Dün bitirdim.
Ben hem beğendim hem de beğenmedim. Öncelikle modern Avatar dünyası hoşuma gitti. Avatar dünyasının 20. yüzyıla taşınma şekli gayet hoş olmuş. Etkilendim ve beni kendine çekmeyi başardı. Bu tarz dünyalara bir ilgim var, fazla değil ama yine de var.
Bu ayın başında The Last Airbender'ı izlediğimden ona yönelik görüşlerim ve duygularım çok tazeydi. İkisini kıyaslamayacağım. Bence ikisi de kendine has özelliklere sahip ve kaliteli yapımlar. Korra bu yüzden The Last Airbender'ın devamı olarak görmediğim, kendince yeri olan bir yapım. Elbette aradaki bağlantıyı yok saymıyorum. Aksine yüzümü gülümseten yanlarından biri de bu bağlantı oldu. Katara ve Toph'u yaşlı halde görmek, onların çocuklarını görmek çok güzeldi. Tenzin, Kya, Bumi ve Tenzin'in çocuklarında Aang'in belli parçalarını, özelliklerini görmek beni duygulandırdı, tüylerimi diken diken yaptı. Güzel anlar sundu kısacası.
Korra efsanesine gelecek olursak... Ben böyle macera dolu yapımlarda hadi bir düşmanı yendik, sıradaki gelsin onu da yenelim ama biraz daha zorlanalım, önce ağzımıza kürekle vursunlar da kendimize gelelim mantığını sevmiyorum. Hoşuma gitmiyor. Bu olabilecek ve izlenebilecek bir şey ama Korra'nın geçtiği dünyada bir şeyi fark etmemi sağladı. Her şey çok hızlı gerçekleşiyor. Aynı modern dünya gibi. Bir anda oradalar, ertesi gün başka yerdeler. Olay üzerine olay ve bu hiç bitmiyor. Evet modern teknoloji var, artık her şey gelişmiş ama ya bu işin psikolojik tarafı? Korra henüz 18 yaşında bile olmayan (yanlış bilmiyorsam) bir genç kız. İlk sezon gördük neler yaşadığını. Bu yeni dünyadadan korktu (özellikle Amon'dan ve yapabildiklerinden), aşık oldu, etrafındakilere atarlandı falan. Evet zamanla güçlendi, olgunlaştı, tamam ama tüm bu olanları ne kadar kaldırabiliyor. Ben bunu Korra örneğinde verdim ama bana hiç gerçekçi gelmiyor. Hatta izlerken bir nebze rahatsız da ediyor, izlediğim şeyden kopmama neden oluyor.
Ben olayları bu açıdan değerlendirmek istedim. Sonuç olarak bu bir dizi ve izlenmek için sürekli bir şeyler olması lazım. Son sezon haricindeki tüm olaylar (neredeyse) tek bir yıl içerisinde gerçekleşti. Sürekli izleyicinin önüne bir şey atıp, oradan buraya sürüklenen olaylar zinciri oluşturup yaratılan dünyayı bozduklarını düşünüyorum. Madem "denge" bu kadar önemli, o zaman bu kapitalist dünyada neden aşırı modernleşmenin ve radikalleşmenin önüne geçmiyor o sözde barış ve düzen yanlıları. Yani nasıl desem, bu denklemde eksik olan bir şeyler var. Çok sırıtıyor...
Üstelik tüm bu maceralar silsilesi çizgi romanlarda da devam ediyor. Örneğin son sezonda yenilen aşırı radikal ve Nazi kafasındaki Kuvira ablamız çizgi roman Korra ve arkadaşlarına yardım edecek, müttefikleri olacak (aynısını The Last Airbender çizgi romanlarında Azula'ya da yaptılar). Yani işin belli bir çizgiden çıktığını ve bir noktadan sonra gerçekçiliğinin yanı sıra o büyülü ve izleten tarafını da kaybettiğini düşünüyorum.
Ben Korra'yı beğendim. İleride tekrar da izlerim. Kötü bir yapım değil ama can sıkıcı çok noktası var. En azından benim için.
Bu ayın başında The Last Airbender'ı izlediğimden ona yönelik görüşlerim ve duygularım çok tazeydi. İkisini kıyaslamayacağım. Bence ikisi de kendine has özelliklere sahip ve kaliteli yapımlar. Korra bu yüzden The Last Airbender'ın devamı olarak görmediğim, kendince yeri olan bir yapım. Elbette aradaki bağlantıyı yok saymıyorum. Aksine yüzümü gülümseten yanlarından biri de bu bağlantı oldu. Katara ve Toph'u yaşlı halde görmek, onların çocuklarını görmek çok güzeldi. Tenzin, Kya, Bumi ve Tenzin'in çocuklarında Aang'in belli parçalarını, özelliklerini görmek beni duygulandırdı, tüylerimi diken diken yaptı. Güzel anlar sundu kısacası.
Korra efsanesine gelecek olursak... Ben böyle macera dolu yapımlarda hadi bir düşmanı yendik, sıradaki gelsin onu da yenelim ama biraz daha zorlanalım, önce ağzımıza kürekle vursunlar da kendimize gelelim mantığını sevmiyorum. Hoşuma gitmiyor. Bu olabilecek ve izlenebilecek bir şey ama Korra'nın geçtiği dünyada bir şeyi fark etmemi sağladı. Her şey çok hızlı gerçekleşiyor. Aynı modern dünya gibi. Bir anda oradalar, ertesi gün başka yerdeler. Olay üzerine olay ve bu hiç bitmiyor. Evet modern teknoloji var, artık her şey gelişmiş ama ya bu işin psikolojik tarafı? Korra henüz 18 yaşında bile olmayan (yanlış bilmiyorsam) bir genç kız. İlk sezon gördük neler yaşadığını. Bu yeni dünyadadan korktu (özellikle Amon'dan ve yapabildiklerinden), aşık oldu, etrafındakilere atarlandı falan. Evet zamanla güçlendi, olgunlaştı, tamam ama tüm bu olanları ne kadar kaldırabiliyor. Ben bunu Korra örneğinde verdim ama bana hiç gerçekçi gelmiyor. Hatta izlerken bir nebze rahatsız da ediyor, izlediğim şeyden kopmama neden oluyor.
Ben olayları bu açıdan değerlendirmek istedim. Sonuç olarak bu bir dizi ve izlenmek için sürekli bir şeyler olması lazım. Son sezon haricindeki tüm olaylar (neredeyse) tek bir yıl içerisinde gerçekleşti. Sürekli izleyicinin önüne bir şey atıp, oradan buraya sürüklenen olaylar zinciri oluşturup yaratılan dünyayı bozduklarını düşünüyorum. Madem "denge" bu kadar önemli, o zaman bu kapitalist dünyada neden aşırı modernleşmenin ve radikalleşmenin önüne geçmiyor o sözde barış ve düzen yanlıları. Yani nasıl desem, bu denklemde eksik olan bir şeyler var. Çok sırıtıyor...
Üstelik tüm bu maceralar silsilesi çizgi romanlarda da devam ediyor. Örneğin son sezonda yenilen aşırı radikal ve Nazi kafasındaki Kuvira ablamız çizgi roman Korra ve arkadaşlarına yardım edecek, müttefikleri olacak (aynısını The Last Airbender çizgi romanlarında Azula'ya da yaptılar). Yani işin belli bir çizgiden çıktığını ve bir noktadan sonra gerçekçiliğinin yanı sıra o büyülü ve izleten tarafını da kaybettiğini düşünüyorum.
Ben Korra'yı beğendim. İleride tekrar da izlerim. Kötü bir yapım değil ama can sıkıcı çok noktası var. En azından benim için.