Adnan Menderes nasıl bir liderdi ?
#41
Dünya da zayıf karayolu olup da bizden önce kalkınan ülkeleri sayalım SSCB, G. Kore, Çin, Tayland, Hindistan vs böyle devam eder. Birde demiryolu gelişmeden karayolu ile gelişenleri sayalım sıfır üzücü değil mi?
2. meseleye bakacak olursak ülkemiz tarihinde kim dinden vurduysa maalesef ki şovmenlik için yapmıştır. Nato ya katılmak umumi bir ihtiyaç gözüyl bakıyorum fakat burada amerikan emperyalizmine bağlanmamız değil natonun askeri gücüne dahil olmamız önemliydi.
[+] 3 üye kilical12333 nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#42
Kapitalizmin bir ülkeye sokmanın belli adımları vardır. Önce gelir banka açarlar, sonra yardım yaparlar, indirimli araba satarlar ve hemen ardından gelir karayolları yaparlar. Gerisi kendiliğinden gelir. Bir sonraki adım köy ve kasabaları fakir ve geri bırakıp köyden kente göç sağlamaktır. Aaaa şu işe bakın siz nasıl da bir tesadüf dimi Türkiye'nin başına gelenler.

Demiryolları ile gelişen ülkeleri ele alalım. Japonya, Amerika, Rusya(genel isim olarak), İngiltere ve Avrupanın geri kalanı. Türkiye ise hala yabancı şirketlere yol ve köprü yaptırıyor ardından belediyeler o yolları her 3-4 yılda bir yeniden asfaltlıyor.

Onuncu yıl marşında "Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan" diye boşuna denmez.

Bu arada Japonya'nın coğrafi yapısı da dağlıktır hatta sıra dağlar ülkeyi ikiye bile böler ama Türkiye özellikle iç anadolu bölgesi kocaman bir düzlüktür üstüne zaten dağlar arası doğal geçiş yolları doludur Anadoluda. Demiryolunu bir kere yaparsın ve on yıllarca kalır düzgünce, tek masrafın treni yenilemek olur onu da 15 yılda bir yaparsan ülkenin her yerine çok az masrafla ulaşır ve çok rahat gelir elde edersin. Biraz başınızı kaldırın kim dedi size Türkiye'nin coğrafi yapısı tren yapımına uygun değil çok masraflı diye.
[+] 2 üye zencefil nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#43
SSCB, Çin, Güney Kore gibi ülkelerin kalkınmasını örnek göstererek demiryolu yapımının üstünlüğünü kanıtlamak bana göre pek de verimli bir çaba değil: SSCB-Çin gigantik insan gücüne+doğal kaynaklara+"zorlayıcı" bir devlet yönetimine sahip ülkelerdi; Güney Kore, Japonya gibi Asya kaplanlarında insan gücünün niteliği+yeni devletçilik uygulamaları ve yine "zorlayıcı" yönetimler ön plandaydı.

Bu ülkelerin gelişmiş bir karayolu ağına sahip olmadıklarını duymak çok şaşırttı doğrusu. Bu ülkelerin karayollarına da pek ala büyük meblağlar yatırdıklarını, yol sistemlerini geliştirmekten imtina etmediklerini düşünüyorum. Belli ki Sovyetler Birliği çeşitli nedenlerden ötürü bu alanda biraz ihmalkar davranmış ama bu durum diğer sanayileşmiş ülkelerdeki yoğun yol altyapısını görmemize engel olmamalı. Ulaşım altyapısının bir ayağının ihmal edilerek gerçekleştirilmiş sağlıklı bir kalkınma olmadığı, olamayacağı düşüncesinde hala ısrarcıyım.

Demiryolunu bırakıp sadece karayoluyla kalkınmanın mümkün olacağını ne düşünmüş ne iddia etmiş biriyim, önceki mesajımda eşgüdüm kısmını o yüzden yazdım zaten. Menderes bu konuda eleştirilebilir.

Kapitalizmin ülkeye girişiyle, bireysel araç kullanımının yaygınlaşmasıyla pek bir sorunum yok. SSCB'nin demiryoluna ağırlık verme sebebinin de bu bireysellik felsefesine karşıt olmasından kaynaklanıyor olabileceğini aklımdan geçirmedim değil, zira bireysel araç kullanımı imkanlarının yaygınlaşması, tıpkı konut tarzlarında olduğu gibi belirli bir dünya görüşünün varlığına ve etkisine delil olabilir. Bireysellik düşüncesini ve bilincini yayması da bireysel araç kullanımının hanesine bir artı olarak yazılabilir belki. "Demiryolu komünist işidir" sözü bu açıdan bakıldığında anlamlı görünüyor :p Tabi bu işin şakası. Bu söz dönemin yoğun neo-liberal, anti-komünist düşünce ortamının ürünü olan fazla sivri bir çıkıştı.

Köy ve kasabalardan çıkıp gelen insan gücünün yönlendirilmesi konusunda daha "devletçi" çözümler üretilebilir miydi (konut bölgelerinin oluşturulması, altyapı hizmetlerinin kapsamlı hale getirilmesi) diye düşünmeden edemiyorum ama sınai kalkınma da zaten tarımsal kesimden bu artık gücün, artık ürünle birlikte çekilmesiyle gerçekleşebilir ki öyle gerçekleşti zaten. Köy ve kasabalarımızdaki göç Menderes sayesinde yaygınlaşan traktör kullanımı gibi gelişmelerin ürünüdür ve bununla eş zamanlı olarak büyük kentlerin tüketim kalıpları, alışkanlıkları o beğenmediğiniz yol sistemi sayesinde Türkiye taşrasına ulaşmaya başlamış, genel ekonomik büyüme sayesinde de belirli bir refah ortamı oluşmuştur.
kalemler kaldırılmış ve sayfalar kurumuştur.
Ara
Cevapla
#44
Ulaşım ve altyapı yatırımlarının ülkelerin kalkınması için gerekli olduğuna katılıyorum. Ülkenin en ücra yerlerine kadar ulaşan yollar, oraların ekonomik, siyasi, toplumsal sisteme dahil olması için gereklidir. Önce yolları yaparsın sonra o yoldan ordu, tüccar, maliye müfettişi geçer. Yani DP'nin karayolu yatırımları, ülkenin belli bir refah seviyesine ulaşmasında olumlu olmuştur.

Ayrıca okuduğum bir makalede 50-60 arasında yapılan demiryolu taşımacılığının da yaklaşık %100 oranında arttığını gösteriyordu. Yani demiryolu taşımacılığı da DP döneminde sanıldığı gibi ihmal edilmemiş olabilir.

Ancak bence gözden kaçırılan nokta şurası; ulaşım ve altyapı çalışmaları üretilen malların pazarlarını genişletmeye yarar, dikkat edin ÜRETİLEN MALLAR. Türkiye gibi ihmal edilen Anadolu topraklarında yeni kurulmuş bir ülkede sanayiinin emekleme dönemlerinden yürümeye çalıştığı bir ortamda yani henüz üretim ekonomisine geçiş yapılamamışken, yatırımları ABD'den aldığın hibe ve kredilerle onların direktifleri doğrultusunda yol inşaatına gömersen, yapılan o yollardan colaturka kamyonu değil coca cola kamyonu geçer.

Yani kısaca anlatmaya çalıştığım şey şu; üretimi olmayan ülkenin ücra yerlerine kılcal damar gibi yaptığın yollar oraların ABD'nin pazarı olmasını sağlar. Meşhur bir laf vardır "Tüm yollar Roma'ya çıkar, çünkü tüm yolları Roma yapar." E günümüz dünyasında da Roma, ABD olduğuna göre yapılan tüm yollar Vaşington'a çıkar.

Maalesef ABD, Marshal ve Truman doktrinleri sayesinde Türkiye'yi kendisine eklemlenmiş bir hale getirmiştir. Bizim yöneticilerimiz de ucuz kredi, hibe zokasını yutmuşlardır. ABD'den alınan ucuz traktörler belki tarım sektörümüzü olumlu etkilemiştir ama tarım makineleri sektörünü de tamamıyla ABD'nin güdümüne sokmuştur. Veya da 50'den sonra Türkiye'deki ABD menşeili kamyon sayısındaki patlama anlatmak istediklerimin iki örneğidir.
Ara
Cevapla
#45
Biz de bunlardan bahsediyoruz işte. Ülkeye ABD'yi sokmuştur ve ABD uçaklardan, süt tozlarına kadar her şeyin eskisini ve kendi insanı için zararlı olduğu düşüncesiyle elde kalan malları ucuza bize vermesinden bahsediyoruz. Ülkede kendi piyasamızı ve pazarımızı oluşturup, besleyip, büyütememişken direkt olarak ABD'nin pazarını benimsedik. Kıbrıs Harekatı sağolsun ABD'nin bize uyguladığı ambargo aslında bizi bugün çok daha ileri seviyede bir ülke yaptı. Kendi arabamızı üretemedik, üretileni ABD yanlısı medya sürekli karalayıp durduğu için bugün hala çalışan Devrim arabasını oyuncak gibi köşede tutuyoruz.

Biz karayolu yapıldı ama demiryolları yapılmadı diye sitem etmiyoruz, biz o karayollarının kimin ne amaçla yaptırdığına sitem ediyoruz ve bu kim sorusuna cevap ABD iken ne amaçla sorusuna cevap ise kendi pazarını ülkemize sokmak olduğu için eleştrilerde bulunuyoruz yoksa herkes gayet iyi biliyor ülkenin refah seviyesinin arttığını biliyoruz ama bu artış uzun süreli değil tam tersine ileride kötü sonuçlar doğurabilecek kısa süreli bir artıştır. Bugün bile bunun etkilerini büyük oranda görmekteyiz.

Sokağa çıktığımızda yerli üretim taşıtlar, cebimizde yerli üretim telefonlar, evimizde yerli üretim bilgisayarlar olsa, kendi bilgisayar parçalarımızı(işlemci, anakart, ekran kartı, ram) üretsek, kendi bilgisayar dilimiz olsa hani şimdikinden farklı 0 ve 1 lerin oluştuğu dilden farklı bir dil ile üretsek bu teknolojimizi güzel olmaz mıydı olurdu hem de çok güzel olurdu ama ülkeye on yıllar önce çoktan ABD pazarı girdi ve bunların önünü kesti. İşte biz bu yüzden büyük eleştirilerde bulunuyoruz. Halbuki siz de aynı düşüncelere sahipsiniz.
[+] 1 üye zencefil nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#46
Yerli üretim taşıtlar, telefonlar, bilgisayarlar, görece açık bir ticaret rejimi altında zaten üretiliyor. Sizin temenniniz muhtemelen %100 yerli bir üretim gerçekleştirmek ama bu küreselleşmiş bir dünyada artık pek az yerde görebildiğimiz bir şey. Bu "montaj" üretiminin yaygınlaşmasını sağlayan şey de ülkenin Menderes'le başlayan bir süreçle serbest ticaret/pazar rejimini benimsemiş olmasından geçiyor bence. "Yerli" ürün kullanma konusunda da keskin bir otarşi düşüncem yok şahsen, ama elbette kendi ülkemin de ekonomik yarışta güçlenmesini ve refah üretme gücünün artmasını ve kendi sanayimizin daha da serpilmesini isterim.

Ancak bu temennileri gerçekleştirecek ve kalkınmanın yolunun 1960'ların, 70'lerin ithal ikameci günlerin benzerlerinden geçtiğine de pek katılmıyorum. O dönemde ticaret rejimimizin ve sanayimizin yapısıyla amaçlanan şey, kendi pazarımızı kurmaktı ancak ne üretilen malların kalitesi istenen, dış dünyayla rekabet edebilecek düzeye geldi ne de teknolojik verimlilik sağlanabildi. Bana kalırsa temel mesele, iyi tanımlanmaya muhtaç ölçülü bir korumacılıkla, ama daha önemlisi AR-GE yatırımlarıyla beslemektir ve bunu yaparken diğer pazarlarla, piyasalarla her zaman her şartta yoğun etkileşim halinde kalmaktır.
kalemler kaldırılmış ve sayfalar kurumuştur.
[+] 1 üye basileus nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#47
Kore'ye asker gönderilmesi meselesinde dönemin muhalefeti de güçlü bir direnç göstermiyor. Bu o dönem bir gereklilik olarak görünüyor. Şahsen ben şimdiden bakınca da çok sorunlu bir durum görmüyorum.

Bu konuda çok kafadan ses çıkıyor ama gördüğüm en enteresanı buydu:

CXVYfcvWkAEL1V0.png
200w.webp?cid=790b76115d1e7ead69352f4d67...=200w.webp
[+] 1 üye Kurt Knispel nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
#48
Biz %100 bir yerlilik demiyoruz fakat türk halkı hala fakirdi. Bilindiği üzere Osmanlı'da özel mülkiyet yoktu. Bu durum ise bizim fabrikalar açıp yatırım yapacak zengin nüfusun ancak 1923 ve sonrasında oluşması düşünülemezdi. Liberal ekonomi ve onun serbest piyasa yaklaşımı nedeniyle devlet yatırımlarını kesmesi demekti ve bu ekonomik savaşta bizi devre dışı bırakmak anlamına gelir. Bizim isteğimiz ise kendi hür endüstrinin yeteri üretim yapmasını istemekteydik. Gerekli büyüme ile ülke seviyesi yükseltilerimden sonra serbest piyasa yauginlastirilabilirdi. Ayrıca ülke amerikanın artıklarını alacak kadar kötü durumda mıydı sorarım size...

Karayollarına gelecek olursak biz kalkınma surecinden bahsediyoruz kalındıktan sonra isterse her yere yol yapsın önemli bir mevzuu değil bir ülke de yeteri kaynağın yoksa bunu kara yolu gibi gereksiz bir masrafa yatırmak sadece basiretsizlik örneği olabilir. Eğer gerekli kaynakları üretirseniz elbette ki en ücra yere ulaşım sağlamamışsa sıkıntı yoktur. Bu arada Ankara ve çevresinde dahi yeteri kadar kara yolu inşaa edilememiştir.
Ara
Cevapla
#49
Kara yoluyla ilgili geçen gün bir belgesel izledim. 'Mimarlık Sanatının Baş Yapıtları' adıyla TRT Belgesel Kanalında yayınlandı.

A.B.D. eyaletler arası otoyol sistemi, Başkan Eisenhower tarafından soğuk savaş nedeniyle askeri gereksinim olarak görülmüş, onaylanmış bir projeymiş. Zaten kendisi eski bir askermiş ve orduda görev yaptığı dönemde bu ihtiyacı tespit etmiş.

Sonuç olarak, A.B.D. ekonomisinin gelişmesinde kara yollarının çok da etkili olmadığını söyleyebiliriz.

Ayrıca bildiğim kadarıyla ülkemizde en çok ölüm trafik kazaları nedeniyle ortaya çıkıyor.
Ara
Cevapla
#50
Adnan Menderes kendisi iktidarını nasıl iyi başlasada sonu uçuruma gidecekti asker darbe yapmasaydı zaten diyer seçimde kaybedecekti nasıl darbe olduğu sabah sokağa çıkma yasağı olduğu halde herkez dışarı çıkıp darbecileri selamlayıp sırtlarında taşıyorlardı halk Adnan Menderes ve arkadaşlarından bıkmıştı.
Adnan Menderes yaptıkları:

1) Kore savaşını TBMM kararı olmadan girmiştir (Bunun üzerine şiir yazan Nazım Hikmeti Vatandaşlıktan çıkarmıştır)

2)Birçok Albayı,askeri emekli yaptı (Askeriyeden uzaklaştırdı)

3)Kendisini seçmediği bir şehri ilçe yapması(Kırşehir)

Ve daha birçok yaptığı şeyler
Ara
Cevapla
#51
Türkiye'ye gelmiş en büyük felaketlerden birisi...
Ara
Cevapla
#52
(15-09-2017, 17:02)SiyahAtlıHarzem : Özellikle bazı hükümetler tarafından kimi zaman tutunacak dal olarak görülen Adnan Menderes sevgisi nereden geliyor ?
Ne kadar araştırma yapsam da internette objektif bilgilere ulaşamıyorum.Aydın Menderes'in kitabını okudum ama kitabın taraflı bir kitap olduğu bariz belli.Bazılarının dini kullanan , baskıcı ve sürekli ABD ile yakın ilişkiler halinde olduğunu sürekli olarak belirtirken diğer taraf ezanı Arapça yapmasıyla özenen ve çok fazla yatırım yaptığını söylüyor.
Marshall yardımlarını alması bile ülkesine çok çok ağır bir ihanetti yardım dediğime bakmayın isterseniz bi video vereyim tamamen izleyin ama https://www.youtube.com/watch?v=AWseul_Q2ww
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.