Birinci Bakü Doğu Halkları Kurultayı, Eylül 1920'de Komünist Enternasyonal tarafından düzenlenen çok uluslu bir kongredir. Kurultayın toplanma amacı milletler meselesinin çözülmesi ve RSFSC'nin etki alanını genişlemesi için Lenin'in "Burjuva Demokratik Devrimleri" desteklemek istemesidir. 1900'den fazla temsilcinin katıldığı kurultayda Güncel Devrimci olaylar, az gelişmiş Doğu Halklarındaki milli devrimler, Müslüman Bolşeviklerin durumu ve Türk Kurtuluş Savaşı ele alınmıştır. Kurultaya Türkiye'yi temsilen Ethem Nejat ve Mustafa Suphi'nin TKP grubu, İbrahim Tali Öngören, Hafız Mehmet, Mühendis Aziz ve Yarbay Arif Bey TBMM grubu ve İslam Devrimcileri Örgütü'nü temsilen Enver Paşa (Kurultay'da bulunmamıştır) , Halil Paşa ve Bahattin Şakir Bey "İttihatçı" grubu olarak 3 ayrı grup katılmıştır. Kongre'de Azerbaycanlılar da dahil olmak üzere 235 Türk katılımcı vardır.
Birinci Oturum
İlk oturum Neriman Nerimanov'un . Ardından Giorgi Zinoviev sözü alır ve Üçüncü Enternasyonal'in Kuruluşun ve İkinci Enternasyonal'in başarısızlığı anlatılır. İngiliz Sosyalistlerinin Mısır'da, İrlanda'da ve Hindistan'da yaşanan bağımsızlık hareketlerine olan desteklerinden bahseder.
En son olarak da Zinoviev; Çin, Hindistan ve Türkiye'deki ulusal hareketleri anlatır. Mustafa Kemal'in Komünist olmadığı, Sultan'ı için savaştığını söyler. Ancak Zinoviev Sultan'ın da indirilip Türkiye'de bir Sovyet hükümeti kurulması gerektiğini savunur.
İkinci Oturum
İkinci oturumda ilk sözü Karl Radek alır. Rus, Alman ve İngiliz kapitalistlerinin yaptıklarından, İrlanda Bağımsızlık Savaşından, 1905 İran Devrimi'nin bastırılmasından ve Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından bahseder. Radek burada Osmanlı'nın yıkılması sonucu İngiliz ve Fransızların Ortadoğu'ya el koyacağı ve bu sayede yapılacak bir Hindistan demiryolu ile doğudaki iş gücünün Batı'ya aktarılacağını belirtir. Doğu halklarının Sovyetler ile bir olmasını savunur.
Daha sonra Azerbaycan delegelerinden Mecid Efendiyev sözü alır, Birinci Dünya Savaşında Osmanlı'nın Azerbaycan'a girişini "Rus Emperyalizmi'nin elinden kurtulup Türk ve Alman Emperyalizminin eline düşmek" olarak nitelendirir, Sovyet yönetiminin bu oluşumları (İttihad ve Terakki'nin Azerbaycan kolu) temizlediğini belirtir.
Son sözü alan Dr. Bahattin Şakir, Osmanlı'nın Almanların yanında savaşa katılmasının kendisini savunma amaçlı olduğunu, eğer savaşa katılmasaydı, galip devletlerin kendisini zaten parçalayacağını, kendisini savunan devletin emperyal amaçlar güdemeyeceğini anlatır. Ardından Türk Subay sınıfının bir proleterya olduğundan, Türkiye'de geniş toprak ağaları ve güçlü bir burjuvazi sınıfının olmadığını söyler.
Üçüncü Oturum
Üçüncü oturum Türkistan temsilcilerinden Taşpolat Narbutabekov ile başlar. Narbutabekov Doğu'daki işçi sınıfının durumundan, Sovyet rejiminden ve buna karşı olan hareketlerden bahseder. Doğu halklarının özgürlükleri için savaşmaları gerektiğini anlatır.
İkinci sözü Kumuk temsilci Celalettin Korkmazov alır. Konuşmasında Kafkasya'daki devrimci hareketlerden, İslamcı ve Turancı hareketlerden bahseder. Kafkasya'ya giren Osmanlı ordusunu, emperyalist olarak nitelendirir ve konuşmasını devrimin Batı Kapitalizmi'ne karşı bir "Cihad" olduğunu söyleyerek bitirir.
Dördüncü Oturum
Kurultayın dördüncü oturumunda doğu komünistlerinden ve ulusçularından gelen bildiriler okunur. İlk, Hint Devrimci Örgütü'nün bildirisi okunur. Ardından Enver Paşa'nın Kurultay'a yolladığı bildiri okunur.
Yoldaşlar!
Bugün Bakü şehrinde dünya emperyalizm ve kapitalizmine karşı harbeden şarkın ihtilalcı alemi, vekilleri olan bizlerin burada toplanmasına vesile olan Üçüncü Enternasyonal’e ve bunun azimkâr reislerine umum arkadaşlarım namına teşekkür ederim.
Yoldaşlar!
Bugün bizi asırlardan beri ezen ve çırılçıplak soymakla kalmayarak kanımızı emen, öldüren dünya emperyalist ve kapitalistlerine karşı mücadelemizde elini tutacak ve Avrupa politikacıların yalancılığının büyüklüğü nisbetinde Hakk yolunda doğru ve sözüne inanılır ve milletlerin hukuk-i hürriyetini tanımağı programına yazmış olan Üçüncü Enternasyonal gibi bir müttefikin yanında mevki almakla iftihar ettiğimizden birbirimizi tebrik edelim.
Yoldaşlar!
Türkiye, Harb-i Umumi’ye girdiği zaman dünya ikiye ayrılmış idi. Birisi emperyalist ve kapitalist olan eski Çar Rusyası ve müttefikleri, diğeri de yine emperyalist ve kapitalist olan Almanya ve müttefiki idi. Bu iki guruptan bizi doğrudan doğruya boğazlamak ve mahv etmek isteyen Çar Rusyası ve İngiltere dostlarına karşı, yalnız hayatımızı bağışlamaya razı olan Almanlarla yan yana harbettik. Fakat biz her vakit emperyalizm aleyhinde bulunduk. Alman emperyalizmi de bizden kendi maksadına göre istifade etmek istemiş olabilir. Fakat biz istiklâlimizi muhafazadan başka bir hedef ta’kib etmedik.
Yoldaşlar!
Bizleri Berlin’in müreffeh hayatından Tırablus’un kızgın çöllerine, fakir bedevi çadırlarına sevk eden ve onlarla hayatın en sık ve ağır günlerini yaşattıran his, hiç bir zaman emperyalizm hissi değil idi. Biz nasıl Tırablus’u Tırabluslular içün kurtarmağa çalıştık ve nihayet tam dokuz sene mücadeleden sonra İtalya emperyalistlerini tard ettiklerini görmekle müftehir olduk ise, Azerbaycan’da başka bir emel beslemedik. Biz Azerbaycanı Azerbaycanlıların biliriz, Yalnız ahvalin inkişafı esnasında zuhur eden zararlara pek müteessifiz.
Yoldaşlar!
Ben Harb-i Umumi’de en mühim bir mevkide bulundum. Fakat sizi temin ederim ki, bu harbde yan yana harb ettiğimiz Almanlar içerisinde emperyalist düşüncelerin bulunmuş olmasına muteessifim ve Alman emperyalizm ve emperyalistlerine de aynı İngiliz emperyalizm ve emperyalistleri derecesinde hasımım. Bence çalışmadan halkın kesesinden zengin olmağı düşünen her beyin parçalanmağa layıktır. İşte benim emperyalizm hakkındaki düşüncelerim.
Yoldaşlar!
Sizi temin ederim ki, eğer bugünkü Rusya o zaman mevcud olarak şimdiki gaye ile harb etseydi, biz muhakkak bugün olduğu gibi Rusya’nın yanı başında bize has olduğunu emsaliyle gösterdiğimiz hulus ile ahz-ı mevki’ ederdik. Bu maksadımızı biraz daha izah içün şunu söylemek isterim ki, Rus Şuralar hükümeti ile beraber çalışmaya karar verip teşebbüs ettiğimiz zaman Yudeniç ordusu Petersburg civarına kadar yaklaşmış, Kolçak Uralları aşmış, Denikin Moskova cenubuna doğru yakınlaşmış idi. Bu kuklaları oynatan Avrupa emperyalistleri de bu oyunu artık kazanılmış sayarak, yırtıcı dişlerini göstererek, ellerini sevinçle oturuyorlardı. Biz bu vaz’iyette Rusya ile hemhal olmaya çalıştık. Eğer Karadeniz’in kasırgaları bindiğim geminin direklerini kırarak beni geri atmamış ve Kovno, Riga hapishanelerinin demir parmaklıkları ve bindiğim tayyarelerin düşüp parçalanması gibi mani’ler yoldan alıkoymamış bulunsa idi, ben Rusya’nın en sıkışmış bir zamanında aranızda bulunarak, bu lüzumsuz hikâyeleri size söyleyerek, ba’zı arkadaşları aydınlatmaya lüzum görmeyecektim.
Yoldaşlar!
Bildiğiniz gibi Cihan harbinin ilk emperyalistleri mücadelesinde mağlub olduk. Fakat ben mazlumlar mücadelesi nokta-yı nazarından mağlub olduğumuzu kabul etmiyorum. Çünkü Türkiye Boğazları kapamakla ceberruti ve dünyayı yutmakla doymak bilmeyen Çarlık Rusyasının yıkılmasındaki ve yerine bugün dünya ezilenleri için tabi’i bir müttefik haline geçen Rusya Şuralar hükümetinin gelmesindeki amillerden biri oldu ve böylece mazlumlar âleminin kurtuluş yolunun açılmasına yardım etti. Ben bunu dünya mazlumları içün bir galibiyet addederim.
Yoldaşlar!
Bugün bütün emperyalist dünyasına karşı meydan okuyacak kadar cesaret gösteren ve kuvvetini Türkiye köylülerinden alan mücahidler ordusu, dediğim gibi mağlub olmadı idi. Yalnız bir an içün silahını bırakmıştı. İşte hele son on beş seneden beri mütemadi harb ettiği bu düşmanlara karşı iki senedir, en büyük mahrumiyetler içinde yeniden uğraşıyor. Fakat bugünkü uğraşma bundan evvelkilere kıyaslanamaz. Bahusus böyle şark âleminin Üçüncü Enternasyonal ile birlikte, ya’ni dünyanın mazlum halkı ile mazlum sınıflarının kendi haklı davasına iştirakini görünce kat’i bir ümid-i muzafferiyet ile çalışacaktır.
Yoldaşlar!
Tıransval muharebesinden başlayan Cihan harbin büyük meydan muharebesi, 1914’ten 1918’e kadar devam ve emperyalistler arasında bitti. Fakat şimdi harb, asil kat’i devresine girmiş bulunuyor ve herhalde bizim, ya’ni mazlumların galibiyetiyle, emperyalizmin değil teslim-i silah, fakat mahvıyla neticelenecektir.
Bu kongrenin toplanması, mazlumlar müdafa’asında elindeki bayrağı kanla boyayan Kızılordu ile Türk muhariplerine yeni bir kendine güven bahşedecek ve herhalde bu mücadelenin bizim tarafın galibiyetiyle neticelenmesine yardım edecektir. Bizi Üçüncü Enternasyonal’e sevk eden sebep yalnız girdiğimiz mücadelede kendimize bir dayanacak yer bulmak değildir. Belki aynı zamanda prensiplerin de birbirine yakınlığıdır. Biz her vakit ihtilâl kuvvetimizi halktan, halkın ezilen kısmı olan köylüden aldık. Belki bizim fabrika amelemiz de kuvvetli olsa idi, onları başta sayardım. Ma’amafih onlar da bizimle idi. Bunlar istekleriyle, ruhlarıyla beraber çalıştılar. Şimdi de öyledir. Binaenaleyh işte bu suretle halkın ezilmiş kısmına dayanarak onun dertlerini dinliyoruz. Onunla yaşıyoruz. Onunla öleceğiz.
Yoldaşlar!
Biz halkın arzusunu dinlediğimize göre onu da kararını vermekte serbest bırakmak tarafdarıyız. Biz, bizi isteyenle birlik de yaşar, onunla birlikde ölürüz. İstemeyen halkın da kendi işini kendisinin düzmesi tarafdarıyız. İşte bizim milletler hakkındaki nokta-yı nazarımız bu.
Yoldaşlar!
Biz harb, ya’ni insanların tecebbür (üstünlük) içün birbirini boğazlamasının aleyhindeyiz ve işte ebedİ bir sulha varmak içün de Üçüncü Enternasyonal ile birlikte gidiyoruz. Buna binaendir ki, biz bugün her türlü mani’lere rağmen, en kanlı mücadelelerde bulunuruz ve devam edeceğiz.
Yoldaşlar!
Biz çalışan halkın refahı tarafdarıyız. Ya’ni gerek Avrupalı ve gerek yerli murabahacı ve muhtekirlerin halkın emeklerini gasb etmesi aleyhindeyiz. Memleketimizin büyük mikyasda zira’at ve sanayi’in inkişafında müşterek çalışmanın neticesinden istifade tarafdarıyız. vergilerin müterakki surette tevzi’iyle, çalışan fukaranın menafi’ini muhafazayı hedef edinmişizdir. İşte bugünkü iktisadi düşüncelerimiz.
Yoldaşlar!
Biz çalışan halkın ancak benliğini tanımasıyla refah ve hürriyet bulacağı kana’atindeyiz. Bunun içün de sa’y ile birlikte giden ve halkın mukaddesatıma hürmet ederek hürriyet-i hakikiyeyi temin eden esasli bir ma’arifin memleketi tenvir etmesi tarafdarıyız. Bu yolda ve amelde erkek ve kadın farkı bilmeyiz. İşte ictima’i düşüncelerimiz.
Yoldaşlar!
Size şunu teşbir ederim ki, bu mücadelemizde beni vekil olarak buraya göndermiş olan Cezayir, Tunus, Trablusgarb, Mısır ve Arabistan’la, Hindistan İhtilâl Cem’iyetleri İttihadı bu maksadda tamamiyle bizimle müşterektirler ve o suretle azmetmişlerdir ki, kullanacağı her türlü vasıta-yı ihtilâliye ile üzerlerine çöküp benliklerini kemiren vahşi hayvanların en nihayet dişlerini kırarak, onları önlerinde yere serilmiş göreceklerine imanları tamdır.
Yoldaşlar! Bu maksad etrafında birleşen azimkâr ruhların tahrik ettiği eller, burada birbirine uzatılmış bulunuyor. Ben arkadaşlarım namına bu uzun ve ancak galebemizle neticeleneceğine tamamıyla iman ettiğim mücadelede sonuna kadar beraber işleyecek olan elleri sıkar ve hepiniz içün Hakk’tan muvaffakiyetler temenni ederim. Yaşasın mazlumlar ittifakı! Kahrolsun bu ittifak karşısında titreyen zalimler!
Ardından İbrahim Tali Bey bildirisini okumuştur. İbrahim Tali bey bu bildiride "Dört yıl süren harbin Türkiye'yi kuvvetsiz bıraktığını, Amerika'nın vaatlerine inanarak silahlarımızı teslim ettiğimizi, ancak Garp kapitalistleri menfaatine bütün hakkımızın ayaklar altına alındığını görür görmez kıyama kalkıldığını ve Anadolu İnkılabı'nın Moskova İnkılabı'ndan gördüğü tecrübelerden memnuniyetle istifade edeceğini" belirtmiştir.
Son olarak Macar Komünist Bela Kun Türk Milli Hareketi ile ilgili görüşlerini belirtmiş, Doğu'nun bütün emekçilerini Türkiye'deki hareketi desteklemeye çağırmıştır.
Beşinci Oturum
Beşinci oturumda Milliyetçilik ve Sömürgecilik konuları ele alınır. RSFSC Dışişleri Komiserliğinden Mikhail Pavlovich ilk sözü alarak emperyalist devletler arasındaki mücadeleden, Doğu'daki çeşitli devrimci oluşumlardan bahseder, Enver Paşa'nın Brest-Litovsk görüşmelerindeki tutumunu utanç verici olarak nitelendirir.
İkinci olarak Kongre'deki kadınlardan bahsedilir ve içlerinde Naciye Hanın'ın (Suman) da bulunduğu üç kadın temsilcinin Prezidyum'a kabul edilmesi istenir.
Son olarak diğer temsilciler de sömürgecilik ve emperyalizm hakkında görüşler bildirir.
Altıncı Oturum
Altıncı oturumda Bela Kun'un "Doğu'da Sovyet Gücü Üzerine Tezler" isimli çalışmasını okur. Bela Kun bu çalışmada ulusal devrimler vasıtası ile emperyalizm def edildikten sonra devrimin durmayacağını, bir proleter devrimin gerçekleşeceğini savunmuştur.
Yedinci Oturum
Son oturumda Doğu Halkları Propaganda ve Eylem Konsey kurulur ve üyeleri belirlenir. Daha sonra kadın Temsilciler söz alırlar ve Naciye Hanım doğu'daki kadın haklarıyla ilgili bir rapor verir. Bu raporda Naciye Hanım, kadın ile erkeğin eşit hukuki ve medeni haklara sahip olması gerektiğini savunur. Ayrıca köy, kasaba ve şehirlerde "Kadın Hakları Koruma Komiteleri"nin kurulması gerektiğini belirtir.
Sonuç
Birinci Bakü Doğu Halkları Kongresi Sovyet Rusya'nın etki alanını arttırmasında ve Doğu ülkelerindeki Komünist hareketlerin organize olmaya başlamasında önemli bir yer tutmuştur. Kongre'de sömürge karşıtı milli hareketlerin desteklenmesi kararlaştırılmış, bu karar Sovyet Rusya'nın Türkiye'ye olan yardımının arkaplanı olmuştur. Kongre sonrasında Mustafa Suphi Türkiye Komünist Partisi'ni ve Yeşil Ordu'yu kurup Anadolu'da faaliyet göstermeye karar vermiştir. Buna karşılık TBMM Resmi Komünist Fırka'yı kurarak TKP'nin nüfuzunu kırmaya çalışmıştır, daha sonra da partiyi kapatmıştır. İttihatçılar da aynı tarihlerde Bakü'de bir komünist fırka kurmuş, ancak daha sonra Mustafa Suphi partiyi kapattırmıştır.