Hard/Hard zorlukta açtığım Osmanlı oyunumu 121. turda noktalıyorum. Sonuna kadar devam ettirdiğim en zor Total War campaigniydi, World Domination zaferini kazanmayı başardım. Kafkasya'yı ele geçirip öyle bırakmayı istiyordum ama Hindistan'ı fethetmek bile benim için bir zulme dönüştü, harita da kusursuz olmayıversin. Başlangıçta İran'a Ermenistan'ı satıp karşılığında ittifak kurmak gerçekten çok işe yaradı, aksi takdirde beceremezdim diye tahmin ediyorum.
Avrupa'da Kırım Hanlığı'nı hayatta tutmakla yetinip Rusya içlerine doğru uzun süre sefer düzenlemedim. Kırım yıkıldıktan hemen sonra Rusya'yı yıkana kadar sürecek bir saldırıya başladım. Avusturya cephesinde yeniçeri eğitene kadar savunma pozisyonunda kaldım, ardından hızla hücuma geçip Avusturya'yı yıktım. Bunun üzerine bana saldıran Lehistan'a Çekya'yı vermek karşılığında barış teklif ettim, kabul etti ve bir daha başımı ağrıtmadı.
İngiliz ve Fransız filolarının Akdeniz'e gelip ikide bir Mısır'a asker çıkarmaya çalışması zaten zor durumda olan hazinemi pahalı gemilere yatırım yaparak ekonomimi daha da zora sokmama sebebiyet verdi. Deniz muharebelerinde epey zorluk çektiğim için yapay zekâya yaptırayım dedim ama görünüşe göre o benden daha çok zorluk çekiyor. Fransa'yla olan savaşı en sonunda kökünden çözerek Fransa'yı haritadan sildim, İngiltere ise yıllar sonra barışa razı oldu. Bir ara İspanya da bana savaş ilan etmişti ama İtalya'da sahip olduğu ve Kuzey Afrika'da Berberilerden aldığı toprakları kaybettikten bir süre sonra onunla da barıştık.
Son olarak Empire'ın esas oyun bossu olan ve coğrafyadan ötürü ilk Osmanlı'ya dadanan Maratha hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde İran'dan sonra bana savaş açtı. Başlangıçta hakikaten tam mevcut ordularla sınırımda geziyordu ancak bu ordular büyük oranda kılıçlı askerlerden teşekkül ettiği için yeniçerilerimle (ve tabii kanister mermiyle) zorlanmadan mağlup ettim. Sonra Hindistan'ın kapıları ardına kadar açıldı, etrafta sinek gibi vızır vızır dolaşan Maratha birlikleri işimi uzatsa da Hindistan'a boyun eğdirdim.
I. Mahmud, 1700'den beri dördüncü padişahımız. 333 milyon nüfusa sahip Devlet-i Aliyye, 1683'te Viyana önünde uğradığımız hezimetten yalnızca 77 yıl sonra Atlantik'ten Hint Okyanusu'na değin uzanan hudutlara sahip. Ezeli düşmanlarımızı bir bir tarihin tozlu sayfalarına gömdük; Avrupa'nın, hatta Amerika'nın yegâne hâkimi olmamız yalnızca padişahın bir emrine bakar. Devlet-i Ebed-müddet, ebediyen payidar kalacak!