31-03-2023, 16:30
Ölümsüzler Vebası - Fantastik Hikaye Kurgusu
"Sevgili dostum, dikkat et,
Damarlarındaki kan fokurduyor,
Merak etme her gece çöktüğünde,
Avcılar kan için geri dönüyor."
Yaratılış ve Antik Çağ sonrası modern zamanda ki Nephilim dünyası bir zamanlar büyük bir kargaşa içindeydi. Kayda değer yaşamın bulunduğu en büyük kıtası Damocles ise krallıkları eskisine göre oldukça zayıflamış, toprakları çökmüş ve halkı ise hala yüzyıl savaşlarından kalmış olan artık çevreyi yuva bellemiş yaratıklar yüzünden katledilmekte ve bulaşıcı bir kan hastalığından dolayı insan etine açlık duyan vebalı iğrenç yaratıklara dönüşmektedirler.
Kan vebası ilk olarak İğrençlik Annesi döneminde başlamış fakat hastalık fazla yayılmadan engellenebilmişti. Ardından yüzlerce yıl sonra Ölümsüz Kral döneminde tekrardan bu hastalık Damocles kıtasında görülmeye ve onun devrilmesiyle GBS 1319 yılı itibariyle kıtanın belirli yerlerini yayılarak bu sefer önüne geçilemeyerek tamamen yok olmasına neden olmuştu.
Serham Şehri'de işte o vebalı yerlerden biriydi. GBS 1330. yılına gelinmişti artık. Bir zamanlar huzurlu ama aynı zamanda hain olan doğu dağlarının en uzak noktalarında inzivaya çekilmiş gotik bir yerdi. Artık yıllardır unutulmuş ve lanetliydi. Tehlike, ölüm ve deliliğin her köşeye gizlendiği bu korkulu yeni şehir sakinleri korkularıyla her gün yüzleşmektedirler.
Bir ıstırap şehri, asla uyanamayacağınız canlı bir kâbus gibi. Dünyanın düzeni bir hastalığın pençelerinde değişip yok olmuştu. İnsanlar ve tüm diğer canlıların mustarip olduğu şeyi tanımlamak çok güçtü. İnsanlık yamyam yaratıklara dönüşerek, tüm akli dengesini kaybetmişti.
İşte bu kıyamet sonrası dünyada, çok az kurtulan vardı ve birbirlerinden bir o kadarda uzaktı. Üstelik kurtulanların birçoğu büyük şehirlerde yaşayan ve kendilerine" kan toplayıcılar" diyen vahşi haydut çetelerinin üyeleriydi. Kırsal alanlarda gezip yeni köleler, taze kurbanlar arıyorlardı; böylece onları eğlence için kuklalar gibi oynatabiliyorlardı. En barbarca yöntemlerle ölümüne dövüştürülüyordu.
Zevk için yaratıklara atılıyorlardı. Çok acıktıklarında tutsakları besin kaynağı olarak kullanabiliyorlardı ya da damarlarında kan hastalığı bulaşmış arkadaşlarının durumunun kötüleşmesini engellemek için taze hastalanmamış kişilerin kanları alınıyor ve hasta bedendeki kişilere zerk edilerek pis kan transfer ediliyordu.
Buldukları bu yolla hastalığın temizlendiğine ve ilerleyen boyutlarda çılgınlık ile mutasyon belirtilerinde azalma olduğuna hatta tamamen iyileşebildiği inanılıyordu. Kan toplayıcılarına aralarına sadece en sert olanlar katılabiliyordu. Tabii bu kıyamet sonrası oluşan topluluklar arasında kısmen iyilerde vardı.
Serham'da zamanla hayatta kalan kişiler arasında, kendilerine "avcılar" olarak adlandıran gönüllü savaşçılar çıkmaya başladı. Sokaklarımızda her gece gezen ayaklı dehşetleri temizlemek için ortaya çıkarlardı. Fakat onlarında tek işi yaratık öldürmekti. Başka hiçbir şey ile ilgilenmez ve umursamazlardı. Tüm bunların ortasında ise kendi amaçları peşinde koşmakla, sevdiklerini korumak arasında sürekli bir iç mücadele içinde olan eski bir paralı asker ve gezgin olan Raphael vardı.
Raphael yalnızca hayatta kalma isteği ile yönlendirilen bir kişiydi. Çevresindeki insanları görmezden gelirdi. Bu iç çekişmesini sadece tek bir şey bozmayı başarmıştı; o da veba sırasında tanıştığı ve kısa sürede canından çok sevdiği Lilliel'di.
Raphael, bu sürenin büyük bir kısmını vahşi doğanın içinde, Serham dağlarının yukarılarında, hayatımın amacı dediği eşiyle saklanarak hayatta kalmayı başarmıştı. Kırsalda gezinen kan toplayıcı çetelere ve kan yaratıklarına yakalanmamak için çok dikkatli davranıyordu.
Sonra aniden işler kötüleşti ve Raphael yeteri kadar dikkatli olamadığı bir gün biricik aşkı Lilliel yakalandı. Kan toplayıcıları onu kesin bir ölüm bekleyen sonuna kadar yanlarında sürükleyecekti. Raphael öz ailesini tanımadan büyümüş bir çocuktu. Hayat ona dünyaya geldiği andan beri güçlü olması gerektiğini öğretmeye başlamıştı.
Hiçbir zaman dövüşmekten kaçmayan cesur bir adamdı. Lilliel kaçırıldığında ise bir an bile düşünmeden harekete geçiyor ve kan toplayıcılarını yakalayıp âşık olduğu kadını geri almak için her şeyi deniyor. Bu yolculukta eskiden bir avcıya ait olan Mezar Kılıcı adlı devasa büyülü bir silah elde ediyor. Bu eseri kullanmayı öğrenmeye çalışırken daha önce kan toplayıcıları tarafından kız kardeşi kaçırılmış Michael adında acemi bir avcı ile tanışıyor.
Ardından beraber bu kurtarma görevinde bir ekip kuruyorlar. Bundan sonrasında aynı amaçla hareket eden ikiliyi cehennemin derinliklerine kadar inen tehlikeli bir yolculuk bekliyor. Kovalamaca macera dolu bir gerilim içinde Serham'ın kalbine kadar gidecek. Hayatları boyunca almadıkları zor seçimler ve büyük fedakârlıklar yapmak zorunda kalacaklar ve tahmin edemeyecekleri acılar yaşayacaklar.
Tüm bu keşmekeşin sonundaysa Raphael Kandoğan âşık olduğu kadınına, Michael ise kız kardeşine kavuşabilecek miydi? İliklerinize kadar hissedeceğiniz karanlık evrende geçen fantastik bir serüven sizleri bekliyor olacak.
Damarlarındaki kan fokurduyor,
Merak etme her gece çöktüğünde,
Avcılar kan için geri dönüyor."
Yaratılış ve Antik Çağ sonrası modern zamanda ki Nephilim dünyası bir zamanlar büyük bir kargaşa içindeydi. Kayda değer yaşamın bulunduğu en büyük kıtası Damocles ise krallıkları eskisine göre oldukça zayıflamış, toprakları çökmüş ve halkı ise hala yüzyıl savaşlarından kalmış olan artık çevreyi yuva bellemiş yaratıklar yüzünden katledilmekte ve bulaşıcı bir kan hastalığından dolayı insan etine açlık duyan vebalı iğrenç yaratıklara dönüşmektedirler.
Kan vebası ilk olarak İğrençlik Annesi döneminde başlamış fakat hastalık fazla yayılmadan engellenebilmişti. Ardından yüzlerce yıl sonra Ölümsüz Kral döneminde tekrardan bu hastalık Damocles kıtasında görülmeye ve onun devrilmesiyle GBS 1319 yılı itibariyle kıtanın belirli yerlerini yayılarak bu sefer önüne geçilemeyerek tamamen yok olmasına neden olmuştu.
Serham Şehri'de işte o vebalı yerlerden biriydi. GBS 1330. yılına gelinmişti artık. Bir zamanlar huzurlu ama aynı zamanda hain olan doğu dağlarının en uzak noktalarında inzivaya çekilmiş gotik bir yerdi. Artık yıllardır unutulmuş ve lanetliydi. Tehlike, ölüm ve deliliğin her köşeye gizlendiği bu korkulu yeni şehir sakinleri korkularıyla her gün yüzleşmektedirler.
Bir ıstırap şehri, asla uyanamayacağınız canlı bir kâbus gibi. Dünyanın düzeni bir hastalığın pençelerinde değişip yok olmuştu. İnsanlar ve tüm diğer canlıların mustarip olduğu şeyi tanımlamak çok güçtü. İnsanlık yamyam yaratıklara dönüşerek, tüm akli dengesini kaybetmişti.
İşte bu kıyamet sonrası dünyada, çok az kurtulan vardı ve birbirlerinden bir o kadarda uzaktı. Üstelik kurtulanların birçoğu büyük şehirlerde yaşayan ve kendilerine" kan toplayıcılar" diyen vahşi haydut çetelerinin üyeleriydi. Kırsal alanlarda gezip yeni köleler, taze kurbanlar arıyorlardı; böylece onları eğlence için kuklalar gibi oynatabiliyorlardı. En barbarca yöntemlerle ölümüne dövüştürülüyordu.
Zevk için yaratıklara atılıyorlardı. Çok acıktıklarında tutsakları besin kaynağı olarak kullanabiliyorlardı ya da damarlarında kan hastalığı bulaşmış arkadaşlarının durumunun kötüleşmesini engellemek için taze hastalanmamış kişilerin kanları alınıyor ve hasta bedendeki kişilere zerk edilerek pis kan transfer ediliyordu.
Buldukları bu yolla hastalığın temizlendiğine ve ilerleyen boyutlarda çılgınlık ile mutasyon belirtilerinde azalma olduğuna hatta tamamen iyileşebildiği inanılıyordu. Kan toplayıcılarına aralarına sadece en sert olanlar katılabiliyordu. Tabii bu kıyamet sonrası oluşan topluluklar arasında kısmen iyilerde vardı.
Serham'da zamanla hayatta kalan kişiler arasında, kendilerine "avcılar" olarak adlandıran gönüllü savaşçılar çıkmaya başladı. Sokaklarımızda her gece gezen ayaklı dehşetleri temizlemek için ortaya çıkarlardı. Fakat onlarında tek işi yaratık öldürmekti. Başka hiçbir şey ile ilgilenmez ve umursamazlardı. Tüm bunların ortasında ise kendi amaçları peşinde koşmakla, sevdiklerini korumak arasında sürekli bir iç mücadele içinde olan eski bir paralı asker ve gezgin olan Raphael vardı.
Raphael yalnızca hayatta kalma isteği ile yönlendirilen bir kişiydi. Çevresindeki insanları görmezden gelirdi. Bu iç çekişmesini sadece tek bir şey bozmayı başarmıştı; o da veba sırasında tanıştığı ve kısa sürede canından çok sevdiği Lilliel'di.
Raphael, bu sürenin büyük bir kısmını vahşi doğanın içinde, Serham dağlarının yukarılarında, hayatımın amacı dediği eşiyle saklanarak hayatta kalmayı başarmıştı. Kırsalda gezinen kan toplayıcı çetelere ve kan yaratıklarına yakalanmamak için çok dikkatli davranıyordu.
Sonra aniden işler kötüleşti ve Raphael yeteri kadar dikkatli olamadığı bir gün biricik aşkı Lilliel yakalandı. Kan toplayıcıları onu kesin bir ölüm bekleyen sonuna kadar yanlarında sürükleyecekti. Raphael öz ailesini tanımadan büyümüş bir çocuktu. Hayat ona dünyaya geldiği andan beri güçlü olması gerektiğini öğretmeye başlamıştı.
Hiçbir zaman dövüşmekten kaçmayan cesur bir adamdı. Lilliel kaçırıldığında ise bir an bile düşünmeden harekete geçiyor ve kan toplayıcılarını yakalayıp âşık olduğu kadını geri almak için her şeyi deniyor. Bu yolculukta eskiden bir avcıya ait olan Mezar Kılıcı adlı devasa büyülü bir silah elde ediyor. Bu eseri kullanmayı öğrenmeye çalışırken daha önce kan toplayıcıları tarafından kız kardeşi kaçırılmış Michael adında acemi bir avcı ile tanışıyor.
Ardından beraber bu kurtarma görevinde bir ekip kuruyorlar. Bundan sonrasında aynı amaçla hareket eden ikiliyi cehennemin derinliklerine kadar inen tehlikeli bir yolculuk bekliyor. Kovalamaca macera dolu bir gerilim içinde Serham'ın kalbine kadar gidecek. Hayatları boyunca almadıkları zor seçimler ve büyük fedakârlıklar yapmak zorunda kalacaklar ve tahmin edemeyecekleri acılar yaşayacaklar.
Tüm bu keşmekeşin sonundaysa Raphael Kandoğan âşık olduğu kadınına, Michael ise kız kardeşine kavuşabilecek miydi? İliklerinize kadar hissedeceğiniz karanlık evrende geçen fantastik bir serüven sizleri bekliyor olacak.