15-08-2018, 16:32
A) Yaratıcılığını Konuştur.
Genersl Sotiris ile konuşmamdan yorgun bir şekilde çıktım. Tamı tamına 22 saat konuştuk (tek seferde). Evime gidip güzel bir uyku çektim. Sabah uyanınca ilk işim tabii ki de ofisime gitmek oldu. Ofisime girince "tüm bakanlıkların özel binaları var bense hükümet binasında bir ofiste çalışıyorum koskoca bakanım." diye içimden geçirdim ve bu konuyu Führer'imizle konuşmaya kara verdim. Oturmuş bir yandan kahvemi yudumlarken diğer yandan İngiltereden, Fransadan, SSCB den, Abd den ve almanyanın her yerinden getirdiğim gazeteleri okumaya başladım. (Bu şekilde ülkenin psikolojisini ve siyasi durumları analiz edebilirsiniz). Günümün çoğu bu yüzlerce gazeteyi okumakla geçiyor zaten. Telefon çalıyor. Bekletmeden açıyorum. Arayan Danimarkadaki casusum. Bana General Faramir'in istediği bilgileri veriyor. Not alıyorum. Telefonu kapattıktan hemen sonra Generali arıyorum. Bilgilerin hepsini garnizonlar nerede, askeri gücü,yedek askerler vs. vs. hepsini veriyorum. Teşekkür edip kapatıyor. Tam tekrar koltuğuma gömülecekken ofisimin kapısı tıklatılıyor. "GİR" diye yüksek sesle söylüyorum. Giriyor. Barnesın peşine taktığım adam bu. Efendim! deyip selam çakıyor, rahat diyorum. "Efendim, barnes her gün görev çıkışı (askerlik iş değil vatan görevidir!!!) kimliğini henüz tespit edemediğimiz bir hanimefendiyle aynı restorantta ve aynı masada yemek yiyor. Ayrıca ülkede Führerimizin tüm almanlara yasakladığı sigara alıyor. Hemde hep aynı bakkaldan aynı saatte aynı markadan. Sigara almak tüm almanlara yasak sigara alabildiğine göre gavur belgesi olmalı yani kesinkes casus bir irlandalı bu şerefsiz diye içimden düşünüyorum. Ne yapmamızı emredersiniz efendim diyor. Gülümsüyorum. "Barnesın kullandığı bu numara bana acemilik günlerini hatırlattı. Tabi o zamnalar 1. Dünya savaşı, akılsız yöneticiler ülkeyi yanlış yönetiyor. Ben o zamanlar genç bir casusum. Fransada görev alıyorum. Bende kullandım bu taktikleri. Ama her seferinde aynı hanımefendi ve bakkal (ve tabii ki sigara) acemice olmuş. Birşey diyeyim mi? O sigaralar. asla içilmez. üslerimizden gelen emri içine sigara doldurup sararlar. sende tek tek hepsini açıp hangisinde bu diye bakarsın. Bulduğunda diğer tüm sigaraları imha edersin. Bakkal herzaman casustur. Bakkaldan emri alıyor, hanimefendiye de rapor veriyor. Ben, gençliğimde bu numaraları çok kullandım. Bir seferinde diğer korkakların beni ele vermesiyle yakalandım. ( yoksa hiç yakalanır mıyım?) Hapse attılar beni. gencecik hanımefendiyi de gözümün önünde infaz ettiler. Hapisten nasıl mı kaçtım? Ben tabi gençliğimde üstün bir dövüş eğitimi aldım. Kendim japonyaya bizzat giderek gerçekten dövüşmeyi öğrendim.(yaklaşık 2 yıl kaldım ve tüm stilleri öğrendim. 2 yılda nasıl öğreniyorsun? falan demeyin. Benim gibi üstün bir asker yüzlerce stili 2 yılda silip süpürür. Şüpheniz varsa söyleyiniz lütfen. Zira sizi VURURUM!) Tabi ben ozaman kaslı, baklavalı felanım. (gerçi hala öyle taş gibiyim) Tek başıma 12 tane silahlı gardiyanlı ellerimle ve ayaklarımla devirdim. sonra hapishanedeki herkesi serbest bırakıp binayı ateşe vererek kaçtım. (Yıllar sonra bu sahne bizzat fransızlar tarafından filme dönüştürüldü.) Ama neyse şimdi bunları konuşmanın zamanı değil. Gidin, barnesi,hanımefendiyi,bakkalı,restorant sahibini,bakkala ve restoranta mal sağlayan adamları(büyük ihtimalle aynı kişidir) ve mal teslimatı yapan çocuğu yakalayın! diyerek emir veriyorum. Ama hepsini birbirlerinden habersiz eş zamanlı operasyanla tutuklamalarınıda belirtmeden geçmiyorum. Emredirsiniz! diyerek çıkıyor ofisten.
Tam tekrar oturacakken gene telefon çalıyor. la havle çekerek açıyorum telefonu. İngiltere donanmasındaki adamım arıyor. "Efendim, (sesi titriyor) i-ingilt-tere-e Wales Prensi adlı zırhlıyı yolladı danimarkaya efendim." Hay bin FÜHRER AŞKINA! "Evet efendim, bende öğrenince Aman Tanrım didim! dedim efendim" diye cevap veriyor. Kapat telefonu diyorum. İyi zaten führere İstihbarat Bakanlığı adına ayrı bir bina yapmasını isteyecektim onu da iletirim diyerek olumlu düşünmeye çalışıyorum.
(Führer'in yanına gider)
Kapıyı tıklatarak giriyorum içeri. Gir demesini bile beklemiyorum. Efendim! İstihbarat bakanlığı için bende diğer bakanlar gibi ayrı bir bina istiyorum efendim. Führerimiz Sonraki tura bitmiş olur hallediriz sonuçta istihbarat bakanlığı önemli diyerek isteğimi kabul ediyor sağolsun. Efendim! (selama duruyorum) şimdi mi aklına geldi? diye cevaplıyor, duymazdan geliyorum. ingilizler danimarkaya wales prensini göndermiş. "Eee yani?" diyor führerim. Prenslerinden 1 ini yolladılar diye düşünüyor. Efendim,bu gemi olanı. Gözleri açılıyor. Düşüneceğim diyerek çıkabilirsin işareti yapıyor. Çıkıyorum.
(Tekrar Ofiste)
Oturup soğumuş olan kahvemi bitiriyorum. Tekrar adamım giriyor içeriye. Efendim, hepsini yakaladık. Ne yapmak istersiniz? diye soruyor ben de diyorum ki ......
Sotirisi arayıp Führerin sıkılmaya başladığını, hemen darbeyi yapmasını istiyorum. O da "bende tam onu diyecektim" diyor. Ama başaramama ihtimalimiz var, diyor. Ne yapalım? Bizim yolladığımız mühimmatlar, silahlar vesaire geldi mi? Evet geldi çok şükür. Tamam diyorum. Ben İnönü ile konuşacağım. Sınırdaki askerler selanike yürüyecek. Yani kısaca Türk ordusu da size destek verecek. Tabii ki 12 ada karşılığında... diyorum. Hmm diyor. Sanırım yeni yunanistan krallığının kralı olarak taviz vereceğim. İyi diyorum. Çok iyi...
A) Şıkkı olan darbeyi hemen yap seçeneğini seçiyorum. Darbe için mühimmat tüfek vs. gönderdiğimizi varsaydım. Ayrıca eğer ki mümkün ise Türk ordusunun yunan sınırını geçerek darbeye yardımcı olmalarını, darbe başarılı olduktan sonra (inş başarılı olur) tekrar eski sınırlara geri çekilsinler ama 12 adanın 6 sını onlara verelim yardımları karşılığında. Tabi ki Dışişleri bakanımız @Wayfear kabul ederse...
@Onur34
@Onur34