18-07-2021, 19:56
(17-07-2021, 17:27)Attila the Hun :Her siyah üniformalının kötü kahkahalarla insan öldüren psikopatlar olmadığı, adında "Özgür" geçen her devletin safi iyi olmadığı Legend of the Galactic Heroes; aslında insanlık tarihinin ne kadar grinin tonlarında ve tekerrür etmeye mahkûm olduğunu gözler önüne seren çarpıcı bir yapım. "Halka hizmet etmeyi amaçlayan bir otokrasi mi yoksa yozlaşmış bir demokrasi mi?" sorusunu devamlı düşündürmesi ve bu ikilemi ustaca yazılmış hikâye unsurlarıyla dallandırıp budaklandırması, LoGH'un neden zamansız bir yapım olduğunu ispat eder nitelikte.
Hiçbir bölüm doldurma amaçlı değil, en önemsiz görünen olay bile bir çığa dönüşerek tarihin seyrini değiştirmeye muktedir. Her karakterin akılda kalıcı bir kişiliği var, yukarıdaki endişemin yersiz olduğunu biraz daha izledikten sonra anladım. Karakterlerin hikâyelerinin tamamını heyecanla takip ettim ve "Hadi bu kısım geçsin artık." dediğim hiçbir yer olmadı. Neredeyse her karakterin sempati duyulacak bir yanı vardı, Makyavelist Oberstein'ın bile. Diyalogların ne kadar akılda kalıcı ve zekice olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Üzerinden biraz zaman geçince yorumumu detaylandırabilirim ama benim için izlediğim en iyi animasyonların başını çekeceğinden kuşkum yok.
Seriye dair şikâyetçi olduğum şeyleri söylemeden edemeyeceğim. En büyük hoşnutsuzluğum Terraistlerin yeterince iyi yansıtılmamasıydı. İnternete baktığımda bu hoşnutsuzluğum konusunda yalnız olmadığımı gördüm. Serinin başında ve ortalarında Terraistler biraz daha ağır ağır ve hak ettiği süreyle gösterilse de özellikle de Dünya'daki tapınaklarının yerle bir edilmesinden sonra bir daha bu kadar ayrıntılı işlenmedi. Galaksiye tamamen hâkim olma gayesiyle büyük komplolar kuran ve alelade bir tarikat olmadıklarını büyük eylemleriyle gösteren (Yang Wen-li suikastı, Fezzan'daki bombalama eylemleri) Terraistlerin planlama süreçlerine çok az şahit olduk. Terraistlerin yanında Rubinsky de var. Oğlunun ölümünden sonra planlama sürecini ve karargâhını en fazla 1-2 kez görebildik. Ben Rubinsky'yi ilk gördüğümde koskoca devletleri tek başına manipüle edebilen güçlü bir adam olduğunu düşünmüştüm ama büyük hayal kırıklığına uğradım. Bu adam "Ben gidiyorsam kayzer de gitsin." diye ölünce şehrin kanalizasyonlarını patlatacak kadar duygusal davranacak bir adam değildi. Genel anlamda Terraistler "Din insana bunları yaptırabilir." mesajından ve Roma'nın çöküşüne yapılan bir atıftan öteye gidebilir, Yang Wen-li'nin ölümünün ardından "İstesem kayzeri de bir çırpıda öldürürüm." lafından sonra çaresizce kayzerin ölüm döşeğinde olduğu saraya saldırmayabilirdi.
Kısacası birkaç şikâyetim haricinde izlemekten son derece memnun olduğum ve kesinlikle bir daha izleyeceğim bir seriydi. LoGH evreninde geçen filmleri ve diğer seriyi de biraz zaman geçtikten sonra izlemeyi düşünüyorum. Bu deneyimi sizin de yaşamanızı tavsiye ediyorum.
Genel olarak katılıyorum ama Rubinsky konusunda oğluyla yaşadığı diyaloglardan az çok duygusal ve hırslı bir kişiliğe sahip olduğunu anlamıştım. Şahsen seride en beğendiğim bölümler Cumhuriyet içinde kargaşa ve komploların olduğu kısımlardı. Darbe ve Yang Wen-Li kurtarılma kısımları serinin zirvesiydi.