14-01-2019, 12:12
(Son Düzenleme: 14-01-2019, 12:14, Düzenleyen: uçan erişte.)
(09-09-2018, 16:36)perverende : Şu arkadaki mavi başörtülü teyzenin alevi/şii olma ihtimali yüzde kaç acaba?
Başörtüsü ne kadar ilginç bir kültür, başlı başına fenomen. Hristiyanlıktaki yerini bilen biri bizi aydınlatsa keşke.
Başörtüsü, anaerkil topluluklar hariç neredeyse birçok kültürde çok eski çağlardan beri rastlanan bir olgu. Antik Yunan'da, Anadolu'da, Mezopotamya'da başörtüsüne dair eser görülmüş. Semavî dinlerden önce de olan ataerkil bir fikrin ürünü: Kadın, ikincildir, görevleri vs. bellidir, bunun dışına çıkmasındır. Yapısı itibariyle de kirlidir, adet görür, ayartır, günaha teşvik eder, karışıklık çıkarır. Böylesi bir yürüyen fitnenin dışarıda daha usturuplu gezmesi hatta mümkünse gezmemesi gerekir. Kutsal bir yere girme küstahlığı gösterip varlığıyla kutsalı lekelememesi istenir; girecekse de Tanrının/tanrıların huzurunda aybını örtmesi lazımdır.
Sonuçta sıradan bir vergi tahsildarının huzuruna bile iki büklüm çıkıyorsun. Valinin huzurunda el pençe divan duruyorsun. Hem o kutsallığın yarattığı şu yeryüzünde Onu/onları memnun edecek şekilde hürmet etmezsen ne anlamı var ki kutsiyetin? Kabile reislerinden daha küçük mü ki saygı göstermiyorsun? Krallara yaraşır şekilde ve hatta daha da ihtimam gösterek hareket etmelisin. Hicap duyman icaptır.
Yazılı olarak ilk Babil'de kadınların başörtüsü kullanmaları zorunluluk hâline gelmiş. Fahişelerin ise başörtüsü kullanmaları yasaklanmış. Başörtüsünü sadece iffetli kadınlar giyebilirmiş. Buradan Yahudilik ve Hıristiyanlığa da geçmiş. Özellikle yeni nesilden bazıları kıvırmaya çalışsa da Eski ve Yeni Ahit'te son derece sabit tesettür ayetleri vardır. Bazı hiziplerde yüzün gözler hariç olmak üzere tamamen örtülmesi öngörülür (tsnyfaah).
Hıristiyanlıkta da aslında büyük bir öneme sahiptir. Sadece kilisede dua ederken değil, herhangi bir dinî önderin huzurunda ya da bir ruhbanla yolda karşılaşırken bile derli toplu durmak, varsa hemen başı örtmek, doğrudan göz teması kurmayıp kafayı eğmek gerekir.
Meşhur Korintliler ayetine dayanarak, bazı Goy kadınlar örtünmemekte direttiği için saçları kazıtılmış, hapsedilmiş ve işkence görmüşler. Yahudi kökenliyse zaten az-çok tesettürü, yaptırımını ve sonuçlarını bilir ama putataparlıktan Hıristiyanlığa geçenlerde böyle vakalar yaşanmış. Kilise'nin nüfuzu kuvvetliyken bile onlarca farklı geleneği tek kalıba sokmak sancılı bir süreç olsa gerektir. Öyle pespembe bir tablodan söz edilemez.
Misal, eskiden Ortodoks Rum ve Ermeniler öyle sadece dışarıda, sokakta, kilisede değil kimileri evde bile örtünürlerdi. Çünkü sadece erkeklere karşı bir önlem alma durumu değil, Tanrı'nın her zaman huzurunda olduklarına dair bir şuur vardı. Şimdilerde yalnızca kilisede ve o da yalnızca belli başlı ayinler sırasında örtünüyorlar. Süryanilerde ise gözlemlediğim kadarıyla örtü çok daha önemli. Yerel kültür âdetleriyle harmanlanarak iyice geleneksel bir hâl almış. Açık gezenleri de var ama kilisede hepsi sanırsın imam hatip son sınıf öğrencisi. Birbirlerine kaş-göz işareti yaparak daha derli toplu ve tesettürlü olmalarını istiyorlar.
Protestanlık da bu konuda çok gevşek değildir. Lüterci, Kalvinci ve Metodcu Kiliselerde yine başörtüsü istenen bir gerekliliktir. Yani aslında günümüzde başörtüsünün nispeten yaşlılarda görülüyor olmasının nedeni, mezhepsel farklılık değil, modern dünyadır. Modernitenin öncüsü Batı olduğu için evvela Protestan topluluklarda gevşeme yaşanması, Doğulu Ortodokslarda muhafazakârlığın nispeten daha yaygın görülmesi şaşırtıcı değildir.
Günümüzde İslam ile özdeşleşmesi de anlaşılabilir bir şey. Ama asıl ironik olan, özellikle Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçmiş olanların "Başörtüsü ne be, gerici müslüman adeti" deyip yeni dininden bihaber olması. Özgürlük olarak görebildiği tek şey baş açmak olduğu için bunun Hıristiyanlık ile mümkün olduğunu sanması.
Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı.