23-07-2018, 21:19
Ayrılıkçıların kökünü kazımak için çadırımda yolladığım casusuların raporlarını beklerken bir yandan da ordumdaki yaralı askerlerin iyileştirilmesine odaklanıyordum ve yaklaşık bir haftanın sonunda Ayrılıkçıların Eilhart'ta Hans Zinter komutasındaki orta büyüklükte bir ordu ile bizi beklediğini öğreniyorum.
Ordum bir diğer Ayrılıkçı şehiri olan Helmgart'a daha yakın olduğu için olası bir saldırıya dayanıp dayanamayacağını anlamak için başkentimiz Altdrof'un garnizonunu kontrol ediyor ve dayanabileceğine kanaat getirdikten sonra ordumla Helmfart'a doğru yola çıkıyorum.
Ordumla tam Helmgart yolundayken yolladığım diğer casusun raporu geliyor ve Helmgrat'ta olağan garnizon dışında sadece yerel asayişi sağlayan bir lord olduğu haberini alıyorum.
Bir cüce klanından saldırmazlık anlaşması teklifi alıyorum ve daha insanları tek çatı altına birleştirmeden diğer ırklara saldırmak istemememden teklifi kabul ediyorum.
Biz daha yolu yarılamışken düşman hedefimizin Helmgart olduğunu anlamış olacak ki ana ordusu ile sözde askeri eğitimden sorumlu tek lordun yerlerini değiştirip bizi Helmgart'ta beklemeye başlıyor.
Tabi ben de hemen düşman ana ordusu ile yüzleşmek istemediğim için şimdiden asker toplanmaya başlanmış olan Eilhart'a doğru gidiyorum.
Bizim geldiğimizi fark eden sözde "Lord" toplaya bildiği bir düzüne askerle Carroburg'a kaçıp, Eilhart'ı bizimle baş başa bırakıyor
Düşman garnizonundan o kadar üstünüz ki savaş sırasında geyik avına çıkıyor ve saatlerdir süren avdan tek geyik bile bulamadan hüsranla dönüyorum.
Savaş sonunda Eilhart zindanlarında İmparatorlarına karşı savaşmayı ret ettikleri için idamlarını bekleyen bir gurup inanılmaz yetenekli Milis buluyor ve orduma katılmaları için onları ikna ediyorum. Bu yeni askerlerden son derece ümitliyim.
Zindanlarda idamalrını bekleyen Milisler dışında bir de faytoncu buluyorum. Bu inanılmaz deneyimli faytoncu dediğine göre bir iftira sonucu hırsızlıkla suçlanmış, ama at sürücülüğündeki yeteneği sayesinde elinin kesilmesi yerine de bir yıl hapis cezası almış. Onu da hiç tereddüt etmeden himayeme alıyorum.
Baş danışmanım ısrarla Eilhart'ta baskın yapmam gerektiğini söyleyip durduğunu ama onu dinlemediğimi söyleyip duruyor. Ama ben ilginçtir ki hiçbir şey hatırlamıyorum. Sanırım not almaya başlasam iyi olacak.
Yeni feth ettiğimiz toprakalra İmparatorlarının sonsuz sevgisi ve hoşgörüsünün bir sembolü olarak yatırım yapıyorum.
Zindanlardan kurtardığım milislerden birinin karısı teşekkür maiyetinde büyük büyük dedesinden kalama Vuruş Kılıcını bana hediye etmek istiyor. Ben de seve seve kabul ediyorum.
Daha önce okuduğum "Silahlı Birlikleri Geliştirmenin 50 Yolu" adlı kitabın ikincisinin çıktığını duyuyor ve onu da hemen alıp, okuyorum.
Savaş Büyücüm Biber'in çalınan bir İmparatorluk yadigarını bulmak için gittiği Vampir Diyarından döndüğü haberini alıyorum. Her ne kadar çalınan yadigarı bulamasa da yine de artık bir büyücüm olduğu için mest oluyorum.
Sonunda üstatlarım Ordumun moralini yükseltecek sancakalrın tasarımını bitiriyor ve ben de bu sefer Başkentimizde yetenekli çavuşlar yetiştirecek bir harp okulu açmalarını istiyorum.
Ayrılıkçıların inlerine giriyorum.
Merkezde kılıçlılarımız, kanatlarda mızraklı ve kargılı askerlerimiz, kanatların gerisinde menzilli birimlerimiz ve ağaçların orada da ani bir baskın için bekleyen süvarilerimiz var.
Hizayı bozmadan düşman ordusuna ilerlerken düşman hiçbir birliğimi göremiyor.
Pusuda bekleyen süvarilerimiz gizlice düşmana biraz daha yaklaşıyor.
Düşmanımız biz yaklaşana kadar destek birliklerle git gide kalabalıklaşıyor. Ama bu durum sonuçta kazanacak olanın bizler olacağı gerçeğini değiştirmiyor.
Her iki ordu arasındaki mesafe git gide daralıyor. Arbelistlilerimizin arbeletlerini ayarlamaya başladığını duyuyorum. Düşman okçularının da aynısına yaptığına şüphe yok.
Düşman son ana kadar bizim saldırmamızı bekliyor. İmparatorları olarak isteklerini elbette yerine getireceğim!
Süvari birliğimiz gizliliğini bozmadan düşman hatlarına yaklaştırmaya devam ediyor.
Ve ilk atış düşmandan bizim elit kılıçlılarımıza doğru geliyor.
Atışlar oldukça yıpratıcı olmasına rağmen bizim arbilestilerimiz de atışlarına başlıyor ve düşmanı çembere almak için kanatlardaki birimlerimiz de harekete geçiyor.
Milislerimiz düşmana karşı atışlarını başlatmışken kargılı askerlerimiz yardımlarına koşuyor.
Ve düşman kılıçlıları milislerimizi kovalamayı bırakıp kargılılarımıza doğru saldırıyor.
Saklı düşman birimleri sağ cephede ortaya çıkarken emir yağdırmaktan savaşmayı unuttuğumu fark edip savaş meydanının ortasına dalıyorum.
Süvarilerimize savaş alanında bize zorluk çıkaran okçuları halletmesini emrediyorum.
Milislerimiz düşmana kanatlardan ateş etmeye başlarken süvarilerimiz aldıkları atışa rağmen son dört nala düşmana doğru gidiyor.
Savaş alanının son durumu vahim. Arık çok daha güçlü yakın saldırı birimlerine ihtiyaç duyduğumu hissediyorum.
Süvarilerimiz ve Milislerimiz sağ olsun düşmanın menzilli birimlerini tek tek haklıyoruz.
Süvari ve Milislere emir verirken kendimi bir anda düşman milislerini kovalarken buluyorum ve hızlıca savaşın kalbine dalıyorum.
Düşman menzillileri bir bir eriyor. Ki bizim kılıçlılar da öyle.
Savaştaki ilk korkak grubumuz kaçmaya başlıyor. Umarım bu ilk ve son olur diyerek kargılı birimlerimizle düşmanı arkadan vuruyoruz.
Arbilesti askerlerimiz düşman milislerini geldiklerine pişman ediyor ama aynı zamanda ikinci kılıçlı birliğimiz geri çekilmeye başlıyor.
Ben ön cepheyle bu kadar ilgilenirken bir anda düşman lordunun arkamıza dolandığı ve garip bir şekil de bir avuç asker tarafından arbilesti birimlerimize saldırmasının engellendiğini fark edip arbilestilere ateş etmelerini emrediyorum.
Düşman bineği ile kılıçlı askerlerimizi yarıp menzilli birimlerimize saldırmanın peşinde.
Arbilestilerimizin ateş etmesine fırsat kalamdan düşman "lordu" kaçmaya başlıyor ve "lord"larının bu acınası halini gören Ayrılıkçı askerler de bir anda piliç taneleri gibi etrafa dağılmaya başlıyorlar.
Bütün orduyu ve garnizonu "ağır bir kayıp" vererek yok ediyor ve şehiri tek hane yağmalamadan ele geçiriyoruz.
Eyaletimizin toprak bütünlüğünü sağlamış oluyoruz.
Daha iyi bir savaşçı olmak için tam da planladığım gibi "Nasıl Vurulması Zor biri olursunuz?"'u okumaya başlıyorum.
Hız kesmeden yatırımlara devam ediyorum.
Arta kalan Ayrılıkçı "Ordusu" her gün adam kaybetmeye başlıyor. Artık gerçek bir tehdit bile değiller.
Topraklarımda ki büyümenin artması için Tüccarbaşları Konseyi'ni kuruyorum. Sonuçta mutsuzluk ve kaos yozlaşmasını bir şekilde hallede bilirim.
Saldırmazlık anlaşması imzaladığımız cüce kabilesi dahil daha önceki insan krallıklar hariç hiç bir kabile ve ya toplum ticaret anlaşması imzalamaya sıcak bakmıyor.
İmparatorluğumuzun güneyinde bir anda göçebe bir canavar kabilesi ortaya çıkıyor ve Büyücüm Biber'i olaya müdahale etmesi için yolluyorum.
Ele geçirdiği bir baykuş sayesinde askeri çadırıma gelip benimle konuşuyor. Suikast düzelmenin çok zor olduğunu söyleyip belli bir birime beddua okuayarak hasar vermeyi teklif ediyor ve ben de kabul ediyorum. Ama bir kaç gün sonra gelen haberlere göre hazırlık için kullanmasına izin verdiğim o kadar altına rağmen başarısız oluyor.
Düşman İmparatorluğumuzun en önemli ikinci şehri olan Grunburg'a saldırıyor.
Biber'in İmparatora yazdığı rapordan, Grunburg Savaşı hakkındaki kesit,
Beddua girişimim başarısız olduğundan beğeredir sevgili kargam Peynir'in gözünden canavar hordasının nereye gittiğini izledim ve Grunburg'a saldırdıklarını gördüm.
Canavarlar şu ana kadar gördüğüm en kokunç kara büyü ürünleriydi. Yarı at mızraklılardan, çift kılıçlı boğa adamlara kadar resmen vahşiliğin vücut bulmuş halleriydiler.
Grunburg garnizonu ise bu vahşi canavarlara karşı buldukları bir tepede savunmaya yapmaya karar vermişlerdi.
Yaratıklar onları canlı canlı yiyip, kırdıkları kemiklerinin parçalarını kürdan niyetine kullanmaya gelirken garnizon tepeyi savunma yapmak için en iyi şekilde kullanmaya çalıştı.
Canavarlar okçularıyla bizim askerleri yıpratmaya başlamışken nedense bizim menzilli birimlerimiz yeterli düzeyde ok atmıyordu.
Canavar Lordu savunmanın sol kanatını gelen ok atışlarıyla eritirken inatla bizim arbilestililerimiz ateş etmiyordu!
Benim gibi bunun farkına varan Garnizon Komutanı arbilestilileri kanatlardan düşmanı vurmak için görevlendirdi.
Ok atışları meyvesini vermeye başlarken sağ kanat çoktan çökmüştü.
Ok garnizonun ok atışları bir düşman biriminin geri çekilmesine neden olmuştu. Belki savaş için hala umut vardı?
Bir bir düşman piyadeleri geri çekilirken nedense aptal herif düşman menzillileri yerine boştaki piyadeleri lorda yolladı.
Arbilestiler düşman piyadelerinin geri gelmemesi için ok atışlarını devam ettirirken düşman menzillilerine nedense dokunmuyorlardı
Düşman lordu neredeyse sıyrık almazken garnizonun bütün piyadeleri düşman okçularının katkılarıyla telef oldu.
Ok atışlarının arbilestilere yönelmesi ve bütün garnizon piyade birimlerinin geri çekilmesi yüzünden düşman piyadeleri arbilestilere yöneldi ve savaş kaybedildi.
Beddua girişimim başarısız olduğundan beğeredir sevgili kargam Peynir'in gözünden canavar hordasının nereye gittiğini izledim ve Grunburg'a saldırdıklarını gördüm.
Canavarlar şu ana kadar gördüğüm en kokunç kara büyü ürünleriydi. Yarı at mızraklılardan, çift kılıçlı boğa adamlara kadar resmen vahşiliğin vücut bulmuş halleriydiler.
Grunburg garnizonu ise bu vahşi canavarlara karşı buldukları bir tepede savunmaya yapmaya karar vermişlerdi.
Yaratıklar onları canlı canlı yiyip, kırdıkları kemiklerinin parçalarını kürdan niyetine kullanmaya gelirken garnizon tepeyi savunma yapmak için en iyi şekilde kullanmaya çalıştı.
Canavarlar okçularıyla bizim askerleri yıpratmaya başlamışken nedense bizim menzilli birimlerimiz yeterli düzeyde ok atmıyordu.
Canavar Lordu savunmanın sol kanatını gelen ok atışlarıyla eritirken inatla bizim arbilestililerimiz ateş etmiyordu!
Benim gibi bunun farkına varan Garnizon Komutanı arbilestilileri kanatlardan düşmanı vurmak için görevlendirdi.
Ok atışları meyvesini vermeye başlarken sağ kanat çoktan çökmüştü.
Ok garnizonun ok atışları bir düşman biriminin geri çekilmesine neden olmuştu. Belki savaş için hala umut vardı?
Bir bir düşman piyadeleri geri çekilirken nedense aptal herif düşman menzillileri yerine boştaki piyadeleri lorda yolladı.
Arbilestiler düşman piyadelerinin geri gelmemesi için ok atışlarını devam ettirirken düşman menzillilerine nedense dokunmuyorlardı
Düşman lordu neredeyse sıyrık almazken garnizonun bütün piyadeleri düşman okçularının katkılarıyla telef oldu.
Ok atışlarının arbilestilere yönelmesi ve bütün garnizon piyade birimlerinin geri çekilmesi yüzünden düşman piyadeleri arbilestilere yöneldi ve savaş kaybedildi.
Savaşın bir avuç düzensiz ucubeye kaybedildiği duyduğumda inanılmaz bir şekilde sinirlendim ve ordumu toplayıp hemen harekete geçtim.
Hiçbir şeyin durumu daha kötü hale getiremeyeceğini düşünürken Grunburg'taki bütün erkek, kadın, çocuk demeden herkesin öldürülüp, evlerin ateşe verildiğini öğrendim. Ne yazık ki kaç yıl geçmesine rağmen bu siniri üstümden hala atamadım.
Baş danışmanımın tavsiyelerine uyduğum için bir takım üst düzey aristokratın verdiği hediye bile sinirimi geçirmedi. O canavar adamların hepsini teker teker öldürmem lazımdı.
Baş danışmanım sinirli halime aldırış etmeden İmparatorluğu büyütmek için daha fazla toprak ele geçirmem gerektiğini söylüyor. Bir şey diyemiyorum.
Büyücüm Biber ise ne bedduanın ne de suikastin başarılı olacağından emin olmadığını söylüyor,
ben de onu savaş alanında bir işe yaraması için yanıma çağırıyorum.