Arkadaşlar atatürk'ü dahi iyi anlamak için ahmet haşimin 1919 yılında anadoluyu anlatan bir mektubunu not düşeyim.Lakin atatürkün son dönemleri iyi geçmedi kendisi belki hastalık bulaştırdılar belki içkiken vefat etti ama sürekli içki içtiğini biliyoruz.İçki kötü birşeydir lakin o savaş meydanlarını görmüş bazı şeyleri unutmak düşünmemek için içmeye başlamış,İçtikçede psikolojisi bozulmaya başlamış,Son dönemleri tüm dostları ile kavgalı geçmiş ve sürekli araya aracılar girmesiyle barışmışlardı.Yani bir cumhurbaşkanı ve başbakan kavga edip küsüyordu buda bir istikrarsızlığa yol açar.Son yıllarını iyi geçmeyeceğini düşünmüyorum.
ankara’da, almanya imparatorunun anadolu hastalıklarını tetkik etmek üzere gönderdiği bir tıp heyetinin bazı büyük rütbeli ileri gelenleriyle görüştüm. bunlar, bir seneden beri her gelen hastayı ücretsiz muayene etmek ve mümkün olduğu kadar incelemelerini sıhhatli kişiler üzerinde (mektep talebesi gibi) yapmak suretiyle şunu anlamışlardır ki, anadolu türklerinin karınları kurtlarla yüklü ve kanları bu kurtların salgıladığı parazitlerle dolu bulunuyor. cinsi, yakın bir yok olma ile tehdit eden bu hâlin sebebi neymiş bilir misin? beslenme eksikliği.her ne kadar garip görünse de anadolu türkleri henüz ekmek yapımından bile habersizdirler. yedikleri mayasız bir yufkadır ki, ne olduğunu yiyenlerin midesine bir sormalı. istisnasız nakil araçları kağnıdır. ellerinde esir olan öküzler ve bu türden hayvanlar için en zalim düşüncelerin bile icâdından aciz kalabileceği -bununla beraber ağır, dar ve maksada gayr-ı salih bu âlet- hiç şüphe yok ki, taş devri keşfi ve aletlerindendir. kağnı bir araba değil, fakat, hayvana yapışıp onun hayat unsurlarına hortumunu sokan ve bu suretle kanını ve canını çeken bir canavardır. uzaktan görüldüğü zaman heyet-i umumiyesiyle bir arabadan ziyade büyük ve korkunç bir karafatma hissini veren tarihe âşina bir göz için üzerindeki uzun değneği ve ayakta duran arabacısıyla dara ve keyhüsrev devirlerine ait taşlar üstünde çizilmiş ilkel arabaları hatırlatan bu kağnıların boyunduruğu altında masum hayvanların çektiği azabı gördükçe, onu sevkeden sakin köylünün insanlar gibi bir ruhu olup olmadığından şüphe ettim.