Gözler Yanıltıcı Olabilir
Bugün Gundren diye bi adamın topladığı; Brarstod, Ranatir ve Dothor adındaki heriflerden oluşan bir kafileyle yola çıktık. Neverwinter'dan Phandalin'e erzak götürecekmişiz. Kişi başı on altın, kısa günün kârı.
Hiçbir şey planlandığı kadar basit olmaz tabii ki. Elbet bir şeyler yanlış gitmek zorunda. Yolda giderken vurulmuş iki at bulduk. Seyahat ettiğimiz öküz arabasından inip ne olup bitiyor diye bakmaya gittik. Önden enayi Brarstod atladı, bu çok yaşamaz herhalde. Arkaya bakacağım deyip arabanın yakınında kaldım, ne olur ne olmaz. Endişelerim de yersiz değilmiş. Dothor da Brarstod'un yanına atladı hemen sonra göz açıp kapayıncaya kadar etraflarını goblinler sardı. Cüce büyücünün eli iş görüyormuş goblinleri iyi akladı ama okçulardan biri kolumu yaraladı. Dothor denen paladin en azından işe yaradığını gösterip birkaç dua etti, göz açayıp kapayıncaya kadar yaralarım iyileşti. Bu sırada goblinlerden biri kaçtı. Bir de bu yetmezmiş gibi biz goblinlerle uğraşırken birileri öküz arabasındaki götürmemiz gereken erzakları çalmış. Lanet goblinlerin işi olduğunu bildiğimiz için takip ettik.
Zar zor atlattığımız tuzaklı uzun bir yürüyüşten sonra bir mağaraya ulaştık. Mağaranın girişinin yakınındaki ağaçların oradaki goblinler gözümüzden kaçmadı tabii. Brarstod ile sinsice yaklaşmaya çalıştık ama bizi duydular. Hızlıca silahlarımıza davranıp saldırdık ve birini öldürdük. Ondan sonra hatırladığım tek şey kalçamın biraz üstüne saplanan kılıç, herhalde bayıldım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama bir ışık görüp tekrar uyandım. Bu da muhtemelen Dothor'un işiydi.
Sıra mağaraya girmeye gelmişti ve artık daha dikkatli davranmam gerekiyordu. Sağda oda gibi bir yer gördük fakat içeride iki tane kurt vardı ve kesinlikle yaklaşmamıza izin vermiyorlardı, iyi ki zincirlerle bağlıydılar yoksa kim bilir neler olurdu. Mağaranın ilerisinde bir köprü gördüm. Elf gözlerim ile üstündeki goblini seçmem de zor olmadı. Direkt köprüye gitmekten ziyade sol tarafa doğru gittik. Dar yerden geçtiğimizde en önden giden cüce solumuzdaki odanın tıklım tıklım olduğunu ve bir planının olduğunu söyledi. Anlaştığımız üzere bir anda içeri daldık ve büyücü ellerinden ateş püskürterek goblinlerin yarısını alaşağı etti fakat oda hala doluydu ve liderlerine benzeyen bir herif iş aldığımız adamın şövalyesi Sildar'ı elinde tutuyordu. Bize, ona mağaranın diğer ucundaki Klarg'ın kellesini getirirsek Sildar'ı vereceğini söyledi. Cüce ve Dothor inanmış gibiydiler. Zaten benim aklımda başka bir plan vardı ama onlara uyup mağaranın diğer tarafına doğru ilerlemeye başladık. Köprüye yaklaştığımızda önceden gördüğüm goblin oradaydı. Cüce kendinden emin bir şekilde bir alev topu fırlattı fakat ıskaladı. Goblin de hemen kaçtı tabii, al başına belayı.
Goblinin peşinden gidip köprüyü geçtik ve dört goblinin olduğu bir yere geldik. Brarstod ile birlikte köprüden atlayıp goblinleri arkalarından gafil avlamaya çalıştık, tabii beceriksiz Brarstod atlarken ayağını incitti. Neyse ki yetiştik ve cüceyle diğerini kurtardık. Son kalan goblin bizden merhamet diledi göz yaşlarının akışını izlemek o kadar zevk vericiydi ki zavallıcağın içinde kalan son umut damlasını da elinden almak gerçekten çok tatmin etti. Yarım akıllı bir goblin olduğu için hiçbir şey anlamadı bile ona ne kadar acıdığımı gitmesine izin vereceğimi hatta mağaranın çıkışına kadar eşlik edeceğimi söyledim. O kadar mutlu olmuştu ki. Tabii bu mutluluk merdivenlere doğru attığı ilk adımda boynunda hissettiği hançerimle son buldu. Ondan sonra göğsüne doğru akan sıcak kanı hissetmek paha biçilmez bir zevkti.
Hançerimi pis kanından arındırdıktan sonra Klarg'ın olması gereken odaya girdik. İlk başta oda boş gibi gözüküyordu tam dönüp çıkacakken bir anda Ucube bir yaratık, kurdu ve goblinleri üzerimize çullandı. Neye uğradığımızı şaşırdık. Neyse ki önde cüceyle Dothor vardı da bana bir şey olmadı. Ucube yaratığın görünüşünden ve sarf ettiği sözlerden Klarg olduğu belli oluyordu. Dothor'un üstüne çullandı ama zırhını deşemedi. Goblinler de Klarg'ın peşinden dothora çullandı ama onlar da başarılı olamadılar. Büyücü cüce eli çabuk davranıp ellerinden alev püskürttü. Alevlerin yolunda Dothor da olduğundan biraz yanıkları oldu ama diğer goblinler onun kadar şanslı değildi. Dothorun darbesiyle ikinci goblin de devrildi. Ardından Klarg'ın arkasından üstüne çullandım fakat saldırımı savuşturdu, hemen ardımdan saldıran Brarstod'un saldırısını da savuşturmayı denese de başarılı olamadı ve ağır yaralandı. Tam kendimi toparlarken kurdu üstüme atladı ve kolumu ısırdı, canımı zor kurtardım ve çok kan kaybediyordum. Cüce elinden fırlattığı bir ateş topu ile Klarg'ın hayatına son verdi, ben ise tüm hıncımla aşağılık kurtun boğazına kılıcımı sapladım. Hayvan can çekişemeden yere yığıldı. Sonrasında Klarg'ın kellesini kesip bir süre dinlendik, o sırada da odada arabamızdan çalınan erzakları ve Klarg'ın zulasını bulduk. Sonra diğer goblinlerin yanına dönüp kelleyi önüne fırlattık. Bu yetmezmiş gibi bir de bizden yüz yirmi altın istedi. İpin ucu kopmadan araya dahil olup goblinin anlayacağı dilden konuştum. Sildar'ı bırakması karşılığında onunla zevk dolu bir zaman geçirebileceğimizi söyledim. Bunu duyunca gözleri fal taşı gibi açıldı. Konuşmakta bile zorlanıyordu ve karşı koyamayacağı her hareketinden belliydi. Son göz kırpmam ile birlikte adamlarına hemen çıkmalarını söyledi. Bizimkiler de goblinin adamları ile birlikte dışarı çıktılar. İçeride ne olduğunu benimle kalsın ama günün sonunda sadece birimizin kalbi atıyordu...