İki kısımdan oluşan Melankolya bir psikolojik bilim kurgu filmidir. Film depresyon üzerine kurulmuştur. Filmin konusunu açıklamak biraz zor. Ancak şöyle bir yorumda bulunabilirim. İlk kısımda depresif bir düğün izlerken, ikinci kısımda bir kıyamet senaryosuyla karşılaşmaktayız.
Uzun zamandır bir Lars von Trier filmi izlemek istiyordum. Geçenlerde izlediğim bir videoda bu filmin bahsi geçti ve merak edip izledim. Yönetmenlere biraz hakimseniz Lars von Trier'in nasıl bir kişilik olduğunu biliyorsunuzdur. Bilmeyenler için basit olarak tamamen Hollywood klişelerine karşı olup, yaptığı her filmin farklı olması ile tanınır.
Ancak gelelim filme. Açıkçası film izlemeyi severim. Sebebi belki belli bir yaşı geçtiğimdendir veya çok fazla film tükettiğimdendir tam olarak bilemiyorum, benim içinde Hollywood filmlerini izlemesi işkence geliyor. İnanılmaz klişe sahneler, ucuz çekimler, kötü oyunculuklar ve en önemlisi vasat senaryolar. Çoğu Hollywood filmi içine görsel efekt basılmış senaryodan bir haber olarak karşımıza çıkıyor. Bu yüzden daha çok sanat filmlerini izlemeyi tercih ediyorum.
Ancak bu ne filmiydi anlamadım. Farklı bir şey yapılmak istendindiğini fark ediyorsunuz ve anlayabiliyorsunuz. Ama karşımıza bir acayip film çıkıyor. Ne anlattığı belli değil. Diyalog neredeyse yok. Film yalnızca bir malikanede geçiyor. Bu biraz klostrofobik bir etki yarattığını söyleyebilirim.
Filmin ilk kısmı tamamen anlamsız bir düğün ile geçiyor. İzleyicinin bu kısımda rahatsız hissetmesini sağlamak istendiğini düşünüyorum. Ancak ben yalnızca sıkıldım. Evlenen bir kız var. Sorunları var ancak bu sorunların ne olduğu belli değil. Yalnızca düğün boyunca garip hareketler sergilemekte.
Gelelim ikinci kısma. Bu kısım tamamen safsata içermektedir. Filme IMDB gibi sitelerden bakarsanız bilim kurgu deniliyor. Ancak filmin bilimle her hangi bir alakası yok. Güneş sistemine girmiş bir gezegen var dünyaya çarpa bileceği düşünülmekte. Buradan bir kıyamet senaryosu çıkıyor. Tabi ben burada yönetmenin bilimsel bir teori üzerinden gittiğini düşünmüyorum. Anlattığı olay Dünyayı yok edecek bir sonun karşında insanların acizliği ve psikolojisi.
İkinci kısım ilk kısma göre nispeten daha katlanılırdı. Ancak bunun dışında bu kısmında ne anlattığı belli değildi.
Şimdi şuna gelmek istiyorum. Tekelciliği sevmem. Malesef Hollywood bu işin tekeli ve bu da sinemayı gittikçe kalitesizleştirmektir. Bu tekelclik sebebiyle her gün yeni kişiler ve tabular ortaya çıkıyor. Interstellar gibi muazzam ötesi bir bilim kurgu filminin sonu sevgi her şeyi çözer oluyorsa burada bir sıkıntı vardır.
Bu tarz klişeleri ve tabuları yıkan filmler destekliyorum. Ama karşımıza bir şeyleri değiştireceğiz diye böyle anlamsız filmlerinde çıkmasını istemem.