Önemli: Eserlerden Alıntılar
#13
Maksim Gorki – Benim Üniversitelerim
Çevirmen: Nesim Göktürk, Morpa Yayınları, s.8-11

Kazan Üniversitesi’ne okumaya gidiyorum. Üniversiteye girme düşüncesini bana, kadın gibi yumuşak bakışlı, sevimli ve güzel bir delikanlı olan lise öğrencisi N. Yevreinof aşılamıştı. Benimle aynı evin tavanarasında otururdu. Beni sık sık elimde kitapla görürdü. Bu onun ilgisini çekti, tanıştık ve çok geçmeden, bilime karşı büyük yeteneğim olduğuna beni inandırmaya başladı. Uzun saçlarının perçemlerini zarif bir şekilde sallayarak:

“Siz, doğuştan bilim için yaratılmışsınız!” derdi.

Ben o zamanlar bir kimsenin tavşan olarak da bilime hizmet edebileceğini henüz bilmezdim. Ama Yevreinof, üniversitelerin tam benim gibi gençlere ihtiyacı olduğunu, çok güzel kanıtlardı. Tabii bu arada Mihayil Lomonosof’un (Öğrenimini yoksulluk içinde tamamlayan Rus bilgin ve şairi) hatırası da anılırdı. Yevreinof Kazan’da onun evinde oturacağımı, sonbahar ve kışın lise derslerine çalışacağımı, birtakım sınavlar vereceğimi yani, üniversiteye geçince devlet bursu alacağımı ve böylece beş yıl sonra, bir bilgin olup çıkacağımı söylüyordu. Bütün bunlar çok basit görünüyordu, çünkü Yevreinof daha ondokuz yaşındaydı ve çok saf kalpliydi.
Yevreinof sınavlarını verince hareket etti. Bir iki hafta sonra ben de arkasından yola çıktım.

Ninem beni uğurlarken şu öğüdü verdi:

“Sen insanlara kızma, sen her şeye kızıyorsun, çok sert ve kibirli oldun! Bu huyunu dedenden kaptın. Deden sanki bundan ne kazandı? Çalıştı, didindi, sonunda bunadı gitti zavallı adam. Sen yalnız şunu hiç unutma; Tanrı değilsin, insanlar üzerinde hüküm yürütemezsin. Bu şeytanın işidir. Haydi uğurlar olsun!”

Sonra esmer, soluk yanaklarından birkaç gözyaşını silerek şöyle dedi:

“Biz birbirimizi artık görmeyeceğiz, sen göçebe oğlan, uzaklara gidiyorsun, bense öleceğim…”

Son zamanlarda bu sevgili kadından bir hayli uzaklaşmıştım. Hatta onu çok az sıklıkta görüyordum. Şimdiyse birdenbire, bana bu kadar yakın, bu kadar candan bir insana artık hiçbir zaman rastlayamayacağımı büyük bir acıyla hissediyordum.

Geminin arka tarafında duruyor ve onun oracıkta, rıhtımın kaldırımlarında, bir eliyle nasıl istavroz çıkardığını, öbür eliyle de, eskimiş şalının ucuyla yüzünü, insanlara karşı tükenmez bir sevgi pırıltısıyla dolu karanlık bakışlı gözlerini nasıl sildiğini görüyorum.

İşte şimdi bir yarı Tatar şehrinde, tek katlı bir evin küçük ve dar bir odasındaydım. Bu evcik dar bir yolun sonunda bir tepecikte tek başına yükseliyordu. Duvarlarından biri başka bir harabeliğe bakıyordu. Orada çeşit çeşit yabani otlar ürüyordu. Tohuma kaçmış pelinlerin, avret otlarının, kuzu kulaklarıyla, hanımeli fundalarının arasından tuğla bir yapının yıkıntıları görünüyordu. Bu yıkıntıların altında da büyük bir bodrum vardı. Orada serseri köpekler yaşıyor ve ölüyordu. O bodrumu çok iyi hatırlıyorum, üniversitelerimden biri de orasıydı.

Yevreinoflar annesiyle iki oğlan sadaka gibi bir emekli maaşıyla geçiniyorlardı. Ufak tefek dulun torbasıyla çarşıdan dönüp de, satın aldığı şeyleri mutfak şeyleri mutfak masasının üzerine yayarken, aşağı kalite birkaç et parçasından, kendini hesaba katmaksızın, güçlü kuvvetli üç delikanlıyı doyurabilecek kadar iyi bir yemeği pişirebilmek için ne acı bir üzüntüyle çabaladığını daha ilk günlerde farkettim.
Sessiz bir kadıncağızdı. Kurşuni gözlerinde bütün gücün tüketmiş bir beygirin dikkafalı ve umutsuz inadı okunuyordu. Zavallı beygir, arabayı yokuş yukarı çekiyor ve başa çıkamayacağını bildiği halde, yine çekiyor, yine çekiyordu!..

Gelişimden iki üç gün sonraydı. Bir sabah çocuklar henüz uykudayken ve ben mutfakta sebze ayıklamasına ona yardım ederken, bana yavaşça ve dikkatle sordu:

“Siz niçin geldiniz?”

“Üniversite’de okumak için.”

Kaşları, alnının sararmış derisiyle beraber yukarı kalktı, bıçakla bir parmağını kesti ve akan kanı emerek bir sandalyeye oturdu, ama birden yerinden fırlayarak:

“Hay kör şeytan!” diye bağırdı.

Kesilen parmağını mendiliyle sararak beni övdü:

“Siz patates soymasını iyi biliyor musunuz?”

Bir bu eksikti! Ben de tuttum gemide nasıl çalıştığımı ona anlattım.

Sordu:

“Üniversiteye girmeniz için bunun yettiğini mi sanıyorsunuz?”

O zamanlar şakadan pek anlamazdım. Sorusunu ciddiye aldım ve bilim tapınağının kapılarını bana açacak olan çalışma planlarımı ona bir bir anlattım. Kadın içini çekerek:

“Ah, Nikolay, Nikolay…” diye söylendi.

Tam o sırada Nikolay da, gözleri uykulu, saçları darmadağınık ve her zamanki gibi neşeli neşeli, yüzünü yıkamak için mutfağa girdi ve:

“Anne, Tatar böreği yapsak ne iyi olur!” dedi.

Annesi de:

“Tamam” diyerek kabul etti.

Ben de aşçılık sanatındaki bilgimi göstermek hevesine kapılarak. Tatar böreği için etin iyi olmadığını, hem de az olduğunu söyledim.
Varvara İvanofna bu sözlerime içerledi ve benim hakkımda öyle ağır birtakım sözler söyledi ki, kulaklarım kıpkırmızı oldu. Ama kadın, masaya bir demet havuç fırlatarak, mutfaktan çıktı. Nikolay da bana göz atarak, annesinin bu davranışını şu sözlerle açıkladı:

“Canı sıkkın…”

Bir sıranın üzerine oturdu ve bana kadınların çoğunlukla erkeklerden daha sinirli olduklarını, onların yaradılıştan böyle olduğunu ve bunun galiba İsviçreli yaşlı bir bilgin tarafından itiraz kabul etmez bir şekilde kanıtlanmış olduğunu bildirdi. John Stuart Mill adlı bir İngiliz’in de buna yakın bir şeyler söylemiş olduğunu ekledi:

Bana ders vermek Nikolay’ın çok hoşuna gidiyordu. Her fırsattan yararlanarak, onsuz kimsenin yaşayamayacağı, zorunlu birtakım şeyleri kafama sokmaya çalışırdı. Onu oburcasına dinlerdim. Bazen Foucault, La Rochefaucould ve La Rochezacquelin’leri birbirine karıştırır, tek bir adam sanırdım. Kimi zaman da Lavaisier mi, Dumauriez’in, yoksa Dumauriez mi Lavaisier’in kafasını baltayla kestiğini ayırdedemezdim. Bu çok iyi delikanlı beni “adam etmeyi” samimi olarak arzular ve bunu bana büyük bir inançla vadederdi. Ama benimle ciddi olarak uğraşmaya ne zamanı ne de diğer gerekli olanakları vardı. gençliğe özgü bencillik ve başıboşluk, annesinin, evi ne büyük zorluklar ve ne gibi kurnazlıklarla idare etmeye çalıştığını görmesine engel oluyordu. Ağır ve sessiz bir lise öğrencisi olan kardeşiyse, bunu ondan da daha az görüyordu. Oysa ki, ben mutfak işlerindeki karışık kimya ve tasarruf yeteneklerinin hepsini çoktan öğrenmiş bulunuyordum. Çocuklarının midelerini her gün aldatmak ve benim gibi çirkin görünüşlü ve kaba tavırlı bir eklemeyi de doyurmak zorunda kalan kadının, ne gibi buluşlara başvurduğunu görüyordum. Böyle olunca, payıma düşen her ekmek lokması, mideme bir taş parçası gibi oturuyordu. Kendime, ne olursa olsun, bir iş aramaya başladım. Öğle yemeğinde bulunmamak için sabah evden çıkıyor, kötü havalarda zamanımı harabelikteki bodrumda geçiriyordum. Orada kedi ve köpek leşlerinin kokusu ve yağmur sağanağıyla rüzgâr uğultusu arasında, üniversitenin benim için bir hayal olduğunu ve İran’a çekip gitmenin çok daha akıllıca bir iş olacağını çok çabuk anladım. Ben kendimi artık buğday tanelerini elma büyüklüğünde, patatesleri de bir pud ağırlığında yetiştirmek yöntemini keşfeden ve üzerinde yürümenin yalnız benim için değil, herkes için bu kadar müthiş güç olduğu şu toprağa yararlı daha bir sürü iyilikler yapan aksakallı bir sihirbaz gibi görmeye başladım.
Ara
Cevapla
 


Bu Konudaki Yorumlar
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Gustav Adolf - 23-07-2015, 21:02
RE: Alıntılar - Yazar: Moses - 30-07-2015, 14:58
RE: Alıntılar - Yazar: uçan erişte - 26-01-2016, 04:35
RE: Alıntılar - Yazar: Moses - 26-01-2016, 23:40
RE: Alıntılar - Yazar: Moses - 20-02-2016, 18:11
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Oberhauser - 22-05-2016, 16:46
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Gustav Adolf - 01-06-2016, 22:17
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Oberhauser - 01-06-2016, 23:31
RE: Eserlerden Alıntılar - Yazar: uçan erişte - 21-06-2016, 01:04
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Nihbrin - 08-04-2017, 15:00
RE: Eserlerden Alıntılar - Yazar: cemal - 09-04-2017, 17:21
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Bulbadox - 13-04-2017, 18:51
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Bulbadox - 23-04-2017, 13:58
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Bulbadox - 24-04-2017, 16:33
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Bulbadox - 29-04-2017, 21:36
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Bulbadox - 01-05-2017, 11:06
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Bulbadox - 07-05-2017, 19:49
Eserlerden Alıntılar - Yazar: perverende - 07-02-2018, 15:50
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Zebercet - 08-02-2018, 03:32
RE: Eserlerden Alıntılar - Yazar: ErkutErdem - 08-02-2018, 04:28
Eserlerden Alıntılar - Yazar: aphrodite - 13-11-2019, 18:24
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Henri - 02-12-2019, 20:48
Eserlerden Alıntılar - Yazar: HakaniyeLehçesi - 20-04-2021, 02:24
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Gurt - 24-01-2022, 15:59
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Gurt - 27-02-2022, 16:52
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Joseph16 - 16-03-2022, 01:32
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Joseph16 - 17-03-2022, 02:14
Eserlerden Alıntılar - Yazar: elefsar - 20-03-2022, 17:45
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Gurt - 21-04-2022, 01:32
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Joseph16 - 07-06-2022, 17:30
Eserlerden Alıntılar - Yazar: Gurt - 04-07-2022, 22:15
Kitaplardan Sevdiğiniz Pasajlar - Yazar: Yoshioka - 14-03-2017, 18:47



Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.