, Japonya gibi Asya kaplanlarında insan gücünün niteliği+yeni devletçilik uygulamaları ve yine "zorlayıcı" yönetimler ön plandaydı.
Bu ülkelerin gelişmiş bir karayolu ağına sahip olmadıklarını duymak çok şaşırttı doğrusu. Bu ülkelerin karayollarına da pek ala büyük meblağlar yatırdıklarını, yol sistemlerini geliştirmekten imtina etmediklerini düşünüyorum. Belli ki Sovyetler Birliği çeşitli nedenlerden ötürü bu alanda biraz ihmalkar davranmış ama bu durum diğer sanayileşmiş ülkelerdeki yoğun yol altyapısını görmemize engel olmamalı. Ulaşım altyapısının bir ayağının ihmal edilerek gerçekleştirilmiş sağlıklı bir kalkınma olmadığı, olamayacağı düşüncesinde hala ısrarcıyım.
Demiryolunu bırakıp sadece karayoluyla kalkınmanın mümkün olacağını ne düşünmüş ne iddia etmiş biriyim, önceki mesajımda eşgüdüm kısmını o yüzden yazdım zaten. Menderes bu konuda eleştirilebilir.
Kapitalizmin ülkeye girişiyle, bireysel araç kullanımının yaygınlaşmasıyla pek bir sorunum yok. SSCB'nin demiryoluna ağırlık verme sebebinin de bu bireysellik felsefesine karşıt olmasından kaynaklanıyor olabileceğini aklımdan geçirmedim değil, zira bireysel araç kullanımı imkanlarının yaygınlaşması, tıpkı konut tarzlarında olduğu gibi belirli bir dünya görüşünün varlığına ve etkisine delil olabilir. Bireysellik düşüncesini ve bilincini yayması da bireysel araç kullanımının hanesine bir artı olarak yazılabilir belki. "Demiryolu komünist işidir" sözü bu açıdan bakıldığında anlamlı görünüyor :p Tabi bu işin şakası. Bu söz dönemin yoğun neo-liberal, anti-komünist düşünce ortamının ürünü olan fazla sivri bir çıkıştı.
Köy ve kasabalardan çıkıp gelen insan gücünün yönlendirilmesi konusunda daha "devletçi" çözümler üretilebilir miydi (konut bölgelerinin oluşturulması, altyapı hizmetlerinin kapsamlı hale getirilmesi) diye düşünmeden edemiyorum ama sınai kalkınma da zaten tarımsal kesimden bu artık gücün, artık ürünle birlikte çekilmesiyle gerçekleşebilir ki öyle gerçekleşti zaten. Köy ve kasabalarımızdaki göç Menderes sayesinde yaygınlaşan traktör kullanımı gibi gelişmelerin ürünüdür ve bununla eş zamanlı olarak büyük kentlerin tüketim kalıpları, alışkanlıkları o beğenmediğiniz yol sistemi sayesinde Türkiye taşrasına ulaşmaya başlamış, genel ekonomik büyüme sayesinde de belirli bir refah ortamı oluşmuştur.
Bu ülkelerin gelişmiş bir karayolu ağına sahip olmadıklarını duymak çok şaşırttı doğrusu. Bu ülkelerin karayollarına da pek ala büyük meblağlar yatırdıklarını, yol sistemlerini geliştirmekten imtina etmediklerini düşünüyorum. Belli ki Sovyetler Birliği çeşitli nedenlerden ötürü bu alanda biraz ihmalkar davranmış ama bu durum diğer sanayileşmiş ülkelerdeki yoğun yol altyapısını görmemize engel olmamalı. Ulaşım altyapısının bir ayağının ihmal edilerek gerçekleştirilmiş sağlıklı bir kalkınma olmadığı, olamayacağı düşüncesinde hala ısrarcıyım.
Demiryolunu bırakıp sadece karayoluyla kalkınmanın mümkün olacağını ne düşünmüş ne iddia etmiş biriyim, önceki mesajımda eşgüdüm kısmını o yüzden yazdım zaten. Menderes bu konuda eleştirilebilir.
Kapitalizmin ülkeye girişiyle, bireysel araç kullanımının yaygınlaşmasıyla pek bir sorunum yok. SSCB'nin demiryoluna ağırlık verme sebebinin de bu bireysellik felsefesine karşıt olmasından kaynaklanıyor olabileceğini aklımdan geçirmedim değil, zira bireysel araç kullanımı imkanlarının yaygınlaşması, tıpkı konut tarzlarında olduğu gibi belirli bir dünya görüşünün varlığına ve etkisine delil olabilir. Bireysellik düşüncesini ve bilincini yayması da bireysel araç kullanımının hanesine bir artı olarak yazılabilir belki. "Demiryolu komünist işidir" sözü bu açıdan bakıldığında anlamlı görünüyor :p Tabi bu işin şakası. Bu söz dönemin yoğun neo-liberal, anti-komünist düşünce ortamının ürünü olan fazla sivri bir çıkıştı.
Köy ve kasabalardan çıkıp gelen insan gücünün yönlendirilmesi konusunda daha "devletçi" çözümler üretilebilir miydi (konut bölgelerinin oluşturulması, altyapı hizmetlerinin kapsamlı hale getirilmesi) diye düşünmeden edemiyorum ama sınai kalkınma da zaten tarımsal kesimden bu artık gücün, artık ürünle birlikte çekilmesiyle gerçekleşebilir ki öyle gerçekleşti zaten. Köy ve kasabalarımızdaki göç Menderes sayesinde yaygınlaşan traktör kullanımı gibi gelişmelerin ürünüdür ve bununla eş zamanlı olarak büyük kentlerin tüketim kalıpları, alışkanlıkları o beğenmediğiniz yol sistemi sayesinde Türkiye taşrasına ulaşmaya başlamış, genel ekonomik büyüme sayesinde de belirli bir refah ortamı oluşmuştur.
kalemler kaldırılmış ve sayfalar kurumuştur.