Balbal
#1
BALBAL

c3a7olpan-ata-kr.jpg?w=529

Çolpan Ata - Kırgızistan

Türk yontu geleneği üzerine bir çok yazı yazıldı. Sayısız örneği olduğu ancak adının anlamı üzerinde iyi durulmadığı için “Balbal aslında nedir?” sorusu bizi düşündüren en önemli soru oldu. Bu sorudan yola çıkarak asıl yanıta ulaşmaya çalışalım.

Çin kültürü içinde de yer alan ve “İbn Fadlan” ın; “ölen kişinin yaşamı boyunca öldürdüğü kişi ya da kişilerin sayısı kadar yapılan ve diğer yaşamda ona hizmetçilik edecek kişilerin yapıtları” diyerek ”Türk geleneği” olduğunu söylediği sözü anımsayalım. 

Feridun Ağasıoğlu ise balbalın aslında yanlış değerlendirildiğini, tüm balbal sanılan kişi yapılarının birer bediz (heykel) ürünü olduğunu ve bunların “taşbaba, taşata, taşnene vb.”  adlar ile anılması gerektiğini, her birinin mezar başlığı olduğunu söyler. 

Gerçekte Balbal denilenlerin ise binlerce sayıda olup dikilitaş şeklinde yere konulduğunu, içeriğinin ise yine İbn Fadlan’ın dediği gibi diğer yaşamda hizmet amaçlı olduğunu düşünür. Bu tanım ve benzetmelere tamamen yanlış demek doğru değildir.

bilge-kagan.jpg?w=257&h=504

300 e yakın Türkçe yazılı taştan biri olan Bilge Kagan Benggütaşı - Moğolistan

Balbal adının geçtiği ilk yazılı tanımlar, ölen Türk “Kagan, Yabgu, Kumandan, Tigin, Beği gibi” önemli kişilerin,  yaşarken öldürdükleri  ve kendileri gibi önemli düşmanlarının adına “diktiklerini veya kıldıklarını” söyledikleri  büyük ya da küçük nesnelerdir. 

Orkun Benggütaşları başta olmak üzere başka Türk kaya yazıtlarında Balbal sözcüğünün geçtiği örnek yazımları aşağıda görebilirsiniz.

Türk Yazısı’nda (Göktürkçe) BALBAL yazımı: balbal-tamga.jpg?w=59&h=20

esik-kurgan.jpg?w=529

Esik Kurganı - Kazakistan (Erken dönem Türk Kurgan yapısına örnek)

Kurganlarda yer alan pusat, giysi, değerli nesneler ve atlar, ölüye ölümünden sonra yardımda bulunacağının ve kullanımı sürdüreceği düşüncesi ile konulur. Onunla yolculuğa birlikte çıkacaklardır. Kişi bu giysileri ve pusatını giyip atı ile yeni yaşamında ilerleyecektir. 

Yeri gelecek değerli nesnelerini kullanma gereği duyacak, ölüm sonrası gereksinimlerini yanında ne götürmüşse onlarla karşılayacaktır. Ölünün yanında tüm bunların gömülüyor olması yalnızca “yaşarken değer verme” ile açıklanması olanaksız olan bir düşüncedir. Kaldı ki ölüm sonrası gömüde yer alanların kullanılması düşüncesi, yeryüzündeki bir çok kültürün ölüm yolculuğu içinde yer alır. 

Çin, Mısır, Anadolu başta olmak üzere ve izleri günümüzde yaşayan bir çok kültür ve inanç içerisinde bunları yoğun olarak gözlemleriz. Kurgan ve anıt gömü alanlarında bulunan sayısız balbalın tüm bu inanç yapısında bir unsur oluşturduğunu düşünmek doğru olacaktır.

pazc4b1rc4b1k-46.jpg?w=357&h=273

pazc4b1rc4b1k-96.jpg?w=164&h=273

pazc4b1rc4b1k-123.jpg?w=349&h=445

pazc4b1rc4b1k-49.jpg?w=172&h=129

pazc4b1rc4b1k-62.jpg?w=172&h=156

pazc4b1rc4b1k-121.jpg?w=172&h=152

pazc4b1rc4b1k-122.jpg?w=360&h=220

pazc4b1rc4b1k-79.jpg?w=161&h=220

pazc4b1rc4b1k-29.jpg?w=525&h=659

Pazırık Türk Kurganları’ndan - Altaylar (Erken dönem Kurgan içi eserlere örnekler)

Gömülerde kullanılan nesneler için iki ayrı düşünceyi etkili görürüz. Birincisi, gömü içine konulanların diğer yaşamda ölünün gereksinimlerini karşılaması ve onun ile birlikte bu yolculuğa çıkması içindir, ikincisi ise gömü dışına konulanların ölünün geride kalanlarına ve gelecek nesillere kendisi için bilgi verme gereksinimidir. 

Ölü ne derece saygın bir kişiyse gömü o derece büyük ve gösterişli olmalıydı. Gömü alanının kurgulanan şaşası, güç, zenginlik, zaman ve beceri isteyen bir iştir ve böyle bir gösterişe ancak buna gücü yeten biri erişebilir. 

Gömü alanı ve gömülen kişinin değeri eş orantılıdır. Ölenin sözleri yakınları eliyle ölenin ağzından yaşayanlara benggütaşlar üzerinde bildirilir. Yazılı taşlar üzerindeki sesleniş, günümüz Türk gömü taşlarında yaşamayı sürdürür.

“Babama, halkıma doyamadım. Koynumdaki karımdan ayrıldım.” – Barık IV yazıtı / Tıva / Okuma : S.E.Malov

“Ben bir gül idim, açmadan soldum. Dünyama doymadan mezara kondum, ağlama annem ahirete geldim.” – Günümüz anonim mezar sözlerinden.

burana-lulesi-balballarc4b1.jpg?w=529

Tokmok - Kırgızistan (Burana Kulesi yolu)

Bu örnekler çoğaltılabilir. Kısacası, gömü dışında yer alanlar ölü ile birebir ilişkili olup onun sözlerinin, gücünün, bedeninin yaşayacağı yerin sonsuza kadar var olacak göstergesidir.

Onun tanınması, tanıtılması, unutulmaması ve gömüsünün bir belirtisi olması açısından gereklidir de. Kişi yapılı taşlar bu anlamda gömü dışı yapılarıdır ve bu özelliğiyle anlamlandırılmalıdır. 

Kişi yapılı taşın, ölen kişinin ölümden sonra hizmetçisi durumunda olması olası değildir. Eğer öyle olsaydı gömü içinde yer alırdı. Kaldı ki kısmen Türklerin, genellikle Çinlilerin, “gömü içine koydukları bu tür nesneler vardır.” Bunlar topraktan yapılmış olan kişi yada atlı olarak betimlenmiş nesnelerdir ve büyük olasılıkla ölene ölüm sonrası hizmet etmesi düşüncesini taşır. 

Türk gömülerinde bunlar küçük yapılı olup yalnızca betimleme durumunda iken, Çin gömülerinde gerçek ya da yakın boyutlarda bulunurlar. Yazıtlarımız da “düşman kişinin balbalı” olarak kılınan yapıların, eğer bir “hizmet düşüncesine” bağlı özelliği  varsa, bunun gömü içinde  ve yukarı da verdiğim örnekler arasında yer alması düşünülebilir. 

Eğer bir “hizmet düşüncesine” bağlı değilse, öldürülen Alp düşmana olan saygı ve onu öldürmenin vermiş olduğu güç gösterisi amaçlanmışsa, bu taşların gömü üzerinde yer alıyor olmaları ve topluma kendilerini göstermeleri daha doğrudur.

tc3bcrk-kurgan-ic3a7i-yontular.jpg?w=529

Türk Kagan Kurganı içinde yer alan kişi yapılı küçük yontular. 

Bulgan - Moğolistan

c3a7in-han-mezarlarc4b1.jpg?w=542&h=359

Çin Han mezarları içinde yer alan toprak asker ve atlar. 

Qin Shi Huang mezarı - Çin

Türkler devlet yönetiminde, komutasında bulunan  ölen aile üyelerinin arkasından onların öldürdükleri düşmanları balballaştırmışlar ve “dikmişler, kılmışlar” ama bunun nedenini açık bir şekilde yazmamışlardır. Bunların hangi taşlar olduğunu da açık bir şekilde ortaya koymamışlardır.

Yazıtlara bakılırsa, yüzlerce yada binlerce düşman değil, her bir ölümün ardından “en önemli düşman” balbal olarak dikilmiştir. Bu da gösteriyor ki kurgan çevrelerinde çokça yer alan “düz kesim taşların” balbal olma olasılığı düşüktür. Kaldı ki düşmanlar için iz bırakma  ve kutlu bölgelere gömme gereksinimi de yoktur.

Bu sayısız düz kesim taşların, savaşlarda ölen Türklerin, önemli kişilerin gömü ve külliye alanı çevresinde bulunan ve günümüz mezar taşları benzeri düz gömü taşları olduğunu düşünmek daha yerinde olacak. Her dönem gömü alanlarını incelediğimiz zaman taş ustası bulunmayan, becerisi ya da zamanı olmayan ve daha bir çok nedenle gömü taşları düz yapıda kullanılmaktadır.

Gömünün yerini belirtmek düşüncesi ile, gömü alanı çevrilmekte ya da örülmektedir. Yabani canlılardan korunmakta ve güvenliği sağlanmaktadır. Uzun süre var olması, yeniden gelindiğinde bulunması ve unutulmaması amaçlanmaktadır. 

Bu düşünce gömü işinin gerekliliğidir. Düz kesim taşlar geçmişten geleceğe en yoğun kullanılan gömü başlıkları olmuşlardır. Ustası olan, becerisi yada olanağı olan için ise daha gösterişli taşlar bu yeri doldurmakta, eksik edilmemektedir. 

Her gömü taşı gömülene, ölüm sonrası yaşam üzerine ve tüm bu bağlantıya dair büyük ip uçları sunmaktadır. Gömü taşlarını, çeşitliliğini ve anlattıkları hakkındaki düşüncelerimi başka bir konu altında paylaşacağım.

bic59fkek-kr.jpg?w=529

Bişkek - Kırgızistan

“Kişi yapılı gömü taşlarına” (Erkeği ve kadını betimleyerek işlenmiş olan gömü taşları), yani kimilerince “balbal” kimilerince “taş babalara” bakıldığında her birinde Türk yüz yapısı ile karşılaşılır. 

Taşların hiç birinde başka bir Ulusa ait olan yüz yapısı benzerliği bulunmaz. Özellikle yüzü ve duruşu ile bir Çinli betimlemesi göremezsiniz. Bu sonuçtan yola çıkarak, Türklerin yalnızca kendi içinde savaşlara giriştikleri ve yalnızca birbirlerini balbal kıldıkları düşüncesini ortaya koymak da gerçekçi olmayacaktır.
 
Kişi yapılı gömü taşlarının kime ait olduğu ve kimler tarafından yapıldığı konusunda ise bir kaç sonuca varılır:

 “Türk yüz tipi ve duruş şekli vardır” 

“Taşların her biri Türke özgü bir anlayışın biçimsel üretimidir.” 

“Biçimsel üretimdeki anlamlar ise Türk düşleri ve inancı ile eş orantılıdır.” 

”Tamamı Türklerin yoğun yaşadıkları bölgelerdedir  ve göçtükleri her yere de aynı ve benzer yapısıyla ulaşmıştır.” 

“Türklerin yattığı kesin olarak bilinen küçük gömü alanlarından başlayarak, büyük tepeleme kurgan yapılara kadar kişi yapılı taşlar ile karşılaşılır.” 

“Üzerinde Türkçe yazılı ve Türk boy tamgalı kişi yapılı taşlar olduğu gibi, Türk yazıt – külliye alanları içinde yer alan kişi yapılı gömü taşları vardır”. Öyleyse kişi yapı gömü taşlarının tamamı Türklere aittir.

hentii-ili.jpg?w=529

Hentii ili - Moğolistan (Kişi yapılı taş, kutsal ve adak adanan bir yapı durumuna gelmiş.)

Kaş ve burun bütünlüğü “ER” tamgası gibidir ve kişiliği, dirliği, erliği, erk sahibi ve var olmayı imler. Yüz yapıları taştan taşa değişiklik gösterse de “ER” bütünlüğü hiç birinde eksik değildir. Önemle ve özenle oyulur. 

Bıyıklar Çin ve kısmen Moğol geleneklerinin tersine yer yer seyrek ama pala görünümlüdür. Uçları yukarı doğru kıvrıktır. Bu bıyık yapısı hiç bir dönem Türkün beğeni ve ilgisini yitirmemiştir. Osmanlı’nın son dönemlerine kadar Türklerin sıkça saldıkları bir bıyık yapısıdır.

 Şimdiki Türkmen Alevi dedelerinin de daha uzunu ve benzer bıyık bıraktıklarını görürüz. Bir dönem batının da ilgisini çektiğini ve kullandıklarını görüyor, geçmişten günümüze geleneklerimize duyulan ilginin bir yansıması olabileceğini düşünüyorum.

Kişi yapılı taşın bir eli genellikle kemerinde, süngüsünde yada aynı çizgide karnın altına doğrudur. Diğer kol ise göğsünün ortasına kadar gelir ve sıkça elinde “Tolu” (günümüzde Dolu) adı verilen bir “kadeh  bardak” tutar. 

Bu bardaklar sıradan olabilceği gibi, günümüz kadehlerini andıran ince ve oval yapıdan, en erken dönem uzunca “boynuz bardak” yapısına kadar vardır. 

Altta süngü ve üstte tolu tutmaları yazıtlarımızda sıkça yinelenen “altta yer üstte gök – Tengri” olması düşüncesini akla getirir. Yer süngü ile düzene konulur, yaşam da ölüm de onun kullanımı ile sağlanır. 

Ölen kişi için de bu böyledir. Tüm pusatı belirten ve yalnızca süngü olarak gösterilenin güvenci ve kullanımı ile yaşama tutunmuş, onunla ölmüştür. Tüm pusat kurgan içine konulmuş ve ölenle yolculuğuna başlamıştır. 

“Ölüm sonrası ise gerekli olan nedir?” 

Tengriye ve Ulusuna yaşarken verilen sayısız andın yerine getirilip getirilmediğinin, sözlerin tutulup tutulmadığının karar günüdür. Tolu aynı zamanda ant kadehidir.

Ant içmektir. Söz vermektir. Kan kardeşliğinin ve bağlılığın en büyük göstergesi “ant”tır ve bunu imleyen nesne de “tolu”dur. Bu ant, kişiyi yaşarken bağlayıcı özelliği olduğu gibi ölüm sonrasında da bağlar. Kadınlar da ant içer ve antın bağlayıcılık ağırlığını taşır. 

Özellikle Kıpçak – Kuman yontularında kadın betimlemesinin önemi artar, tüm erkek ve kadınlar iki elle ve yalnızca Tolu tutarlar.

kc4b1rc4b1m.jpg?w=481&h=360

Kırım Dağları arasında yer alan ve MÖ 700 – 300 yılları arasından geldiği düşünülen İskit – Kun kurgan ve kişi yapılı taş alanları.

Açık alan müzeleri olarak koruma altına alınmış bu bölgede Türk kültürüne ait oldukça çok öge bulunmakta.

Kan kardeşliğinde olduğu üzere “Tolu”, Tengri’ye olan bağlılığın göstergesidir. “Ant içmek” gibi verilen – içilen sözlerin ve bunları yerine getirmenin verdiği onurun imidir, “kadeh kaldırmak” gibi saygının imidir, “ölümü tatmak” gibi ölenin yeni yolculuğunu ortaya koymaktadır. 

“Ecel şerbeti” “ölüm şerbeti” ve “şehadet şerbeti” gibi Türklerin İslam sonrası da kullandıkları bu sözlerin kökeninde yeni yolculuğun tadılmaya başlanıyor olmasının izleri bulunmaktadır. 

Kişi yapılı taşa vurulan bu değerlerden, inceliklerinden anlıyoruz ki  taşlar öleni betimlemekte, Türk’ün yaşam ve ölüm arasındaki bağlarını, geleneklerinin ve düşlerinin inceliklerini sergilemekte. 

Taşlar, Türk’ün düşmanları değildir. Kendi ölüm yolculuklarını anlatmakta, gömüsünü imlemekte ve bedenini betimlemekte.

“Kahramanlık; içerek acı ölüm tasından
İleriye atılmak ve sonra dönmemektir.”

– Hüseyin Nihal Atsız

moc49folistan-1914.jpg?w=529

1914 de yayınlanan “Bilinmeyen Moğolistan” (Londra) betiğinde yer alan görsel.

ir söylencede denir ki  “taşların iyesi Babal  dır.”. Bu taş çok yaşlıdır ve her Türk’ün boynuna asılıdır. Bu durum soy ağacına benzer. Babal iyesi kendi ayırdığı taşı herkesin boynuna asar ve Babal bu taşa dokunduğu için taş görülmez ve bir ağırlığı olmaz. Ne zaman kişi ölür bu taş çözülür ve düşer. 

Bu taşı bulup saklayan ise uzun ömürlü ve bilgili olur. (Azerbaycan Folkloru Antologiyası. 8. Kitap, Ağbaba folklörü, Bakü, 2003, s56) Burada “Babal” adlandırmasının, anlatmaya çalıştığım “balbal”a olan ses benzerliği  önemlidir. İkisininde taş olması ikinci benzerliktir. 

Üçüncü önemli konu ise “ölüm anında bu taşın yere düşmesi , artık görünür olması ve ağırlığı olarak ortada durmasıdır”. Her gömünün üzerinde ya da başında, balbalların ve gömü taşlarının bulunuyor olmasından doğmuş bir söylence olabilir. 

Kökeni çok erken dönemlere uzanan gömü üzeri taş uygulaması bu söylencenin bir yansıması mıdır yoksa belirsiz dönem ve bölgelerde bu gelenekten uzaklaşmış, unutmuş ama göz önünde görenler ve balbal adını duyanlar bu söylenceleri mi ortaya atmıştır bilinmez. 

Bu yönü ile bilinmez bir söylence (mitoloji) durumuna geldiği düşünülebilir. Bu söylencede yer alan Balbal anlatımı, Türk ve kişi yapılı gömü taşını soyut anlamda bağdaştırmakta ve bizi gerçeğe bir adım daha yaklaştırmaktadır.

khustain-nuruu.jpg?w=529

Khustain Nuruu - Moğolistan (Düz ve kişi yapılı taşlar karışık)

Moğolca’da heykel anlamına gelen sözcüklerden biri Barimal dır. Talat Tekin, Balbal sözcüğünün Barimal ile ilişkil olduğunu düşünür. Sn. Tekin’e göre Balbal “heykel” demektir ve Barimal > Barmal > Balbal değişimi göstermiştir. 

Gerhard Doerfer (ktb. Türk Dili Araştırmaları) aynı Tekin gibi “Balbal” sözcüğünün “Barimal” dan geldiğini söylemektedir. Bu düşünceler “Balbal” sözcüğünün yabancı (Moğolca) kökenli bir sözcük olduğu düşüncesini yaygınlaştırmıştır. Tam tersine yabancı kökenli bir sözcük değil  öz Türkçe bir sözcüktür. 

Türkçenin en erken sözcüklerinden biri olmalı. Eğer gerçekten bu iki sözcük arasında bir birliktelik varsa ancak Türkçe’den Moğolca’ya geçmiş olabileceğini  düşünmek doğru olur. Çünkü Balbal sözcüğünün öz Türkçe olduğu, Balbal sözcüğünün kök sözcüğü üzerine yapılan köken çalışması ile ortaya çıkacaktır.

Hakasyalı Türkolog Leonid Kızlasov’un 1966 da Balbal adlı yazımı altında incelediği bu durum Balbalın ne olduğu konusunda açıklığa en yakın olanıdır. Her araştırmacı Sayın Kızlasov’un eserinden kendine balbal ve taşbaba sözcüklerinin içini doldurmaya yarar olan bilgileri alırken sözcük kökeni üzerine bir şeyi göz ardı etmektedirler.

 Bu da ”Balbal sözü Eski Türk dilinden bir kelime olup bal+bal, yani vurmak, kakmak, çakmak demektir ”açıklamasıdır ve üzerinde asıl durulması gereken de budur.
(Кызласов Л.Р. О значении термина «балбал» древнетюркских надписей // ТюркС. М., 1966; ДТС. М.-Л, 1969)

Günümüzde “heykel dikmek” denir. Geçmişte de “balbal dikmek” sözü kullanılmıştır. Aynı şekilde “(kişiyi) balbal kılmak” denir. Bu kişiyi balbal yapmak ve kişinin balbal olarak betimlenmesi ile aynı yapıda bir sözdür; “kılmak”, “yapmak, etmek” anlamına gelmektedir. Bu sözlerle de açıktır ki; “balbal heykel gibi dikilir ve kişi gibi yapılabilir, betimlenir.”

tungur-yolu.jpg?w=379&h=505

Bir doğa gezisi sırasında Tungur yolu dışında bulunan ve ilk kez görüntülendiği söylenen balbal. Destek kaya parçaları ile dikleştirilmiş. – Altay Türk Bölgesi

dc3bcz-satc4b1h.jpg?w=373&h=563

Hakasya, Salbık Kurganı çevresindeki düz yapılı benggütaşlardan. Kurgan çevrelerini sıralayan ya da çevresine saçılmış olarak çok sayıda düz yapılı taşlar görürüz.

tc3bcrk-yazc4b1tc4b1.jpg?w=529

Sol en başta yukarıdan aşağıya doğru “Türk Bodun” yazıyor. Yani “Türk Ulusu – Milleti”. / Tontukuk Benggütaşı’ndan

bilge-tengri.jpg?w=470&h=319

Bilge Tengri Uygur Kagan Benggütaşı’nın bedizli tepe parçası.

adana-balbal.jpg?w=319&h=425

Adana Taşbaba Balbalları’ndan biri. 
Görsel çekim : Kürşad BAYTOK

[+] 1 üye Dionysos nickli üyenin bu iletisini beğendi.
Ara
Cevapla
 




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi



Strategyturk Forumları

Strategyturk Forumları tüm Türk stratejiseverler için büyük ve kaliteli bir platform olma amacı güder. Forum içerisinde çok sayıda strateji oyunu için bölüm ve bu bölümlerde haber konuları, rehberler, mod tanıtımları, multiplayer etkinlikleri ve üye paylaşımları için alanlar yer alır.