Ben de cevaplayayım.
EU3'u son dönemlerinde oynamaya başladım denebilir. Ondan öncesinde Total War oyunları oynuyordum birçok kişi gibi, Paradox'un en eski oyunları çok niş bir oyuncu kitlesine sahipti. EU4'e çıktığı gibi başladım ve bence en güzel zamanları Art of War zamanıydı. Çıkan yamalar, gelen eklentiler birçok ülkeyle oynanışı geliştirse de bir çok ülkeyle oynanışı da bitirdi. Eskiden mesela Burgonya ile oynanırdı, şimdi Burgonya ile oynayan göremezsiniz 1 yamada fişi çekildi koca ülkenin. Eskiden Fransa'ya karşı HYW kazanma taktikleri vardı ortalıkta, şimdi yok.
EU4'ü ilk oynadığımda gerçekten etkilendiğimi hatırlıyorum (0 dlc haline rağmen), Ride forth victoriously parçası ilk dinleyişte muazzam gelmişti sırf o şarkı gelsin diye savaşa girersin o derece ama binlerce saat oynadıktan sonra oyunun müziğini (hele ki metal versiyonları) duyduğum an kapatıyorum. Eski oyunlara göre 'güzel olmuş' diye hatırladığım şeylerden birisi, HRE içerisindeki devletlerin de genişleyebilmesi güçlenebilmesiydi. İlk oyunumu Osmanlı'yla açmıştım ancak hiç doğuya genişlememiştim, o zamanlardan karşıymışım 'toprak topraktır alabiliyorsan al' anlayışına.
Sayısız multiplayer yaptım, belki de ondandır singleplayer bir yerden sonra anlamsız gelmeye başladı. Binbir exploitle de olsa Ryukyu adasından dünya fethinin yapılabildiği bir oyunda benim bilgisayara karşı yaptığım herhangi bir şeyden, edindiğim herhangi bir başarıdan haz almam mümkün olmuyor. Oynadığım zaman tamamen kendi houserule'larıma bağlı bir biçimde oyundan zevk almaya çalışıyorum. Örneğin diğerlerinden belki de farklı yerde diye hatırladığım bir İrlanda oyunum vardı sp'de, İrlanda devletlerinden biriyle İrlanda'yı birleştirip (ki o zamanlar İrlanda 5 topraktı) Avrupa'da başka hiçbir yere genişlemeden, tamamen kendimi savunarak ve ticaret yaparak kolonileşiyordum. Sürekli bir şekilde tehdit altında olmak ancak bir yandan da koloniler kurmak oyunu bir nebze eğlenceli hale getirmişti, ancak bu da bir kere yapılabilecek bir şey.
EU3'u son dönemlerinde oynamaya başladım denebilir. Ondan öncesinde Total War oyunları oynuyordum birçok kişi gibi, Paradox'un en eski oyunları çok niş bir oyuncu kitlesine sahipti. EU4'e çıktığı gibi başladım ve bence en güzel zamanları Art of War zamanıydı. Çıkan yamalar, gelen eklentiler birçok ülkeyle oynanışı geliştirse de bir çok ülkeyle oynanışı da bitirdi. Eskiden mesela Burgonya ile oynanırdı, şimdi Burgonya ile oynayan göremezsiniz 1 yamada fişi çekildi koca ülkenin. Eskiden Fransa'ya karşı HYW kazanma taktikleri vardı ortalıkta, şimdi yok.
EU4'ü ilk oynadığımda gerçekten etkilendiğimi hatırlıyorum (0 dlc haline rağmen), Ride forth victoriously parçası ilk dinleyişte muazzam gelmişti sırf o şarkı gelsin diye savaşa girersin o derece ama binlerce saat oynadıktan sonra oyunun müziğini (hele ki metal versiyonları) duyduğum an kapatıyorum. Eski oyunlara göre 'güzel olmuş' diye hatırladığım şeylerden birisi, HRE içerisindeki devletlerin de genişleyebilmesi güçlenebilmesiydi. İlk oyunumu Osmanlı'yla açmıştım ancak hiç doğuya genişlememiştim, o zamanlardan karşıymışım 'toprak topraktır alabiliyorsan al' anlayışına.
Sayısız multiplayer yaptım, belki de ondandır singleplayer bir yerden sonra anlamsız gelmeye başladı. Binbir exploitle de olsa Ryukyu adasından dünya fethinin yapılabildiği bir oyunda benim bilgisayara karşı yaptığım herhangi bir şeyden, edindiğim herhangi bir başarıdan haz almam mümkün olmuyor. Oynadığım zaman tamamen kendi houserule'larıma bağlı bir biçimde oyundan zevk almaya çalışıyorum. Örneğin diğerlerinden belki de farklı yerde diye hatırladığım bir İrlanda oyunum vardı sp'de, İrlanda devletlerinden biriyle İrlanda'yı birleştirip (ki o zamanlar İrlanda 5 topraktı) Avrupa'da başka hiçbir yere genişlemeden, tamamen kendimi savunarak ve ticaret yaparak kolonileşiyordum. Sürekli bir şekilde tehdit altında olmak ancak bir yandan da koloniler kurmak oyunu bir nebze eğlenceli hale getirmişti, ancak bu da bir kere yapılabilecek bir şey.