Film: Harakiri (1962)
#1
Harakiri_Poster.jpg

Harakiri (切腹)
Yapım Yılı: 1962
Süre: 133dk
Yönetmen: Masaki Kobayashi


Giriş

Masaki Kobayashi (小林 正樹) 1916 yılında Japonya’nın Hokkaido adasında doğdu. Gençliğinden beri sanata bir hayli ilgisi olan Kobayashi ikinci dünya savaşına kadar bu alana ağırlık verdi. 1933 yılında girdiği Waseda Üniversite’sinde sanat ve tarih alanında eğitim aldıktan sonra 1941 yılında Shochiku film enstitüsünde çalışmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle beraber Kobayashi’de silah altına alındı. Mançurya ve Okinawa bölgelerinde görev almasıyla beraber yaşadıklarından etkilenip subaylığa terfi etmeyi reddederek savaş karşıtı ve insancıl bir tavır aldı. Bu onun için bir dönüm noktasıydı, yaşadıkları savaş sonrası eserlerine de yön verdi. 
Filmlerinde sıklıkla işlediği temalar; sosyal adaletsizlik, siddetin insan üzerindeki etkileri, ahlaki sorgulamalar, insan onuru, evrensel adalet ve otorite eleştirisidir. İşte Harakiri’de tam olarak bu temalardan besleniyor.

Harakiri, Jidaigeki (時代劇) adında bir türe mensup. Kelime çevirisi “dönem filmi” demek. Bu tür genellikle konusu Meiji restorasyonu (1868) öncesinde geçen filmleri kapsar. İlk jidaigeki filmler, 1910'ların sonları ve 1920'lerin başlarında ortaya çıkmıştır.  Makyaj, eski dil ve deyim kullanımı yoğundur. Sosyal sınıf ayrımları ciddi bir şekilde hissedilir Filmlerde sıkça görülen karakterler arasında samuraylar, roninler (efendisiz samuraylar), feodal beyler (daimyolar),
köylüler ve tüccarlar bulunur. Samurayların onur, sadakat ve cesaret gibi değerleri de sıkça işlenir. Genelde ise finalden hemen önce tempo bir kılıç savaşı ile doruk noktasına ulaşır. Akira Kurosawa bu türün en bilindik isimlerinden birisidir.

Filmin başrolünde Tsugumo Hanshiro karakteri ile Tatsuya Nakadai var. Kobayashi'nin daha önce de çalıştığı ve büyük güven duyduğu bir aktör olan Nakadai'nin performansı, filmin dramatik gücünü ve karakterin içsel çatışmalarını yansıtmak açısından kritik öneme sahip. Kendisi ayrıca Akira Kurosawa’nın da 5 filminde başrol ve yardımcı başrol olarak oynamıştır.

Set tasarımı olarak oldukça minimalist bir yapı var karşımızda. 2 saat süren filmin çoğu bir konağın basit odaları ve avlusunda geçiyor. Bu avlu ve odalar ise oldukça sade, eşya da yok denecek kadar az. Ayrıca filmin siyah beyaz yapısı da bunun üzerine eklenince seyirci olarak tüm odağımız karakterlerde ve de sembolik olan bazı figürlere yöneliyor.



Özet

Film 1630 yılında, ünlü Sengoku döneminin (戦国時代, İç Savaş Dönemi, 1467-1603) hemen ardından Edo (江戸時代, 1603-1868) dönemi ile başlayan barış periyodunda geçiyor. Edo dönemin en önemli özelliği savaşçı sınıfının işsiz kalmasıdır. Özellikle Sengoku dönemi sonrasında yıkılan klanların samurayları hayatlarına ronin olarak devam eder. Edo döneminden önce ise sürekli bir savaş hali olduğundan dolayı efendisini kaybeden samuraylar hayatlarına başka bir klanın hizmetine girerek devam ederlerdi. Ancak Edo döneminin şartlarından dolayı bu pek mümkün değil. Ayrıca amansız bir savaş döneminin hemen ardı olduğu için ülkede geçim sıkıntısı da baş göstermiş durumda. İnsanlar karınlarını doyurabilmek için çok ağır ve zor şartlarda çalışıyorlar. 

Film bizi bir adamın kitaba tarihi kayıt altına almasıyla karşılıyor. Tsugumo Hanshirō'nun bir Iyi klanının konağına gelerek, onurlu bir ölüm olan seppuku (切腹, hara-kiri) ritüelini gerçekleştirmek için izin ister. Ancak, bu talebi kabul edilmeden önce, lordun danışmanları onun niyetlerini sorgular ve onun gerçekten seppuku yapmaya kararlı olup olmadığını anlamak isterler. Çünkü o dönemde işsiz kalan bazı samuraylar (ronin) seppuku yapacak izlenimi vererek konakta kalıp kendilerini kovdurmak için zengin samuray ailelerinden para sızdırmaya çalışmaktadır. Danışmanlar, Hanshirō'ya başka bir genç samuray (ronin) olan Chijiiwa Motome'nin benzer bir şekilde konağa geldiğini ve gerçekten seppuku yapmaya zorlandığını anlatırlar ve onu ciddi değilse vazgeçirmeye çalışırlar. 

Motome, bıçak yerine bambudan yapılmış sahte bir kılıca sahiptir. Motome’nin kendilerinden para koparmak için geldiğini anlayan Iyi klanı büyükleri, onu ibreti alem olsun diye kendi bambu kılıcı ile zorla seppuku yapmaya zorlar. Bu yüzden ritüel daha da acı verici ve aşağılayıcı bir durum halini almıştır. Hanshirō, bu hikâyeyi duyduktan sonra Motome'yi tanıdığını açıklar ve seppuku yapmak için avluya geçer. 
Seppuku ritüeli iki kişi ile yapılan bir ritüeldir. Kişi karnını deşerken ikinci bir kişi (kaishaku) acısını dindirmek için kellesini alır. 

İkinci için Hanshiro’dan birisini seçmesini isterler. Ancak sırayla verdiği 3 isimde o gün orada hastalık sebebi ile bulunmamaktadır. Bunun üzerine onlardan haber beklenirken Hanshiro bir hikaye anlatmaya başlar. Motome’nin aslında kendi damadı olduğunu ve ailesinin açlıktan dolayı çaresiz kaldığını, bunun üzerine de yüzden kılıçlarını sattığını ve canı pahasına buradan para almayı çalıştığını açıklar. Motome'nin acı verici ölümü ve ailenin çektiği zorluklar Hanshirō'yu derinden sarsmıştır.

 Hanshirō, Motome'nin ölümünün intikamını almak ve samurayların onur kavramını sorgulamak için konağa geldiğini açıklar. Hanshirō’nun ikincisi olması için saydığı üç isim aslında Motome'nin ölümüne neden olan samurayların adlarıdır. Hanshiro konağa gelmeden önce üçü ile de yüzleşip saç bağlarını kesmiştir. Bu samuray için oldukça aşağılayıcı ve ölümle benzer bir utançtır. Bu samurayların aslında hasta olmadıkları, tekrardan insan içine çıkmak için saçlarının uzamasını bekledikleri ortaya çıkar. Bunun üzerine konaktaki samuraylar Hanshiro’ya saldırır, dört kişiyi öldürüp sekiz kişiyi de yaraladıktan sonra Hanshiro hayatını kaybeder. Film tekrardan kitaba yazılan tarihi yazıt ile biter. Kitapta Hanshiro’nun onurlu bir şekilde seppuku gerçekleştirdiği, ölen kişilerin de aslında hastalıktan öldüğü yazılıdır.


Analiz

Harakiri filmini seçme nedenim derste üzerinde durduğumuz konulardan önemli bir kısmını tek bir yapıtta topluyor. İşkence, resmi tarih anlatısı, idam, devletin sorumluluğu ve hukukun uygulanışının her zaman adalet getirmediği bu filmde denk geldiğim temalar. Film oldukça başarılı bir senaryo anlatışına sahip. Filmin ilk yarısındaki karakterlere olan görüşümüzle ikinci yarısındaki görüşümüz tamamen farklı.

Olayları iki perspektiften anlatan filmin ilk yarısında Motome’yi Iyi klanının perspektifinden görüyoruz. Karşımıza ilk başta bir sahtekâr olarak çıkan Motome’yi izlerken benim hissettiklerim şu şekildeydi:

Konağı dolandırmak için gelmiş bu adam, bambu kılıcıyla samuraylık onuruna adeta bir hakaret! Bir de utanmadan seppuku öncesi bir iki günlük dışarıya çıkmak için izin istiyor. Tam bir korkak! Tez vakitte cezalandırılmalı!

Seppuku için Moteme’ye bambu kılıcı sunulunca biraz fikirlerim değişmeye başladı lakin hala zorla yaptırılan seppukuya karşıt değildim. Ancak kaishaku’nun (ikinci) kılıcı indirmek son ana kadar iyice acı çekmesini beklemesi bardağı taşıran bir damla oldu. Ardından da öğrendik ki bu adam kılıcını hasta eşi ve çocuklarının bakımı için satmış.

Konağa da hasta çocuğunun doktor parasını ödeyebilmek için canını riske atarak gitmiş. İzin istemesinin sebebi de eşine ve çocuğuna geri dönemeyeceğini haber vermekmiş. Bunları öğrenince filmin ikinci yarısında aslında Motome’nin ne kadar fedakâr, onurlu ve cesur bir adam olduğunu anlıyoruz. Motome’nin ibreti alem olması için adeta işkence edilerek öldürülmesi ise bize hâkim otoritenin ne kadar gaddar ve insanlıktan uzak olabileceğini gösteriyor.

Film boyunca bize Iyi klanının liderinin zırhı gösteriliyor. Bu otoriteyi simgeleyen görkemli zırh aslında içi boş bir sembolden başka bir şey değil. Filmin yönetmeni Kobayashi’nin bize film boyunca anlatmak istediği şey kurallara fanatiklik derecesinde bağlılığın insanlıktan üstün olmadığıdır. Hanshiro avluda anlattığı hikayesini bitirirken samuray töresinin içi boş bir kurallar dizisi olduğunu savunur. Buna karşılık ise Iyi klanının büyüğü ona Iyi klanı için törenin ve onurun mutlak olduğundan bahsederek Moteme’nin seppuku talebinin kişinin niyetinden bağımsız olarak gerçekleştirilmesinin adil ve doğru olduğunu savunur. Hanshiro ise bunun üzerine o gün hasta numarası yapan Iyi klanının adamlarının saç bağını avluya atar. Sinirlenen Iyi büyüğü ise Hanshiro’nun hemen orada öldürülmesini ister. Tarih kitabına ise olanları sansürlenmiş bir şekilde geçirtir. Neticede ise Iyi klanı dışarıdan bakıldığında adaleti mutlak bir şekilde sağlamış onurlu bir klandır.

Otoritenin çıkarları uğruna acımasızca karar aldığı ve de hatalarını da örtbas etmeye muktedir olduğu bir düzende idam gibi yetkilere sahip olması ne derece meşrudur? Motome’nin hikayesi işte tam olarak bize bunu gösteriyor. Iyi klanının perspektifinden bakıldığında öldürülmesi son derece meşrulaştırılabilen bu kişi aslında başka bir perspektifte ise onurun ve fedakarlığın sembolü olarak anılabilir. Iyi klanının ise diğer perspektifi okuması kendi konumlarından pek mümkün değildir. Bu yüzden Motome’ye sahtekâr gibi davranılması meşrudur. Ancak Motome’nin katlinin infazı geriye dönüşü olmayan bir yanlışa sebebiyet vermektedir. Eğer Motome’ye hapis gibi bir ceza verilseydi bu trajedi yaşanmazdı. Diğer bir husus ise filmdeki resmi tarih anlatısı. Hâkim otorite hiç şüphesiz ciddi bir caydırıcılığa sahiptir ve iktidarlarının sarsılmaması için bunu kullanmaktan çekinmezler. Filmde bu çok net gözlemlenebiliyor. Açlıktan kırılan bir roninin Iyi klanının usta samuraylarını tek başına alt etmesi, kendi samuraylarının onursuz bir şekilde hasta numarası yapması ve ayrıca “bambu ronin” olarak dalga geçtikleri kişinin hikayesinin yayılması hiç süphesiz Iyi klanının otoritesini derinden sarsacaktır. Filmin kapanışında tarih manipüle edilirken tekrardan içi boş ancak dışarıdan görkemli samuray zırhını görüyor olmamız ise şüphesiz otoritenin bir tasvirdir.


Sonuç ve Değerlendirmem

Filmin irdelediği sorunlar sadece geçmişe yada Japon kültürüne ait olmamakla beraber aynı zamanda geleceğe de ışık tutarak evrensel bir durum halini almaktadır. Günümüze bakıldığında da kuralların insanlık onurunu gözetmesi gerekirken maalesef çeşitli güç çekişmeleri arasında otoritenin menfaati için bu göz ardı edilmektedir.

Filmdeki samuraylık onurunun kutsallaştırılması da aslında devletin kutsallaştırılmasından pek de farklı değildir. Klanlar bu onuru korumak için her türlü tedbiri almaya hazırdır. Filmdeki Iyi klanı gibi özellikle otoriter ve resmi tarih anlatısının yoğun olduğu toplumlarda, otoritenin kutsallaştırılması son derece ön plana çıkmaktadır.

Bu yaklaşımı ve sonuçlarını maalesef ülkemizde de gözlemlemek mümkün. Ülkemizdeki hakim yaklaşım gibi devletin bekası için her türlü şeyin mübah olması insan onurunun önündeki en büyük engeldir. Bunu Harakiri filminde de gözlemleyebiliyoruz. Motome’nin trajedisi aslında hakim otoritenin sefası için yapılmıştır. Bu eylemin meşrulaştırılması ise aynı zamanda toplumsal kutuplaşmaya da sebebiyet vermiştir. Ayrıca yine filmde görebileceğimiz üzere bireyin özerkliğinin yok edilmesi durumu da mevcuttur. Klanın konseyindeki alınan kararların doğru veyahut yanlış olduğuna bakılmaksızın infazı da aslında buna güzel bir örnek.
 
1962 yapımı Harakiri filmi bize otoritenin mutlak yetki sahibi olmasının ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha göstermektedir. Bu kadar güçlü bir iktidarın kolayca birçok trajediye yok açması bir yana aynı zamanda bunları kolayca örtbas edebilmesi de son derece endişe verici bir durumdur. Bunun haricinde Harakiri, aynı zamanda bize kuralların amacının ne olması gerektiğini sorgulatır. Kurallara bağlılık insanlıktan önce mi gelir sorunsalı filmde ciddi bir şekilde yer bulmuştur.
[+] 1 üye Yukare nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#2
Eski Samuray filmleri sevenlerin kaçırmaması gereken bir baş yapıttır
俺たち 自由 に なれる の か ?
[+] 1 üye cemal nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.