[MP] Victoria 2 - HPM Multiplayer: Aralık 2020
Image_Germania_%28painting%29.jpg
Deutsches Kaiserreich

1901 Fransız-Alman harbine değin Bismarck dış politikaya neredeyse istediği gibi yön verdi. Büyük harp olarak adlandırılan "Birinci cihan harbi" gerçekleştikten sonra görevi barışı yerleştirerek zaman kazanmak, böylece Orta Avrupa'da güçlü bir Alman İmparatorluğu'nun doğal kabul edilmesini sağlamaktı. En büyük sorunları ise Balkanlar'da ve Fransa'da görüyordu. Osmanlı Devleti'nin çöküşü Balkanlar'da Avusturya ile Rusya arasında çatışmaya yol açabilir, gerek bu olay; gerekse Fransa'nın Almanya'dan öç almak istemesi Avrupa'yı yeniden savaşa sürükleyebilirdi.
*
Bismarck her ne kadar Realpolitik uygulamasının büyük ustası kabul edilirse de temelde monarşilerle ilişki kurmayı seçen, buna karşılık parlamenter hükûmetleri küçük gören bir politikacıydı. 1873'te Rusya ve Avusturya-Macaristan imparatorluklarıyla anlaşarak Üç İmparator Birliği'ni kurdu; Ama 1897'de Harb-i Umumi'nin patlak vermesiyle birlik dağıldı. 1897'de İsveç Krallığı Rusya Devleti'ne savaş açınca Britanya ve Avusturya-Macaristan harbe dahil oldular. Avusturya-Macaristan ise ateşkes antlaşmasıyla savaştan çekilmeye karar verdi.
*
 Bismarck 1897'de tekrardan Habsburglarla İkili İttifak'ı oluşturdu ve Osmanlı ile müzakereler yapıp Osmanlı devleti ile savunma paktı imzaladı . Ancak 1901'de patlak veren İtalyanların Lombardiya toprağı için Avusturya-Macaristana harp ilan etmesiyle başlayan savaş, geçmişte cihan harbi olmasına rağmen görüp görülebilecek en kanlı harpti. Fransızların kimyasallar üzerinde yaptıkları deneylerle buldukları "Sinir gazı" silahının icadı Fransızlara büyük bir özgüven aşıladı ve harp çıkarmaları konusunda İtalyaya baskı yapıldı. Gaz kullanımı tüm insani etik değerlere aykırıydı ve Cenova Antlaşmasını dahi hiçe saymaktaydı. Dünya kamuoyu böyle bir insanlık dışı silahın kullanımına şahit olmasıyla Fransız karşıtı bir nefret oluştu. İngilizler tarafsızlık belirtti, Japon-ABD ittifakı Fransayı kınadılar ve Fransızların Sinir gazı silahı daha tehlikeli bir hal almadan Fransayı cezalandırmak için Fransaya harp ilan ettiler. Çıkan harpte ise Osmanlı devleti taraf değiştirerek Fransız hizibine geçti.
*
Harbin neticesinde Fransız topraklarında olan muharebeler Alman zaferiyle sonuçlandı. İtalyan cephesinde hat kırılarak Avusturya-Macaristan ordusu Roma'ya kadar indi. Lombardiya'da gerçekleşen Milan muharebesinde Fransız saldırısı çok kanlı ve zalimdi. Birçok Alman, Macar, Fransız ve İtalyan birkaç kilometre kare toprak içerisinde günler içinde can verdiler. Avusturya-Macaristan'ın kırılmayan dirayeti dönemin sanatına ve edebiyatına yansıdı.
Alıntı:Kim bu süvari, geceyarısı fırtınada giden?
Bir Baba ve çocuğu, atın üstünde binen
Oğul, neden korku içinde suratını gizlersin? 
Sen Baba, Fransız gazını görmez misin?
Avusturya-Macaristan
*
*
Harp sürerken Almanlara ihanet edip Fransız tarafında harbe katılan Osmanlı cephesinde durumlar farklıydı. Avusturya-Macaristan hazırlıksız yakalandığı için bu cephede organize olamamıştı. Osmanlı ise her ne kadar teknoloji konusunda Avrupa medeniyetinden geri kalmış olsa da önceden planlanmış muharebe planları ve bazı stratejik köprülerin ele geçirilmesiyle avantajlı duruma geçmişti. Bu cephede öne çıkan mareşal Nuri Hoca olmuştu. Çok küçük birliklerle büyük Avusturya-Macaristan ordularını perişan edip Avusturya-Macaristan ordularının Bosna'ya girmesini önlemişti. Nuri Hoca'nın kazandığı her muharebe Osmanlıda bayram gibi kutlanıyordu. Neticede Nuri Hoca Osmanlı devleti için büyük bir propaganda aracı haline geldi. Ancak Avusturya-Macaristan ve Almanya Yüksek Harp Dairesi 120 bin neferlik düzenli Alman İmparatorluğu ordusunun Bosna cephesine kaydırılması kararını aldıktan sonra Osmanlının bölgedeki avantajı tamamen sona erdi. Orgenize olmuş yüksek teknoloji ekipmanlara sahip teçhizatı tam ve disiplinli Alman ordusu Osmanlı ordusunu defalarca bozguna uğratmış ve Osmanlı devletini Bosna'nın dışında sürmüştü. Nuri Hoca'nın dirayeti kırılmış Saraybosna kalesi düşmüştü. Bu destansı muharebeler zinciri dönemin edebiyatında yine yerini almıştır.
Alıntı:Bir süvariydi kardeşim.
Güzel bir günde emri geldi.
Hazır etti atını,
güneye doğru koyuldu yola.

Bir fatihti kardeşim.
Yerimiz yoktu yaşamaya.
Topraklar ele geçirmekti
öteden beri hayalimiz.

Kardeşimin fethettiği yer şimdi
Saraybosna dağlarında.
Boyu tam bir seksen,
derinliği bir elli.
Almanya 
Alıntı:Kılıcımı vurdum taşa,
Taş yarıldı baştan başa,
Şanı büyük Nuri Hoca,
Askerinle binler yaşa
Osmanlı
*
*
Bismarck sağlam bir dirayet gösterdikten sonra usta politikacılığını ortaya koydu. Fransız tarafının umutları tükenmiş üst üste gelen kayıplardan sonra ateşkes için masaya oturdu. Alman İmparatorluğu Almanların yaşadığı ve çoğunlukta olduğu Elsass-Lothringen topraklarını, Avusturya-Macaristan ise savaş tazminatı olarak Bosna-Hersek topraklarını ilhak ettiler karşılığında 5 yıllık ateşkes antlaşması imzalandı. Artık Balkanlar'da bir çatışmayı önlemek için Viyana kadar Berlin'de etkili durumdaydı. Görünüşte Bismarck kazanmıştı, insanlık dışı uygulamaları yüzünden artık Fransa'nın müttefiki yoktu. 
*
Lüksemburg'taki Alman nüfusu ve Alman hakkını müzakere etmek için Hollanda'ile masaya oturuldu. Nüfus açısından kıt olan ve küçük olan bu topraklarda Alman ulusu yaşamaktaydı karşılığında ise Hollandaya Natal kolonisi teklif edildi ama Hollanda bunu reddedip Taza bölgesini istedi her ne kadar Taza kolonisini vermeye razı olsakta Figuig kolonimiz land-locked kalacağı için burayı veremeyeceğimizi belirttikten sonra bizden 1 milyondan fazla insanın yaşadığı Gabon bölgesini isteyip Avrupadan çekilidğini belirten İngiltere ve Hollandayı desteklemekte çıkarı bulunmayan Fransa'yı arkalarına aldılar. Bismarck'ın müdahalesiyle savaş önlenmekle birlikte Almanlarla Hollandalıların ilişkileri artık düzelemeyecek kadar bozulmuştu. Bismarck Almanya'nın tekrar dış tehditlerle yüz yüze geldiği farkedince 1908'de Japonya ve ABD ile dostluk ilişkilerini geliştirmek için müzakerelere başladı. Neticede Japonya ve ABD'nin hakkı olan ve bu iki devlete en yakın koloni topraklar Fransa-İngiltere ve Hollanda'nın ellerindedir.
*
Bismarck barışçı politikalarıyla Avrupalı liderlerin saygısını kazandı. Sorun Junnker'lerin ve sanayi burjuvazisinin yönlendirdiği bu gelişen sanayileşmiş gücün öbür Batılı güçlerin kurduğu sömürge imparatorlukları karşısında aynı politikayı sürdürüp sürdüremeyeceğiydi.
Alman sanayisi 1890 sonrasında soluk kesici bir hızla olgunluğa erişti. 1895-1907 arasında makine sanayisinde işçi sayısı iki katına çıktı. Amerika'ya göç 1880'lerde yılda 130 binden 1890'ların ortalarında yılda 20 bine düştü. Prusya'nın doğusundaki nüfus fazlası Ruhr Havzasındaki fabrikalara yöneldi. Alman malları Fransa dışında kıtadaki bütün büyük pazarları ele geçirdi.
*
Yüzyılın sonuna gelindiğinde hem ulusal gelirin, hem de nüfusun ağırlığı kentsel sanayi sektörüne kaydı. 1908'de nüfusun yüzde 60'ı kentlerde yaşıyordu. 1908'de 50'ye yakın kentin nüfusu 100.000'i aşmaktaydı.
*
Kentleşmenin gelişmesi, sanayileşmenin gelişmesine bağlıydı; 1908'te gayri safi millî hasılanın yüzde 60'ı sanayiden kaynaklanıyordu. Taşkömürü üretimi 26 Mt'dan 190 Mt'a, çelik üretimi 1 Mt'dan 18 Mt'a yükseldi; Alman kimya sanayisi, tartışılmaz bir üstünlüğe ulaştı. Ustaca düzenlenmiş su yolları yoğun ve pek merkezileşmemiş demiryollarının (1908'de 65.000 km) yanı sıra, limanlar da hızla gelişmekteydi (Hamburg limanının tonajı, 6 milyondan 15 milyona yükseldi). 1908'de, Alman ticaret filosu dünya kapasitesinin % 12'sini oluşturuyordu. Bunların tümü, karteller ve konzemler hâlinde sağlam biçimde gruplaşmış bir iktisadın başlıca kozlarını oluşturuyordu. Almanya'da üretilen ürünler, bu dönemde dünyanın her yanına satıldı.
*
1908'de toplam sendikalı işçi sayısı 11,1 milyon, sosyalist sendika üyeleri 10,7 milyondu. 1908'de 31,2 milyon işçi sosyal güvenlik kapsamındaydı. İşverenlerin bütün otoriterliğine karşın işçiler önemli kazanımlar elde etti; 1867-1908 arasında günlük çalışma saatleri yüzde 14 kısaldı. Kişi başına ulusal gelir 1897'de 53 bin marktan 1908'de 58,5 bin marka çıktı. Ama siyasal hakların birçoğundan yoksun olduklarından sanayi işçileri, çoğu kez Katolik bile olsalar, devrimci sosyalist partiye oy verdiler.
*
Sanayileşme hızlı olmakla birlikte yalnızca belli sektörlerde gerçekleşti, ekonominin öbür alanlarını çok etkilemedi. Almanya bir sanayi devine dönüşürken iki milyon Alman geleneksel zanaat dallarında çalışmayı sürdürdü. Büyük Junker mülklerinin ve kartellerinin yanında cüce çiftlikler ve küçük atölyeler de var oldu. Çiftçilerin yüzde 60'ının iki hektardan az toprağı vardı. Alman fabrikaları Britanya ve Fransızlarınkinden daha büyük, daha moderndi, ama kapitalizm öncesi sektörler bu ülkelerdekinden geriydi. Bunalım dönemlerinde geleneksel meslek sahipleri hem yurtsever, hem antikapitalist bir ideoloji olarak çoğu kez Yahudi düşmanlığına yöneldiler.
*
1897 senesinde nüfusumuz 111 milyon
GDP 59,7 K
Kişi başı GDP 53,8
Dünya'daki payımız 17,41%
*
1908 senesinde nüfusumuz 146,3 milyon
GDP 85,7 K
Kişi başı GDP 58,5
Dünya'daki payımız 16,00%
*
Son olarak tüm cihan devletlerini selamlar ve saygılarımızı sunarız. Lüksemburg ve Heliogand toprakları için halen müzakere kapımız açıktır. Büyük savaşların ne kadar yıkıcı ve maliyetli olduğu anlaşıldığı için böyle savaşların çıkarılmasından kaçınılması gerekilmektedir. Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerimizi geliştirmek ve bir savunma paktı kurmak isteriz.
[+] 9 üye Wayfear nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
 


Bu Konudaki Yorumlar
Victoria 2 - HPM Multiplayer: Aralık 2020 - Yazar: Wayfear - 16-01-2021, 18:30
vic2 mp - Yazar: SENCER TÜRK - 24-01-2021, 17:41



Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.